29 Ocak 2009 Perşembe

HAYATTA HEP YENİ BİŞEYLER VAR HEM DE GÜZEL YENİLİKLER...




Eveeet.. Bugünlerde aldım başımı gidiyorum hadi bakalım hayırlısı..Sık sık yazmaya başladım mutlu oluyorum.Ve biliyor musunuz neyi farkettim eskiden takip ettiğim blogları tekrar düzenli okumaya başladığımdan beri daha çok yazıyorum.Size de aynı şey oluyor mu?

Öncelikle güzel gelişmelerle başlayalım.Birazcık hayatımda olanlardan da bahsetmek istiyorum çünkü bu konuda çok sevdiğim bir arkadaşım olan Nalan'cımdan özel istek geldi :) Hatta dediğine göre günlük tuttuğum blogumla deneme şeklinde olan yazılarımı ayrı ayrı tutsam daha iyi olurmuş :) Sadece günlük okumak istiyormuş kendileri...Ama üzgünüm kuşum böyle karışık daha bi hoşuma gidiyo benim,hepsi benden bişeyler zaten idare ediverin canııımmm :)

Uzun zamandır beklediğim bir haber vardı.Nihayet geldi.Çok istediğim bir iş vardı o oldu.16 Şubatta başlıyorum yeni işime :) Çok şükür güzel bir haber bu benim için çünkü gerçekten istediğim şeyler oluyor yavaş yavaş.

Sonra çok sevdiğim arkadaşlarımın bebek haberlerini alıyorum. Bu aralar çevremdeki herkesin bebeği oluyor zaten. Geçen sene Burak abimin tatlı bebişi Rüzgar gelmişti dünyaya. Geçen Pazar onun doğumgününü kutladık. Çok tatlı benim lokumum yaa :) Sonra bu yıl diğer bir kuzenim anne oldu.Dünya bebek hayata merhaba dedi... Ben böyle bu sıralar gidip gidip bebek seviyorum; hatta kuzenimin eşi Sema abla Dünya kucağımdayken bana anneliğin çok yakışacağını söyledi. Mutlu oluverdim :)
Geçenlerde de iki ayrı zamanda iki ayrı arkadaşımla konuştum üniversiteden. İkisini de pek severim. Birisinin 10 gün sonra kızı olacağını öğrendim (ki şimdiye olmuştur bile ) diğerinin ise eşi 5,5 aylık hamile ve erkek geliyor. Bana heralde yani Erkek adamın Erkek oğlu olur dedi haspam :) Çok sevindim yaa :) İşin komik yanı bu bahsettiğim iki örnek de benden sonra evlendiler. Nereye ne bu acele diye düşünmedim de değil ama sonra kendi kendime biz mi geciktik acaba diye de sordum hani :) Ama askerlik sorunumuz malum,hele bir gelsin benim bitanem; ondan sonra biz de sıraya gireriz artık....

Goncacım ben gidiyorum diye çok üzülüyor.Kendisi benim oda arkadaşımdır çalıştığım yerde. Henüz 3 haftadır tanışmamıza rağmen inanılmaz kaynaştık çünkü çok benziyoruz birbirimize...

Bu arada saçlarımı kızıla boyattığımı söylemiştim çok önceden. Geçen hafta da gittim önlerine biraz kahkül kestirdim..Merak edenler için resimler yukarıda...

Şimdilik benden haberler bu kadar... Mutlu hissediyorum kendimi bu aralar,iyiyim gerçekten de.. Daha da iyi olacağım inşallah bir de sevgilime duyduğum şu uzun soluklu hasret bitse de bir an önce gelse benim bitanem :)

Herşey çok güzel olacak bundan sonra ben biliyorum bunu...
Kendinize iyi bakın elma şekerlerim :) :) :)




27 Ocak 2009 Salı

KARLARIN ÜSTÜNDE UYUYUP ÖLDÜĞÜNÜN FARKINDA OLMAYANLARA...




Dün akşam çok uzun bir aradan sonra en nihayetinde başardım gitmeyi. Belki biraz da önyargılıydım aslında okuduğum yorumlardan ötürü ama Çağan Irmak yine yapacağını yapmış ve harika bir eser çıkarmış ortaya. Aslında çok klişe çok bilindik bir hikayeyi o kadar güzel ele almış ki... İzleyen herkesin mutlaka işte bu benim hayatımda da var diyebileceği,kendinden ufacıkta olsa bir parça bulabileceği muhteşem bir filmdi.

Her giden çok ağladık diye çıktığını söylüyordu filmden.Açıkçası ben izlerken bunun o kadar da ağlanacak bir hikayesi yok diye düşündüm ama son 10-15 dakikalık final sahnesinde aslında çok yanıldığımı oluk oluk akan yaşların sıcaklığını hissettiğimde ve mendilimle boğuşurken farkettim.

Gerçekten çok etkileyici bir filmdi.Hatta o kadar etkileyiciydi ki gece yattığımda hala filmi düşünüyorum.Hala da öyleyim aslında. Sabahtan beri Issız Adam'ın film müziklerini dinleyip duruyoruz. Öyle melankolik bir haldeyim ki anlatamam. Böyle filmler ve kitaplar vardır benim hayatımda,okurum izlerim ve uzun zaman üstüne kafa yorarım iyice içime sindiririm.İşte bu da öyle birşey benim için...
Aşkı ve özgürlüğünü kaybetme korkusu arasında sıkışmış bir adamın ve onu çok sevmiş olan bu kadının hikayesini mutlaka izlemenizi tavsiye ediyorum...

Ne diyebilirim ki muhteşemdi...Yine fark yaratmayı başarmış bana göre Çağan Irmak ve sonunda da filmi izleyicisine ithaf ederek aslında herkesin kendisinden birşeyler bulabileceğini sermiş gözler önüne....

Yazımı burada bitirirken filmde beni vuran birkaç cümleyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. İzleyenler anlayacaktır ve izlemeyenler de izlediklerinde beni anlayacaklardır diyorum....

Karların üstünde donmak üzeresin.. Uyku tatlı geliyor şimdi ama aslında öldüğünün farkında değilsin...

Sen oradaydın ve bir gün benimle tanışacağını bilmiyordun... Sen dizime yattın, ben bir hikâye anlattım ve sen büyüdün...


26 Ocak 2009 Pazartesi

Gün Batımına dair iki satır

Penceremde denizin üzerinde gün batımını görüyorum şu anda... Gökyüzü kıpkırmızı.Açık pencereden de hafif bir esinti geliyor...
Bir gün daha bitti sensiz ama gelmene bir gün daha az kaldı bu da bir teselli sanırım...
Beklediğim haberler var en müjdelisinden olmasını umduğum; bu hafta sonuçlanacak gelişmeler.. Onların sıkıntısı içindeyim şu sıralar ama iyi olacağını umuyorum daha doğrusu ummanın ötesinde biliyorum sanki.Bir çeşit öngörü galiba :)
Bu akşam işyerindeki oda arkadaşım G. ile Issız Adam'a gideceğiz bu akşam.Sanırım biraz hüngür hüngür ağlamak lazım şöyle kana kana..:)

Bir güne iki yazı mı ? diye soranlara cevabım; o kadar aradan sonra az bile... :)

RENKLİ VALİZLER

Yeni işime başladığımdan beri her sabah aralıksız olarak gördüğüm bir manzara var ki beni sabah sabah hüzne salıyor. Her sabah otobüsten inip taze sıkılmış portakal suyumu alıp iş yerime doğru yöneldiğimde görüyorum aynı manzarayı. İki kocaman valiz.Rengarenk; yeşil,kırmızı,sarı turuncu renkleri var üzerinde. Bankanın önündeki bankın önünde yan yana duruyorlar ve onların bitişiğinde de hep o kadın... Heybetli cüsseli,paspal görünümlü... Kafasını hep aynı hırkayla sarıp sarmalıyor, sanki havanın ayazından korunurken aynı zamanda onca yıllık hayatında yaşadığı dertlerden sıkıntılardan da korunmaya çalışıyor gibi geliyor bana...

Defalarca yüzünü görmeye çalıştım; ona hissettirmeden,neden bana böyle bakıyor bu insanlar bana diye düşünüp üzülmesin diye ama başaramadım. Kendisini o kadar iyi kamufle ediyor ki belki de istemiyor yaşamın yüzündeki çizgilerde bıraktığı derin acıları kimsenin görmesini...

Geçen hafta bir sabah lokantalardan birinin camından içeri bakarken gördüm onu;içim sızladı yine. Bir başka sabah ise iki elinin arasında tuttuğu sıcacık çayını yudumlamaya çalışıyordu.

Böyle evsiz insanlar için hep üzülmüşümdür.Kimbilir neler yaşadılar da bu hallere geldiler diye merak ederim.Hayat hikayelerini öğrenmek,paylaşmak isterim.Bilir misiniz korkulduklarının aksine genelde kendilerinden başka hiç kimseye zararı dokunmamış sevgi dolu insanlardır bunlar.Bu kadının hikayesini de çok merak ediyorum aslında.Her sabah onunla konuşma isteği geçiyor içimden ama bir türlü başaramıyorum.Hazır bu kadından bahsetmişken size başka birinden de söz etmek istiyorum.Hikayesini bildiğim-en azından bildiğimi sandığım- başka bir evsizden.

Oturduğumuz semtte annemlerin evini karşısında bir ekmek fırını var.O binanın altında da bir boşluk tahtalarla kapatılmış.İlk taşındığımız zamanlarda burada bir adam yatıp kalkardı.İnce uzun boylu,saçı sakalı birbirine karışmış,açık kumral ama yakından bakıldığında aslında genç biri. İlk zamanlar ondan çok korkardık.Ah bu biz insanların önyargıları.Hep bilinmeyen bişeyin bize zarar vereceğini düşünüp saçmalarız ya.O zamanlar nişanlıydım daha evlenmemiştik Kobacanımla. Adamla ilgili iki değişik hikaye var neden sokaklarda yaşadığına dair. İkisi de çok acıklı ama nedense ben birine inanmaya daha meyilliyim sanırım. Belki bu hikaye biraz daha romantik olduğundan.

Hikayelerden ilki bu adamın 1999 depreminde bütün ailesini kaybettiği ve ondan sonra hafiften aklını kaçırarak kendini sokaklara verdiğine dair. Hayatı,işi gücü düzgün giden bir adammış ama bütün sevdiklerini kaybedince tekrar başlamak gücünü bulamamış kendinde sanırım.

Diğer hikaye ise büyük ve hüzünlü bir aşk hikayesi.Rivayete göre bu adam bir kızı çok sevmiş. O kız da bunu. Sonra günün birinde evlenmek istemiş bu birbirini çok seven iki insan.Fakat kızın babası buna izin vermemiş ve ne yapıp etseler de başaramamışlar bunu. Sonra kızı bir başkası ile evlendirmişler zorla.Bu zavallı da hayatını,memleketini,herşeyini bırakıp buraya gelmiş ve sokaklarda yaşamaya başlamış amaçsızca.

Nedense bu hikaye bana daha akla yatkın gelir.Belki gözlemlerim sonucu onun ne kadar sevgi dolu olduğunu gördüğümden. Bir insana veremediği sevgisini hayvanlara yöneltir çünkü. Mesela çocuklar tarafından eziyet edilmesin diye bulduğu küçük yavru köpekleri nasıl koruduğuna; yemesi için annem tarafından ona hazırlanmış yemeği nasıl onlarla paylaştığına şahit oldum ben... ilk evlendiğimde oturduğumuz evin arka bahçesinde doğan yavru kedileri başlarına birşey gelmesin diye nasıl özenle koruduğunu gördüm...Düşünsenize sahip olduğu bir parça ekmeği bile sokak hayvanlarıyla paylaşacak kadar kocaman yüreği olan bir adam bu insan...

Zaman zaman mahallede ona ufak tefek işler verirler. Bahçelerdeki otları yolmak,toprağı çapalamak,birşeyler taşımak gibi. Karşılığında o istemese de eline bir kaç kuruş para sıkıştırırlar. Gider o parasıyla bir bira,bir paket sigara ve mutlaka bir de hayvanlar için süt ekmek falan alır. Bütün kediler köpekler de bunu bilir miş gibi onu görünce hemen peşlerinden giderler....

İşte bu da bizim Meczup Kemal abinin benim bildiğim hayat hikayesi.Aslında çevremizde o kadar çok insan var ki böyle kimbilir hangi dertten sokaklara düşmüş.Tıpkı bu benim hikayesini merak ettiğim içinde kimbilir neleri sakladığını bilmediğim renkli valizli kadın gibi...

25 Ocak 2009 Pazar

AVAZI ÇIKTIĞI KADAR BAĞIRMAK

Bugün iğrenç derecede sıkıcı bir Pazar günü benim için..Havanın kapalı olmasından mıdır yoksa başka özel bir sebebi var mıdır bilmiyorum ama kendimi bugün çok berbat hissediyorum ve her an kavga edebilecek durumdayım birileriyle...ÇOK SİNİRLİYİM...

Zaman zaman insanlar tarafından sevilmek yerine sadece kullanıldığım hissine bile kapılıyorum ve bu benim canımı sıkıyor. Her zaman karşılık beklemeksizin birşeyler yapan biri olarak bana yapılanların zamanı gelince karşılık olarak beklenmesi canımı sıkıyor.Yapmayın o zaman !!! diye bağırmak istiyorum. Artık böyle sürekli birilerinin elinin altında olmaktan her istediklerinde bana ulaşabilmelerinden bıktım usandım. Madem öyle ben de uzaklaşırım ;görünen o ki uzakta olanlar her zaman daha kıymetli oluyor !

Çok fazla birşey değil istediğim sadece zaman zaman da olsa benim düşündüğüm kadar düşünsün çevremdeki insanlar beni; onları anlamaya çalıştığım kadar anlasalar ya beni..Kimsenin umrunda bile değil ya nasıl bir ruh hali içinde olduğum ona gıcık oluyorum fazlasıyla. Ya bi düşünün bi düşünün ya ne kadar zor olabilir ki!!!

Offfff !!!!!!!!! Böyle içimden avaz avaz bağırmak geliyor şu anda.Sabahtan beri yürüyüşe çıkıcam sinirimden kilitlenip kaldım burada...

Ben gidip biraz pilates yapayım da şu sinirim geçsin bari....

22 Ocak 2009 Perşembe

BEKLENEN...



Yaşamımın tanımı özetle bu kelimenin çoğul hali gibi sanki... Kelimenin köküne inerek ve kökünden türeterek yaşıyorum bugünlerde ben...

Bekle, Beklenen, Bekleyen,Bekleyiş....

Yazılarımda bile cümle sonlarını üç noktalar süslüyor hayatımda nice zamandır... Sanki birisi gelip de ardını tamamlayacakmış gibi düşüncelerimin...

Bekle diyor bana herkes bu sıralar... Bekliyorum...
Beklentin böyle çok olmasın hayattan diyorlar...Susuyorum...
Sanki susup ardı ardına bıkmadan usanmadan kurdukları o teselli cümleleri biterse bu konuda sarfedecek hiç bir söz kalmayacakmış da artık bu konuyu tekrarlamaktan vazgeçeceklermiş gibi geliyor bana ama kendimi kandırdığımı aynı sözleri her tekrarladıklarında anlayıveriyorum....

Hayatta hep beklentilerimiz değil midir oysa bizi yönlendiren? Olmasını dilediklerimizin bir gün gelip hayatımıza dahil olacağının umuduyla yaşamaz mıyız biz sürekli ? Yani aslında biraz da umut etmekle bağıntılı değil midir beklenti sözcüğü?
Sevgilinin geri dönmesini beklemek birlikte geçecek güzel günlerin bir an önce gelmesini beklemek değil midir mesela?

Beklentilerin büyük olursa kayıpların, üzüntülerin de çok olur derler bazıları...İşin olumlu yönünü düşünmeden hem de... Büyük beklentiler sadece büyük hayal kırıklıkları getirmez her zaman; kimi zaman da büyük mutlulukları getirir beraberinde...

Küçük beklentilerimle büyükleri harmanlayarak yalnız başıma ayakta durmaya çalışıyorum şu sıralar... Hayattan istediklerimin listesini yaparak ; bir ekleyip bir çıkararak ve çabalayarak... Sadece durup beklemekle hiçbirşeyin olmayacağını bilerek ve kendime bunu defalarca hatırlatarak...Yüzümdeki gülüşün hep aynı mutlu ifade ile kalmasını sağlamaya çalışarak, yalnız başıma da olsa güçlenerek,değişerek ve yenilerek...
Şimdilerde büyük bir umutla dönüşünü bekliyorum sevgilinin... Onun gelişi ile hayata kaldığımız yerden ama biraz daha mutlu,daha umutlu ve herşeye inat güçlü devam edebilmek için.....




Not : Bu yazı Öykü Atölyesi'nin Kelime Oyunları adlı çalışması için hazırlanmıştır.