31 Ağustos 2007 Cuma

:) :) :) Tatlı Cuma :) :) :)


Ohhh yine cuma geldiiii.....Gerçi bu hafta çok güzeldi bi gün geldim bi gün gelmedim derken toplamda 3 gün işe geldim.Ay keşke böyle olsa o zaman hiiiççç strese girmem valla :) Bu arada en sonunda E-plan öğrenmeye başladım.Şart koştu patron malum;hiç kaçışın yok öğreneceksin diye.BEnim de kaçtığım yok zaten kesinlikle öğrenmek istiyordum ama işten güçten fırsat olmuyordu ki. :) şimdilerde biraz boş kaldım da yavaş yavaş çalışmalara başladım.Notlarımı falan düzenleyeceğim önümüzdeki hafta.Kendimi üniversitedeki gibi hissettim bir an....Hey gidi günler heeyyy....
Bu arada blog dünyasındaki komşularımc arasında bir ebelemek,sobelemek,mimlemektir gidiyor valla.Ben çok seviyorum bu muhabbetleri,gülümseyerek okuyorrum hepsini.Ama bizi ebeleyen sobeleyen yok valla hıh küstüm işte size ben de....
Neyseee....İlaçlar işe yaramaya başladı.Kanım canım yerine geliyo valla enerjim falan yükseldi bugün mutluyum huzurluyum neşeliyim :)


Siz de iyi olun tamam mı??? Herkese iyi haftasonları diliyorum..Görüşürüz şekerleeeeeerrrrrr














29 Ağustos 2007 Çarşamba

Sağlık Raporum........

Günlerdir,haftalardır hatta aylardır miskin bir kedi yavrusu gibi sürekli uyku halinde olmamın ( Kobacan bana boşuna Pisimo demiyo heralde) bulduğum her fırsatta uyumamın tansiyonumun yerlerde sürünmesinin ve bilimum benzeri şikayetlerimin sebebi anlaşıldı en nihayetinde. Çok şükür ki korktuğum gibi guatr falan yokmuş şekerler; kanım azmış....Doktor dedi ki sen baya bi kansız kalmışsın.Al çocuğum şu iğrenç tadı olan küçük solüsyonlar halindeki tüpleri her sabah bi tane fondip yapcan. Hem de aç karnına ba bababa.... Velhasıl kelam yaptık;iğrençtiiiiiii....
Yani anlaşılacağı üzere çok ciddi bir sorunum yokmuş;birazcık bakımsız kalmışım en nihayetinde. SAnırım sebze yemeklerine ağırlık verip kendimi toparlamam gerek. He bu arada dün öğrendiğime göre bizim ailenin bütün kadılarında bu kansızlık olayı mevcutmuş.Ananem öyle dediiii....
Ben şimdi yine işyerindeyim.Yapmam gereken çok önemli işlerim var bunun yanında gerçekten ama gerçekten halim yok. Düşünme yeteneğimi bile kaybetmiş vaziyetteyim.Eh yapacağım iş de biraz kafa çalıştırmayı gerektirdiğinden çok da üstüne düşmüyorum açıkçası.
Öyle işte.Yarın da 30 Ağustos hazır. Fırsattan istifade uyuyup biraz toparlanmayı planlıyorum.Tabi zorunlu mesaimiz olmazsa.Şimdi ben biraz iş yapmaya çalışayım en iyisi...
Öptüm şekerler..............

27 Ağustos 2007 Pazartesi

Neler Oluyor Bana???


Biliyorum artık bunu söyleye söyleye herkesi bıktırdım ama tekrarlamak zorundayım.Kendimi gerçekten feci şekilde yorgun,bitkin halsiz hissediyorum.Sabah yine dayak yemiş gibi kalktım yatağımdan.sürünerek tabiri caiz ise. Sonra da zorla yürüdüm trene,trenden inince işyerine yürüdüğüm o beş dakikalık yol bile zulüm oldu bana.Vücudumda bir gariplikler döndüğünün farkındayım aslında bir zamandır ama hastanelerden pek hoşlanmadığım için ve de iş yoğunluğundan hiç vakit bulamadım.Ama artık bugün karar aldım,hazır bu aralar sıkışık değilken ve de kendimi halsiz hissederken( Çünkü biliyorum bu halsizlik hali geçtiği anda ben yine sallıycam doktora gitmeyi) yarın sabah için doktora randevu aldım. Bakalım bi gidelim de doktor bey amca görüversin ne alemde olduğumuzu.

Umarım önemli birşey çıkmaz ve de şu halsizliğim için bir çözüm bulunur da ben de işime gücüme bakarım.Çünkü balık gibiyim zaten şu an ekrana çevrilmiş gözlerimle.Mesela internetten bişeye mi bakmam gerekiyor,daha explorer sayfasını açana kadar unutuyorum ne olduğunu.Yani 15 saniyede falan. Sonra elim işe güce gitmiyo,böyle hep uyumak istiyorum. Neyse sonuçta bu kadar destan yazmaya gerek yok bu konuda.Yarın doktora gidince görücez neyimiz varmış. Bu arada haftasonundan özetler geçeyim.

* Misafirlerimi alnımın akıyla ağırladığımı sanıyorum umarım memnun kalmışlardır.
* Cumartesi akşamı sahile pikniğe gittik, güzel bir akşamdı.Dönüşte de saat 3 e kadar oturduk balkonda en sonunda dayanamayıp yattık beylerse 4 e kadar sohbet etmişler Allah muhabbetlerini bozmasın.
* Artık deep-freeze de adana'dan gelme dolmalık minik patlıcanlarım var. :) :) :)
* Cuma günü yapacağımı söylediğim kızartmayı Pazar günü yaptım gerçekten çok beğenildi; benim kobacan parmaklarını yiyordu. ( Bu arada hızla kilo alıyor ya benim ince uzun kocacım :( )
* Küçük pisiler cumartesi günü arka apartmanın bahçesinde otların arasına bırakılmış kanepeye transfer edildi.Aslında hiç istemiyordum ama arka balkon cidden kokmaya başlamıştı çünkü çiş yapmayı öğrendiler.Kışlık giysilerimiz arkadaki dolapta olmasa umursamayabilirdim ama cidden mide bulandırıcı bir koku olmuştu.Vicdan azabı çekmedim değil ama sonra baktım mutlu mesut oynuyorlardı.Yalnız cadoloz annelerinin ilk etapta bana çok sinirlendiğini ve balkondan dışarı ona bakarken bana nasıl haince göz attığını görmenizi isterdim. ;)
İşte böyleeee..Haftasonumun özeti ve de haftabaşı ruh halim.Hepinize iyi bir hafta diliyorum.
Öpüldünüz şekerler.........


24 Ağustos 2007 Cuma

Cuma Yazısı...

Sıcaktan geberiyorum,bütün işlerden sıkılıyorum ve saatin bir an önce altı olmasını bekliyorum...Önümüzdeki haftadan itibaren hayatımda bazı değişiklikler yapmayı düşünüyorum.İş hayatımla ilgili genel anlamda.Bir de haftasonu için yapacaklarım var. BEn bu aralar liste yapmayı sever oldum yine öyle yazayım cuma yazısını da bariiii :) :) :)





  • Ev eşrafı (topu topu iki kişiyiz zaten :P ) bu haftasonu enfes kızartmamdan talep etti o yapılacak ve onu yaparken de muhtemelen aşağıdaki gibi bi hale girilcek (gülmeyin :) kafama tülbent sarmazsam canım saçlarım kokuyo.)

  • Yiğitcan oğlan bize geleceği için kendisine oyuncak alınacak ( dayı beyin emri yapacak bişey yok gidilecek alınacak )
  • Misafirler için hazırlanılacak
  • Off en sıkıntılısı bu yarın DKZ grubuna tartı sonucu yazılacak 25 ine sözleşildiğinden ötürü
  • Önümüzdeki hafta pazartesiden itibaren aşağıya atölye oltamına dahil olunacak (sıkılıyorum burda ben gidip Veysel Ustamın çırağı olcam mühendis olmak zor yaw habire hesap kitap ne bu be)
  • Bu akşam için KOBACANa salçalı ve sarımsaklı yoğurtlu makarna yapılacak (artık yemek yapmadığım için beni protesto ediyo haklı ama uğraşma karıcım dedikçe ben de yaydım yaneeeee )
  • Mutfak alışverişi yapılacak
  • Olumlu düşünce gücü aşılanacak beynimeee

Şiimdilik aklıma gelenler bunlar....Bakalım eksik varmıymış....(Kısa bi sessizlik listemi okuyorum) ......................................

Bu ne yaaa...Ne sıkıcı bi planlar silsilesi bu.Hani benim cumartesi sabahı tembelliğim hani haftasonu gezmelerim...:S Bu arada gerçekten tembel olmuşum yemek yapmam lazım gerçekten cık cık cık. Yok yok önümüzdeki haftaya kesin adam olmuş bi Tubik olmalı....

Ek Not 1 : eğer izlemediyseniz Pan'ın Labirentini izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum arkdaslar biz geçen hafta seyrettik gerçekten muhteşem bi psikolojik film.Aynı zamanda da fantastik

Ek Not 2: Çok sıkılıyorum öyle böyle değil bir çözüm bulamazsam sanırım size sarıcam iyice bilginiz olsun.

Hadi öpüldünüz şekerler....Hepinize iyi haftasonları diliyorum. Pazartesi görüşürüzzz...........

INSANLIK BU MUDUR????






Dün akşam televizyonda haberleri seyrederken tüylerimi diken diken eden bir haber gördüm.Bilmiyorum size de denk geldi mi ama Bingöl'ün bilmem neresindeki bir köyde köylüler zavallı bitap bi ayıyı su kenarında sıkıştırmış Allah yarattı demeden sopalarla kafasına nasıl vuruyorlar.Üstelik sadece normal sopa değil bu ÇİVİLİ SOPALAR !!! O kadar sinirim bozuldu ki anlatamam. Zavallı hayvan nasıl yalvaran gözlerle bakıyor,canını bağışlasınlar diye resmen yalvarıyordu :( Bu vicdansızlar ayıyı ordan uzaklaştırıp nehrin oraya sürmekle yetinmedi,bir de üstüne hayvancağız kanlar içinde bir kaya parçasının üstünde soluklanmaya çalışırken kafasına taşlar attılar kıyıdan. En sonunda garibim daha fazla direnemedi ve bıraktı kendini ölümün kollarına...

Bu nasıl bir insanlıktır ki aciz durumda olan,kendini savunacak hali olmayan bir canlıya bu şekilde işkence edilerek öldürülür. Üstelik bu ilk değilmiş bundan önce 9 tane ayıyı daha aynı şekilde öldürdüklerini gerine gerine söylüyorlardı.Gerekçe ise ayıların bal kovanlarına ve köydeki küçük baş hayvanlara dadanmaları.Sen hayvanların doğal ortamını boz,yaşadıkları yerde yiyecek bulamamaları için doğayı mahvet ondan sonra da gelip köylere inince hayvanları işkenceyle öldür.Yok yaa!!! Ayy inanılmaz sinirlendim hatta gece sinirimden zor uyudum.Bu tip kişilere hayvan bile demek olmaz çünkü bu tabiatta yaşayan cümle hayvanata hakaret olur!!! Öteki dünyada bunun hesabını nasıl vereceklerini nasıl yanacaklarını gerçekten çok merak ediyorum.Ben bunun cezasız kalacağını düşünmüyorum çünkü...
Ya hala hazmedemiyorum eğer elimden gelse orda olsam o adamları sanırım bi kaşık suda boğardım! O kadar üzüldüm ki oturdum ağladım o zavallı için :( Ben balkondaki kedileri sokakta sağlam bir yere bırakmaya bile gönlümü razı edemezken elin adamları işkence etmekten zevk aarak bir yaşama son veriyor... İnsanoğlu gerçekten insanlığını yitirmeye başladı.O kadar sövsem de hırsımı alamadım.Paylaşırsam rahatlarım diye de buraya yazdım....

23 Ağustos 2007 Perşembe

*****Mutluluk Listem*****

Geçenlerde sinir olduğum yapmaktan nefret ettiğim ve yapmamam gerktiğini düşündüğüm şeyleri yazmıştım ya buraya.Sonra da başka zaman da yapmaktan keyif aldıklarımı yazarım demiştim hani.Hah işte şimdi yazıyorummm :) Başlayın okumaya bakalım Tubikcan nelerden hoşlanırmış,keyif alır mutlu olurmuş :)




  1. İyi alınmış bir uykunun ardından açık havada,denize nazır kahvaltı etmekten

  2. Doya doya uyumaktan

  3. Mutsuzken dondurma yiyip mutlu olmaktan

  4. Değişik değişik pastalar yapmaktan

  5. Televizyonun karşısında uykuya dalmaktan (Ama o kadar keyifli ki anlatamam böyle gözlerim kapanıyo rüya bile görmeye başlıyorum hatta sonunda yatağa kendim gitmiyorum da Kobacanım sağolsun hehehehe )

  6. Hiç beklemediğim bir anda eski arkadaşlarımın beni aramasından ve onlarla yeniden irtibata geçmekten

  7. Güzel hayaller kurmaktan

  8. Kobacanımla sinemaya gitmekten,onunla evde film izlemekten(gerçi canım o benim ben onunla yaptığım herşeyden büyük mutluluk duyuyorum aslında :) ) VAZGEÇİLMEZ MUTLULUĞUM SENSİN ZATEN :)

  9. Tembellik yapmaktan

  10. İlham gelidiğinde şiir yazmaktan

  11. İnsanların sıkıntılarına çözüm bulabilmekten

  12. Sepetçioğlu kitaplarını okumaktan (Ama çok sevdiğim için çabucak bitiyolar sinir oluyorum o ayrııı)

  13. İnternette elalemin bloglarını okumaktan

  14. Her sabah kalktığımda koşa koşa arka balkondaki minik kediciklerimin nasıl oynadığına bakmaktan

  15. Gün batımını izlemekten

  16. Emek verdiğimi bişeylerin iyi sonuçlanmasından

  17. Gece yattığımda kavak ağaçlarının rüzgar eşliğinde yaptıkları ezgiyi dinlemekten

  18. Bebeklerin beni gördüklerinde gülümsemesinden

  19. Kendimle barışık olduğum zamanlardan

  20. Güzel sürprizlerle karşılaşmaktan

  21. Dostlarımla vakit geçirmekten
  22. Buzlu ice tea içmek(ama yeşil çaylısından)
  23. Şaşırtsa bile ağlayıp deşarj olmak hatta bazen melankolik takılmaktan( ben duygusal biriyim ne yapayım yani)
  24. Büyük aşkların asla ama asla bitmeyeceğine inanmaktan :)
  25. Annemin mutlu olup yüzünün gülmesinden
  26. Fındık'a çikolata ve dondurma yedirmekten
  27. Anne olacağım kendi bebeğim olacağı zamanları hayal etmekten (bundan kimse anlam çıkarmasın daha niyetim yok yani )
  28. Evimdeki biberlerin büyümesini izlemekten
  29. Hatırla Sevgili'yi izlemekten (biraz zulüm ediyorum kendime bazen ağlamaktan helak oluyorum bazı sahnelerde ama yine de çok etkiliyor beni vazgeçemiyorum)
  30. Artık benim de o kırmızı nescafe bardaklarından birine sahip olmamdan :)
  31. Kobacanımın komikliklerine ve girdiği tiplere karnım ağrıyıp gözlerimden yaş gelene kadar gülmekten ( hele pazar günkü tipleme süperdi diloşla iki saat kendimize gelemedik anladın sen onu)
  32. Birilerinin benim için özel birşeyler yapıp kendimi özel hissetmemi sağlamasından
  33. Kışın vapurda dışarda dona dona çay içmekten (var biraz kendine işkence etme sevdası bende farkındayım :) )
  34. Otobüste ve trende her koşulda uyuyup yolun çabuk geçmesini sağlayabilmekten
  35. Kitap alışverişi yapmaktan
  36. Deniz kıyısında yürüyüp huzur bulmaktan
  37. Vapurda martılara simit atmaktan
  38. Eski arkadaslarımla oturup üniversite günlerimizi yad etmekten
  39. Zor bir günün sonunda yuvamıza gidip bütün herşeyi hiç olmamışçasına unutup sıkıntıları bir kenara atabilmekten
  40. Kışın kar yağarken camdan bakıp çocukluğumu düşünmekten
  41. Canım abim, kuzum kuzimle uğraşmaktan (evet doğru okudun kuzum :) )

oldukça keyif alıyorum.Hatta bunları yaparken çok mutlu oluyorum.Bütün bunlar olmasa hayattan alacağım hazzın bu kadar da çok olacağını düşünmüyorum belki de....Çünkü bu mutluluk listesi benim hayatla her daim irtibatta kalmamı sağlayan bir kanun tasarısı gibi..Bu tasarıdaki maddeler gerçekleşmezse Tubikko iç dünyası sınırları içinde iç savaş çıkar ve bu da tabi bu uçsuz bucaksız ülkenin vatandaşları için pek hoş olmaz. Peki sizin vazgeçilmezleriniz nelerdir? Mutluluk listeniz var mı, yada bu olmazsa ben mutlu olamam dediğiniz şeyler.???? E hadi yazsanıza bana şekerler...Nedir sizi mutlu eden şeyler....


Güzel Düşüm....



Dün akşam defterimi aldım elime balkondaki esintiyle..

Oturdum eskileri karıştırdım....

Tebessüm ettim bize ilk gelişine,sinirlendim beni deli edişine....

Kıvırcık saçlarımı düşündüm,

sarıydılar sen bana tutulduğunda sonra kızıp siyah yapmıştım...

Şimdi yine sevdiğin gibiler.....



Sonra küstüm beni üzdüğün zamanlar için...

Küstüğüm için affedeyim diye trenle gidişlerini düşündüm,içimi yakan....

Arkandan ağladığım günler geldi aklıma....

Kavuşmak için nasıl sabırsızlandığımız

Ayrı geçen gecelere lanet ettiğimiz...
Gurur yapıp da yanına gelmek isteyip de gelemeyişim

Sonra barışmanın bir yolunu buluşum....


Ve ben dün gece yine ağladım...
Sana olan aşkım için....

Bir gün beni böyle sevmekten vazgeçmenden korktuğum için...

Sensiz yapayalnız kalma ihtimali içimi tırmaladı sanki....

Korkularım süzüldü gözlerimden ılık ılık...

Akıtamadım yüreğime...

Sonra sen geldin kokunla...


Yalnız penceremden süzülen bana şarkılar söyleyen rüzgar

susuverdi seni duyunca önünde eğilircesine....

Kulağıma fısıldadığında aşkını;

Bahçedeki kavak ağacının yapraklarına duyurdu söylediğini.....

Hepsi bir oldular uzak masal diyarlarına uçurdular haberi....

Bu aşk ölümsüz,dolansın dillerde....

Güzel düşüm....

Bilirsin hiçbir yüz güzel değil senin yüzünden...

Hele ay ışığında uyurken izlemek seni....

Huzurunu paylaşmak yüreğinin....

Günümü aydınlatan güneşim,gecemi aydınlatan ay...

Sıcağımı serinleten rüzgar,huzurumu veren denizimsin...

En derinim,herşeyimsin....
Bazen yetişmese de sana sesim
Yakınında olsam da duymasan da beni...

Sen benim yüreğimsin.........





Seni bu dünyadaki Herşeyden Herkesten Çok seviyorum Bitanem...Nice ay dönümlerine,sonsuza dek bitmeyecek aşkımızla

20 Ağustos 2007 Pazartesi

Keremcem-kadife kelepçe

Üstüm başım sevda içinde yakalandım bitap biçimde..Ellerimde Kadife Kelepçe....

Ruh Halim.....


Bazen herşeyden o kadar sıkılıp bunalıyorum ki kendimi dünyanın en mutsuz,en şanssız insanı gibi hissediyorum...Öyle derin bir karamsarlık çöküyor ki üstüme sanki tüm dünyanın derdi sorunu ben de toplanmış sanırsınız..Bu Pazartesi günlerine mahsus bişey mi yoksa genel ruh halim mi böyle bugünlerde tam kestiremiyorum...Aslında geçmişe nazaran bazı şeyleri daha az kafaya takıyorum,önemsemiyorum bugünümüze de şükür diyorum ama sanki ben böyle yapınca umursamayınca problemler,dertler büyüyormuş gibi hissediyorum....
Yine de herşeye rağmen bugünlere de şükretmek lazım..Kobacanım geçenlerde bişey izlerken çok şükür Tubik elimiz ayağımız yerinde ya onlar olmasaydı ne yapardık dedi.Aslında haklı dünya üzerinde bu kadar kötü durumda olan onca insan varken küçük şeyleri;daha doğrusu hallolabilecek şeyleri kendimize bu kadar dert edip üzülmeye,kendimizi bunalımlara sokmaya hakkımız var mı gerçekten????

Bugünlerde kendime dert üreteceğimi anladığım zaman oturup bunu kendime hatırlatıyorum. O zaman bir kez daha düşünme fırsatım oluyor,değer mi bu kadar yıpranmaya,üzülmeye,kafaya takıp kendini hasta etmeye.... Her ne olursa olsun bir kez geliyoruz bu dünyaya..Bunun için de elimizdeki imkanlar doğrultusunda en iyi şekilde değerlendirmeliyiz yaşamımızı..Bu güzelim yaşlar geri gelir mi bir daha.....

Ne demiş Mazhar Abi; Güzel günler bizi bekler,eyvallah dersin gelir geçer...... Ben söz dinleyip öyle diyorum...Herşey çok güzel olacak...iyi şeylerin hayalini kuruyorum ki iyi şeyler bulsun bizi ve de var olan mutluluk hiç bırakmasın peşimizi...

17 Ağustos 2007 Cuma

Bir Türlü Boş Vakit Bulamayanlar için :)

Bu yazıyı bana dün çok sevdiğim bir arkadaşım yollamış.Can Dündar'dan alıntı;olduğu şekilde yayınlıyorum bakalım sizin yüzünüzde de benimki gibi bir tebessüm oluşacak mı???



'Islerim cok. Baska hicbir seye bakamiyorum.' "cep telefonlarima cevap veremiyorum"..
Islerim cok. Baska hicbir seye bakamiyorum.'
Bu lafi bir kisiden daha duyarsam, buyuk ihtimalle katil olacagim.
Mailime iki satir bile cevap yazmayanlar 'cok yogun'; bir sey anlatmak icin soz verip haftalarca sesi cikmayanlar 'cok yogun'; benden baska herkes ama herkes cok yogun.
'Aaa tabii; onun icin konusmak kolay. Evde oturup yaziyor sadece.Calismaktan haberi yok.'
Istesem ben de 'cok yogun' olabilirim. 'Bugun sunu yetistirmem lazim; yarin suraya gidip yazi konusu bulmam lazim, birkac ay icinde romanimi bitirme planim var, sarkmamasi lazim, o lazim, bu lazim...'
Hayati bosvermek istedikten sonra 'yogun' olmaktan kolay mazeret yok ki.
Hatta sadece yemek pisirip, alisverise cikip, dizi izleyip yasayarak da 'yogun' olabilirsiniz.
'Sinemaya gidemem ki, bugun temizlik yapacagim.' E yapma.
'Ay seni arayacaktim, hep aklimdasin ama islerden basimi kaldiramiyorum ki...'
Kâinatin en sacma ve zekâ ozurlu mazereti. Yani 'kafama ucan daire dustu, hastanedeydim' deseniz daha inandirici olur.
Normalde hic kimse hayatinin 24 saatini calisarak gecirmez. En azindan yemek yemek, uyumak ve tuvalete gitmek icin ara vermeniz gerekir. Ve bu aralarda sevdiginiz insanlarla en azindan telefonda konusabilirsiniz, degil mi?
Ben bir insana vakit ayirmamanin mazereti olarak 'cok calisiyorum'u kesinlikle kabul etmiyorum.
Eger biriyle aylarca gorusmuyor ve 'islerim var, ondan' diyorsaniz, bunun iki anlami vardir:
a) Ben ayni anda iki isi yapamam. Dogal olarak calisirken araya kimseyi katamam.
Merdiven cikarken ciklet de cigneyemem. Hayatim allak bullaktir.
Zaman nasil degerlendirilir bilmiyorum.
b) Seninle gorusmek istemiyorum.
c) Ciddi anlamda islerim yuzunden gorusemedigimizi saniyorum. Bu mazerete gercekten inanmisim. Kimi kandiriyorum ki?
(Son sIkki kabul edecek babayigit pek bulunmaz.) Ve hic kimse beni birinci sIkka inandiramaz.
Cunku biriyle gorusmek isterseniz, mutlaka vakit ayirirsiniz.
Bu aralar ust uste birkac kisiyle bu 'cok calisiyorum da; baska bir seye bakamiyorum' muhabbetini yasadim; konuya o yuzden taktim. Bir insandan ornek verecegim. Su an icin kendimi ornek veremem cunku 'evde calisan yazar' oldugum icin kimsenin beni is konusunda ciddiye aldigi yok. Neyse canim, bana ne? Ben yaziyor muyum? Yaziyorum. Parami aliyor muyum? Aliyorum.
Gerisi beni hic ilgilendirmiyor. Ama sunu da belirtmem gerek. Ogrencilik hayatim boyunca hicbir zaman derslerin, sinavlarin, calismalarin, zevklerimin onune gecmesine izin vermedim. Benim icin okul her zaman ikinci plandaydi.
Eger cok sevdigim bir film oynuyorsa, yarinki sinava calismayi birkac saat sonrasina erteledim ve filmi izledim; canim ertesi gunu odev yetistirmeye oturmadan once gezmek istediyse cikip gezdim; ders calismayi planladigim gece bir arkadasim 'haydi sinemaya gidelim'
dediyse herseyi oldugu gibi birakip sinemaya gittim. Cunku benim icin 'sevdigim insanlar' ve 'kendime vakit ayirdigim hayatim' herseyden onemliydi.
Hayatimda hic kimseyi 'calismam gerek' diye geri cevirmedim.
Bir arkadasa 'hayir, eve gidecegim' dediysem, bu o anda eve gitmek istememden baska bir sebebe asla dayanmadi.
En onemli isin basinda da olsam, bir dostum 'seninle konusmaya ihtiyacim var'
dediginde ben tum isleri birakirim.
Cunku hicbir sey, cevrenizdeki sevgi ve sahip oldugunuz yureklerden daha onemli olamaz. Hayat kisacik, acayip bir sey.
Hirslarla, kiskancliklarla ve esek gibi calismakla bitirilemeyecek kadar da degerli. Elbette bos bos oturun demiyorum.
Cunku hayat ayni sekilde, bos bos oturulmayacak kadar da degerli. Ama is dediginiz sey, sevdiklerinizle, kendinizle, hobilerinizle gecireceginiz zamanin tamamini caliyorsa, inanin bunda buyuk bir terslik vardir. Kendini calismaya ciddi bir bicimde adayan ve sevdiklerine zaman ayiramayacak kadar islerine gomulmeyi kendi ozgur iradesiyle secen kisiler de var tabii. Ben boylelerinin asla evlenmemesi gerektigini dusunuyorum. Ve bu, kesinlikle tahammul edebilecegim bir kisilik tarzi degil.
Neyse, geceyim ornek kisime: Ben ortaokul hayatim boyunca Soma'da yasadim.
(Oradaki hayatim da alemdi aslinda. Bir ara onu da yazayim...)
Anlatacagim kisi, bir arkadasimin babasi. (Ailecek de gorusuyorduk; ayni apartmandaydi k.)
Adam her sabah en gec altida ise gitmek zorundaydi. (Muhendisti galiba. Maden ocaklarina cikip oradaki isleri yurutuyordu.)
Yani haftanin bes gunu, ciddi anlamda 'sabahin koru'
diyebileceginiz bir saatte isinin basinda olmaliydi. Bu durumda erkenden yattigini ve hafta ici baska hicbir seye vakit ayiramadigini dusunursunuz, degil mi?
En azindan benim hayatimdaki 'yogun insanlar' icin bu calisma tarzi
'ise git, eve gel, yemek ye, uyu, ise git, eve gel, yemek ye, uyu' duzenini gerektiriyor.
Ve hafta sonlari da 'hafta icinin yorgunlugunu bir turlu atamiyorum' diye evde yatarak gecirilirdi. Asiri yogun calisma temposu yuzunden bunlara laf da soylenmezdi. Cunku 'cok calisiyorum, gormuyor musun?' demeleriyle, her turlu tartisma anında biterdi. Peki arkadasimin babasi boyle mi yasiyordu?
Buyuk harflerle cevap veriyorum:
HAYIR, ASLA...
Aksam eve dondugunde sosyal hayati baslardi. Yemek bazen evde, bazen bizim de dahil oldugumuz dost topluluguyla beraber disarida yenirdi. Sonra mutlaka birinin evinde toplanilir; eglence girla giderdi.
Bu adam isinin disindaki tum vaktini sevdikleriyle gecirir ve karisina asla yalnizlik hissettirmezdi.
Hemen hemen her hafta sonu mutlaka ya Dikili'ye ya da Aliaga'ya yemege giderdik. Asil carpici ornegimi daha vermedim.
Haftanin her gunu sabah altida iste olan ve aksam hava kararinca eve gelen bu adam, (bazen cumartesileri de calisiyordu galiba)
evlilik yildonumunde karisini Soma'ya iki saat uzaklikta olan Izmir'e goturdu. Hayir, hafta sonu degil. BUTUN GUN calistigi bir gunun aksaminda eglenmek icin gittiler ve gece yarisini gece donduler. Ertesi gun de bu adam tekrar sabahin korunde isine gitti!!!
Hic kimse bana hicbir sey icin 'cok mesgulum, cok yogunum, vaktim yok da ondan' gibi bir mazeret sunmasin.
Ben inanmiyorum. Eger biri beni aramiyorsa, aramak istemedigi icindir. Eger benimle gorusmuyorsa, gorusmek istemedigi icindir. Ben baska HICBIR mazereti kabul etmiyorum. Son ornegimin ardindan bu yaziyi bitirebilirdim. Cunku gercekten baska hicbir lafa gerek yok. Vakit ayirmak istersen, istedigin herseye ve herkese vakit ayirabilirsin. Ama musaadenizle ben bu konuyla ilgili soylenmis ve gercekten cok hosuma giden sozlerden de bir demet sunmak istiyorum. Bunlari herkesin cerceveleterek duvarina asmasi gerek. 'Isim var, vaktim yok'
diye sacmalamaya ve daha da korkuncu bu sacmaliga kendimiz de inanmaya baslarsak acilen okuyup kendimize geliriz:
-Isinizin cok onemli oldugunu dusunuyorsaniz, bu sinirlerinizin ciddi bicimde bozuldugunun en acik gostergesidir.
(Bertrand Russell)
-Mutlulugun formulu, gerektiginde onemsiz seylerle mesgul olabilmektedir. (Edward Newton)
-Bitap birakan gunluk yasam, ancak bir aptalin karsilasabileceg i bir hayat krizidir. (Anton Cehov)
-Eger bos zamaniniz yoksa, ruhunuzu kaybediyorsunuz demektir. (L. P.Smith)
-Kalitenizin olcusu, bos zamanlarinizda ne yaptiginizdir.
Medeniyetlerin kalitesi de insanlara sagladığı boş zaman ve bunun kalitesi ile ölçülür.(Irwin Edman)
-Babam bana calışmayı, fakat isin esiri olmamayı ögretti. Simdi okumanın, hikaye anlatmanın, sakalasmanın, konuşmanın ve gülmenin iş kadar; hatta ondan da önemli oldugunu biliyorum. (Abraham Lincoln)
-Bos zamanı iyi değerlendirmek, cok ciddi bir sorumluluktur. (William Russell)
VE BENIM FAVORIM:
'Yeterli zamanım yok deme. Buyuk insanların da gunleri 24 saattir...'
CAN DUNDAR
_


Herkese iyi haftasonları dilerim....Tubikko

15 Ağustos 2007 Çarşamba

Ne Çabuk Geçti.....




Koskoca 19 ay olmuş biz nişanlanalı....GErçi artık evliyiz ama hala benim için çok önemlidir nişanımız.O kadar büyük çaba sarfettik ki hayatımızı birleştirebilmemiz için zaten aksi düşünülemezdi....Ne çabuk geçmiş...
15.01.2006 alyansımızın içinde yazan tarih...Bugün canım kocam güzel bir e-posta göndermiş bana...Çok mutlu oldum :)
İyi ki varsın sevgilim....Sen benim herşeyimsin,dünyamsın,aşkım,en yakın dostum,sırdaşım, en büyük eğlencem,en güzel mutluluğum.Dilerim hayatımız boyu hep böyle oluruz.....Aynı aşk,aynı duygularla ve hiç ayrılmadan uzun seneler geçiririz....


SENİ ÇOOOOOOOKKKKKK SEVİYORUM KOBACANIM :) :) :)

Küçük Not : Akşama KARPOZ yiyelim miiiiiiii :D :D :D

14 Ağustos 2007 Salı

Eski dostlar...

Bugün ortaokuldaki en yakın arkadasımdan bir mesaj geldi...Düğünümde aramıştım ulaşamaıştım gelemedi diye de çok üzülmüştüm hatta insan yeni telefonunu vermez mi diye kızıp kırılmıştım da. Ama öyle komik ki beni blogumdan bulmuş ve bi şekilde bana mesaj atmayı başarmış telefonunu vermiş.Aradım hemen tabi....Ceyceycim canım benim yaa ne iyi oldu ne çok özlemişim seni :) :) :)
Eh artık eşşek değiliz ya kopmayız, kaybetmeyiz herhalde birbirimizi....:D

Öyle işte mutlu oldum paylaşayım dedim :)

Toplama Düşünceler

Dün akşam trende giderken günlük hayatım içinde yapmaktan nefret ettiğim ve yaptığım için kendime kızdığım başka şeyler olduğuna karar verdim kendim için sıralıyorum..(Ne biçim bir cümle oldu bu böyle yahu??? )

* Sabahın köründe kalkıp koştura koştura trene yetişmekten,
* Gece bir ses olduğunda uyanıp uyuyamamaktan,
* Gereksiz alınganlık yapan ve olayı saptıran insanlardan,(bazen ben de gereksiz alıngan oluyorum ama ama azcık )
* Bişeyi içinde tutup tutup olmadık zamanda pat diye söyleyenlerden,
* Kızıp kızıp başkalarına patlayanlardan,
* Küçücük kalçası olan kızlardan ( evet evet evet )
* Zaman Zaman Strese girip parmaklarımı ve dudaklarımı yemekten,
* Arka balkondaki cadaloz anne kediden( çünkü ben ona yemek verdiğim halde bana tıslıyor yabani ! )
* Bitkilerimi sulamayı ancak onlar kuruma raddesine gelince farketmekten ve son anda kurtarmaktan,
* Bir işi yapıp sonra aklıma daha iyi ve kolay bir yöntem gelmesinden,
* Bir yere gidileceği zaman birilerini bekleyip ağaç olmaktan,
* ÜTÜ yapmaktan,
* Arkadaşlarım tarafından ekilmekten,
* Trende çocuklarını bağırtmakta hiçbir sakınca görmeyen insanlardan nefret ediyorummmmm....

Ohh beee rahatladım valla...Bir ara da yapmaktan keyif aldığım şeyleri yazarım sanırım onlar daha çok.....

13 Ağustos 2007 Pazartesi

Arka Odamdaki Küçük İstilacılar

GEçtiğimiz Cuma güler misin ağlar mısın tarzı bir olay yaşadık. Eşim arka odanın önündeyken dışarıya bir kedi atladığını söyledi,dalga geçtiğini sandım. Bir de baktım ki şaka falan değil gerçek.Hani daha önce bahsetmiştim ya sokakta beslediğim şahsi kediciklerimin diye,işte onların annesi bu....Sonra bir anda kafama dank etti;dedim ''sevgilim şu yatağın altına bir baksana bu kedi buraya doğurmuş olmasın ''.Çünkü o kedi hamileydi ve iki haftadır falan doğurmuş durumda ben merak ediyordum nereye doğurduğunu...Eşim somyanın örtüsünü kaldırdı ve dedi ki Tubik yatağın altında beş tane minik yavru var...Resmen şoka girdik çünkü en azından iki haftalık varlar.Tüyleri falan çıkmış gözleri açılmış ama pek yürüyemiyolar tabi :)
O gün dokunmadık onlara anne gelsin yanlarına da emzirsin diye.Demez olaydık,çünkü kedi iki gün istila etti odayı ve piskopata bağladı,çıkarma çabalarımız pek sonuç vermedi ilk etapta...
Sonra Cumartesi gecesi acıkan anne yemek bulmak için dışarı çıktı.Bunu fırsat bilen Tubik ve Kobacan hemen camları kapatıp kedileri hazırladıkları kutuya yerleştirdi ve arka balkona koydu.Arka balkon da kapalı olduğu için camı açıldı,balkon kapısı kapandı ve anne kedinin eve acil giriş yapması engellendi. Ohh be kurtulduk piskopat anneden :D
Pazar günü köşe bucak temizlik yaptım tabi başka çare yoktu...Bu arada 2 hafta boyunca kendilerini farkettirmeden evimizde yaşayan bu minikleri ve annelerini gerçekten tebrik ediyorum....Yani geçen Pazartesi o kadar temizlik yaptım yatağın altını dasilip süpürdüm ama valla hiç ses olmadı yani :)
Neyse öyle işte...Şimdilik arka balkonda konaklıyorlar ama sanırım azıcık daha büyüdüklerinde anneleri onları götürecektir.Ee ne de olsa çetin sokak şartları için eğitilmeleri lazım di mi :)

10 Ağustos 2007 Cuma

Don BAk Dunyaya




Huzur,kendime kucuk bir hediye...


Yalnız kaldıysan

Kalkıp penceremden bir bak

Güneş açmış mı yağmur düşmüş mü dön bak dünyaya

Herkes gitmişse

Sakince arkana dön bir bak

Dostun kalmış mı aşkın solmuş mu dön bak dünyaya

Bir sonbahar kadar yalnız

Bir kış kadar savunmasız ya da

İlkbaharsan, yolun başındaysan....

Asla vazgeçme,kalkıp da pencerenden bir bak

Güneş açmış mı,yağmur düşmüş mü dön bak dünyaya....

TATİL GÜNCESİ-Kısım3.....


Nerde kalmıştıııkkkk ?? Heh hatırladım ilk günü bitirmiştik tatilde....Tatilin bundan sonraki kısmını bu yazıda bitiricem çünkü kabak tadı vermeye başalayacak bu gidişle...


İkinci günü tekneyle açıldık eniştem bizi böyle garip bir koya götürdü...BEnim için çok da iç açıcı bir yer değildiaslında erişteler falan uçtukça yapışıyodu üstümüze.Ama ananem açısından rahat yüzülebilecek bir yerdi o bakımdan yine orda takıldık.o gün de öyle geçti gitti... Ertesi gün kardeşimle birlikte nerde çokluk orda fikir karmaşası diyerek ikimiz takılmaya ve Orfoz'a gitmeye karar verdik ve çok da iyi bir karar oldu bu çünkü iyi vakit geçirdik.Sohbet muhabbet süperdi.Bir de dondurmacı vardı ondan yedik ben uzuuuuunn zamandır bu kadar güzel dondurma yememiştim...Bu arada sabahları hava kapalı oluyordu kalktığımızda ve ben resmen günrş duası ediyordum Allahım ne olursun yağmur yağmasın diye....Perşembe akşamıydı sanırım bir hayli yağmur yağdı ve o gece gerçekten üşüdüm...Teyzem mangal yakmıştı sofrayı evin içine taşımak zorunda kaldık.Bir anda kara kış geldi sanki..... Allah'tan ertesi gün güneş açtı da kurtulduk..Cuma günü annecim,kardeşim ve ben takıldık.Zaten cuma akşamı da Kobacanımın geleceği belli oldu haftasonu için ve uçtum havalara...

Bu arada sevgilimin başına gelmeyen kalmamış.Şaşkın muavin onu Güneyli köyü girişinde indirmeyi unutmuş ve garibim sabahın o saati 15 km yol yürümüş,yolda biri almış ama bu seferde yanlış Shellde inip geri yürümek mecburiyetinde kalmış :) Saat 07.30 suları kavuştuk Allah'tan. Sonra o gün ben onu da Orfoz'a götrüdüm...Daha önce de demiştim soğuk sudan nefret eder.Ama nasıl olduysa onu denize sokmayı başardım..Daha doğrusu kendisi koşarak suya dalma metodunu kullandı :) Ertesi gün tekneyle açıldık o daha önce gittiğimiz koya gittik fakat orda sinkeler vardı bir sürü her tarafımıza yapıştılar.Kobacan ateş yakıp onları uzaklaştırmaya çalıştı ama nafile gitmedi alçaklar,biz de ordan yine Orfoz'a kaçtık...

Zaten o gün hava da bozuktu biz giderken yağışlıydı.Sonra otobüse bindik evimize vardık gecenin bir vakti...

Çok güzel bir tatildi ama itiraf etmeliyim ki evimi ve yatağımda uyumayı çok özlemişim...Dinlenmiş olarak geri döndüm ama aklım hala tatilde ve salı gününden beri işe gelmeme rağmen uyuşukluğumu üzerimden atabilmiş değilim...Neyse sonuçta gerçekleri kabullenmek lazım bir noktada di mi?

8 Ağustos 2007 Çarşamba

TATİL GÜNCESİ-Kısım2.....



29 Temmuz Pazar akşamüstü saat 8 de indim otobüsten... Beni teyzem,annem ve de kardeşim karşıladı Güneyli Shell istasyonunda..Bu arada belirtmek isterim ki bu terk edilmiş bir petrol istasyonu haline gelmiş ben görmeyeli.Eh malum tabi üstünden 10 seneden fazla geçti gitmeyeli... Sonra eve gittik orda bulunan herkesle hoş beş ettikten sonra manzaraya karşı ayaklarımı uzattım... Gün batımını seyrettim. Bu esnada sofra hazırlandı akşam yemeğine oturduk... Çok mutluydum tatilde olduğum için ertesi günü Pazartesi bunalımına girmeyeceğim için ve de erkenden kalkmak zorunda olmayacağım için... Ama bir yandan da bir hüzün var içimde çünkü sevgilimsiz bir tatil bu ve ben onsuz olmaktan pek hoşlanmıyorum bilindiği gibi...o gece yol yorgunluğu ile erkenden yattım ama uyumak ne mümkün..Dışardan vahşi hayvan çığlıkları yükseliyor.. Baykuşlar,yarasalar,keneneler(bu kenene dediğim şeyi yeni öğrendim fare ile köstebek karışımı küçük bir kemirgen ve teyzemin canım domateslerine dananmış bir terbiyesiz bücür işte) Neyse Allah'tan annecimle uyuyordum da ona sarıldım böylece korkum biraz hafifledi ama bu esnada birşey keşfedildi tarafımdan....Ben kobacan yanımdayken meğer ne kadar güven içinde,huzurlu bir bebek gibi uyuyormuşum...
Sabah 09.30 sularında kendiliğimden uyandım aşağıya indim.Baktım Ananem ve eniştem hariçherkes uyuyor ben de kahvaltıyı hazırlayayım dedim bir güzel kahvaltı hazırladım. Bu arada dışarda o kadar güzel serin bir sabah havası var ki kahvaltı ederken hırka yelek gibi birşeyler giymek durumunda kalıyorsunuz...Bu hava bana İstanbul sıcaklarından sonra o kadar iyi geldi ki anlatamam...
Kahvaltıdan sonra bahçede çimlerin üstünde hamakta keyif yaptım....Sonra teyzemlerin sahile indik aşağıya,orda biraz denize girdik....Su buz gibiydi ama... İlk girerken feci şekilde dondummmm..Sonra ilk günüm olduğundan ıstakoza dönmeyeyim diye eve döndük çünkü zaten öğle sıcağında gitmiştik.....
Neyse sonrası eve dönüş,hamakta yatış,öğle yemeği yiyiş,tekrar yatış şeklinde geçti... Ha bir de kafam rahat olarak kitap okuyabildim o benim için çok güzeldi...Çünkü son zamanlarda kafamın doluluğundan hiçbişey okuyamaz olmuştum....
İlk gün böyle geçti gitti işte,iyi bir başlangıçtı....Devamını daha sonra anlatacağım...Bugün vakit bulamam sanırım çünkü çok iş var..Yarın devam ederim umarım....

Beni takip etmeye devam edin :)



7 Ağustos 2007 Salı

TATİL GÜNCESİ-Kısım1.....

Sevgili Günlükçüm,

Sana bu satırları yazdığıma göre muhtemelen şu anda bilgisayarımın başındayım ve de işyerindeyim demektir....Yani bu durumda tatil sona ermiş ve ben makus talihime işlerimin başına ve de yoğun tempoma geri dönmüş oluyorum gibi görünüyor...Ve daha ilk günden işlerden güçlerden bunalmış olduğum şu akşam saatinde saat 6 olsa da evimize gitsek bir an önce diye söyleniyorum....Öte yandan şimdi buraya yazmaya da üşeniyorum...En iyisi mi ben durucumla lak lak edeyim ve de seçilcimin blogunu okuyayım da zaman geçsin...Eğer havamda olursam yarın devam ederim....

Ve En Sonunda Döndüm...


Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi benim tatilimin de bir sonu oldu tabi ki....Ve yeniden işyerindeki masamın başındayım...Tatil anılarımı anlatacağım ama öncelikle yokluğumda biriken işleri temizlemeliyim....Şimdilik Hoşçakalın Şekerler...