17 Ağustos 2007 Cuma

Bir Türlü Boş Vakit Bulamayanlar için :)

Bu yazıyı bana dün çok sevdiğim bir arkadaşım yollamış.Can Dündar'dan alıntı;olduğu şekilde yayınlıyorum bakalım sizin yüzünüzde de benimki gibi bir tebessüm oluşacak mı???



'Islerim cok. Baska hicbir seye bakamiyorum.' "cep telefonlarima cevap veremiyorum"..
Islerim cok. Baska hicbir seye bakamiyorum.'
Bu lafi bir kisiden daha duyarsam, buyuk ihtimalle katil olacagim.
Mailime iki satir bile cevap yazmayanlar 'cok yogun'; bir sey anlatmak icin soz verip haftalarca sesi cikmayanlar 'cok yogun'; benden baska herkes ama herkes cok yogun.
'Aaa tabii; onun icin konusmak kolay. Evde oturup yaziyor sadece.Calismaktan haberi yok.'
Istesem ben de 'cok yogun' olabilirim. 'Bugun sunu yetistirmem lazim; yarin suraya gidip yazi konusu bulmam lazim, birkac ay icinde romanimi bitirme planim var, sarkmamasi lazim, o lazim, bu lazim...'
Hayati bosvermek istedikten sonra 'yogun' olmaktan kolay mazeret yok ki.
Hatta sadece yemek pisirip, alisverise cikip, dizi izleyip yasayarak da 'yogun' olabilirsiniz.
'Sinemaya gidemem ki, bugun temizlik yapacagim.' E yapma.
'Ay seni arayacaktim, hep aklimdasin ama islerden basimi kaldiramiyorum ki...'
Kâinatin en sacma ve zekâ ozurlu mazereti. Yani 'kafama ucan daire dustu, hastanedeydim' deseniz daha inandirici olur.
Normalde hic kimse hayatinin 24 saatini calisarak gecirmez. En azindan yemek yemek, uyumak ve tuvalete gitmek icin ara vermeniz gerekir. Ve bu aralarda sevdiginiz insanlarla en azindan telefonda konusabilirsiniz, degil mi?
Ben bir insana vakit ayirmamanin mazereti olarak 'cok calisiyorum'u kesinlikle kabul etmiyorum.
Eger biriyle aylarca gorusmuyor ve 'islerim var, ondan' diyorsaniz, bunun iki anlami vardir:
a) Ben ayni anda iki isi yapamam. Dogal olarak calisirken araya kimseyi katamam.
Merdiven cikarken ciklet de cigneyemem. Hayatim allak bullaktir.
Zaman nasil degerlendirilir bilmiyorum.
b) Seninle gorusmek istemiyorum.
c) Ciddi anlamda islerim yuzunden gorusemedigimizi saniyorum. Bu mazerete gercekten inanmisim. Kimi kandiriyorum ki?
(Son sIkki kabul edecek babayigit pek bulunmaz.) Ve hic kimse beni birinci sIkka inandiramaz.
Cunku biriyle gorusmek isterseniz, mutlaka vakit ayirirsiniz.
Bu aralar ust uste birkac kisiyle bu 'cok calisiyorum da; baska bir seye bakamiyorum' muhabbetini yasadim; konuya o yuzden taktim. Bir insandan ornek verecegim. Su an icin kendimi ornek veremem cunku 'evde calisan yazar' oldugum icin kimsenin beni is konusunda ciddiye aldigi yok. Neyse canim, bana ne? Ben yaziyor muyum? Yaziyorum. Parami aliyor muyum? Aliyorum.
Gerisi beni hic ilgilendirmiyor. Ama sunu da belirtmem gerek. Ogrencilik hayatim boyunca hicbir zaman derslerin, sinavlarin, calismalarin, zevklerimin onune gecmesine izin vermedim. Benim icin okul her zaman ikinci plandaydi.
Eger cok sevdigim bir film oynuyorsa, yarinki sinava calismayi birkac saat sonrasina erteledim ve filmi izledim; canim ertesi gunu odev yetistirmeye oturmadan once gezmek istediyse cikip gezdim; ders calismayi planladigim gece bir arkadasim 'haydi sinemaya gidelim'
dediyse herseyi oldugu gibi birakip sinemaya gittim. Cunku benim icin 'sevdigim insanlar' ve 'kendime vakit ayirdigim hayatim' herseyden onemliydi.
Hayatimda hic kimseyi 'calismam gerek' diye geri cevirmedim.
Bir arkadasa 'hayir, eve gidecegim' dediysem, bu o anda eve gitmek istememden baska bir sebebe asla dayanmadi.
En onemli isin basinda da olsam, bir dostum 'seninle konusmaya ihtiyacim var'
dediginde ben tum isleri birakirim.
Cunku hicbir sey, cevrenizdeki sevgi ve sahip oldugunuz yureklerden daha onemli olamaz. Hayat kisacik, acayip bir sey.
Hirslarla, kiskancliklarla ve esek gibi calismakla bitirilemeyecek kadar da degerli. Elbette bos bos oturun demiyorum.
Cunku hayat ayni sekilde, bos bos oturulmayacak kadar da degerli. Ama is dediginiz sey, sevdiklerinizle, kendinizle, hobilerinizle gecireceginiz zamanin tamamini caliyorsa, inanin bunda buyuk bir terslik vardir. Kendini calismaya ciddi bir bicimde adayan ve sevdiklerine zaman ayiramayacak kadar islerine gomulmeyi kendi ozgur iradesiyle secen kisiler de var tabii. Ben boylelerinin asla evlenmemesi gerektigini dusunuyorum. Ve bu, kesinlikle tahammul edebilecegim bir kisilik tarzi degil.
Neyse, geceyim ornek kisime: Ben ortaokul hayatim boyunca Soma'da yasadim.
(Oradaki hayatim da alemdi aslinda. Bir ara onu da yazayim...)
Anlatacagim kisi, bir arkadasimin babasi. (Ailecek de gorusuyorduk; ayni apartmandaydi k.)
Adam her sabah en gec altida ise gitmek zorundaydi. (Muhendisti galiba. Maden ocaklarina cikip oradaki isleri yurutuyordu.)
Yani haftanin bes gunu, ciddi anlamda 'sabahin koru'
diyebileceginiz bir saatte isinin basinda olmaliydi. Bu durumda erkenden yattigini ve hafta ici baska hicbir seye vakit ayiramadigini dusunursunuz, degil mi?
En azindan benim hayatimdaki 'yogun insanlar' icin bu calisma tarzi
'ise git, eve gel, yemek ye, uyu, ise git, eve gel, yemek ye, uyu' duzenini gerektiriyor.
Ve hafta sonlari da 'hafta icinin yorgunlugunu bir turlu atamiyorum' diye evde yatarak gecirilirdi. Asiri yogun calisma temposu yuzunden bunlara laf da soylenmezdi. Cunku 'cok calisiyorum, gormuyor musun?' demeleriyle, her turlu tartisma anında biterdi. Peki arkadasimin babasi boyle mi yasiyordu?
Buyuk harflerle cevap veriyorum:
HAYIR, ASLA...
Aksam eve dondugunde sosyal hayati baslardi. Yemek bazen evde, bazen bizim de dahil oldugumuz dost topluluguyla beraber disarida yenirdi. Sonra mutlaka birinin evinde toplanilir; eglence girla giderdi.
Bu adam isinin disindaki tum vaktini sevdikleriyle gecirir ve karisina asla yalnizlik hissettirmezdi.
Hemen hemen her hafta sonu mutlaka ya Dikili'ye ya da Aliaga'ya yemege giderdik. Asil carpici ornegimi daha vermedim.
Haftanin her gunu sabah altida iste olan ve aksam hava kararinca eve gelen bu adam, (bazen cumartesileri de calisiyordu galiba)
evlilik yildonumunde karisini Soma'ya iki saat uzaklikta olan Izmir'e goturdu. Hayir, hafta sonu degil. BUTUN GUN calistigi bir gunun aksaminda eglenmek icin gittiler ve gece yarisini gece donduler. Ertesi gun de bu adam tekrar sabahin korunde isine gitti!!!
Hic kimse bana hicbir sey icin 'cok mesgulum, cok yogunum, vaktim yok da ondan' gibi bir mazeret sunmasin.
Ben inanmiyorum. Eger biri beni aramiyorsa, aramak istemedigi icindir. Eger benimle gorusmuyorsa, gorusmek istemedigi icindir. Ben baska HICBIR mazereti kabul etmiyorum. Son ornegimin ardindan bu yaziyi bitirebilirdim. Cunku gercekten baska hicbir lafa gerek yok. Vakit ayirmak istersen, istedigin herseye ve herkese vakit ayirabilirsin. Ama musaadenizle ben bu konuyla ilgili soylenmis ve gercekten cok hosuma giden sozlerden de bir demet sunmak istiyorum. Bunlari herkesin cerceveleterek duvarina asmasi gerek. 'Isim var, vaktim yok'
diye sacmalamaya ve daha da korkuncu bu sacmaliga kendimiz de inanmaya baslarsak acilen okuyup kendimize geliriz:
-Isinizin cok onemli oldugunu dusunuyorsaniz, bu sinirlerinizin ciddi bicimde bozuldugunun en acik gostergesidir.
(Bertrand Russell)
-Mutlulugun formulu, gerektiginde onemsiz seylerle mesgul olabilmektedir. (Edward Newton)
-Bitap birakan gunluk yasam, ancak bir aptalin karsilasabileceg i bir hayat krizidir. (Anton Cehov)
-Eger bos zamaniniz yoksa, ruhunuzu kaybediyorsunuz demektir. (L. P.Smith)
-Kalitenizin olcusu, bos zamanlarinizda ne yaptiginizdir.
Medeniyetlerin kalitesi de insanlara sagladığı boş zaman ve bunun kalitesi ile ölçülür.(Irwin Edman)
-Babam bana calışmayı, fakat isin esiri olmamayı ögretti. Simdi okumanın, hikaye anlatmanın, sakalasmanın, konuşmanın ve gülmenin iş kadar; hatta ondan da önemli oldugunu biliyorum. (Abraham Lincoln)
-Bos zamanı iyi değerlendirmek, cok ciddi bir sorumluluktur. (William Russell)
VE BENIM FAVORIM:
'Yeterli zamanım yok deme. Buyuk insanların da gunleri 24 saattir...'
CAN DUNDAR
_


Herkese iyi haftasonları dilerim....Tubikko Print this post

0 yorum: