26 Haziran 2009 Cuma

Her işte vardır Bir Hayır...


Haftasonu geldi çattı.. Ne mutludur ki iki gün tatilim var bu hafta...Bir sürü plan yapmıştım aslında...Önce Erdek'e kaçacaktık iki günlüğüne.SOnra deniz otobüsü sorunsalı yüzünden o iş yattı...Hadi dedik bu sefer de madem öyle biz de Eceabat'a gidelim teyzemlerin yanına.Hatta evvelki akşam gittim kendime yeni mayo bile aldım.Ama bu sefer de hava bozdu.Çanakkale'de fırtına götürüyormuş ortalığı...O iş de yattı. Allah'ım dedim beni sınıyorsun herhalde ya da hakikaten gitmeyip İstanbul'da kalmamız gerekiyor ki yolumuzu kesip duruyorsun...


Evet ben çok inanıyorum herşeyde bir hayır olduğuna.Yarın akşam dedemin yeğeninin düğününe gideceğiz Beşiktaş'a. Şimdi bir an jeton düştü de acaba bu gidiş hayırlı bir işe vesile mi olacak nedir??? Belki Kobacanımın iş mevzusu ile ilgili bir gelişme olacaktır orada ???


Allah'ım bütün beyin gücümle secret yapıyorum şu dakikadan itibaren.Çünkü böyle birşeyin olması olasılığı da var hani.... Allahım lütfen....


Dua edin bizim için olur mu? En kısa zamanda benim bitaneciğimin istediği gibi düzgün bir iş bulabilmesi için... Çok sıkıldı kendisi bekleyip durmaktan...Çok da iyi anlıyorum onu aslına bakarsanız...


Herşey güzel aslında ama hayatımızdaki şu ufak tefek püzürler de hallolsun da lütfen daha da huzurlu olalım...Sen neyi ne zaman vereceğini çok iyi bilirsin Allah'ım....


Herkese çok güzel bir haftasonu diliyorum....


Not:Resim buradan alınmıştır.

20 Haziran 2009 Cumartesi

benden haberler

Günlerdir ruhum uyukluyor resmen. Sabahları nasıl da zor kalkıyorum gece geç yatmadığım halde...Eh böyle olunca sabah yürüyüşlerim de yalan oldu tabi ki..Ee sabah yürüyüşleri de iptal olunca bizim kilo verme de durdu.... Pek bir umursamazım kendime karşı bugünlerde. Öyle kendimi kaybedip yemiyorum ama eski disiplinimi de kaybettim gibi...Sıkıldım mı nedir_?

Bir de birşey peydah oldu bugünlerde bana kurtulamıyorum.Sanırım gidip test yaptırmam lazım. O da şu.Özellikle öğle yemeklerinden sonra inanılmaz bir uyku ve tatlı yeme isteği bastırıyor benim üzerime. Öyle böyle değil ama yani deli gibi tatlı bişeyler yemek istiyorum.Sanki kan şekerim yerlerde sürünüyor ya da feci tansiyonum düşmüş gibi oluyorum. Bir de öyle bir uyku bastırıyor ki sanki bütün gece uyumamışım.Şaka gibi...Acaba diyorum şekerle ilgili falan bişey mi var ki? Bizim ailede rahmetli babannem,rahmetli amcam falan hep şeker hastasıydı.Geçenlerde babada da çıkmış.
Ben bunu ihmal etmeyeyim de bir doktora görüneyim en iyisi.Ne olur ne olmaz. :)))

İyi bir haftasonu dileğimle..

Not: Sanırım önümüzdeki haftasonuna küçük bir kaçamak yapma şansımız var.Ayrıntılar daha sonra... :)

17 Haziran 2009 Çarşamba

REHAVET NE DEMEK BİLDİĞİN KARA BASAN

Bir ağırlık çökmüş gibi üstüme bugünlerde...Sanki Har.ry Pot.t.e.r filmindeki ruh emiciler gelmişler de ruhumu soğurmuşlar bedenimden gibi..Halsizim,keyifsizim,huysuzum...Geçimsizim bir de hem de çok...Aslında geçtiğimiz iki gün güzeldi.Pazartesi Günü Sebla (Kirpikteki gözyaşı), Zilsiz Zarifem ve Gonca ile buluştuk.Caddebostan Starbucks'ta kahvelerimiz eşliğinde kısacık birkaç saate çok keyifli bir sohbet sıkıştırdık ve en kısa zamanda buluşmak üzere sözleştik yeniden...Sonra dün 14 yıl aradan sonra birlikte büyüdüğüm çocukluğumun en güzel zamanlarının geçtiği arkadaşlarımla buluştum.Eski günleri yad ettik,bol kahkalar attık keyifle komik anları hatırladık.Sanki hiç ayrılmamışız sanki onca yıl geçmemiş aradan gibi aynıydı herşey.

Geçen onca yılda bizim sadece yaşlarımızın değiştiğini içimizin aynı kaldığını gördük.Ve Acıbadem Yaprak Sokak'ta bir gençlik iksiri olduğuna inandık. Yaşlar ilerlemiş ama görüntüler hiç değişmemiş olduğundan... :) Belki içimizdeki çocukları hala büyütmediğimizden ve büyütmeye de niyetimiz olmadığından... Bunca zamandır fırsat bulamadığım birşeyi yapma şansı buldum üstelik.Kimseyi umursamadan takmadan kendim olmayı,içime zaman zaman şiddetle kaçan yok aslında hep orada olan yaramaz kıvırcık saçlıyı çıkarttım saldım ortalara...Çok eğlendi çok keyif aldı o küçük kız biliyorum.Çünkü gece yatağına yattığında kocaman bir tebessüm vardı suratında ben gördüm...Hiçbirşey değişmemiş gibiydi 14 yılda ama aynı zamanda da herşey değişmiş gibi...Gerçek dostlukların araya giren yıllara ve mesafelere rağmen asla bozulamayacağına kanıt olacak kadar da güzeldi...

Dedim ya çok güzel bir gündü aslında...Ama öyle huzursuz ki içim. Söyleyemediklerim, anlatamadıklarım, paylaşmak isteyip de paylaşamadıklarım varken hayatta nasıl olur da kendime sorun çıkartmamayı başarabilirim ki...
Aslında ben sorun çıkartmıyorum kendime... O sorunlar kaçtıkça beni kovalayıp kene gibi yapışıyorlar üzerime... Keşke uzaklaşıp kurtulabileceğim şeyler olsa da çıkartabilsem hayatımdan ama yazik ki yaşamımızdaki herşey için yapamıyoruz bunu. Çözüm bulamadığımız sorunlar ise hayatımızda ara ara kendini hatırlatacak acımasız bir ameliyat izi sızısı gibi orada öylece durup duruyor. Ya da yağmurlu havalarda iyice azıtan bir romatizma gibi...

Bilmiyorum işte bildiğim ince bir neşter sızısı gibi yüreğimi acıtan bu sıkıntının beni çok bunalttığı... Müsadeniz olursa şöyle boş ıssız bir yerde avazım çıktığı kadar çığlık atabilir miyim YETEEEERRRRR diye...Evet buna çok ihtiyacım var biliyorum.Ya da bir deniz kenarı tatiline.Hani şöyle iki güncük de olsa...
Benim bir kendimi bir deşarj edip nötürlenmem lazım da... Yoksa içime atmaktan Çernobilden beter bir facia haline gelmem an meselesi... Uzaklaşmam lazım buralardan uzaklaşmam....

12 Haziran 2009 Cuma

haftasonu

Haftasonu geldi çattı...İki gün tatil şimdi..Ama ben daha uzun soluklu bir tatilin hayaliyle yanıp tutuşuyorum...Kobacan yokken iki günü ne edeyim ben.Bari evimi hale yola koyarım.
Herkese iyi bir haftasonu dilerim...Mutlu,huzurlu,sakin ve imkanı da varsa deniz ve kumla iç içeee...

10 Haziran 2009 Çarşamba

Bu Defa Değil

Bazen öyle bir an geliyor ki geçmişte yaptığını sandığın hiçbirşeyin önemi kalmıyor....
Ne heyecanla beklenen karne hediyesi kalemliğin alınmayışının ne doğumgünümde gecenin bir saatine kadar seni camlarda elinde kol saatimle bekleyip de gelmeyişinin, ne içten yapılmayan kucaklamaların ne de hiçbişeyin işte....

O kadar çok şey var ki...Söyleyebileceğim ama her biri ağzımdan çıktıkça senin değerini daha çok yitireceğin ve koca bir hiçliğe dönüştüreceğin...Yoruldum artık konuşmaktan çünkü edilen hiçbir söz yerine ulaşmıyor.Senin kulaklarında kalın bir perde kimsecikleri duyamaz hale gelmişsin...

Hani bir zaman burada da yazmıştım ya..Affettim azad ettim seni diye.Affetmemeliymişim diyorum şimdi...Çünkü senin için yapılan her affediş bana dert yaratmaktan yaralamaktan başka hiçbir işe yaramıyor.

Daha bir kaç gün önce bir yazı koydum masamdaki tutmaca...Gördükçe aklıma kazınsın diye.VE aslında bir zamandır yine içimde açmakta olduğun yaralarla ilgili olarak...

''Ahmak insan hem unutur hem affeder
Aptal insan ne unutur ne affeder
Akıllı insan unutmaz ama Affeder ''


Ben ahmakmışım gerçekten de bugün daha iyi anladım.Ve biraz akıllı olmak adına en azından aptal olsaydım diyorum. Hem unutmasaydım hem de affetmeseydim. seni üzen birini affetmenin sendeki ağırlığı nasıl yok ettiğini bildiğim halde düşünüyorum bunu üstelik.
Ben çoktan vazgeçtim aslında sana kendimi anlatıp durmaya çalışmaktan.Sadece uzak durarak korumaya çalışsam da kendimi bir şekilde bana sıçramayı başarıyorsun sen her defasında.
Çocukluğumdan bu yana sana en içten duygularımla yazdığım mektuplar bile kar etmedi üstelik...

Şimdi sen beni yapmadığım şeylerle suçluyorsun,olmadığım biri gibi göstermeye çalışıyorsun ya.HELAL OLSUN !!! Artık diyecek bir lafım yok sanırım sana ve tamamen vazgeçiyorum ne kendimi savunacağım ne de hayır o öyle değil böyle demeye gayret edeceğim.Çünkü sen içindeki tüm kinini karşısındakine kusup ona bir tek kelime söyleme hakkını bile tanımayan birisin nasılsa...Kendi suçlarını başkalarına yıkan insanlardansın sen sadece.. O kadar basit herşey senin için...

Ama bitti artık biliyo musun,gerçekten bitti..Ne ben dünkü küçük kız çocuğuyum ne de sen benim gözümdeki kahramanımsın artık. Bu masalın artık kahramanları da konusu da değişti çoktan...

VE ben ne yapacağım artık biliyor musun? Bu sefer unutmayacağım baba; bu sefer olmaz!

8 Haziran 2009 Pazartesi

Yeni Bir Haftaya Başlarken

Elimde sabah çayım,son bir haftadır sapıttığım (sapıttığım demeyelim esasında biraz ölçüyü kaçırdığım çünkü son 6 aydır sıkıldım artık ) diyetime bugün itibarı ile geri döndüm. Tam gaz ve mutlu bir şekilde..
Ofisteyim,elimde sabah çayım yudumlarken bir yandan da off bugün çok sıcak olacak diye öf pöf ederken pencereden esen sabah serinliği gülümsetti beni....Bir iki satır karalamak istedim.
Gerçi bu sıralar ya kimseler okumuyor beni ya da bloglara yine yaz rehaveti çöktü. Ya da okuyup da yorum bırakmayanlar var benim gibi vakitsizlikten :)

Dün alışverişe çıktık.Malum 9 kilo verdik ya geçen sene sahip olduğum yazlık pantolonlarımın hiçbirisi olmuyor bana.Bakıp bakıp şok geçiriyorum nasıl yaa ben hakikaten 42 beden mi giyiyormuşum diye.Yuh diyorum tabi içimden ve de dışımdan da kobacana.Gülüyor bana :)

Neyse ne diyordum alışverişe gittik. Ama giderken içimden dedim ki kendime eğer 38 bedene giremezsem almayacağım pantolon.Sıcaktan pişmek pahasına bekleyeceğim.Ama öyle olmadı tabi ki..O kadar mutlu oldum ki anlatamam.Ben hala 40 bol oluyor bana sanırken meğersem 38 bedene düşmüşüm bile :) 3 adet pantolon aldım. Hayatımda ilk kez para verip 38 beden pantolon aldım :))) (Bir ara düşmüştüm o kadar bedene ama 3 ay sürmüştü o incelik) Az birşey kaldı hedefe ulaşmama 38 bol olsun ya da 36 dar olsun ona da razıyım.Ama yok yok 38 bol olsun yeter.4 kilo işte :))))

Mutluyum bugün bu nedenle...Bu da motive etti beni; sabrım çok tükenmişken şu kalan 4 kiloyu verebilmem için iyi bir destek oldu bana...Kararlılığım arttı.
Keyfim yerinde ve iyi başladım yeni haftaya..Dilerim sizin de iyi geçer haftanız...

5 Haziran 2009 Cuma

Bu Bünyeye Ne Gerek Ben Biliyorum




Bugünlerde alık alık hayallere daldığım odaklandığım tek birşey var... Bünyemin ihtiyacı olan dinlenmek biliyorum...Geçen yaz da gidemedik ya zaten hiçbir yere...







Bence tahmin ettiniz. Evet evet tatile gitmek is-ti-yo-rum... İşe başlayalı 3,5 ay olduğu için şimdilerde pek mümkün olur mu bilmiyorum ama ofisteki herkes teker teker gitmeye başladı bile.. Bense şimdilik ciğerci kedisi gibi tatil resimlerine bakmakla yetiniyorum ne yazık ki.. Belki Ağustos başında 6 ayımın dolmasına bi hafta falan kala izin koparabilir miyim diye planlar yapıyorum. Planları yaparken de aaa Ramazana denk gelmese bari diyorum. Hadi Ramazana denk gelmedi ya o zamana kadar Kobacan işe girerse o zaman bu kadar yaptığım planlar da boşa gidecek gibi hissediyorum...
Galiba en iyisi plan yapmamak.Patrondan keyfinin yerinde olduğu müsait bir zamanda izni koparıp Cunda yolunu tutmak gerek... Sıramı bekliyorum şimdi sessiz sessiz...
Halbuki bu kriz olmasaydı ve ben eski şirketimde olsaydım ( yanlış anlaşılmasın şimdiki işimden çok memnunum :) ) şimdi ben bir yılımı doldurmuş olacaktım ve tatile de hak kazanacaktım...
Herşeyde bir hayır vardır derler ya o hesap benimkisi de...

Ama bildiğim cidden tatile ihtiyacım olduğu ve bu sene şansım olursa ne yapıp edip Cunda'ya gitmek isteği :) Evett evettt gidilecek ilk yer :))
Bu arada bizim Kobacan memleketine akacak önümüzdeki hafta. İçim buruk ne yalan söyleyeyim. Gidecek yine yalnız kalacağım ben burada. Ne kadar kalacaksın sorumun net bir cevabı gelmiyor ne yazık ki..Alabildiğim tek yanıt ne kadar gerekirse o kadar. 3 gün ile bir ay arasında değişebilir dedi oldu canım dedim bende...Hayret bişey yaa bak yine sinirlendim. ileride anne olunca ben göreceğim seni deyip bana vicdan muhasebesi yaptırıyor bir de.
Erkek çocuk doğurmamaya karar verdim ben de (sanki çok elimdeymiş gibi lafa bak :) ) Kızlar annelerini bırakıp gidemiyorlar kolay kolay (Şekil A-1 ben :)))) )
İşin şakası tabi ki ileride ne olur bilinmez. Belki çok uzaklara gidecek benim de çocuklarım.Mutlaka çok özlerim çok üzülürüm de ama benim insanlardan bağımsız duygularım çocuklarım için de işler mi bilmiyorum. Yani bazen çok sevdiğim insanları bile uzun süre görmesem eksiklik hissetmiyorum. Yani öyle demeyelim aslında illaki özlüyorum ama biraz garip biriyim ben. İnsan bağımlılığım yok.Bir tek Kobacan'da işlemiyor bu duygu ne hikmetse. Onu görmediğim zaman hep eksik kalıyorum. Tek o olsa yetermiş gibi bazen.
Bu belki de yapı olarak yalnızlığı sevmemden kaynaklanıyordur. Yani o benim yalnızlığımı sabote etmediğinden iç dünyama uyumlu bir şekilde dahil olduğundan olsa gerek.. İçimdeki uyumu huzuru bozan en sevdiklerim bile olsa uzak tutuyorum. Ne garip kendi içimde bile bir düzenim var benim. Bazen kendimi katı ve kuralcı bulsam da ve bu konuda kendime kızsam da ( o kadar katı oluyorum ki bazen kendime sövüyorum çok acımasızsın diye ) bu benim savunma mekanizmam galiba. Yıllar içinde böyle birşey gelişti..
Eskiden üzüldüğüm şeyleri düşünür düşünür iyice yara ederdim içimde... Yani ne bileyim biri bişey yaptığında beni üzecek düşünür düşünür içim içimi yerdim hep. Ama artık öyle değil işte. Ona boşverip geçmeyi, gerekmediği durumlarda umursamamayı ve o kişiyi bir süreliğine hayatımda değilmiş gibi uzaklaştırmayı öğrendim artık...Çok da iyi oluyor biliyor musun ? Günlük hayatın hay huyu içinde unutulup gidiyor bazı yaralıyıcı sözler ve davranışlar...
Üzmüyorum artık kendimi herkes ve her olay için...Gerek de yok zaten.
Şimdi sen okurken konuya tatilden girip de nasıl buralara getirdin diyeceksin di mi? Ben böyleyim işte.Normal hayatta da bir konudan çok alakasız bir konuya atlayıp sanki mevcut muhabbet öyleymiş gibi devam edebilirim... :)
Dün akşam mutfakta yemek yaparken dışarıdan çocuk bağırtıları geliyordu. Çığlık atıyorlardı resmen. Yanımda duran Kobacana dedim ki bu çocuklar neden böyle çığlık atar?
Cevap geldi arkasından '' Kendi seslerinin yeni yeni farkına varıyorlar ve deniyorlar ''Ardından da ekledi '' Neden öyle biraz asabi ve alaycı sordun?'' Şaşırdım aslında amacım o değildi...'' yoo'' dedim. ''Eskiden duymazdım bile çocuk seslerini ama şimdi şimdi batmaya başladı artık,kafam kaldırmıyor'' ''Yaşlanıyorum galiba'' diye gülümsedim.Gülümseyerek cevap verdi bana ''galiba'' diye ...

Hakikaten de böyle..Eskisi gibi gürültülü şeylere tahammülüm yok nedense artık benim...Daha sakin daha huzurlu ortamları sever oldum...
Mesela yarın çalışıyorum.Pazar günü için hayalim ağaçlık bir yerde kuş cıvıltıları içinde bir hamağa kurulup yeni aldığım ve çok hoşuma giden Ayşe Kulin'in Bir Varmış Bir Yokmuş kitabını okumak...Yakınlarda böyle bir hamak var mı bildiğiniz???


NOT : Resimler internetten alıntıdır.

1 Haziran 2009 Pazartesi

Koşulsuz Sevgiyi Sorgulamak

Ben dün bir çocuğun annesinden nefret edebileceğine tanık oldum... Kendi kafasında düşünceler yaratıp onu olması gerekenden çok farklı bir yere koyabileceğine...Kalın buz gibi duvarlar örüp onu dışında tutabileceğine...
Dokuz ay karnında taşımanın ya da sütünü vermenin bir evlat için yeterli gelmeyeceğine... Bir anne çocuğunu ne kadar sevse de özleminden gözyaşları dökse de o çocuğun bunlara tepkisiz kalabildiğini gördüm...
Anlayamadım bu olanları...Bir anneyi bu kadar kolayca yok sayabilmeyi anlayamadım.... Hayatta ne anneler babalar varken neleri yapmışken ve buna rağmen affedilmişken bir çocuğun aklında kurulan bu kurguyu anlamayı reddettim...Küçük bir çocuğun bu kadar katı bir yüreği olmasını sevgisizliğini reddettim...

Böyle olmayacak bizim çocuklarımız dedim..Böyle olmamalı...Ben tüm dünyaya karşı sevgi dolu olmaları için herşeyi yapacağım.

Üzüldüm;çok üzüldüm...Bir çocuğun annesini silmesi karşısında hiçbirşey yapamayışıma en çok da bunu anlayamayışıma tüm yüreğimle üzüldüm...Bazı şeyleri değiştirme gücümüzün olmayışı başka bir şeyde olsa bu kadar acıtmazdı belki de...

Ben hiç tanımadığım bir annenin gözyaşlarıyla yüreğimi yaktım dün gece...Binlerce kez şükrettim sonra, iyiki annem benim annem iyiki onu sevmekten asla vazgeçmem diye...
Sonra bir de affettiklerime baktım,belki haketmediği halde azad ettiklerime..Değer mi acaba diye düşündüm...Yutkundum...İç sesim titredi kendimle konuşurken...Düşüncem aklıma düştüğünden beri hala sorguluyorum...

Gece uyumadan dua ettim tüm kalbimle... Günü geldiğinde iyi bir anne olabilmek için...İyi bir anne olmanın ötesinde çocuklarım tarafından koşulsuz sevilebilmek için...Sadece ANNE olduğum için....