10 Ağustos 2012 Cuma

ZAMAN...

Ne garip hayat...
Bir gün bakıyorsun küçük bir çocuksun; koşup oynuyorsun öğlen gelen dondurmacı amcanın arabasını gözlüyorsun yola bakıp bakıp...
Bir gün bakıyorsun kucağında kendi çocuğunla geçmişe bakıp çocukluğunu özlüyorsun...
Bazı şeyler büyüdüğümüzü bir süre sonra ise artık yaşlanmaya başlayacağımızı gözümüze gözümüze sokar hale gelmeye başladı sanki...
Mesela bugün televizyonda bir yarışma programında Zeki Müren taklidi yapan birini görünce ben çocukken sağ olduğu ve rahmetli babaannemin onu ne kadar da çok sevdiği geldi aklıma...Çok severdi onu dinlemeyi ve eşlik ederdi...Sonra TRT kanallarından hangisinde bilmiyorum ama sürekli Türk sanat müziği konserleri olurdu ve dedemle birlikte izlerlerdi mutlaka...Çok sıkılırdık biz küçükler; hatta içimiz kararırdı bile diyebilirim.Şimdi bakınca aslında ne anıları düşünerek dinliyorlardı kim bilir diyorum.Ben sevdikleri şarkıları dinlerken artık onları anıyorum özlemle, yoklar artık ikisi de...Halbuki ne kadar önemli bir parçasıydı onlar çocukluğumun,ergenliğimin...


Garip diyorum ya hayat. Anlamını çözmeye çalışıp da çözemediğin karman çorman bir bulmaca işte.Sürekli mutlu olmayı istemek, bazen çabalayıp çabalayıp beceremediğin gibi istemeden çevrendekileri de üzmek...Bazı şeyler için ne kadar çabalasan da başaramıyorsun tek başına. İçindeki yalnızlığı söküp atmak ve yanındakine sarılmak istesen bile öyle uzun zamandır işgal eder olmuş ki seni o yapamıyorsun. Sanki onu atarsan yerine yeni bir şey koyamayacaksın da öylece bomboş kalacak...

Kobacan bana hep der ki; '' Sen hep karşındakinin seni anlamasını bekliyorsun ama bu hiçbir zaman olmayacak.Tam tersi sen karşındaki anlamaya çalışmalısın.'' Galiba bu cümlenin tam olarak ne anlama geldiğini anlayabildiğim gün hayatın anlamını bulmaya bir adım daha yaklaşmış olacağım.

Öyle uzun zamandır yazmıyorum ki...Anıları duyguları kafamda biriktirip duruyorum yalnızca.Artık kalabalık yaptıklarını ve bir kısmını dışarı atmak gerektiğini ise sürekli başım ağrımaya başladığı zaman anlıyorum. Ne çok dökerdim içimi satırlara eskiden.Şimdi hep bir bahanem var sanki.Sanki yazınca düşüncelerimle yüzleşip de görmek istemediklerimi mi göreceğimden korkum acaba???

Zorlanıyorum bu sıralar.En basit şeyler bile zorluyor bazen beni.İçimde yapacak enerjiyi gücü bulamıyorum.Başımı alıp gitmek,bir akşam vakti sahilde çıplak ayaklarım suya değerek bir iskelenin kenarında oturup dalgaların kıyıya vuruşunu dinlerken karşıdaki ışıkları izlemek istiyorum....

Sonra huzur içinde uykuya dalmak...
Gözümün içine batan sabah güneşi ile yeni güne uyanmak...
İçimdeki boşluğu o güneşle doldurup bir daha hiç boşaltmamak...
Mutluluğu ve gülümsemeyi hiç kaybetmemek... Print this post

0 yorum: