14 Şubat 2009 Cumartesi

SEVGİLİLER GÜNÜ,NİŞAN,YENİ İŞ TELAŞI VS.VS...

Birkaç gündür yazamıyorum feci derecede yoğunum zira salı gününden beri. Önümüzdeki pazartesi günü yeni işime başlayacağım için salı günü eskisini bıraktım.Çünkü çarşamba günü kardeşimi istemeye geleceklerdi,perşemce günü de nişanı olacaktı.Öyle böyle derken salı çarşamba ve perşembe günlerim inanılmaz bir koşturmaca içinde geçti.Şimdi bir bakıyorum da cumartesiyi bile bitirmişim.4 gündür evde olmaktan ne anladın derseniz hiçbirşey :)

Çarşamba günü gittim kargodan Nalancımın bana gönderdiği hediyeleri aldım.Canım arkadaşım ne kadar da düşüncelidir :) Çok beğendim hepsini,anahtarlığımı hemen taktım anahtarıma,kartını da sakladım.Hele hele o minik kırmızı keseye hasta oldum.Çantam da kırmızıydı zaten :) Hatta benim bir çok şeyim kırmızı,kırmızı delisiyim ben :) Aslında resimlerini de çektim bir güzel ama bu koşturmacadan hiç fırsat bulamadım.Çok teşekkür ederim kuzum :)

Neyse bizim küçük cadının isteme işini ve nişanını başarılı bir şekilde atlattık.Hatta çok güzel oldu evde olmasına rağmen :) Acayip içime sindir herşey;biraz detaycı olduğum için herşeye aman bu olmuş mu şu olmuş mu şeklinde kafa patlatmaktan bir hal oldum :)
Neyse bugün de Gonca ile buluştuk caddede.Önce bir yemek yedik,sonra birbirimize aynı cd yi aldık hediye ettik Sevgililer günü diye. Sonra Starbucks'ta kahve içtik ( Zarifem kulakların çınlasın :) ) Ayrıldık sonra evlere dağılmak üzere...Millet sevgilileri ile el ele kol kola...Nasıl kötü oldum,içim buruldu,burnumun direği sızladı çok feci bir şekilde...Böyle mahsun mahsun eve geldim.Açık olan mutfak kapısından bir baktım ki.....

Aşkım 1600 küsür kilometre uzaktan yapmış yine yapacağını...:) Canım sevgilim benim...Uzun ince çok şık bir vazonun içinde 5 adet kırmızı gül...Vazonun dibinde suyun içinde minicik kırmızı taşlar ve nazar boncukları :) Kırmızı bir kurdele ile sarılmış vazo ve üzerinde küçük kırmızı bir zarfın içinde kısa ama çok anlamlı bir not...''CANIM SEVGİLİM; SEVGİLİLER GÜNÜN KUTLU OLSUN...KEMAL ''...

Ne kadar mutlu olduğumu tahmin edebiliyorsunuz değil mi? Bu askerlik benim kobacana çok yaradı çok..Adam romantik oldu çıktı yahu :) Tabi ki hiçbirşey onun benim yanımda olmasından daha değerli olamaz ama bu sürpriz beni nasıl mutlu etti bir bilseniz...Sevildiğini bilmek çok güzel..Hele hele senin deliler gibi sevdiğin insansa bu daha da güzel..Çok mutluyum çok...Ah canım sevgilim benim..İyi ki var o iyi ki..Herşeyim benim o düşünemem ki onsuz nefes bile almayı :)

İşte son günlerdeki havadisler böyle..Pazartesi günü de yeni işime başlıyorum ve çok heyecanlıyım ..Bana iyi şanslar dileyin olur mu? ;)

6 Şubat 2009 Cuma

PAÇOZ İLHAMİ'NİN MACERALARI KISIM-2

Bu aralar Kobacanımı çok özlüyorum.Dedim ya geçenlerde de onsuz hiçbirşey yapmak gelmiyor içimden.İşin kötüsü bu salak günler say say geçmiyo,bi hesaplıyorum şu kadar gün kalmış diye,sonra birkaç gün sonra bir daha hesaplıyorum bir bakıyorum beş gün öncekinden daha fazla zaman var.Bu işte bir iş var ama ben çözemedim.
Sıklıkla özlediklerim arasında onunla yaptığımız geyik muhabbetleri var. Bazen birşey söylerim gülmekten bir hal olur.Komik bir hatun olduğumu düşünüyor.Zira ben de katılıyorum ona bu konuda aslına bakılırsa çünkü onu tanıyorum.Bu şekilde gülebilmesi için gerçekten komik birisi olmalı onun karşısındaki.Hoşuma gidiyor beni komik bulması ne bileyim. :)

Neyse konumuz bu değil aslında.Ben bizim garip perinin maceralarını anlatmaya devam edeceğim.Aslında daha öncesinde yazacaktım ama birkaç gündür meşguldü şuursuz.Gelsin diye bekledim gelemedi bir türlü.Bugün ancak bu saatlerde teşrif edince yapıştım yakasına.Şimdi gideyim ne olur çok işim var diyor ama işini bitirmeden şuradan şuraya gidemezsin dedim.Hatta belinden bağladım kıvranıp duruyor.

Nerde kalmıştık.Heh. Hani bu başkalarına da danışmanlık yapacaktı ya.Ben de kabul etmiştim.İyi dedim git bakalım ama şart koştum çok sayıda kişi olmasın sonra bana vakit ayıramazsın diye.Tamam dedi öylece anlaştık biz. Bu bir ortadan kayboldu yine günlerce yok. Hayır birşey değil hayatından endişe duymaya başladım.Çünkü bunların bir özelliği var,böyle ortalarda fazla dolandıkları zaman böyle kara delik gibi bi boyutsal kapı var bunları çekiyor içine.Oraya gidenlerin de akıbeti belli değil bir daha haber alınamıyor.Tabi bu kara delik olayından ne kadar korksa da yiğitliğe de laf sürdürmüyordu bizimkisi; haha ne kara deliğiymiş gücü yeter mi beni yakalamaya falan diyordu ama ben yine de endişeleniyordum.Endişelenirim tabi canım ana yüreği sonuçta bu.Ay aman ne diyorum ben ya, ana yüreğiymiş.Sanki evlat edindim dengesizi...Yine de sorumluluk işte.Benim himayemde ya merak ediyorum ister istemez.

Sonra bu günlerden bir gün çıkageldi. Açtım kapıyı.Çığlık atmamak için zor tuttum kendimi. Bir görseniz nasıl bir hale gelmiş.Üstü başı perişan,leş gibi kokuyor,bunların yanı sıra suratındaki bütün organlar yer değiştirmiş.Gözünün yerine burnu,ağzının yerine kulağı,kulağının yerine de gözleri gitmiş. Zaten tipsizin tekiydi iyice beter olmuş.Bildiğin ucube adayı.Yani Oscar'a falan katılsa en iyi makyaj dalında ödül alır o derece.
Neyse ben bunu aldım içeriye.Pansuman falan yaptık,banyo yaptırdık yedirdik içirdik. Bütün bunlar normal bir insanın başına gelseydi herhalde iki yılda falan ancak düzelirdi.Ama bunlar farklı boyuttan yaratıklar oldukları için çabuk toparlanıyorlar.15 gün içinde falan normale döndü.

Ama bu benim korkusuz kaptan Jack modundaki peri nasıl tırsak birşey olmuş anlatamam size. Mesela kapı azıcık sert çarpsa basıyor çığlığı yarım saat susturamıyorum.Bir de cırlak bir sesi var ki sormayın gitsin.Bir ara ciddi ciddi duyma yeteneğimi kaybedeceğimi sandım.Hatta bunun ciyaklama ihtimaline karşın kulaklarıma tıpa falan takıyordum.

Biraz gerginliği geçince korkaklığını falan atınca göz yaşları içinde anlattı olanları bana.Meğersem bu sokakta yürürken güzel bir kız buna seslenmiş arkadan.Bizim saf da gitmiş hemen yanına tabi. Erkek değil mi işte insan da olsa peri de olsa güzel bir kız gördüler mi elleri ayaklarına dolaşıveriyor :) Neyse bunlar koyu bir muhabbete dalmışlar.Sonra kız demiş ki ben senden çok hoşlandım gel seni çok gizli bir yere götüreceğim.Bizimki de hemen atlamış tabi teklifin üzerine.Kız ama senin gözlerini bağlamam lazım demiş,sürpriz olsun diye.Bu da kabul etmiş.Gözlerini bağlamasıyla birlikte kızın açtığı kapıdan hooooppp kocaman bir boşluğa düşmüş. Burada cehennem zebanisi kılıklı periler tarafından esir alınmış.Bunlar burada türlü işkenceler yapmışlar buna.Canları sıkıldıkça ağzının burnunun kaşının yerini falan değiştirip eğlenmişler.Sonra bu nasıl olduysa-uyanık ya kendisi o halde bile bulmuş bir yolunu- kaçmayı başarmış. Sonra da kendini apar topar bizim eve atmış.

Dinledikten sonra neyse dedim artık akıllanırsın biraz.Dedik sana o kadar dikkatli ol diye. Tabi patron dedi bir daha hayatta çıkmam sözümden.Ne kadar sürdü dersiniz? Hemen cevap vereyim korkuları geçinceye kadar.Ne zamanki unuttu yaşadıklarını bu başladı yine alemlere akmaya.Ya sabır çektim sustum.

Bu arada tabi sosyal ötesi olduğu için kendine yeni yeni yazarlar bulmaya başladı.Bir sürü kişiye danışmanlık falan yapıyor.Bizim bu Paçoz oldu mu sana iyice havalı birşey.Giyim kuşam değişti,saç baş değişti,konuşmalar hal tavır aman yarabbim.Dedim dur bakalım bunun altından da çıkacak birşeyler.Ben bunu çağırıyorum çağırıyorum ulaşamıyorum.Ulaştığımda yok hatlar kötü sesin gelmiyo ben seni arıycam patron diyo kapatıyor.Ulaştığımda bir şekilde yanıma getirtmeyi başardığımda da hep başkaları ile konuşup duruyor.Ben de sinirlendim kovdum bunu yine. Sen kaybedersin dedi çekti gitti.
Kızdım bağırdım arkasından geri gelme sakın vallahi bu sefer çok fena yaparım seni.Kara delik günlerini mumla ararsın diye. Omuz silkti,artist artist güldü çekti gitti.Çok kızdım ama çok yani öyle böyle değil.Hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri böyle nankör tiplerdir çünkü.

Aradan bir hafta geçti geçmedi.Bu geldi yine. Danışmanlık yaptığı yazarlar yok kriz var yok bilmem ne diye son vermiş bunun işine.Hem de hepsi :D Ehh dedim Allah'ın sopası yok işte.Sen benim gibi insana bunu yaparsan böyle bulursun cezanı.Saatlerce yalvardı bana Nuh dedim Peygamber demedim süründürdüm iyicene.Neyse affettim sonunda.

Şimdi ne yapsam bilmiyorum ki ne bu Paçoz'la oluyor ne de bunsuz.Sorumsuz falan ama seviyorum ben bu periyi ya :) Ne yapayım sizce bu çok bilmişi başımdan atayım mı yoksa gülü seven dikenine katlanır deyip aynen devam edeyim mi ? :)

3 Şubat 2009 Salı

PAÇOZ İLHAMİ'NİN MACERALARI KISIM-1

Sizlere birazcık bu benim çatlak ilham perim Paçoz İlhami'den bahsetmek istiyorum.Efendim anlaşılacağı üzere kendisi benim yazılarımda bana yardımcı olan doğaüstü şahsiyet.Biz bununla böyle bir dargın bir barışık yaşayıp gidiyoruz.Bazen sık sık ziyaretime gelir bazen de gözü hiç birşeyi görmez.Çağırırım çağırırım duymamazlığa gelir. Ondan sonra bir şekilde ona ulaşmayı başardığımda da ''Aaa beni mi çağırmıştın ben hiç farketmemişim hatlar kalabalık bu sıralar periler aleminde herkes şikayetçi '' diye yalan atar utanmadan.
Esasen kendisi benim sayemde adam olmuş bir peridir ama işte yakın zamana kadar bir havalarda bi havalardaydı ki sormayın gitsin...
Bununla tanışıklığımız eskilere dayanır aslında.Ben daha ufak bi çocukkene,hadi abartmıyım o kadar da ufak değildim,ergenlik çağına yeni girmiş bir genç kızken başlamıştım yazmaya; bunu bir sokak köşesinde gördüm. Çöpleri karıştırıyordu.Üstü başı leş gibi,açlıktan midesi falan gurulduyor yani o derece.Baktım baktım içim acıdı.Tabi o zamanlar perilere pek rağbet eden yoktu. İyi yazarların perileri vardı ama onlar da kariyerlerin doruklarına tırmanmış aşmış perilerdi yazarları onları asla bırakmıyordu. Eh hal böyle olunca yeni perilere sektörde pek bir iş yoktu. Zaten perilik mesleği genelde bayan olanların tercih edildiği bir sektör malum.
Adından da anlaşılacağı gibi benim İlhami bir erkek peri.Bu işinden kovulduktan sonra düşmüş sokaklara evsiz barksız kalmış.Yollarda dolaşırken dolaşırken bu bizim mahalleye düşmüş. Ben de bunu görünce acıdım haline,''Gel hadi'' dedim. ''Üşürsün böyle buralarda.''Benim param pulum yok ama karın tokluğuna çalışırsan bir ilham perisine ihtiyacım var benim''. ''Tamam'' dedi 32 dişini göstererek. Ahh ahh bileydim ben bunu alır mıydım başıma.Ama çocuk aklı işte bir de vicdan var ki bende sormayın.Aldık bir dert ki sormayın.
Gel zaman git zaman bunu adam ettim.Üstüne başına düzgün şeyler ayarladık hadi karnını falan doyurduk.Hatta yiyip içmekten o kadar semirdi ki anlatamam.Ama huylu huyundan vazgeçer mi? Bu yine sokaklarda sürtüyor geç saatlerde eve geliyor.Ben de sinirlendim buna bir gün dedim bu böyle olmayacak.Madem benim hesabıma çalışıyorsun adam olacaksın. O da dedi ki senin ilham perin olmam için bana bir lakap takman lazım.Ancak o zaman yazılarımda falan bana yardım edebilirmiş. Ben tabi iyice köpürdüm bunca zaman bunu bana niye söylemedin diye.Meğer bizim İlhami pek uyanıkmış. Ben o sinirle buna PAÇOZ lakabını taktım.Sokaklarda sürten pasaklı bir peri olmasının ve beni o anda çok sinirlendirmiş olmasının da bunda büyük bir etkisi olduğunu tahmin edersiniz.
Bu ilk başta bayağı bir bozuldu.Ben nasıl ona Paçoz lakabını takarmışım vay efendim benden bir cacık olmazmış bir ton laf etti.Terbiyeli ol dedim dinletemedim. Hala damarıma basıyor utanmaz. Ondan sonra ben bir cinnet geçirdim bunun kafasını gözünü patlatırcasına dövdüm attım sokağa.Çocuğuz tabi o zamanlar.Bilmiyoruz ki kendimize nasıl hakim olacağımızı falan.Sonradan çok pişman oldum üzüldüm ama ne işe yarar.Gurur var ya serde tükürdüğümü de hayatta yalamam diyorum.Bu şımarık perinin hayatımdan çıkmasıyla ben de bir süre ara verdim yazmaya.Yine arada birşeyler karalıyorum ama yok yani ifade edemiyorum bir türlü kendimi.
Aradan yıllar geçti.Bir gün baktım kapı çalıyor.Açtım kapıyı karşımda sümsük sümsük duran bir peri.Hayırdır inşallah dedim içimden bu da neyin nesi. Tırstım da aslına bakarsanız yani onca zaman sonra bir peri çıkınca karşıma.
Kaldırdı kafayı Shrek'teki kedi gibi en masum bakışlarıyla baktı suratıma.
''Abla'' dedi ''Ben ettim sen etme.Bak senden sonra hiçbir işte dikiş tutturamadım ben.Sersefil oldum sokaklarda ne olursun beni al işe tekrar'' diye yalvardı.Hatta ayaklarıma falan kapandı işi abartıp.Bende tabi vicdan yine aynı kıyamadım.Baktım sersefil olmuş acıdım '' Gel hadi'' dedim başımın belasına.Ama bir sürü kural koydum bu sefer buna.İşte işini düzenli yapacaksın görevini aksatmayacaksın,zamanında geleceksin çağırdığımda falan diye.Tabi aradan yıllar geçmiş okumuşum koskocaman mühendis olmuşum kardeşim :P Önce bir ık mık etti bişeyler söylemeye çalıştı kestim sesini.Tamam dedi kabul etti.

Neyse biz bununla 2006 mayıs ayı gibi tekrar çalışmaya başladık.Pek özverili o zamanlar.Böyle işine dört elle sarılıyor falan benim de hoşuma gidiyor azmi çabası falan ama yine de güven olmaz bu zirzop periye diye işleri sıkı tutuyorum.Anılarımı,hissettiklerimi,karalamalarımı yaparken falan bir hayli yardımcı oluyor bu bana.
Gel zaman git zaman benim iş yaşamındaki yoğunluğum artmaya başladı.İşlere çok fazla yönelip yazılara fazla zaman ayıramamaya başladım.Akşam geç saat eve geliyorum,bakıyorum bizim peri mayışmış.''Paçozum kalk hadi çalışalım '' diyorum o da '' Ya patron çok geç oldu sen şimdi yorgunsundur da verimli olamayız sen istersen bugün yat dinlen'' diye kandırıyor beni.Benim de canıma minnet zaten ölmüşüm bütün gün yorgunluktan tamam diyorum gidiyorum Kobacanımla tv falan izlerken uyuyakalıyorum.Bu bir süre böyle benim işlerimin yoğunluğundan istifade edip salladı beni.Ben de çok üstüne düşmedim açıkçası.Onca zaman yoğun çalışmışız gözüme girmiş falan ya.
Öyle böyle derken bir gün eve geldim bir not.
''Patron ben yeni bir iş buldum gidiyorum.Seninle çalışmak çok güzeldi.Elveda...''
Tabi bende şalterler attı.Attı ki ne atmak.Hemen bunu aradım.Ağzıma geleni söyledim.Dedim eğer ki hemen pılını pırtını toplayıp dönmezsen bir daha aç kalıp kapıma dayandığında seni hayatta almam içeri diye.Sonra bu geldi yine tırs tırs.
''Tamam'' dedi '' bir anlaşma yapalım. Ondan sonra aramızda geçen diyalog şöyle;

Paçoz İlhami :'' Bak patron seninle bir anlaşma yapalım.Bu böyle olmuyor.
Tubikko: Ne anlaşmasıymış bu?
Paçoz İlhami: Şimdi ben yine seninle çalışayım ama başka işlere de zaman ayırmak istiyorum.
Tubikko: Nasıl yani?
Paçoz İlhami: Patron yine senin ilham periliği görevini devam ettireceğim ama bunun yanında başkalarına da danışmanlık yapacağım.
Tubikko: Hahahaha sevsinler seni demek başkalarına da danışmanlık yapacaksın öyle mi? Sen ne zaman adam oldun da böyle havalara giriyorsun böyle.Kim adam etti seni ha kim? Ben olmasam hala sokaklarda çöp karıştırıyordun be!!!
Paçoz İlhami: Patron kırıcı oluyorsun ama.Tamam üzerimdeki emeğin tartışma götürmeyecek kadar büyük ama benim de bir meziyetim var sonuçta di mi?
Tubikko: Hay ben senin meziyetinin...!!

Neyse bu allem etti kallem etti beni ikna etti.Dedim belki kendini biraz daha geliştirir bana da faydası dokunur sesimi çıkarmadım.Bilen bilir bu ilham perilerinin master doktora yapmışları daha makbuldür.Bir işe yarar belki diye çok da üstelemedim.Sonra bu başladı başka yerlerde danışmanlık yapmaya...

Sonra neler olduğunu merak ediyor musunuz??? Bence ediyorsunuz.:D Hadi birazcık sabredin o zaman.Devamı çok yakında burada..Bizi okumaya devam edin :)

Asker Mektubu,Askerlik Anılarım,Oradan Buradan...

Bugün içimden abidik gubidik rastgele yazmak geliyor nedense..Sebepsiz... Blogları okumaya başladım yine deliler gibi,kitaptan çok blog okuduğum zamanlara mı dönüyorum nedir bilinmez ama feci şekilde kaptırmış vaziyetteyim.Hatta oradan oraya atlarken çok güzel bloglar buluyorum.Bugün de oldu mesela buldum bir tane sabahtan beri onu okuyup duruyorum.Hatta kendim okumakla kalmadım Gonca'ya da bulaştırdım.Fena kaptırmış durumdayız anlaşılacağı üzere.
Eskiden böyle bulurdum okurdum okurdum sonra sık kullanılanlara eklemeyi unutup kaybeder deli olurdum.Şimdi artık izlediğim bloglara ekliyorum kaybetmiyorum da.Allah blogger ekibinde bunu akıl edenden razı olsun bizim gibi saftiriklere iyi oluyor bu :) Bu arada sabırla yeni şablonumu bekliyorum. Birisi bana yeni şablon yapacaktı ama sesi soluğu çıkmadı iki gündür merak ediyorum hatunu başına bişeyler mi geldi diye...
Ruhsuza bağladım yine.Bir acaip içim.İçine limon sıkılmış profiterol gibiyim.Yani çok sevdiğim bir tat bozulmuş manasında.
Yazmak istediğim şeyler var aslında ama buraya yazmak istemiyorum.Mesela dün akşam otobüste giderken acaip bir kurgu gelişti kafamda ama buraya yazamam.Benim haricimde sadece Kobacanın okumasını istediğim bişey çünkü. Üşenmeyip deftere yazmam gerek ama sanki deftere yazarken eksik kalacak gibi hissediyorum.Bazı şeyler klavye ve müzikle örtüşüyor çünkü bu sıralar.Galiba özel günlük mahiyetinde bir blog açıp onu da sadece kendime özel yapıp biriktirmek gerek.Hem döndüğünde sürpriz olsun ona.
Geçen akşam oturdum mektup yazdım askerdeki kocama.Yaklaşık yarım saat 45 dakika içinde 4 sayfa mektup yazmışım,nasıl döktürdüysem artık ben de şaşırdım kendime.Mektup bittiğinde öylece bakakaldım şaşkın şaşkın...oluyor bazen öyle.
Sevgili perim paçoz ilhami gıcıklık yapmazsa kafamda bir süre dolanıp yardım ediyor sağolsun.
Ama nedense hep acelesi var uyuzun hadi çabuk yaz diye saatine bakıp duruyor ayaklarını yere vuruyor habire.Geriyor beni ama işini de iyi yapıyor namussuz :) Bir ara beni uzun süreliğine terk etmişti,niyetlenip niyetlenip yazamıyordum hatta işine son verme aşamasına gelmiştim ama aklı başına geldi de yine sorumluluklarının başına döndü.Siz siz olun her zaman yedekte bir periniz daha olsun,keza bu 3. boyut vatandaşlarına hiç güven olmuyor.Danışmanlık yapacak birden fazla kişi bulduklarında maalesef anında havalara giriyorlar.
Bak ben mektuptan bahsediyordum perimi anlatmaya başlamışım.Bu kadar da olmaz artık,hile var bu işte kendinden bahsettirip duruyor.
Neyse efendim ben bu mektubu yazdım yolladım.Beraberinde 4 kitapla birlikte hem de.Maksat yiğidim askerim oralarda sıkılmasın,bunalmasın.Üstelik bunları yollayabilmek için sabahın köründe soğukta taa kargocuya kadar yürüdüm.Bir güzel dünya kadar da kargo parası verdim.Hatta yuh dedim içimden bu kadara kargo mu olur diye ama bulunduğu yer merkezde olmadığından haftada bir mobil araç gidiyomuş sırf onu götürmek için.Tamam dedik çatır çatır verdik parayı.Maksat yiğidim aslanım mutlu olsun.Askerlik bunalımlarında çünkü ve bunu feci çekilde kullanıyor ne yazık ki :)

Paket iki gün sonra ulaştı eline.Benden iki tane de pilot kalem istemişti orada bulamıyorum diye.Ben de aldım yolladım;hani o sabahın köründe kargoyu yolladığım gün var ya o gün işte. Hatta kırtasiye açılmamıştı ben açılsın diye bekledim.Peki bunun sonucunda ne oldu dersiniz? Aldığım kalemler beğenilmedi. Zat-ı muhterem ince uçlu pilot kalem istemiş meğerse.Ben gidip elime geçen ilk pilot kalemi almışım.Onlardan zaten orda da varmış.Telefonda bir beş dakika kadar kalem nutuğu çekti bana yaa :( Yani bir kalem için bu kadar konuşacağını hayatta tahmin edemezdim.Bana sen beni dinlemedin mi ben sana özellikle söyledim benim kalemimden ince uçlu olandan al diye dedi.Ben benim kalemimden kısmını duydum da ince uçlusunu duymadım heralde.O kalemleri de onunkine benziyor gibi geldiği için almıştım. Ne yapabilirim yani hayret bişey :) Çok biliyorsan kendin al dedim çıktım işin içinden :) Bu Kobacan'la birlikte benim de bir sürü askerlik anım oluyor ileride çocuklara anlatmak için :p
Yani bu askerlik zor işmiş..Bak ne kadar zaman oldu ben hala mektubumun cevabını bekliyorum.Bir üç sayfa kadar yazmış dediğine göre ama hala bitiremedi.Sanki edebiyat eseri yazıyosun yolla işte diye kızıyorum ona.Bu gidişle tezkereyi alıp gelirken kendinle getireceksin mektubu diyorum.Hatta tehdit ettim,sen yazmazsan bu mektuba cevap ben de o zaman ne deftere yazarım ne de sana yeni mektup yollarım diye ama bahanesi hep hazır.Genelde de şöyle,

-Sen benim burada ne kadar zor şartlarda olduğumu biliyor musun? (Tabi kendisi askere giderken tatile gidiyorum ben edalarında olduğu için şimdi zor geliyor :) )

- Vaktim yok elalemin yanında mı yazayım. ( Bunu anlayabilmiş değilim sen yazarken millet mi okuyor ne yazdığını kafanda dikilip :) )

- Akşam yazacağım ama ışıkları erkenden kapatıyolar yazamıyorum.( Peki buna bir derece eyvallahım var bir yorum yapmayacağım. )

Bir de bana kızdığı zaman söylediği birşey var ki ben hemen yapıştırıyorum cevabını;

- Askerde olan benim sana ne oluyor.? ( Sen askerdeysen ben de burada seni bekliyorum yani.Benim işim daha zor :D )

Bu tip komik diyaloglarımız var bol bol.Bir de ben onun yokluğunda ortamlardan uzak kalmasın diye son dedikoduları aktarıyorum ona.Telefonda karşılıklı kopuyoruz. Hatta Kobacanın yokluğunda yılbaşında dışarı çıktığıma çıkacağıma pişman oldum.Meğer benim kocam ne kadar ortamalrın adamıymış,ne eğlenceliymiş.O olmadan hiçbişeyin tadı yok vallahi... Bir de itiraf etmek gerekirse o yokken çiftlerle falan da görüşemiyorum. Çünkü piskopata bağlıyorum ondan sonra.Herkesin kocası sevgilisi yanında sarmaş dolaş sevgi pıtırcığı oluyorlar.Ben sap gibi kalıyorum,deli gibi bir özlemenin içine giriyorum,gözlerim dalıyor ve tuvaletlere kaçıyorum ağlamak için...

Kıssadan hisse askerlik zor zanaat anacım.Beklemek daha da zor ama yapacak bişey yok. Vatan borcudur yerine getirilecek elbet.

SON NOT : Telefon olayı iyi birşey aslında.Yani bu sayede her gün kocamla konuşabiliyorum ve bu beni tırlatmaktan koruyor ama romantizm diye de birşey bırakmıyor. Bana ne yaa ben uzun uzun yazılmış,özlem dolu mektuplar okumak istiyorum.Hatta onları saklayıp ileride çocuklarıma da okutmak istiyorum babanız bana bunları yazmıştı diye.Annemin babam askerdeyken yazılmış bir valiz dolusu mektubu var ama benim daha bir tane bile yok.Sen bunları muhtemelen döndüğünde okuyacaksın ama ben yine de buradan sana seslenmek istiyorum.

EY KOBACAN DUY SESİMİ BEN MEKTUP BEKLİYORUM...