Neyseee....İlaçlar işe yaramaya başladı.Kanım canım yerine geliyo valla enerjim falan yükseldi bugün mutluyum huzurluyum neşeliyim :)
31 Ağustos 2007 Cuma
:) :) :) Tatlı Cuma :) :) :)
Neyseee....İlaçlar işe yaramaya başladı.Kanım canım yerine geliyo valla enerjim falan yükseldi bugün mutluyum huzurluyum neşeliyim :)
29 Ağustos 2007 Çarşamba
Sağlık Raporum........
Yani anlaşılacağı üzere çok ciddi bir sorunum yokmuş;birazcık bakımsız kalmışım en nihayetinde. SAnırım sebze yemeklerine ağırlık verip kendimi toparlamam gerek. He bu arada dün öğrendiğime göre bizim ailenin bütün kadılarında bu kansızlık olayı mevcutmuş.Ananem öyle dediiii....
Ben şimdi yine işyerindeyim.Yapmam gereken çok önemli işlerim var bunun yanında gerçekten ama gerçekten halim yok. Düşünme yeteneğimi bile kaybetmiş vaziyetteyim.Eh yapacağım iş de biraz kafa çalıştırmayı gerektirdiğinden çok da üstüne düşmüyorum açıkçası.
Öyle işte.Yarın da 30 Ağustos hazır. Fırsattan istifade uyuyup biraz toparlanmayı planlıyorum.Tabi zorunlu mesaimiz olmazsa.Şimdi ben biraz iş yapmaya çalışayım en iyisi...
Öptüm şekerler..............
27 Ağustos 2007 Pazartesi
Neler Oluyor Bana???
Umarım önemli birşey çıkmaz ve de şu halsizliğim için bir çözüm bulunur da ben de işime gücüme bakarım.Çünkü balık gibiyim zaten şu an ekrana çevrilmiş gözlerimle.Mesela internetten bişeye mi bakmam gerekiyor,daha explorer sayfasını açana kadar unutuyorum ne olduğunu.Yani 15 saniyede falan. Sonra elim işe güce gitmiyo,böyle hep uyumak istiyorum. Neyse sonuçta bu kadar destan yazmaya gerek yok bu konuda.Yarın doktora gidince görücez neyimiz varmış. Bu arada haftasonundan özetler geçeyim.
* Misafirlerimi alnımın akıyla ağırladığımı sanıyorum umarım memnun kalmışlardır.
* Cumartesi akşamı sahile pikniğe gittik, güzel bir akşamdı.Dönüşte de saat 3 e kadar oturduk balkonda en sonunda dayanamayıp yattık beylerse 4 e kadar sohbet etmişler Allah muhabbetlerini bozmasın.
* Artık deep-freeze de adana'dan gelme dolmalık minik patlıcanlarım var. :) :) :)
* Cuma günü yapacağımı söylediğim kızartmayı Pazar günü yaptım gerçekten çok beğenildi; benim kobacan parmaklarını yiyordu. ( Bu arada hızla kilo alıyor ya benim ince uzun kocacım :( )
* Küçük pisiler cumartesi günü arka apartmanın bahçesinde otların arasına bırakılmış kanepeye transfer edildi.Aslında hiç istemiyordum ama arka balkon cidden kokmaya başlamıştı çünkü çiş yapmayı öğrendiler.Kışlık giysilerimiz arkadaki dolapta olmasa umursamayabilirdim ama cidden mide bulandırıcı bir koku olmuştu.Vicdan azabı çekmedim değil ama sonra baktım mutlu mesut oynuyorlardı.Yalnız cadoloz annelerinin ilk etapta bana çok sinirlendiğini ve balkondan dışarı ona bakarken bana nasıl haince göz attığını görmenizi isterdim. ;)
İşte böyleeee..Haftasonumun özeti ve de haftabaşı ruh halim.Hepinize iyi bir hafta diliyorum.
Öpüldünüz şekerler.........
24 Ağustos 2007 Cuma
Cuma Yazısı...
- Ev eşrafı (topu topu iki kişiyiz zaten :P ) bu haftasonu enfes kızartmamdan talep etti o yapılacak ve onu yaparken de muhtemelen aşağıdaki gibi bi hale girilcek (gülmeyin :) kafama tülbent sarmazsam canım saçlarım kokuyo.)
- Yiğitcan oğlan bize geleceği için kendisine oyuncak alınacak ( dayı beyin emri yapacak bişey yok gidilecek alınacak )
- Misafirler için hazırlanılacak
- Off en sıkıntılısı bu yarın DKZ grubuna tartı sonucu yazılacak 25 ine sözleşildiğinden ötürü
- Önümüzdeki hafta pazartesiden itibaren aşağıya atölye oltamına dahil olunacak (sıkılıyorum burda ben gidip Veysel Ustamın çırağı olcam mühendis olmak zor yaw habire hesap kitap ne bu be)
- Bu akşam için KOBACANa salçalı ve sarımsaklı yoğurtlu makarna yapılacak (artık yemek yapmadığım için beni protesto ediyo haklı ama uğraşma karıcım dedikçe ben de yaydım yaneeeee )
- Mutfak alışverişi yapılacak
- Olumlu düşünce gücü aşılanacak beynimeee
Şiimdilik aklıma gelenler bunlar....Bakalım eksik varmıymış....(Kısa bi sessizlik listemi okuyorum) ......................................
Bu ne yaaa...Ne sıkıcı bi planlar silsilesi bu.Hani benim cumartesi sabahı tembelliğim hani haftasonu gezmelerim...:S Bu arada gerçekten tembel olmuşum yemek yapmam lazım gerçekten cık cık cık. Yok yok önümüzdeki haftaya kesin adam olmuş bi Tubik olmalı....
Ek Not 1 : eğer izlemediyseniz Pan'ın Labirentini izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum arkdaslar biz geçen hafta seyrettik gerçekten muhteşem bi psikolojik film.Aynı zamanda da fantastikEk Not 2: Çok sıkılıyorum öyle böyle değil bir çözüm bulamazsam sanırım size sarıcam iyice bilginiz olsun.
Hadi öpüldünüz şekerler....Hepinize iyi haftasonları diliyorum. Pazartesi görüşürüzzz...........
INSANLIK BU MUDUR????
Dün akşam televizyonda haberleri seyrederken tüylerimi diken diken eden bir haber gördüm.Bilmiyorum size de denk geldi mi ama Bingöl'ün bilmem neresindeki bir köyde köylüler zavallı bitap bi ayıyı su kenarında sıkıştırmış Allah yarattı demeden sopalarla kafasına nasıl vuruyorlar.Üstelik sadece normal sopa değil bu ÇİVİLİ SOPALAR !!! O kadar sinirim bozuldu ki anlatamam. Zavallı hayvan nasıl yalvaran gözlerle bakıyor,canını bağışlasınlar diye resmen yalvarıyordu :( Bu vicdansızlar ayıyı ordan uzaklaştırıp nehrin oraya sürmekle yetinmedi,bir de üstüne hayvancağız kanlar içinde bir kaya parçasının üstünde soluklanmaya çalışırken kafasına taşlar attılar kıyıdan. En sonunda garibim daha fazla direnemedi ve bıraktı kendini ölümün kollarına...
Bu nasıl bir insanlıktır ki aciz durumda olan,kendini savunacak hali olmayan bir canlıya bu şekilde işkence edilerek öldürülür. Üstelik bu ilk değilmiş bundan önce 9 tane ayıyı daha aynı şekilde öldürdüklerini gerine gerine söylüyorlardı.Gerekçe ise ayıların bal kovanlarına ve köydeki küçük baş hayvanlara dadanmaları.Sen hayvanların doğal ortamını boz,yaşadıkları yerde yiyecek bulamamaları için doğayı mahvet ondan sonra da gelip köylere inince hayvanları işkenceyle öldür.Yok yaa!!! Ayy inanılmaz sinirlendim hatta gece sinirimden zor uyudum.Bu tip kişilere hayvan bile demek olmaz çünkü bu tabiatta yaşayan cümle hayvanata hakaret olur!!! Öteki dünyada bunun hesabını nasıl vereceklerini nasıl yanacaklarını gerçekten çok merak ediyorum.Ben bunun cezasız kalacağını düşünmüyorum çünkü...
Ya hala hazmedemiyorum eğer elimden gelse orda olsam o adamları sanırım bi kaşık suda boğardım! O kadar üzüldüm ki oturdum ağladım o zavallı için :( Ben balkondaki kedileri sokakta sağlam bir yere bırakmaya bile gönlümü razı edemezken elin adamları işkence etmekten zevk aarak bir yaşama son veriyor... İnsanoğlu gerçekten insanlığını yitirmeye başladı.O kadar sövsem de hırsımı alamadım.Paylaşırsam rahatlarım diye de buraya yazdım....
23 Ağustos 2007 Perşembe
*****Mutluluk Listem*****
- İyi alınmış bir uykunun ardından açık havada,denize nazır kahvaltı etmekten
- Doya doya uyumaktan
- Mutsuzken dondurma yiyip mutlu olmaktan
- Değişik değişik pastalar yapmaktan
- Televizyonun karşısında uykuya dalmaktan (Ama o kadar keyifli ki anlatamam böyle gözlerim kapanıyo rüya bile görmeye başlıyorum hatta sonunda yatağa kendim gitmiyorum da Kobacanım sağolsun hehehehe )
- Hiç beklemediğim bir anda eski arkadaşlarımın beni aramasından ve onlarla yeniden irtibata geçmekten
- Güzel hayaller kurmaktan
- Kobacanımla sinemaya gitmekten,onunla evde film izlemekten(gerçi canım o benim ben onunla yaptığım herşeyden büyük mutluluk duyuyorum aslında :) ) VAZGEÇİLMEZ MUTLULUĞUM SENSİN ZATEN :)
- Tembellik yapmaktan
- İlham gelidiğinde şiir yazmaktan
- İnsanların sıkıntılarına çözüm bulabilmekten
- Sepetçioğlu kitaplarını okumaktan (Ama çok sevdiğim için çabucak bitiyolar sinir oluyorum o ayrııı)
- İnternette elalemin bloglarını okumaktan
- Her sabah kalktığımda koşa koşa arka balkondaki minik kediciklerimin nasıl oynadığına bakmaktan
- Gün batımını izlemekten
- Emek verdiğimi bişeylerin iyi sonuçlanmasından
- Gece yattığımda kavak ağaçlarının rüzgar eşliğinde yaptıkları ezgiyi dinlemekten
- Bebeklerin beni gördüklerinde gülümsemesinden
- Kendimle barışık olduğum zamanlardan
- Güzel sürprizlerle karşılaşmaktan
- Dostlarımla vakit geçirmekten
- Buzlu ice tea içmek(ama yeşil çaylısından)
- Şaşırtsa bile ağlayıp deşarj olmak hatta bazen melankolik takılmaktan( ben duygusal biriyim ne yapayım yani)
- Büyük aşkların asla ama asla bitmeyeceğine inanmaktan :)
- Annemin mutlu olup yüzünün gülmesinden
- Fındık'a çikolata ve dondurma yedirmekten
- Anne olacağım kendi bebeğim olacağı zamanları hayal etmekten (bundan kimse anlam çıkarmasın daha niyetim yok yani )
- Evimdeki biberlerin büyümesini izlemekten
- Hatırla Sevgili'yi izlemekten (biraz zulüm ediyorum kendime bazen ağlamaktan helak oluyorum bazı sahnelerde ama yine de çok etkiliyor beni vazgeçemiyorum)
- Artık benim de o kırmızı nescafe bardaklarından birine sahip olmamdan :)
- Kobacanımın komikliklerine ve girdiği tiplere karnım ağrıyıp gözlerimden yaş gelene kadar gülmekten ( hele pazar günkü tipleme süperdi diloşla iki saat kendimize gelemedik anladın sen onu)
- Birilerinin benim için özel birşeyler yapıp kendimi özel hissetmemi sağlamasından
- Kışın vapurda dışarda dona dona çay içmekten (var biraz kendine işkence etme sevdası bende farkındayım :) )
- Otobüste ve trende her koşulda uyuyup yolun çabuk geçmesini sağlayabilmekten
- Kitap alışverişi yapmaktan
- Deniz kıyısında yürüyüp huzur bulmaktan
- Vapurda martılara simit atmaktan
- Eski arkadaslarımla oturup üniversite günlerimizi yad etmekten
- Zor bir günün sonunda yuvamıza gidip bütün herşeyi hiç olmamışçasına unutup sıkıntıları bir kenara atabilmekten
- Kışın kar yağarken camdan bakıp çocukluğumu düşünmekten
- Canım abim, kuzum kuzimle uğraşmaktan (evet doğru okudun kuzum :) )
oldukça keyif alıyorum.Hatta bunları yaparken çok mutlu oluyorum.Bütün bunlar olmasa hayattan alacağım hazzın bu kadar da çok olacağını düşünmüyorum belki de....Çünkü bu mutluluk listesi benim hayatla her daim irtibatta kalmamı sağlayan bir kanun tasarısı gibi..Bu tasarıdaki maddeler gerçekleşmezse Tubikko iç dünyası sınırları içinde iç savaş çıkar ve bu da tabi bu uçsuz bucaksız ülkenin vatandaşları için pek hoş olmaz. Peki sizin vazgeçilmezleriniz nelerdir? Mutluluk listeniz var mı, yada bu olmazsa ben mutlu olamam dediğiniz şeyler.???? E hadi yazsanıza bana şekerler...Nedir sizi mutlu eden şeyler....
Güzel Düşüm....
Sen benim yüreğimsin.........
Seni bu dünyadaki Herşeyden Herkesten Çok seviyorum Bitanem...Nice ay dönümlerine,sonsuza dek bitmeyecek aşkımızla
20 Ağustos 2007 Pazartesi
Keremcem-kadife kelepçe
Üstüm başım sevda içinde yakalandım bitap biçimde..Ellerimde Kadife Kelepçe....
Ruh Halim.....
Yine de herşeye rağmen bugünlere de şükretmek lazım..Kobacanım geçenlerde bişey izlerken çok şükür Tubik elimiz ayağımız yerinde ya onlar olmasaydı ne yapardık dedi.Aslında haklı dünya üzerinde bu kadar kötü durumda olan onca insan varken küçük şeyleri;daha doğrusu hallolabilecek şeyleri kendimize bu kadar dert edip üzülmeye,kendimizi bunalımlara sokmaya hakkımız var mı gerçekten????
Bugünlerde kendime dert üreteceğimi anladığım zaman oturup bunu kendime hatırlatıyorum. O zaman bir kez daha düşünme fırsatım oluyor,değer mi bu kadar yıpranmaya,üzülmeye,kafaya takıp kendini hasta etmeye.... Her ne olursa olsun bir kez geliyoruz bu dünyaya..Bunun için de elimizdeki imkanlar doğrultusunda en iyi şekilde değerlendirmeliyiz yaşamımızı..Bu güzelim yaşlar geri gelir mi bir daha.....
Ne demiş Mazhar Abi; Güzel günler bizi bekler,eyvallah dersin gelir geçer...... Ben söz dinleyip öyle diyorum...Herşey çok güzel olacak...iyi şeylerin hayalini kuruyorum ki iyi şeyler bulsun bizi ve de var olan mutluluk hiç bırakmasın peşimizi...
17 Ağustos 2007 Cuma
Bir Türlü Boş Vakit Bulamayanlar için :)
'Islerim cok. Baska hicbir seye bakamiyorum.' "cep telefonlarima cevap veremiyorum"..
Islerim cok. Baska hicbir seye bakamiyorum.'
Bu lafi bir kisiden daha duyarsam, buyuk ihtimalle katil olacagim.
Mailime iki satir bile cevap yazmayanlar 'cok yogun'; bir sey anlatmak icin soz verip haftalarca sesi cikmayanlar 'cok yogun'; benden baska herkes ama herkes cok yogun.
'Aaa tabii; onun icin konusmak kolay. Evde oturup yaziyor sadece.Calismaktan haberi yok.'
Istesem ben de 'cok yogun' olabilirim. 'Bugun sunu yetistirmem lazim; yarin suraya gidip yazi konusu bulmam lazim, birkac ay icinde romanimi bitirme planim var, sarkmamasi lazim, o lazim, bu lazim...'
Hayati bosvermek istedikten sonra 'yogun' olmaktan kolay mazeret yok ki.
Hatta sadece yemek pisirip, alisverise cikip, dizi izleyip yasayarak da 'yogun' olabilirsiniz.
'Sinemaya gidemem ki, bugun temizlik yapacagim.' E yapma.
'Ay seni arayacaktim, hep aklimdasin ama islerden basimi kaldiramiyorum ki...'
Kâinatin en sacma ve zekâ ozurlu mazereti. Yani 'kafama ucan daire dustu, hastanedeydim' deseniz daha inandirici olur.
Normalde hic kimse hayatinin 24 saatini calisarak gecirmez. En azindan yemek yemek, uyumak ve tuvalete gitmek icin ara vermeniz gerekir. Ve bu aralarda sevdiginiz insanlarla en azindan telefonda konusabilirsiniz, degil mi?
Ben bir insana vakit ayirmamanin mazereti olarak 'cok calisiyorum'u kesinlikle kabul etmiyorum.
Eger biriyle aylarca gorusmuyor ve 'islerim var, ondan' diyorsaniz, bunun iki anlami vardir:
a) Ben ayni anda iki isi yapamam. Dogal olarak calisirken araya kimseyi katamam.
Merdiven cikarken ciklet de cigneyemem. Hayatim allak bullaktir.
Zaman nasil degerlendirilir bilmiyorum.
b) Seninle gorusmek istemiyorum.
c) Ciddi anlamda islerim yuzunden gorusemedigimizi saniyorum. Bu mazerete gercekten inanmisim. Kimi kandiriyorum ki?
(Son sIkki kabul edecek babayigit pek bulunmaz.) Ve hic kimse beni birinci sIkka inandiramaz.
Cunku biriyle gorusmek isterseniz, mutlaka vakit ayirirsiniz.
Bu aralar ust uste birkac kisiyle bu 'cok calisiyorum da; baska bir seye bakamiyorum' muhabbetini yasadim; konuya o yuzden taktim. Bir insandan ornek verecegim. Su an icin kendimi ornek veremem cunku 'evde calisan yazar' oldugum icin kimsenin beni is konusunda ciddiye aldigi yok. Neyse canim, bana ne? Ben yaziyor muyum? Yaziyorum. Parami aliyor muyum? Aliyorum.
Gerisi beni hic ilgilendirmiyor. Ama sunu da belirtmem gerek. Ogrencilik hayatim boyunca hicbir zaman derslerin, sinavlarin, calismalarin, zevklerimin onune gecmesine izin vermedim. Benim icin okul her zaman ikinci plandaydi.
Eger cok sevdigim bir film oynuyorsa, yarinki sinava calismayi birkac saat sonrasina erteledim ve filmi izledim; canim ertesi gunu odev yetistirmeye oturmadan once gezmek istediyse cikip gezdim; ders calismayi planladigim gece bir arkadasim 'haydi sinemaya gidelim'
dediyse herseyi oldugu gibi birakip sinemaya gittim. Cunku benim icin 'sevdigim insanlar' ve 'kendime vakit ayirdigim hayatim' herseyden onemliydi.
Hayatimda hic kimseyi 'calismam gerek' diye geri cevirmedim.
Bir arkadasa 'hayir, eve gidecegim' dediysem, bu o anda eve gitmek istememden baska bir sebebe asla dayanmadi.
En onemli isin basinda da olsam, bir dostum 'seninle konusmaya ihtiyacim var'
dediginde ben tum isleri birakirim.
Cunku hicbir sey, cevrenizdeki sevgi ve sahip oldugunuz yureklerden daha onemli olamaz. Hayat kisacik, acayip bir sey.
Hirslarla, kiskancliklarla ve esek gibi calismakla bitirilemeyecek kadar da degerli. Elbette bos bos oturun demiyorum.
Cunku hayat ayni sekilde, bos bos oturulmayacak kadar da degerli. Ama is dediginiz sey, sevdiklerinizle, kendinizle, hobilerinizle gecireceginiz zamanin tamamini caliyorsa, inanin bunda buyuk bir terslik vardir. Kendini calismaya ciddi bir bicimde adayan ve sevdiklerine zaman ayiramayacak kadar islerine gomulmeyi kendi ozgur iradesiyle secen kisiler de var tabii. Ben boylelerinin asla evlenmemesi gerektigini dusunuyorum. Ve bu, kesinlikle tahammul edebilecegim bir kisilik tarzi degil.
Neyse, geceyim ornek kisime: Ben ortaokul hayatim boyunca Soma'da yasadim.
(Oradaki hayatim da alemdi aslinda. Bir ara onu da yazayim...)
Anlatacagim kisi, bir arkadasimin babasi. (Ailecek de gorusuyorduk; ayni apartmandaydi k.)
Adam her sabah en gec altida ise gitmek zorundaydi. (Muhendisti galiba. Maden ocaklarina cikip oradaki isleri yurutuyordu.)
Yani haftanin bes gunu, ciddi anlamda 'sabahin koru'
diyebileceginiz bir saatte isinin basinda olmaliydi. Bu durumda erkenden yattigini ve hafta ici baska hicbir seye vakit ayiramadigini dusunursunuz, degil mi?
En azindan benim hayatimdaki 'yogun insanlar' icin bu calisma tarzi
'ise git, eve gel, yemek ye, uyu, ise git, eve gel, yemek ye, uyu' duzenini gerektiriyor.
Ve hafta sonlari da 'hafta icinin yorgunlugunu bir turlu atamiyorum' diye evde yatarak gecirilirdi. Asiri yogun calisma temposu yuzunden bunlara laf da soylenmezdi. Cunku 'cok calisiyorum, gormuyor musun?' demeleriyle, her turlu tartisma anında biterdi. Peki arkadasimin babasi boyle mi yasiyordu?
Buyuk harflerle cevap veriyorum:
HAYIR, ASLA...
Aksam eve dondugunde sosyal hayati baslardi. Yemek bazen evde, bazen bizim de dahil oldugumuz dost topluluguyla beraber disarida yenirdi. Sonra mutlaka birinin evinde toplanilir; eglence girla giderdi.
Bu adam isinin disindaki tum vaktini sevdikleriyle gecirir ve karisina asla yalnizlik hissettirmezdi.
Hemen hemen her hafta sonu mutlaka ya Dikili'ye ya da Aliaga'ya yemege giderdik. Asil carpici ornegimi daha vermedim.
Haftanin her gunu sabah altida iste olan ve aksam hava kararinca eve gelen bu adam, (bazen cumartesileri de calisiyordu galiba)
evlilik yildonumunde karisini Soma'ya iki saat uzaklikta olan Izmir'e goturdu. Hayir, hafta sonu degil. BUTUN GUN calistigi bir gunun aksaminda eglenmek icin gittiler ve gece yarisini gece donduler. Ertesi gun de bu adam tekrar sabahin korunde isine gitti!!!
Hic kimse bana hicbir sey icin 'cok mesgulum, cok yogunum, vaktim yok da ondan' gibi bir mazeret sunmasin.
Ben inanmiyorum. Eger biri beni aramiyorsa, aramak istemedigi icindir. Eger benimle gorusmuyorsa, gorusmek istemedigi icindir. Ben baska HICBIR mazereti kabul etmiyorum. Son ornegimin ardindan bu yaziyi bitirebilirdim. Cunku gercekten baska hicbir lafa gerek yok. Vakit ayirmak istersen, istedigin herseye ve herkese vakit ayirabilirsin. Ama musaadenizle ben bu konuyla ilgili soylenmis ve gercekten cok hosuma giden sozlerden de bir demet sunmak istiyorum. Bunlari herkesin cerceveleterek duvarina asmasi gerek. 'Isim var, vaktim yok'
diye sacmalamaya ve daha da korkuncu bu sacmaliga kendimiz de inanmaya baslarsak acilen okuyup kendimize geliriz:
-Isinizin cok onemli oldugunu dusunuyorsaniz, bu sinirlerinizin ciddi bicimde bozuldugunun en acik gostergesidir.
(Bertrand Russell)
-Mutlulugun formulu, gerektiginde onemsiz seylerle mesgul olabilmektedir. (Edward Newton)
-Bitap birakan gunluk yasam, ancak bir aptalin karsilasabileceg i bir hayat krizidir. (Anton Cehov)
-Eger bos zamaniniz yoksa, ruhunuzu kaybediyorsunuz demektir. (L. P.Smith)
-Kalitenizin olcusu, bos zamanlarinizda ne yaptiginizdir.
Medeniyetlerin kalitesi de insanlara sagladığı boş zaman ve bunun kalitesi ile ölçülür.(Irwin Edman)
-Babam bana calışmayı, fakat isin esiri olmamayı ögretti. Simdi okumanın, hikaye anlatmanın, sakalasmanın, konuşmanın ve gülmenin iş kadar; hatta ondan da önemli oldugunu biliyorum. (Abraham Lincoln)
-Bos zamanı iyi değerlendirmek, cok ciddi bir sorumluluktur. (William Russell)
VE BENIM FAVORIM:
'Yeterli zamanım yok deme. Buyuk insanların da gunleri 24 saattir...'
CAN DUNDAR _
Herkese iyi haftasonları dilerim....Tubikko
15 Ağustos 2007 Çarşamba
Ne Çabuk Geçti.....
Koskoca 19 ay olmuş biz nişanlanalı....GErçi artık evliyiz ama hala benim için çok önemlidir nişanımız.O kadar büyük çaba sarfettik ki hayatımızı birleştirebilmemiz için zaten aksi düşünülemezdi....Ne çabuk geçmiş...
15.01.2006 alyansımızın içinde yazan tarih...Bugün canım kocam güzel bir e-posta göndermiş bana...Çok mutlu oldum :)
İyi ki varsın sevgilim....Sen benim herşeyimsin,dünyamsın,aşkım,en yakın dostum,sırdaşım, en büyük eğlencem,en güzel mutluluğum.Dilerim hayatımız boyu hep böyle oluruz.....Aynı aşk,aynı duygularla ve hiç ayrılmadan uzun seneler geçiririz....
SENİ ÇOOOOOOOKKKKKK SEVİYORUM KOBACANIM :) :) :)
Küçük Not : Akşama KARPOZ yiyelim miiiiiiii :D :D :D
14 Ağustos 2007 Salı
Eski dostlar...
Eh artık eşşek değiliz ya kopmayız, kaybetmeyiz herhalde birbirimizi....:D
Öyle işte mutlu oldum paylaşayım dedim :)
Toplama Düşünceler
* Sabahın köründe kalkıp koştura koştura trene yetişmekten,
* Gece bir ses olduğunda uyanıp uyuyamamaktan,
* Gereksiz alınganlık yapan ve olayı saptıran insanlardan,(bazen ben de gereksiz alıngan oluyorum ama ama azcık )
* Bişeyi içinde tutup tutup olmadık zamanda pat diye söyleyenlerden,
* Kızıp kızıp başkalarına patlayanlardan,
* Küçücük kalçası olan kızlardan ( evet evet evet )
* Zaman Zaman Strese girip parmaklarımı ve dudaklarımı yemekten,
* Arka balkondaki cadaloz anne kediden( çünkü ben ona yemek verdiğim halde bana tıslıyor yabani ! )
* Bitkilerimi sulamayı ancak onlar kuruma raddesine gelince farketmekten ve son anda kurtarmaktan,
* Bir işi yapıp sonra aklıma daha iyi ve kolay bir yöntem gelmesinden,
* Bir yere gidileceği zaman birilerini bekleyip ağaç olmaktan,
* ÜTÜ yapmaktan,
* Arkadaşlarım tarafından ekilmekten,
* Trende çocuklarını bağırtmakta hiçbir sakınca görmeyen insanlardan nefret ediyorummmmm....
Ohh beee rahatladım valla...Bir ara da yapmaktan keyif aldığım şeyleri yazarım sanırım onlar daha çok.....
13 Ağustos 2007 Pazartesi
Arka Odamdaki Küçük İstilacılar
O gün dokunmadık onlara anne gelsin yanlarına da emzirsin diye.Demez olaydık,çünkü kedi iki gün istila etti odayı ve piskopata bağladı,çıkarma çabalarımız pek sonuç vermedi ilk etapta...
Sonra Cumartesi gecesi acıkan anne yemek bulmak için dışarı çıktı.Bunu fırsat bilen Tubik ve Kobacan hemen camları kapatıp kedileri hazırladıkları kutuya yerleştirdi ve arka balkona koydu.Arka balkon da kapalı olduğu için camı açıldı,balkon kapısı kapandı ve anne kedinin eve acil giriş yapması engellendi. Ohh be kurtulduk piskopat anneden :D
Pazar günü köşe bucak temizlik yaptım tabi başka çare yoktu...Bu arada 2 hafta boyunca kendilerini farkettirmeden evimizde yaşayan bu minikleri ve annelerini gerçekten tebrik ediyorum....Yani geçen Pazartesi o kadar temizlik yaptım yatağın altını dasilip süpürdüm ama valla hiç ses olmadı yani :)
Neyse öyle işte...Şimdilik arka balkonda konaklıyorlar ama sanırım azıcık daha büyüdüklerinde anneleri onları götürecektir.Ee ne de olsa çetin sokak şartları için eğitilmeleri lazım di mi :)
10 Ağustos 2007 Cuma
Yalnız kaldıysan
Kalkıp penceremden bir bak
Güneş açmış mı yağmur düşmüş mü dön bak dünyaya
Herkes gitmişse
Sakince arkana dön bir bak
Dostun kalmış mı aşkın solmuş mu dön bak dünyaya
Bir sonbahar kadar yalnız
Bir kış kadar savunmasız ya da
İlkbaharsan, yolun başındaysan....
Asla vazgeçme,kalkıp da pencerenden bir bak
Güneş açmış mı,yağmur düşmüş mü dön bak dünyaya....
TATİL GÜNCESİ-Kısım3.....
8 Ağustos 2007 Çarşamba
TATİL GÜNCESİ-Kısım2.....
29 Temmuz Pazar akşamüstü saat 8 de indim otobüsten... Beni teyzem,annem ve de kardeşim karşıladı Güneyli Shell istasyonunda..Bu arada belirtmek isterim ki bu terk edilmiş bir petrol istasyonu haline gelmiş ben görmeyeli.Eh malum tabi üstünden 10 seneden fazla geçti gitmeyeli... Sonra eve gittik orda bulunan herkesle hoş beş ettikten sonra manzaraya karşı ayaklarımı uzattım... Gün batımını seyrettim. Bu esnada sofra hazırlandı akşam yemeğine oturduk... Çok mutluydum tatilde olduğum için ertesi günü Pazartesi bunalımına girmeyeceğim için ve de erkenden kalkmak zorunda olmayacağım için... Ama bir yandan da bir hüzün var içimde çünkü sevgilimsiz bir tatil bu ve ben onsuz olmaktan pek hoşlanmıyorum bilindiği gibi...o gece yol yorgunluğu ile erkenden yattım ama uyumak ne mümkün..Dışardan vahşi hayvan çığlıkları yükseliyor.. Baykuşlar,yarasalar,keneneler(bu kenene dediğim şeyi yeni öğrendim fare ile köstebek karışımı küçük bir kemirgen ve teyzemin canım domateslerine dananmış bir terbiyesiz bücür işte) Neyse Allah'tan annecimle uyuyordum da ona sarıldım böylece korkum biraz hafifledi ama bu esnada birşey keşfedildi tarafımdan....Ben kobacan yanımdayken meğer ne kadar güven içinde,huzurlu bir bebek gibi uyuyormuşum...
7 Ağustos 2007 Salı
TATİL GÜNCESİ-Kısım1.....
Sana bu satırları yazdığıma göre muhtemelen şu anda bilgisayarımın başındayım ve de işyerindeyim demektir....Yani bu durumda tatil sona ermiş ve ben makus talihime işlerimin başına ve de yoğun tempoma geri dönmüş oluyorum gibi görünüyor...Ve daha ilk günden işlerden güçlerden bunalmış olduğum şu akşam saatinde saat 6 olsa da evimize gitsek bir an önce diye söyleniyorum....Öte yandan şimdi buraya yazmaya da üşeniyorum...En iyisi mi ben durucumla lak lak edeyim ve de seçilcimin blogunu okuyayım da zaman geçsin...Eğer havamda olursam yarın devam ederim....
Ve En Sonunda Döndüm...
Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi benim tatilimin de bir sonu oldu tabi ki....Ve yeniden işyerindeki masamın başındayım...Tatil anılarımı anlatacağım ama öncelikle yokluğumda biriken işleri temizlemeliyim....Şimdilik Hoşçakalın Şekerler...