22 Temmuz 2010 Perşembe

Geri Dönüş

Yeniden başlamak gerek artık...

Kelimelerle barışmak, mesafeyi kapamak ve galiba daha fazla hasret bırakmamak...

Çok yakında yazılarımla dönüyorum... Yeter bu kadar mola.

10 Aralık 2009 Perşembe

Geride Bırakırken...



''Evet kesinlikle buralara ait değilsin. Ellerinde ki çizgiler bile buna işaret. Hatta bir kahraman olsaydın eğer, kesinlikle çizmeli kedi olmalıydın. Kahraman denildiğinde genellikle akıllara, onların simgesi olan bir silah geliyor. Ama senın kalbin hala o kadar sevgi dolu ki, en büyük silahın dobra sözlerin ve zekan olacaktır. Hayalperest olmasaydın nasıl olacaktın ki bugünkü kadar 'Tuğba'.Seni diğerlerinden farklı yapan bişeyler olduğunu o kadar iyi biliyorsun ki, bunun hayatına yansıması kitaplarda ki kadar mucizevi. Lodostan uzak, güneşli, hayal dolu zamanlar janım..''



O kadar uzun zaman oldu ki blogumu açmayalı. O kadar garip şeylerle mücadele eder olduk ki sırf adı hayat diye ve öyle çok sınandık ki yukarıda bir yerlerde varlığına tüm yüreğimle inandığım yüce güç tarafından....

Bugün ne var ne yok diye sayfamı açtığımda son yazım hayalperest'e bir kardeş ve gerçek bir dost tarafından gelen bu yorumu okudum ve diken diken oldu tüylerim...Hatta sıkça kendi kız kardeşime benzettiğim ve çok ortak noktalarını gördüğüm bir dost bu...


Bunca zorluğun arasında bir kahraman olarak görülmek ve diğerlerinden farklı kılan bir ışığın olduğunun düşünülmesi öyle garip ki...


Çoğu zaman dışarıdan bakamıyoruz kendimize... Zaman zaman birisi gelip öyle birşey söylüyor ki size hayalini kurduğunuz olmak istediğiniz kişinin aslında şu anki halinizden o kadar da uzak olmadığını görüyorsunuz.Bu donuk şaşkınlık anı keyif bile veriyor size...


Kendini anlatmaya çokça çabalamadan anlaşılabilmek kadar güzel bir duygu var mı acaba bu hayatta...Çünkü ben sıklıkla mücadele halindeyim neler hissettiğimi anlatmaya çabalarken.


Şimdi bugünlerde, bir yıl biterken yine karmakarışık olduk... Çok umutlarla başladığımız iyi olmasını dilediğimiz bu yıl çok da keyif vermedi bize... Hatta çoğu zaman kötü geçti. Ayrılıklar, hasretin en koyusu, sıkıntılar, imkansızlıklar üzüntüler derken hiçbişey anlamadık yaşadığımızdan... Yeni yıla işsiz ve moralsiz girmiştim geçen yıl. Sanki yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş yıl lafını doğrularcasına bu yıl biterken yine işsizim. Tıpkı geçen yıl bu zamanlarda olduğu gibi...Bu yüzden bu yılın bir an önce bitip gitmesini, hayatımızdaki bu sayfanın kapanmasını istiyorum. Bu kötü geçmiş yılı kapatıp önümüzdeki tertemiz mutlu zamana bakmak istiyorum...Bütün gönlümle de inanmayı gelen zamanın iyi olduğuna...


Şimdilerde 10 aydır ikinci evim haline gelmiş işyerimi bırakıp giderken en çok canımı acıtan ise kazandığım dostlukları, arkadaşlıkları, dert ortaklıklarını geride bırakıyor olmam... Yeni gittiğim yer nasıl bir yer olacak bilmiyorum.Zaten henüz ortada öyle bir yer bile yok. İş her zaman bulunur ama buradaki gibi yakınlığı bir daha bulabilir miyim bilmiyorum. Okuduğunuzu biliyorum ve sizi ne kadar çok sevdiğimi bilmenizi de istiyorum... Benim için ayrı ayrı o kadar değerlisiniz ki... Ve sırf bu yüzden öyle çok içime akıyor ki yaşlarım.Kimseyi üzmemek adına gülsem de, neşeli görünsem de öyle zor ki sizleri bırakıp gitmek... Ama sırf bu macera burada bitiyor diye sizleri tamamen bırakıp gitmek gibi bir niyetim yok. Yine olacağız birbirimizin hayatında ve yine sihirli dokunuşlar yapacağız birbirimize uzakta olsak bile...


Sizi çok sevdiğimi sakın unutmayın tamam mı????

23 Ekim 2009 Cuma

HayalPerest

Şu sıralar yapmayı istediğim tek birşey var. Elime Alacakaranlık Serisi'nin kitaplarını almak ve hepsi bitene kadar kendimi tüm dünyadan soyutlamak. Hatta mümkünse olayın içine dahil olmak istiyorum.Kitabın kahramanlarından biri olmak istiyorum. Kitap o kadar mükemmel ve sürükleyici ki Bella ve Edward'ın aşkına adeta bayıldım. O kadar hoşuma gidiyor ki onların arasındaki tutku ve aşk, kendimi okumaktan alamıyorum.

Aslında kitapların bende bıraktığı bu hissi çok severim.Yani elimden bırakamamayı,saatlerce okumayı, uykumun kaçıp sabahlara kadar uykusuz kalmak pahasına o kitabı bitirmeyi. Kitap tutkunları bilirler; hani çok sevdiğin bir kitabı okurken hem deli gibi bitsin istersin hikayenin sonunu öğrenmek için hem de asla bitmesin istersin. Çünkü o kitap bittiğinde onu okurken yaşadığın heyecan da bıçak gibi kesilip gidecektir. Çok uzun zamandır bu şekilde okumamıştım bir kitabı. Bu beni gerçekten ciddi şekilde etkiliyor ve çok heyecanlanıyorum.Çocukluğuma dönüyorum. Ranzanın üst katında akşam yatmadan elime aldığım kitap sabahın ilk ışıklarıyla biterdi ve ben şaşar kalırdım zamanın bu denli çabuk geçişine...

Biliyorum ben bir hayalperestim. Hatta bir sır vereyim mi zaman zaman bu dünyaya ait olmadığımı düşünüyorum. Yani sanki içimde gizli bir yerlerde başka birşeyim. Mesela belki bir süper kahraman belki uzaydan kaçıp gelmiş bir uzaylı belki de mistik güçleri olan biri. Farklı hissediyorum işte kendimi. Olmak istediğim için değil öyle olageldiği için böyle garip bir duygu yaşıyorum bazen... Belki de bu yüzden fantastik ve doğaüstü güçlerle ilgili olan filmlere ve kitaplara merakım. Belki de bu yüzden soluksuz bir nefeste okuyorum,izliyorum kim bilebilir ki? :)))

Garip işte... Seviyorum böyle olmayı.Hayal kurmaktan çok hoşlanırım, tahmin edemeyeceğin kadar çok hem de. Bu hayalperest hallerime gülenler de oluyor ama hiç umrumda değil. Ben çok mutluyum hayallerimle. Onlar olmadığında hayat çok yavan kalıyor. Hayal kurarken başka bir boyuta geçiyorum ve o boyut beni beni çok mutlu ediyor. Hep orada kalmak istiyorum. O hayal boyutu hiç kapanmasın istiyorum hayatın.Çünkü orada herşey çok güzel,hep dilediğim gibi...

Şimdi ben işlerimin bitip bir an önce akşam olmasını bekleyeceğim. Bu gece de uykusuz kalmak pahasına bitirmem gereken bir kitap var. Bitirmeliyim ki yeni kitaba geçeyim değil mi?

Herkese iyi bir haftasonu diliyorum.Benim haftasonu yarın akşamdan itibaren başlayacak. Ne yazık kı bu hafta çalıştığım cumartesi..Size iyi dinlenceler...

16 Ekim 2009 Cuma

DUYURU :)))

BU AKŞAM 20:00 DA KANAL 1 EKRANLARINDA BENİM KOBACAN YARIŞACAK KELİME OYUNU YARIŞMASINDA... 4. YARIŞMACI KENDİSİDİR. KİMDİR BU KOBACAN DİYE MERAK EDENLER İZLESİN :)))

5 Ekim 2009 Pazartesi

İşte böyle bu sıralar...

Biliyorum bir süredir yokum....Sizi hayalimle baş başa bırakıp kayboldum yine ortalıktan.

Ama buralardayım merak etmeyin ve iyiyim de...Sadece işlerim çok yoğun ve ben beyin olarak o kadar dağılmış bir durumdayım ki hiçbirşey yapamıyorum. Ne kendime vakit ayırabiliyorum,ne evimle ilgilenebiliyorum ne de spor yapabiliyorum.Bütün gün işyerinde bilgisayar başında oturduğum yetmezmiş gibi bir de eve gelip akşam yemeğini yedikten sonra televizyonun karşısında koltukta uyuyup kalıyorum.Evde de hareket edeyim diye aldığım ve oturma odamın baş köşesine koyduğum twist & shape süs bitkisi gibi takılıyor. Bundan hiç hoşlanmıyorum ama çaba da göstermiyorum.Kendimi iyi bir motive edip tekrardan adım atmaya başlasam iyi olacak. Bu yağmurlu günlerde ortalığı sel götürürken dışarıda yürüyemiyor olabilirim ama evde imkanım varken tutup da spor salonuna da para vermek saçma olur öyle değil mi :)

Birşeyleri değiştirmek istiyorum artık.Hayallerime ulaşmak bazı şeylerin sıkıntısını duymadan yaşamak. Kötü niyetli insanlardan onların karmaşık duygularından uzaklaşıp huzur içinde olmak. Beni en çok ne tüketiyor biliyor musunuz yani en çok enerjimi ne çalıyor.Sürekli şikayet eden,hayatlarındaki hiçbirşeyden memnun olmayan insanlar.Baktığınız zaman hayatlarında o kadar pürüz olmayan aksine çoğumuza göre iyi standartlarda yaşayan insanlar bunlar üstelik. Ama yine de şikayet edecek birşeyleri mutlaka oluyor ve biliyorsunuz ki bu onların yaşam şekli haline gelmiş artık ve vazgeçemezler. Eskiden ben de öyleydim.Olmayacak şeyleri kafaya takar üzülür sıkılırdım. Artık ufak ayrıntılara takılıp üzülmemeyi öğrendim galiba.

Herneyse... Bir takım şeyleri değiştirmeye başladım artık. Bazı konularda kendi kararsızlıklarımdan sıyrılıp cesaret göstermeye. Mesela en basitinden iki haftadır içimde taşıdığım saçımı kısa kestirmearzusunu korkumu yenip cesaretimi toplayarak gerçekleştirmeyi başardım. Sonuç ne mi ? Saçlarım şu an küt ve kıvır kıvır :) Hem değişik bir şekli oldu hem de sağlıklarına kavuştular. Ve ben bu hallerinden inanılmaz hoşnutum,aldığım tepkiler de cabası :) Herkesler beğendi mutlu oldum.

Bekliyorum bugünlerde...Güzel haberler gelmesini iyi şeyler olmasını..
Aaaa bu arada sizlere de söylemesem olmaz,benim Kobacan Kanal 1'de yayınlanan Kelime Oyunu yarışmasına katılıyor. :) Ben onun yerine özgeçmişini yollamıştım.O bana o kadar kişi başvuruyor beni mi çağıracaklar demişti ama çağırdılar işte. Bugün saat 15:00 te çekime çağırmışlar. Gidecek yarışacak bakalım. Hem çok keyifli bir yarışma hem de tutup finale kalabilirse ve para ödülünü alırsa da hiç fena olmaz yani :))) Ben size yayınlanacağı günü de bildiririm izlersiniz kocamı :)))

Şimdilik bizden haberler böyle...Ben biraz kendimi hala yola koyayım da yeniden yazarım ...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Hayal


İçin öyle sıkılır kimse bilmez neyin var sen bile

Olup bitenleri seyredersin öylece

Yalnızsındır kalabalıklar içinde kim daha iyi bilir ki

Bir ses vardır çözer herşeyi yasaktır duyamazsın

Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda

Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur

Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında

Boğazında yıllanır bir düğüm

UMRUNDA MI ZAMANIN SENİN KÜSKÜNLÜĞÜN...

..........................


Bugünlerde bu şarkının sözleri gibiyim aynı.Sıkıntılı,kalabalıklar içinde yalnız,küskün...

Herşeye ve herkese dargın..Kaçıp gitmek istiyorum herkesten yanımda bir tek kişi olsun.O da kendini biliyor ya zaten.

Hayalim şu bu sıralar: Ege'de bir sahil kasabasında yaşamak,küçük bir lokanta işletmek deniz kıyısında Ege yeşillikleri ile tadından yenmez zeytinyağlılar,mezeler yapmak,denizden teknemizle tuttuğumuz taptaze balıkları servis etmek insanlara. Ve bizim mekandan ayrılırlarken yüzlerindeki memnuniyet ifadelerini görerek yaptığım işin keyfinin ikiye katlanması.


Herşeyi toparlayıp lokantayı kapamadan önce sevgiliyle karşılıklı birer yorgunluk kahvesi içmek ve sonra el ele bahçeli,yeşillikler arasındaki evimizin yolunu tutmak... Bütün bunları yaparken üzerimde uzun askılı uçuşan bir elbise olsun,ayaklarımda sandaletlerim ve saçlarım şimdikinden biraz daha uzun belime gelsin ve uçuşsun rüzgarda. Üçüncü çocuğumuza hamile olayım hatta, ilk ikisi zaten ikiz doğmuş olsun bir kız bir erkek... Öyle mutlu olalım ki biz gören herkes gıpta ile bakıyor olsun basit ama güzel hayatımıza.Ama gözleri kalmasın,onlar da mutlu olabilsinler en az bizim kadar. Zaten herkes mutlu olsun isterim ben.


O kadar sıkıldım ki bu şehre ve bu şehirde yaşayan insanlara dair herşeyden; kaçıp gitmek istiyorum bu sıralar... O sakin hayalini kurduğum kıyı kasabasına.VE bu hayal o kadar güçlü ki bu sıralar, sanki o kuvveti bulabilsem kendimde o cesareti edinebilsem bir yerlerden bugün kalkıp gideceğim hayalimin içine. Ama şimdi öyle arzulanan ama o kadar uzak bir hayal ki bu benim için...


Ama belki bir beş sene sonra,neden olmasın ki... Hayattaki tek amacımız sürekli çalışmak ve para biriktirmek işle ev arasında mekik dokumak olmak zorunda değil ki belki de... BElki de hayalimdeki gibi bir yaşam bizim için en ideal olanı...

Belki de mühendis olarak mezun olmayacağım ben bu hayattan; belki de o şirin kıyı kasabasına emekliliği beklemeden yerleşeceğim kimbilebilir ki...Bunu ben bile bilemezken kim bilebilir.
Resim buradan alınmıştır.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Hayata Susmak...


'' İlk kez o gündü bir daha konuşmamak üzere susuşun... Onu iki kolundan tutup götürürlerken sana dönüp baktı. Okyanuslar taştı sanki onun deli mavi gözlerinden insan görünümlü kelepçelerden kurtulmak istercesine sana dönmeye çalışırken...


Saniyeler içinde binlerce cümle kurdu sana.Yıllar içinde yavaş yavaş anlatılmayı bekleyen tüm herşey bir anda dökülüverdi...




Çok sevdim seni..


Hep seveceğim...


İki çocuğumuz olsun biri kız biri erkek..Hem sonra....


Evimizin perdeleri sarı....


Küçük de olsa seninle olsun yeter....


Her yere gelirim seninle...

'' NE OLUR BEKLE BENİ ! Bir gün mutlaka geleceğim !!! '' diye bağırdı kocaman tellerle örülü kapının ardında kaybolmadan hemen önce.
Ve sen sustun.... 29 yıldır işlemediği bir suç yüzünden hapis yatan sevgilini hiç görmeden, sesini duyamadan,sadece gönderdiği bavullar dolusu mektuplarla avunmaya çalışarak sustun....
Şimdi onca yıl geçmişken aradan ve sen onu son kez gördüğün bu hapishane kapısında çıkışını beklerken, yılların yüklediği acılarla bitkin düşmüş bedenin nasıl da heyecanla titriyor.Ellerine bakıyorsun; lekelenmiş kırışmış. Çantandan çıkardığın küçük aynanda görüyorsun gözlerini, yorgun çizgiler sarmış her yanını, sanki her an ağlayacaklarmış gibi bakıyorlar ama yine de pırıl pırıllar sevgiliye kavuşacak olmanın verdiği özlemle...
Şimdi birazdan çıkacak kapıdan...Acaba o da değişti mi senin kadar...Onun da saçlarına aklar düştü mü senin gibi... Ya da bunca yıl sonra hala...Yok yok hayır böyle şeyler düşünmemelisin... Elbette o da ilk günkü gibi sevdi seni...
Hah işte açıldı kocaman kapı ağır gıcırtıları ile.Birazdan da tel kapıyı açacaklar ve o çıkacak ardından.
Ve o ilk an, kapının ardından göründü.Ahh sevgilim ne kadar da yıpratmış seni bu kapalı kaldığın dört duvar... Hasret mi böylesine bembeyaz yapan saçlarını yoksa zaman mı? Ama yine de nasıl yakışıklısın tıpkı 30 sene öncesi gibi... ''
Ağır adımlarla yaklaştı adam kadına...Senelerin onlara yüklediği tonlarca ağırlıktaki özlemle kucaklaştılar 5 dakika boyunca hiç ama hiç ayrılmadan...
Adam : ''Nihayet kavuştuk Ayşem'' dedi titreyen sesiyle.
Kadın cevap vermek istedi : '' Nihayet Recebim'' diye. Ama ağzını açtığı anda tüm sesler yüreğinde asılı kaldı.Yutkundu tekrar denedi ama konuşamadı.
Birbirlerine baktılar; yaşlar indi gözlerinden usul usul..Adam elleriyle sildi kadının yanaklarından süzülen inci tanelerini,yere eğildi,küçük çantasını aldı ve sarıldı sevgilisine...
Cezaevinin kapısının önünden uzaklaşırken o dört duvarın arasında yalnızca koca bir ömrü, acıları, mutlulukları, sevinçleri, doyasıya yaşayamadıkları zamanı değil, Ayşe'nin sesini de bıraktılar müebbete... O şarkı söyledi mi bülbülleri bile kıskandıran Ayşe'nin güzel sesini....



Not: Bu yazı Öykü Atölyesi 'nin Fotoğrafın dili adlı çalışması için yazılmıştır.