26 Aralık 2007 Çarşamba

Hasta mıyım Neyim???

Şu anda burnumu çekip duruyorum..Adana'nın yollarının taştan olduğu konusunda artık kesin eminim. Hatta taş gibi de soğuk ki böyle hasta olduk yollarda... Bayram tatilimiz oldukça kanlı geçti. Kobacan kasaplık yaptı,bunu yaparken tiril tiril gezdi ince gömlek,çıplak ayak terlik.(Demek ki neymiş efendim öyle her güneşi gördüğümüzde açılıp saçılmamak lazımmış,sonra hasta olunurmuş ve de Tubik'in eline düşülürmüş). Bu tiril tiril gezme sonucunda Kobacan şifayı kaptı,dönüş yollarının da buz gibi olmasının etkisiyle grip oldu. Bu uzun soluklu seyahatte direnci düşen, kebap ve et yemekleri yiyip sebzeden mahrum kalan bendeniz Tubik'in de direnci düştü. Bunun sonucunda da Kobacanın bünyesini ele geçirmiş olan hain grip virüsü koruma kalkanımdaki bu küçük sızıntıyı hemen küçük antenleriyle farkederek soğukla yaptığı anlaşma sonucu benim de bünyemi ele geçirmeyi başardı.. Şimdi o minik yaratık sayesinde öksürüyorum,burnum tıkalı ama akamıyo ve bu akamayışın sonucu olarak iki günden beri beynim zonk zonk zonkluyor başım nasıl da ağrıyo....Bir de hafiften ateşim olduğunu seziyorum.. En güzeli de Cumaya kadar yetişmesi gereken iki projenin olması..

Özetle bu geçtiğimiz bayramdan bana kalanların özeti; yorgunluk, gribal enfeksiyon, uykusuzluk, ve de bol bol et tüketmekten dolayı oluşan gaz sancısı..Mümkünse altı ay boyunca falan kebap görmek istemiyorum arkadaslar...

Hee bunun yanında Adana'da İzmit'te bir de trafik kazası geçirdik. Fren kayınca sağa dönmekte olan bir arabaya çarpıp kendi çevremizde 180 derece dönmek sureti ile durduk. Çok şükür hiç kimsede bir çizik bile yok,sadece arkadasın arabasında ciddi bir maddi hasar oluştu.

Bunun dışında,yılbaşı için henüz bir plan yapmış olmamakla beraber açıkçası gidip bir yerlerde hop bidi hop bidi eğlenesim de yok. BElki teyzemlerde falan aile boyu toplanıp bi atraksiyonlar yaparız,tombala mombala..

Benden şimdilik bu kadar,elimdeki işleri bitirince yine gelirim yazarım...Öpüldünüz canlar...

18 Aralık 2007 Salı

BAYRAM



HEPİNİZE SAĞLIKLI,NEŞELİ HUZURLU BAYRAMLAR DİLİYORUM..BAYRAM SÜRESİNCE ADANA'DA OLACAĞIM İÇİN YAZAMAM DÖNÜŞTE GÖRÜŞÜRÜZ.
ETLERİ ÇOK KAÇIRMAYIN BAKİM :)
ÖPTÜM HEPİCİĞİNİZ
............ İYİ BAYRAMLARR............

17 Aralık 2007 Pazartesi

Benim için Hayat...

TEBESSÜM

Dün..bugün.. yarin..
Umut eder bir yanım.
Bu son degil, baslangıç biliyorum.
Yagmurun sesi anlatıyor bize herseyi..
Yüzünde bir tebessüm, dinliyorum..
Bu acılar elbet biter
Hayat yine devam eder, bekliyorum…

Neler neler gelir gecer
Hersey unutulur
Bir ümitle yeni bir gün baslar..
Gelse de son bahar
Hayat gülümsüyor akip gidiyorken zaman
Ahhh yine bir gün baslar, yepyeni umutla…
Gelse de son bahar…

Geçenlerde bir arkadasım mail atmıştı bütün arkadaslarına sizce HAYAT NEDİR diye... O zaman kızdım ona; neden böyle boş işlerle uğraşıyor diye tutup da böyle şeylerle uğraşacak zamanımız mı var diye...Cevaplamadım da...Ama kafama takıldı o günden beri; kızdığım şeyleri kafaya takmak oldum olası alışkanlığımdır zaten...

Şimdilerde bunu sorguluyorum;hayat nedir diye... Bunu sorgularken de yine çocukluktan bu yana yaşadıklarım gözümün önüne geliyor;bütün eski kayıtları gözden geçiriyorum birer birer... Kendimle hesaplaşmam kısa zamanda biter mi bilmiyorum ama sanmıyorum da..Bitmesin de zaten...Çünkü bence insan ara ara böyle kendiyle hesaplaşmazsa kendine kattıklarını ya da hayatın kendisinden götürdüklerinin hesabını yapmazsa kısaca bir kitap gibi düşünürsek hayatımızı;arada geriye dönüp okuduğu sayfaları anımsamazsa insan, hayatının sonuna geldiğinde hiç anlamadan okuduğundan ders çıkarmadan koskaca kalın bir kitabı bitirmiş olmakla kalır. Bu kitaptan ne öğrendin diye sorulduğunda ise cevap koskoca bir hiç olur.....

Bana göre hayat öncelikle budur,bize bahşedilenleri acısıyla tatlısıyla yaşamak,yeri geldiğinde sorgulamak kendimizi.. Bütün hesapları ortaya koymak elimize ne kaldığını görmek,eğer bizden giden çoksa kazancımızı arttırmak için biraz daha çaba göstermek belki de...Zaman zaman iyi biri mi kötü biri mi olduğumuz konusunda dürüst olmak kendimize...

Bana göre hayat içimizdeki ışığı hiç kaybetmemektir,o ışığı kaybetmemek için çaba harcamaktır...Oldu ki sönüverdi zifiri karanlık oldu her yer,o zaman dahi yüreğimiz onu aydınlatacak ufacık bir ışığa dahi izin vermek... O ışık o yüreğe bir kere sızdı mı hiç tükenmeyecek gibi yanar ve hayatın en büyük anlamı haline geliverir...Ve ben inanırım ki yüreğinde ışık olmayan insanların gözlerinde de o pırıltıyı göremezsiniz...

Bir de hayat yaşadığın hiç birşeyden pişman olmamaktır bence... Çünkü insanın hayatında olan herşeyin bir sebebi vardır... Hani bazen çok istediğimiz birşeye sahip olamadığımızda ya da çok sevdiğimiz bişeyi kaybettiğimizde çok üzülürüz ya..Üzülmemek lazım..Eğer o bizden alınıyorsa mutlaka ama mutlaka bir sebebi vardır... Ya biz sahip olduğumuza yeterince sahip çıkamamışızdır ya da onun hayatımızda olmaması belki de daha iyidir bizim için...

Kısaca Hayat içinden geldiği gibi yaşamaktır.Kimseye esir olmadan, başkalarının ne düşündüğüne gerektiğinden fazla önem vermeden, hep daha iyi şeylerin olacağından umudunu kesmeden, sevdiklerinden asla vazgeçmeden,senin değerlerine kimsenin el sürmesine müsade etmeden ama başkalarının değerlerine de saygı duymayı ihmal etmeden....

Benim için hayatı güzel yaşamak ise; içimdeki kıvırcık saçlı, neşeli, kahkahalar atan, gözlerinden ışıklar saçan,vurdumduymaz,inatçı ve cin fikirli küçük kızı;benliğimde yeni bir yer etmeye başlamış olan o olgun, kararlı yeri geldiğinde ciddi, hakkını arayan, herkesin karşısında kendini yüreklilikle savunabilecek o genç kadına değişmeden ikisini bir arada yaşatabilmek... Küçük kızın kırılmasına izin vermeden karanlıklarda kaybolmasına göz yummadan....

14 Aralık 2007 Cuma

KüL KeDiSi

Bugün çok mutsuzum...Küskünüm,dargınım,sinirliyim...Sebebini şimdi ayrıntılı ayrıntılı açıklayamıycam ama hiç keyfim yok.Adam gibi uyuyamadım,üşüdüm başım ağrıyo ve gözlerim batıyor.Kendimi kül kedisi gibi hissediyorum.Güya Cuma günü ama ben çok keyifsizim. Neyse Mutlucum sobelemiş beni "Gece ve karanlık nedir, benim için?" diye.
Bari onu cevaplayayım da kafam dağılsın birazcık...

Gece benim için hüzündür ama aynı zamanda da huzurdur.Ne kadar zıt değil mi? :) Ben eğer kendimi kötü hissettiğim bir günde isem o günün sonundaki gecede ışıkları karartıp hüzünlü bir müzik açıp oturur kendimle hesaplaşırım, bazen saatlerce ağlarım,sonunda yorgun düşüp ağlamaktan sızar uyurum...Gece aynı zamanda benim için hayat demektir.Üniversitede iken2. Öğretim olduğum için derslerimiz akşam saat 17.00 da başlar ve 21.30 gibi falan biterdi. Dolayısıyla akşamüstü saat 4 ten sonra başlardı bizim için hayat.Üniversitenin ilk yılında evde arkadaslarla akşam takılırken ben en fazla saat ikiye kadar oturabilirdim ve onlar muhabbet ederken ben yatağın kenarında sızıp kalırdım.Sonraları ortama adapte olup Gece Kuşu olmuştum :) Ama okul hayatı bitip çalışma hayatına başladığımdan beri,gece geç vakite kadar oturduğumuzda ya da Kemo hadi sabahlıycaz dediği zaman ben paniğe kapılıyorum;niye çünkü ben yine eski tavuk modunda en fazla 2-2 buçuğa kadar dayanabiliyorum :) Aslında ben geceyi çok severim;tek başıma müzik dinlemeyi,birşeyler yazmayı ya da dostlarımla bitmek tükenmek bilmeyen sohbetlere girmeyi... Şimdilerde gece demek huzur demek; çünkü evime gidiyorum ayaklarımı uzatıp keyfine bakıyorum.Günün en keyifli saati ise huzur içinde yatağıma girmek.Eğer huzursuz uyursam ertesi günüm kabus olur zaten bana...

Karanlık nedir in cevabına gelince...Çok umutsuz olduğum zamanlarda içimde hissettiğim o çok dipsiz uçurum karanlıktır. Ben gecenin karanlığından o karanlıkta yalnız kalmaktan çok korkarım ama bundan daha çok kendi içimdeki yalnızlık yüzünden oluşan karanlıktan korkarım. Çünkü bence bir insanın hayatında olabilecek en koyu karanlık yüreğindeki karanlıktır...

Bu sobe konusu tam bana göre olmuş bugün :) Ben de Biyo'yu ve Fikrimin İnce Gülü'nü sobeliyorum.

Hepinizi çok çok öpüyorum,iyi haftasonları...

13 Aralık 2007 Perşembe

1 Günde 3. Post

Abarttım bugün farkındayım.Normalde adetim değildir ama bir güne 3. postumu yazıyorum :) Neyse yazmadığım uzun zamanlara sayarım :) Bakınız yine değiştirdim şablonumu ama bu sefer içime sindi gibi...Yani güzel oldu yeni bannerim :) Daha müsait zamanlarda kendime muhtelif renk ve modellerde bannerlar yaparak değişik değişik kullanmayı düşünüyorum. Siz zaten yadırgamazsınız alışkınsınız :)
Ben yine işimin başına geri döneyim :) :) :)

TAKVİM

Yıllar mı hızlandı yoksa?
Ne çabuk geçiyor upuzun günler geceler
Daha dün gibi derler ya hani
Meğer herkes kurarmış böyle cümleler...

Vakit geçmek bilmezdi oysa
Hangi ara koptu yaprak yaprak takvimler?
Akarken biriktir derler ya
Kasam boş, kalbim kırık, elde yine hüzünler...

Pişman çok pişmanım esasen
Ama çok korkuyorum ya reddersen
Gururdan mı nedendir artık
E sen gel kendini alt edersen

Evimi ocağımı, yuvamın sıcağınıYarimin kucağını bıraktım
Her günahın tadına, dünyanın batağına
Batacağım kadar battım...

Meğer herkes tanışıyormuş birgün
Mutlaka gerçeğin ta kendisiyle
İnsan buna da alışıyormuş
İnsan dayanıyormuş bütün gücüyle

Pişman çok pişmanım esasen
Ama çok korkuyorum ya reddedersen
Gururdan mı nedendir artıkSen gel kendini alt edersen

Evimi ocağımı yuvamın sıcağınıYarimin kucağını bıraktım
Her günahın tadına dünyanın batağınaBatacağım kadar battım


noT: Bu şarkı Ferhat Göçer'in albümünde var; düğünümüz de dans şarkımız da Cennet olduğu için cd sini almıştık ve albümü dinledik.Diloşumun ve benim çok hoşumuza gitmişti bu şarkı...Zaten Sezen Aksu bestlemişse ben orda bir dururum :) Dün akşam da tv de duydum ve yine çok hoşuma gitti.Dinleyin derim ben....

Düzeltme : Bu şarkı sanırım o albümde değildi; ben başka bir tanesiyle karıştırmış olabilirim sanırım ben takvimi başka bi yerde dinleyip beğenmiştim :) )

TuBiK TüKenMez KaLeM...


Günaydınlar olsun efenim...Öncelikle üstteki banneri(en tepedeki) kendim tasarladım ama çok da hoşuma gitmedi benim sayfam daha iyisini hakediyo ve bu beni yansıtmıyor o sebeple daha iyisini yapıcam,o zamana kadar da bu burda dursun.Klasik bişey olacağına kötü de olsa en azından kendim tasarladım ve bana özel di mi ama :)


Şimdi bu başlıkta nereden çıktı diyebilirsiniz :) Ama kendimi tükenmez kalem gibi hissediyorum ben bu sabah.Düşündüm taşındım,birazcık da kaşındım ve de bu sonuca vardım... Çünkü aynen tükenmez kalem gibi aha da bittim artık mürekkebim kalmadı dediğim bir noktada bi hoh yapıyorum yine yazmaya başlıyorum :) Sabah sürüne sürüne yataktan kalktığım halde işte uyuklamıyorum.Allahım noluyo bana yaaa robotlaşıyo muyum yoksa? :S :S :S
Şaka bir yana hakikaten öyle;bu aralar acayip bi enerji patlaması var bende..Sürekli neşeli bir haldeyim zıplayıp hoplıycam nerdeyse ama akşam eve gidince çöküveriyorum... Zaten son zamanlarda feci şekilde televizyon kolik olduk ve Kobacanımla anlaşma yaptık geçen gün.Bu anlaşmaya göre her Allahın günü ne kadar dizi varsa hepsini seyretmek yok ikimiz de sevdiğimiz dizileri seçtik ve eleme yaptık.Artık yalnızca onları seyredicez kalan zamanlarda da televizyonun karşısında miskin miskin oturmak yerine farklı aktiviteler içine giricez.. Seçtiğimiz dizilere gelince;
Ben Avrupa Yakası ve Hatırla Sevgiliyi seçtim. Kobacan da Elveda Rumeli ile Kurtlar Vadisi'ni (Niye şaşırmadım acaba :? :) ) Ben Kemocanımın Eldeva Rumeliyi seçeceğini bildiğim için biraz hile yaptım hehehehe ...Gerçi o da Avrupa Yakası için aynısını düşünmüştür kesin. Yani sonuç itibarı ile yine haftanın 4 günü doldu ama en azından 20:00-24:00 değil sadece 2şer saat,kalan saatlerde ise başka şeylerle uğraşıcaz. Tavla oynarız,yürürüz dışarı çıkarız buluruz biz bişeyler :)

Bu arada dün akşam en nihayetinde spor yapmaya başladım anacım.Stylegym cd mi taktım ve 45 dakika boyunca bütün temel hareketleri öğrendim ve ter attım.Bugünden itibaren diğer cd yi takıp DANS EDEREK incelmeye devam. Çünküüüü Diloşum ve Kuzim nikah gününü almışlar.Ee ben de nikah şahidiyim Diloşumun. 29 Mart 2008 Cumartesi gününe kadar depocuklarımı tüketicem.(Bunun için DKZ yapıyorum spor değil ) Gerçi hoş sporu bu amaçla yapmıyorum aslında;miskin miskin kanepede yatacağıma hareket edince hem stres atıyorum hem de mutlu oluyorum.Beynimi uyuşturacağıma bedenime hizmet ederim kardeşimm :)

Bunun yanında bayramda Adana'ya gitmenin yolunu bulduk.Tabi umarım satışa da gelmeyiz.Kemocanın arkadasının abisiyle Adana'ya 100-150 km kala kadar bir yere gidicez ordan da ya bizi gelip alacaklar ya da biz bi şekilde gidicez. Olmadı yürürüz canım napalım :P
İşte böyle...Ben şimdi işimin başına döneyim şu tamamlanacak belgeleri bugün bitireyim de patronla papaz olmayalım.(Bu arada iç ses der ki; ya ne belgesi ne tamamlaması yaa sen bununn için mi mühendis oldun,senin şu anda muhatap olacağın tek belge projeler olmalı,ama nerdeeee )


Öpüldünüz canlar iyi bakın kendinize....

10 Aralık 2007 Pazartesi

EBE SOBE,HAFTASONU,DENETİM,CUMA,ÖFF PÖÖFFF ANLATACAK ÇOK ŞEY VAR....


Evet bomba gibi fişşşek gibi bir dönüşle işte karşınızdayımmm... Anlatacak bir sürü şey birikti bi yerlerden başlamam lazım... Bu arada Börülcem beni sobelemiş bi de üstüne üstlük sanki yazacak çok az şeyim varmış gibi... Neyse efendim herşeyden kıssa kıssa çok kısa yazarak giriyorum mevzuya.
Öncelikleeeee.... Hepinizin denetimi merak ettiğini biliyorum ve fazla bekletmeden sonucu sizlere iletiyorum... Ohh beee diyebilirsiniz çünkü kazasız belasız atlattık mevzuyu... bu seneki denetçi abilerimiz pek insaflıydı yahuuuu valla ben ömrü hayatımda böyle rahat denetçi görmedim şeytan kulağına kurşun.Sağolsunlar pek uğraştırmadılar beni efendi efendi bitirdik denetimimizi hatta şunu şunu yapsanız iyi olur diye öneride bile bulundular bana o derece iyiliksever ve Kalite Yönetim Yöneticisi dostu kadim kişilerdi... Neyse bu kadar yalakalık yeter bitti işte.. Kendilerine bu hafta içinde belge yenilemelerimiz için bi kaç doküman göndericem sonra hepimiz ebedi huzura kavuşucaz....

Şimdiiiiii bu denetimin ardından böyle rahatladıktan sonraaa daha tabi işler peşimi bırakmadı henüz... Sen boş durma tubi dediler önüme bi dünya iş verdiler ben de onları bitirmeye çalışıyorum....


Öte yandan bayram için ne otobüs ne de tren bileti kalmadığından ötürüüüü şimdi bir gidiş yolu bulmaya çalışıyoruz.Araba falan ayarlayabilsek olacak aslında ama bize arabasını verecek kimseyi de tanımıyoruz ki..Umarım buluruz çünkü sevgilim üzülsün istemiyorum :(


Cuma günü kuzimin doğumgünüydü balık partisi yaptık akşam.bizim Samsun Yolcusu 12 de geldi yetişemedi ama ben ayıptır söylemesi karides ayıklamaktan bir hal oldum... Biz Kuziciğimle karides manyağı olduğumuzdan kendisi olayı biraz abartmış ama yine de manyak da olsak bitiremedik böcükleri.....


Cumartesi günü zar zor uyanıp (gecenin bir körü uyuduğum için kalkamadım tabi ) markete gidip o poşetleri zar zor eve taşıyıp ondan sonra da bir sürü güzel yemekler hazırladım... Valla kendi kendime hayran kalmadım desem yalan olur vesselam düper süperdü..... Tabi ki fotoğraf çektim size göstercem diye ama unuttum bilgisayara atmayı yine uffff..... :(


PAzar günü öğlen kalktık kahvaltımızı ettik cnbc-e de takılıp akaşamüstü çıkıp kuzicimlere gidip yemek yiyip tıs tıs geri döndük... Hımmm bir de Cumartesi günü taşıdığım poşetlerden dolayı hali hazırda boynumun feci şekilde ağrıdığını söylemeden edemeyeceğimdir....




Öyle işte son 3 günün özeti böyleyken böyle....



Gelelim Sobemize;


Ben Küçükken; feci derecede yaramaz, tombik yanaklı kıvır kıvır saçları olan herkese gülen tatlı,şeker feci güzel bir ız çocuğuymuşum ayıptır söylemesi... Hatta o kadar şirinmişim ki annemle sokağa çıktığımızda bizi yolda habire durdururlarmış bi sevebilirmiyim diye...


Sonra ben hep ananeme ya da babanneme yatıya gitmek ister kendimi götürttürürmüşüm sonra da ben annemi isterim diye tuttturup ağlar kendimi eve geri götürtürmüşüm... Heee bir de kandırılmaya hiç gelemez hemen intikamı mı alırmışım.Mesela rahmetli babannecimin hep anlattığı bişey vardı onu anlatıverem kısacık... Biz o zamanlar caddede oturuyormuşuz(Bağdat Caddesi) annem de o gün beni babannem bizdeyken ona emanet edip çarşıya kadar gitmiş. Biz de babannemle oturmuşuz camdan otobüs durağına bakıyoruz. (Annem orada inip gelecek ya o bakımdan). Neyse efendiimmm hah o otobüsten inicek hah bu otobüsten inicek diye babannem beni oyalarken ben kandırıldığımı farkedip çat diye kadıncağızın suratına tokatı yapıştırmışım. Niye yalan söylüyorsun annem gelmiyo kandırma beni diye. He bu olay gerçekleştiğinde 2 yaşında olduğumu da belirtmek isterim yani.... Bunun haricinde eve geldiğimde evimizin bütün odalarını tek tek dolaşır mutluluk çığlıkları atar sonra da odama gidip oyuncak sepetimi boşaltıp bütün oyuncaklarımı tek tek öpermişim...


Anneme çok düşkün olmamın yanında boğum boğum kollarım olduğunu da hatırlıyorum;bu yüzden yanaklarım ve kollarım hep ısırılırdı hele hele rahmetli amcam tarafından...


Aslında ben; göründüğüm kadar neşeli bir tip olmayabilirim. Çoğu şeyi içime atarım ve bunların dışa vurumuna çok az kişi şahit olur.... Zaten şahit oldukları zaman da inanamazlar sen bu kadar şeyi nasıl içinde taşıyıp da böyle etrafına pozitif enerji yayıyorsun diye..Ama yine de o pozitif enerjiyi içime çevirmeye çalışıyorum bugünlerde... Yani aslında ben biraz bencil olmaya çalışıyorum şu sıralar;becerebilirsem tabi ki....


İlk kopyam; kendi çektiğim kopyam değil başkasına verdiğim kopyaydı. Ortaokul 1. sınıftayken Coğrafya dersinde benden daha başarılı hiç kimse yoktu. Hatta Metin Hocamızın da artık canına tak etmişti sorduğu sorulara kimse cevap vermiyor diye;o yüzden hep beni kaldırırdı... Bir gün coğrafya sınavında kendi sınavımı bitirdikten sonra sıra arkadasımla kağıdımı değiştirmiştim o da geçsin diye... Hayatta girdiğim ilk girişimdi ve çok şükür ki yakalanmadım :S İkimiz de çok iyi bir not almıştık tabi ki... Bunun yanında üniversitede her sınava giderken hesap makinamın hafızasına kopya yazardım ama hiç kullanmadım;tırstım hep...(Hocam eğer okuyorsanız siz bunları duymamış olun olur mu :D )




En Saçma Huyum; aslında beni en çok kızdıran huyum aynı zamanda..Bir şeyi anlamadan dinlemeden pat diye karşımdakine patladığım çok olur. Sonra da özür dileyeceğim diye kedi gibi dolanır dururum peşinde ya da şirinlik yaparım. (Bilin bakalım en çok kime yapıyorum ??? )




Cep Telefonum;Sony Ericsson K750i dir... Hani bütün dizilerdeki oyuncuların elinde olan telefon var ya işte ta kendisi.. Ama onlar benden sonra aldılar yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle şu anda piyasanın en güzel telefonu olduğunu düşünüyorum ve çok beğenerek kullanıyorum.



Aşk Bence; birine tutulduğunda ondan vazgeçemeyecek kadar gözünü karartmak ve onun için hayatın önüne çıkaracağı bütün zorlukları göze almaktır..Onun gözlerine baktığında derinliklerinde kaybolmaktır..Aşk onunla arana hiç birşeyin hiç kimsenin giremeyeceğini bilmek ama ya öyle bişey olursa diye de bir yandan için içini yemektir. O yanında olmayınca ona sarılıp uyumayınca delirecek gibi olmaktır... KISACASI; Benim için AŞk Kobacan'dır.. (Hayır yani bunu bildiğiniz halde niye soruyosunuz anlamıyorum ki burda aşkı açıklayacam diye bizim Ağır Abi'yi yine soktuk havalara :D halbuki ben bi iltifat duyacam diye ne maskaralıklar yapıyorum yaww )

En Sevdiğim Bloglar; yanda görmüş olduğunuz bloglardır.. Her gün işe gelir gelemz ilk iş olarak sabah çayımı yudumlarken hepsini tek tek dolaşmak ve de yeni şeyler var mı diye bakmak oluyor. Ve biliyor musunuz bunu iki elim kanda dahi olsa yapıyorum;kıymetinizi biliniz yani :)


ayhhhh..... valla parmaklarım yoruldu yazmaktan yaaa amma çok biriktirmişimm beeee... (Bunu hangi tonda söylediğimi biliyosunuuzzz :D )


Hadi şimdi siz bunu okuyun sindirin ben yine yazıcam... İyi haftalar dilerim....


Not: En üstte görmüş olduğunuz resimde Seçillcim ve benim denetimden sonra çekilmiş resmimizdir..... :)



5 Aralık 2007 Çarşamba

DENETİME İKİ KALA

Yazamıyorum..Vaktim yok çünkü aslında yazmak istediğim bir çok şey var... Denetim var iki gün sonra bi atlatsam da rahatlasam, ya da atlatamasam bile geçsin gitsin artık yetti canıma..

Biraz da canım sıkkın, Kobacanım bugün Samsun'a gidiyor perşembe dönecekmiş :( Dün akşam teyzemde otururken haber aldık, hiç de hoşuma gitmediğini söylemek zorundayım. ) Sevgilim gidiyo ve ben bu gece evimde değil annemlerde kalıcam (Annem bu duruma çok sevindi ama ben evimden başka yerde uyuyamam,he orası da senin evin değil miydi diyeceksiniz ama bu başka,sevgilim yok yanımda huzursuzum :( )

Bunun dışında Cuma günü Kuziciğimin doğum günü şimdiden kutluyorum yeni yaşını...
Dışarda şakır şakır yağmur yağıyor, benim hayattan büyük beklentilerim var olmasını umut ettiklerim ve olacağına inandıklarım... Hayatımızı daha güzel bir hale getirmek istiyorum,daha sıkıntısız daha eğlenceli ve daha bereketli.... Bir de deliksiz doya doya uyumak...

İnanıyorum herşey iyi olacak. Hayatımda ilk kez böyle birşeye bütün kalbimle inanıyorum.
Cuma gününü atlattıktan sonra geri dönücem güzel maceralarla;benim için dua edin de şu denetimi kazasız belasız atlatayım...
Öpüldünüz canlar...

28 Kasım 2007 Çarşamba

Geç Olsun da Güç Olmasın :)

İşteee en sonunda Kuzum Kuzim Big Brotherim ile candostum Diloşum 16.11.2007 tarihinde nişanlandılar.....Bakar mısınız ne tatlılar maşallah tü tü tüüüü...
Bu resimde de gelin kaynana görüyorsunuz..Pek severler birbirlerini umarım bir ömür de böyle olur da aralarından şimdiki gibi su sızmaz....


Bu resimde deeee Ağır Abi Kobacan ve ben çiftimizin en yakın yol arkadaşları olaraktan görüntülenmekteyiz... Çift uyumlu olmuş ama lütfen kocimle benim uyumuma bakar mısınız benim gömlekle onun kravatı pır örnek....
Neyse ben blogum boş kalmasın bi de resimleri koycam dedim diye iki dakikalığına uğradım... Bu hafta feci yoğunum denetlemeye kaldı 6 günüm çalışacak.Bitirmemiz gerekiyor ve şirkette seferberlik ilan ettik...
işlerimi bitirip denetimi atlatır atlatmaz burda size rapor vereceğim canlar... Görüşene dek iyi bakın kendinize.... Öpüldünüzzzz.............


23 Kasım 2007 Cuma

Ben Çocuktum Bir Zamanlar...




Dün akşam trende evime giderken ve elimdeki kitabı okumaya çalışırken, hiç yoktan, durup dururken,anıların arasından çocukluğumdan çıkıp geldi. Elif... Çocukluğumun yazlarını geçirdiğim Yalova'daki Ankara'lı arkadaşım.. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi..O benden iki yaş büyüktü.Kendi aramızda ingilizce konuşup dururduk.Aydın-6 diye bi site vardı onun girişinde telefon kulübesi vardı. Oraya gidip telefon açardık. Hatta üçlü bi arkadaş grubu vardı sonradan arkadaşımız olmuşlardı. O çocuklar bizi hep ingilizce konuşurken görmüş de turist sanmışlardı :) Hatırlıyorum da sonradan sormuşlardı neden hep ingilizce konuşuyosunuz diye.. Tamam itiraf ediyorum bizi yabancı sansınlar diye özellikle yapıyorduk hava basıyorduk yani.Bir de şifreli konuşmak istediğimizde hemen ingilizce konuşmaya başlardık sanki dünyada bizden başka kimse ingilizce bilmiyomuş gibi ne komikmişiz:) Çok iyi anlaşırdık. Elif babasının büyükelçi olduğunu söylemişti bize..Sonra bir gün Zeynep isimli başka bir arkadasım bu konuda yalan söylediğini attı ortaya ben inanamadım ama hakikaten de öyleymiş.Gidip annesinin önünde sormuştuk ve kadın donup kalmıştı yok canım nerden çıktı diye.Sanırım annesi babası ayrıydı ve çok da gurur duyduğu bir babası yoktu Elif'in bu sebeple de böyle birşey uydurmuştu..


Çocuk kalbimle ne kadar da kırılmıştım..En iyi arkadaşımın bana yalan söylediğini duymak cidden sarsmıştı beni...Zaten sanırım ben saf salak bişeydim çocukken.Tamam çok zekiyim o ayrı bi konu ama :) çok iyi niyetli olduğum için insanların beni kandırması çok kolay olurdu...



Bir de lise son sınıfta iken Erenköy'de otururken apartmanda Tuğçe diye bir kız vardı.Beni olmayan birinin varlığına inandırmıştı.Hoş sanırım kendisi de ciddi şekilde inanıyordu,sanırım o kız şizofren falandı.Bütün kankilerimle aramı bozmuştu manyak. Sonra bizim çocuklara kendimi nasıl zor affettirmiştim. Allah'tan annem arkadaşlığımızı bi şekilde bozmayı başarmıştı da sınava iki ay kala kendime gelmiştim.Bu sayede oturup ders çalışmaya başladım..Yani son iki ayda bu kadar oluyor..( Yahuuu yeter Tubik yeterrrr tamam anladık zekisin de bırak başkaları söylesin bunu )




Aklıma geldi paylaşayım dedim.Bazen çok kel alaka zamanlarda geçmişten anılar pat diye çıkıp geliveriyo önümüze ve böyle tebessüm etmemizi sağlıyo... Hatta şimdi kulağıma sesi bile geldi Yalova'da akşam sahildeki banklarda otururken denizin kıyıya vuran sesi ve söylediğimiz şarkılar, gülüşmelerimiz ve çocukluğumun en güzel günleri....saat 2 ye doğru arabası ile gelen dondurmacı amcanın zili..Kaçıp kaçıp Aydın 4 e gidişimiz,Pazar'ın girişindeki tarçınlı izmir lokmasının kokusu burnumda hala,sonra bisiklet turlarımız, babannemin denizdeyken sesini bize yetiremediği için düdükle bizi öğle yemeğine çağırışı,çatık kaşları ama tebessüm eden dudakları...Canım benim öyle çok özledim ki onu...Keşke hala yanımızda olsaydı da ölmeden görebilseydi üniversiteden mezun oluşumu... Nasıl da gururlanırdı kimbilir...İkinci annemdi o benim çok acıttı içimi gidişi çokkk....




Hey gidi günler heyy...Küçücük bir anı beni nerelere götürdü,ne kadar mutlu günlerdi onlar... Hayat ne kadar da dertsizdi.TEk sıkıntımız gece dışarda kalabilmek için yarım saat daha izin koparmaya çalışmaktan ibaretti....(Allahım bi keresinde camdan kaçmıştım yaa ama tırsıp hemen geri dönmüştüm :) valla babannem yakalasa oyardı beni kesin :) )




Bugün Cuma malumunuz en sevdiğim gün,haftasonu resimleri bilgisayara atmayı planlıyorum umarım tembellik etmem...Herkese iyi haftasonları diliyorum...

22 Kasım 2007 Perşembe

HEPİMİZ BİYO'YUZ HEPİMİZ MANYAĞIZ!!! :) :) :)

Sevgili Blog Kardeşleriiimmmmmmm !!!! Size çok önemli bir duyuru yapmak için iki dakika vaktinizi çalacağım..... Blog yazarı olarak göz boyayan Biyo isimli şahıs MKA Kobacan'ın sayfasında kadınlık birliği ruhuna uymayacak yorumlar bırakmaktadır.!! :D :D İnsanlık namına ve kadınlık ruhu adına bu yazıyı okumak ve kendisine gereken dersi vermek amacıylan sizi gerekli sayfayı ziaret etmeye davet ediyorum..Aha da bu da yazıya kolay ulaşım linki buyrunuz kardeşlerim... Yazı burda.. :) :) :)

Bu deli mikrop biyo gacisi iyice sapıtmadan bu gidişe bir dur demek için dayanışma içinde bütün kadın blog yazarları el eleee :!!!!!! (Galeyana gelmeden sakin sakin :D )

Önemli Not : Anacım bu Biyo iyice sapıttı şizofren diyodu kendine ama beter bişey olmuş gelin de sevabına aramızda para toplayıp bunu Japonya'ya gönderelim de bi revize etsinler.BElki çiplerini falan değiştirmek gerekebilir. :D :P :P

Bakmayın Öyle!!!!


Ne var yani çok mu sık şablon değiştiriyorum sanki??? Alt tarafı kafama estikçe..Sevmiyorum kardeşim sevmiyorum tebdil-i mekanda ferahlık vardır ben de habire blog görüntümü değiştiriyorum..Bi süre sonra da bundan sıkılır yeni bişeyler arayışına geçerim...Ben zaten bu aralar mütemadiyen bişeylerden sıkılır oldum. Bir de sinirleniyorum bol bol....Daha sonra sinirlendiriliyorum...



Mesela işten sıkıldım, oturduğum evden sıkıldım kıyafetlerimden sıkıldım bir arada çalışmakta olduğum bazı kişilerdense sıkılmanın ötesine geçtim...Ama değiştiremiyorum nedennn? Çünkü mecburum sıkmam lazım dişimi...Ama işte sabrın da tıkandığı bir nokta oluyor zaman zaman ve bu aralar üst limitlerim ciddi anlamda zorlanıyor.Tek yapabildiğim çok daraldığımda koşa koşa aşağıya inmek atölyede dolanıp sakinleşmek ya da dışarı çıkıp soğuk havayı yiyip kendime gelmek....Hakkımızda hayırlısı demekten ziyade yapacak birşey yok şimdilik... Ben kimsenin kalbini kırmayayım, insanları ezmeden bağırıp çağırmadan sakin sakin insani şekilde davranayıp diye çabaladıkça tepeme çıkmaya başladılar... Demek ki bu kadar yumuşak yüzlü olmamak lazım geliyormuş...İçimi döküp rahatlamak istiyorum ama onu da yapamıyorum...Anlatsam anlayacak herhangi biri olur mu bilemiyorum...Aslında pek de sanmıyorum...Yaa bilmiyorum işte...




Yetiştirilmesi gereken bir yığın evrak ve denetime yalnızca 15 gün kaldı. Yardımcı olan kimse yok olmaya niyeti olan da yok.Birine şunu yapar mısın diye rica ediyorum tamam diyor gidiyorum bakıyorum yok yok yok... Herşey yine başıma kaldı zaten. Milletten imza almak bile başlı başına bir kabus resmen....




Gidip yemek yiyecek doğru dürüst bir yemekhanemiz bile yok zaten adam midemizi altüst etmek için ne gerekiyorsa yapıyor.Ben de bugün evden getirdiğim mamalarımı tüketeceğimdir...


He bunun yanında DKZ Süper gidiyor. O ne ula diyecek olursanız yandaki linklerde olması lazım geliyo dileyen bakabilir. DKZ Grubum da kuruculuğunu üstlendiğim bir diğer grubumuz ayıptır söylemesi.Eğer diyet yapmaktan nefret edenler ama kalıcı olarak da kilo vermek isteyenler varsa aranızda tıklasın görsün..Bence bana dua edeceksiniz ki zaten ciddi manada duaya ihtiyacım var... Kızlar nazarlara geliyorum okuyun üfleyin belkim iyi gelir :(




Yukarıdaki resim benim işyerindeki masam...Öyle sakin sakin gülümser bi eda ile çalışıyor göründüğüme aldanmayın fotoğraf makinasını görünce öyle gülümsedim...Gözlere bakarsanız zaten anlarsınız bendeki bezginliği... Ayrıca o masanın toplu halidir normalde ş an darma duman...




Bu arada kendime yeni yıl için iyi hedefler koydum.Aslında hedef koydum demek yanlış olur çünkü aslında 2008 yılının bizim için çok iyi şeyler getireceğine inancım çok... Bunun ayrıntısı uzun o sebeple bu başka bir yazı konusu olsun şimdi uzun uzun yazacak psikolojim yok....




Hee bir de ben bloguma yazı yazarken burdaki arkadaslarım anlıyorlar ve soruyorlar. Çünkü normalde msnde konuşurken daha yavaş işle uğraşırken hepten yavaşmışım. Blogumu ise büyük bir coşku içinde yazıyormuşum... Hakketen de öyle deşarj oluyorum bobin misali napim anaacımm...Zaten dün akşam da Avrupa Yakası yoktu şöyle bi gülüp deşarj olamadım ki....Offfff




Sıkıldım ben hadi gidiyorum..Yeter çok uzadı bu yazı..Görüşürük...

19 Kasım 2007 Pazartesi

Aman Adanalı,Canım Adanalı Ben Sana Yandım Güzel Delikanlı...

Çok hareketli bir Cuma,Cumartesi geçirdikten sonra dün bütün günü evde kendimi devirip film izleyerek geçirdim. Hatta sanırım fazla yatmaktan dolayı da böbreğimi ağrıttım. Onu da aştım hiç bi iş yapmadığım için uykum gelmek bilmedi ve gece 01.30 da ancak uyudum..Şimdi ne halde miyim ? Hadi bir tahmin edin.Geç yatıp erken kalkan Tubik uykusuz,suratsız,yorgun olmaz da ne olur ??? Valla başka hiç bişey olmaz bugün benden....

Hee bu arada Cumartesi günü bilogum karartma altına alınmıştır.Kocam olacak Kobacan sen tut benim blogumu hackle (kızmış bana sen misin kocayla dalga geçersin böyle yanlış anlaşma olur işte) Ben girdim bakıyorum maillerime bi baktım mail baksımda HACKED BY MKA ...Anam dedim bu ne şeek şakası mı ? (Töbe haşa asla sana eşek demem kocacım bunu deyim olarak kullanıyorum.) Sonra yazdım adresimi simsiyaaahhh bi sayfa...Bir de anayasa metni (MKA Anayasası bu ) Anaaammm bu ne...Okudum okudum.Koca sinirlenmiş kızmış. (Siz bakmayın benim kobacanın öyle sakin,sessiz,mülayim bi adam tavrı hali içinde durduğuna aslında gayet ADANALı dır kendisi.Zaten bundan sonra ağır abi diye de bahsedicem kendinden...

Neyse efenim ne diyordum. Ben bi gördüm hemen koşa koşa oturma odasına.Gerçi bir ara arka odaya gelip kapıdan yan ağız napıyosun diye gülüşünden anlamalıydım olayı.O sıra daha elektronik postalarımı açmamıştım. Dedim Kobacan sen naptın ver şifrelerimi.Verirsin vermezsin derken vermedi tabi.Zar zor ikna ettim valla...Ama bundan sonra akıllı olacam kocamı kızdırmıycam....

Ya ben aslında size nişanı yazacaktım,nasıl horon çektiğimi, tepsi tutuşumu çeyiz sandığı konusundaki atraksiyonlarımı...Ama araya bu olay girince yazamadım tabi.Çünküüüü nedeeeennnn kafa kalmadı bendeee..Zaten uykum da var...Heh ne diyodum;yarım saat önce içmeye karar verdiğim ama hala başaramadığım kahveyi almaya gidiyorum mutfaktan.
Bu arada böbreğim soldan soldan yine dürtüklüyo beni;ağrıma bak fena bozuşuruz.Bu belimdeki korse tutsun mümkünse seni sıcak sıcak.Uğraşamıycam şimdi iki büklüm sürünmekle oldu mu anacım?Hadi canım zora sokma beni....

16 Kasım 2007 Cuma

NeDeNLeR SiLSiLeSi

Günlerdir aklıma takılan bazı lüzumsuz soruların cevabını arıyorum bilenler ve ilgilenenler varsa insanlık namına cevapları bana göndersin..EWvet efenim başlıyorummm...

-->
--> Telefonla hat almayı bilmediği halde şirket telefonlarını neden bilmezkişiler açar? Hemen örnekle açıklayalım :

X kişisi: .... şirketi buyrun
Ben:- Kemal Bey'le görüşecektim...
X kişisi :- Bir saniye lütfen sanırım dışarda kendisi..
Ben: -Tamam bekliyorum..
X kisişi: -Dışarda değilmiş sanırım laboratuarda bi saniye...
Ben: - Tama beklerim sorun değl (hala anlayışlıyım ve kibar bi ses tonuyla konuşuyorum)
X kişisi: Bağlıyorum .... dıt...alo olmadı mı pardon bi saniye
Ben: Tabi tabi (dişlerimi sıkmay başladım artık ama!!!)
X kişisi: Dıt....(Ardından bir sessizlik ben telefonun bağlanmasını sabırla beklerken karşı çapraz masada oturan arkadas çantasından magnum çikolatasının kutusunu çıkarır ve gözümün dönmesine sebep olur ve o esnada telefondan dıt dıt dıt dıııııııtt dıt dıt dıt dııııııııt sesi gelmeye başlar ve ben amaaaaaannn kapatıyorum çikolata yemem lazım :D )

--> İnsan vücudu neden su toplar? bir nevi sünger mekanizması gibi bişeye mi sahibiz ki suyun fazlası vücutta tutuluyo bir süre??? Acaba evrimin bir kısmındaTerliksi hayvan süngersi hayvan gibi varlıklarla akrabalık ilişkilerine girdik de ondan mı böyle oldu. Hani ilk organizma suda üremiş ya belki de onla ilgisi var....

--> Sabah programlarına çıkarken tuvaaaletler giyinip çıkmanın ne mantığı vardır? Gözünü açmadan o kadar makyaj yapılacak enerji nerden bulunur?Adı üstünde sabah programı olduğu için pijamayla çıkmak dah mantıklı değil midir?

--> Av.rupa Yakasındaki Şahika kişiliğini bu kadar iyi taklit edebillmeyi nasıl başarıyorum? Çünkü yaptığım anda ohhaaaaa aynısını yapıyor tepkileri karşılaşıyorum.Acaba içimde biraz Şahikalık mı var gizli gizli? Ya da hepimiz biraz Şahika mıyız neyiz?

--> Ekolojik çevremizde yaşayan bütün yakın akraba ve arkadas furyası neden kilo aldığını gözden kaçırmaz da inceldiğinde herkesin kör olacağı tutar? Ve neden hepsi sözleşmiş gibi sürekli olarak çok kilo almışın niye böyle oldu ay şunu gördüm geçenlerde Tubikko biraz zayıflasın gibi gereksiz yorumlarla canımızı sıkar? Hayır sanki biz bilmemekte miyizdir? Ayna denen şey icat olmamış mıdır ya da biz aynada gördüğümüz kişiyi red mi etmekteyizdir? Yok canıııımmmm bu aynadaki ben değilim benim paralel dünyadaki ikizim benden biraz farklı sadece (Heroes'daki Jessica misali) Aslında ben fıstık gibiyim (ki öyleyim hiç bakmayın hıh )....
Bana kilo almışsın diyenler önce kendi arka tamponlarına baksınlar lütfen...Benimki geçici bi durum hepinizi fiziğimle,güzelliğimle döverim tamam mı bebeğimm???? Beni mühendis hanım çizgimden çıkartmayın !!!!

-->
Evet soruları not aldıysanız süreniz başladı. 50 dakika süreniz var fazladan süre istemeyin sakın aslaaa vermem çok cimriyim bu aralar. Ama hadi siz bi kıyak yapayım 3 yanlış bi doğruyu götürmüyo...Eee hadi eller işlesin cevapalrı bekliyorummm...

ÖNEMLİ NOT : MKA ÜST DENETLEME KURULU GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE BU YAZININ İLK MADDESİNİ BEĞENMEMİŞ SON MADDESİNİ DE ÜSTÜNE ALINMIŞ BULUNMAKTADIR ( BU ŞAHİKANIN SONUNDA BAŞIMA BİŞEY AÇACAĞI BELLİYDİ ZATEN !!! ) ASLINDA BİR ART NİYET YOKTUR FAKAT AİLE HUZURUMUZUN DEVAMI BAKIMINDAN BEN İLK VE SON MADDELERİ ÇIKARMIŞ BULUNMAKTAYIM. ZATEN GÖRÜLDÜĞÜ ÜZERE KAFAMI BOZMA BEĞENMEZSEM BÖYLE HACKLERİM ADAMI ŞEKLİNDE BİR GÖZDAĞI DA VERİLMİŞ DURUMDADIR.

SON OLARAK İKİ SORUYU ÇIKARDIĞIM İÇİN SINAV SÜRESİ 30 DAKİKAYA DÜŞMÜŞTÜR..KOLAY GELSİN....

14 Kasım 2007 Çarşamba

TuBiKKo GeRi DöNDü....

HERKESLERE GÜNAYDIIINNNN !!!!!

Aslında teorik olarak çok uykusuzum;pratikte de gözlerimin yanlarındaki ağrılardan ve göz kapaklarıma oturmuş küçük filler varmış gibi hissettiğimi de söyleyebilirim. Yine de yavaş yavaş kendimi toparlamaya başladım. Sanırım dert edip kendimi sıkıntıya soktuğum şeyleri sorun gibi algılamayıp sadece çözülmesi ve bitirilmesi gereken olaylar gibi algılarsam daha çabuk ve kolay yoldan neticeye varacağımı öğrendim (Çekim Yasası bende ciddi değişikliker yaratmaya devam edecek :) )

Neyseee.... Gelelim son zamanların havadislerine..Ben bildiğiniz gibi hala denetleme için hazırlanmaya uğraşıyorum.Ve bizim şirkete gelecek denetçi eğer bir okuyucumsa buradan kendisine sesleniyorum;ha ha ha hiç bir hatamı bulmanıza izin vermeyeceğimi SAyın Denetçi neden derseniz ben sizden daha zekiyim :D Ayrıca sistemde değişiklikler bilem yaptım yani o derece...
Bunun yanında dün akşam kız istemeye gittik. Hani demiştim ya size daha önce Candostumla Canım Kuzum Kuzim evlenmeye karar verdi diye. Heh işte biz dün akşam gittik;Diloşumu istedik;çok şükür verdiler de bir rahat ettik.Zaten bize vermeyeceklerde kime verecekler di mi yani?

Kısa bir özetle dün geceyi anlatayım.
1) Sevgili Kuzicim heyecandan stresten saat 19:00-19:20 arası beni 3 defa arayarak bütün hazırlanma aşamalarıma tanıklık etti ve bu sayede 20 dakikada hazırlanma rekoru kırmama sebep oldu.
2) Diloşlarımın oraya gittiğimizde kuzen yolu karıştırdı ve mahallede bir tur attıktan sonra ancak bulabildik.Bu arada şunu da belirtmek isterim bizim Kuzu ilk defa gitmiyor oraya;paniklemekten bildiği yolu unuttu ihihihi :)
3) İndik kapının önünde hadi hadi beklemeyin hemen çıkalım diye bizim üzerimizde psikolocik baskı yaptı sakin ol demekten dilimde tüy bitti...
4) Çiçeği sağdıç rolünü üstlenen kobacanımın eline tutuşturdular :)
5) Kemocan yine gecenin odak noktası olmayı başardı maşallah yine Stand-up modundaydı. Diloşumun teyzesine sormuş beni hatırladınız mı diye teyzedeki tepki aynen aktarıyorum''Seni unutmak mümkün mü? '' (Açıklama: Diloşum ameliyat olduğunda hastaneye ziyarete gitmiştik Kuzi,ben ve Kemo.Tezsei ve kuzenleri de oradaydı;Kemo yine yaptığı bomba esprilerle milleti kırıp geçirmişti :D )
6) Diloşumun kahvelerini ben yaptım;ama ellerim titredi heyecandan ay ne garip bir durum sanki beni isemeye gelmişler gibi. Bu arada tabi son kahveyi tepsiye koyarken telaşeden cezvenin içini olduğu gibi boşalttım tepsiyi de biraz batırdım :D Ama Allah'tan çok değil...
7) Fehmi Eniştem isteme işini son anda babama paslamış sen iste diye Diloşumu o istedi. :) Dedesi de verdi sağolsun....
8) Fırsatı kaçırır mıyım hemen Diloşumun nişan elbisesini gittim gördüm odada.Zaten ben görmeden ilk kez giyse bi tarafıma bişey olurdu kesin;en yakın arkadasımın nişan kıyafetini görmeden olur mu yaaa :D
9) Gecenin sonunda evimize dönerken Kuzi merdivenlerden hoplaya zıplaya iniyordu. Merdivenleri çıkarken ki kasılan gergin adamdan eser kalmamıştı.
10) Geceye damgasını eve dönerken babama verdiği cevapla ananecim vurdu..'' Aslında ben hız seviyorum ama yollar boş olduğu zaman !!! '' Bu sözün üzerine biz koptuk tabi...
11) Saat 01.30 sularında evimizde ve yatağımızdaydık ve dün geceyi bitirdik.Cuma günü yani 16.11.2007 tarihinde de nişanımızı yapacağız.

Aslında resimler çektim ama eve geç gelince bilgisayara atma fırsatım olmadı.Zaten bir sebepten ötürü telefonumun ayarları sapıtmış çektiğim resimleri de beğenmedim.O sebeple ben size Cuma günü nişandan sonra resimleri koyarım o zaman görürsünüz. Hem daha bi kokoş olcam o daha iyi beni bakımlı görürsünüz....:D

Herkese iyi haftalar dilerimmmmm.....

8 Kasım 2007 Perşembe

SIRRA KADEM BASMAK

Canım çok sıkkın bugünlerde ve bunun çeşitli sebepleri var. Kış geldi, hava erken kararıyor vs bunlar bazı sebepler...

Maddeler halinde ne alemdeyim acaba ben?


* Kafam çok dağınık

* Denetim yaklaşıyor ve ben sistemde ne kadar çok hata olduğunu gördükçe bu şirket için bunu kuran kişinin vurdumduymaz ve savsak oluşuna küfür ediyorum.

* Grip olmaya çalışan bir bünyem var ama gariptir ki bir türlü tam olarak hasta olmayı beceremiyorum. ASlında tam anlamıyla bir hasta olsam 2-3 gün yatsam dinlensem kendime gelicem ama.

* Hayatımla ilgili yeni kararlar almam lazım ama zamanı değil

* Ha gayret deyip cesaretimi toplamam lazım

* Kariyer planım nedir gerçekten çok merak ediyorum bu mudur benim istediğim

* Acaba ev sahibi kiramıza ne kadar zam yapacak;zaten kiramız çok tutup da uçarsa iyice bu durumda ocak sonunda taşınmak zorunda kalıcam,kış günü...

* İçimden bir ses yeni yılın bizim için çok güzel şeyler planladığını söylüyor nedense çok ümitliyim 2008 den

* Depresyonik durumlarımdan ötürü sanırım kilo alıyorum hatta diloş bile söyledi. Hatta dedi ki kendini tutmayıp yersen enine doğru gidip hafif kiloluktan çıkıp şişman olabilirsin. Halbuki ben bu aralar iştahsızım kalın kazaklar beni tombik gösteriyo.....
* Stylegym cd mi aldım çok da yapmak istiyorum ama sanki bir Ruh Emici tarafından bütün yaşam enerjim emiliyor.
* Sürekli olarak bir iç sıkıntım var
* Kendimi araya bir yere sıkışmış ve çıkamıyormuş gibi hissediyorum
* İnsanlara güvenim azaldı
* Kocacımla hayatımızda öyle bi değişiklik yapalım ki çok mutlu olalım
* Evimi temizlemek istemiyorum
* Yemek yapmak,yemek,sofra kaldırmak istemiyorum.
* Et kokusundan nefret ediyorum;elimde olsa sadece sebze yiycem; hoş onu da yemesem olur ağzımın tadı yok.
* Her Allahın günü öksürük şurubumu evde unutuyorum
*Bir öyle Bir böyle davranan insanlar var etrafımda bu aralar;canımı sıkıyorlar.Sabit karakterli olun karşımda zırt pırt oynaklık yapmayın demek istiyorum..
* Blogları yine takip ediyorum ama parmaklarım bile uyuşmuş kimseye yorum bırakacak takati bulamıyorum.SAnırım öncelikle kendimi düzene sokmam gerekecek bunun için...
* Facebook sayesinde geçtiğimiz cumartesi 7 senenin üstüne lise tayfamızla buluştuk. Hala aynı muhabbet devam ediyor aramızda;gülmekten bir hal olduk.Çok mutlu oldum onları görünce;hayatımda güzel bir gün oldu bu sayede.Özlemişim kerataları...
*Saçlarımı boyattım dipleri çıkmıştı deli gibi;yine sarı şeker oldum...Aslıdna gönlümde kırmızı kızıl bişeyler vardı ama dönüşü zor olur diye yemedi şahsen...slında beyaz tenliyim neden olmasın
* En nihayetinde SIR rı okumaya başladım adam gibi çok hoşuma gitti bir an önce bitirip hayatımda uyarlamak istiyorum...Hatta SIRRA KADEM BASMAK burdan çıktı...
* Anlamsız cümleler kuruyorum farkındayım ama hala bunu okumaya devam ediyorsan ve anlayabiliyorsan beni; benim için bir küçücük gülümse olur mu ?
* Mucizelere ihtiyacım var....
* Bu aralar sık sık atölyeye iniyorum ve çok keyifli geçiyor.
* Dün bizim gavurlar yine geldi öğlen onları yemeğe götürdük balıkçıya bi kadın vardı karşı masalarsa kıl oldum mıy mıy mıy bişey sevmiyorum öyle insanları...Hatta garsona artist artist masa örtüsünü falan değiştirtti bi de nutuk attı galiba ondan hoşlaşmadım kendisinden...
* Şimdi evime gidip vurup kafayı yatmayı planlıyorum..
* Çok sevdiğim kestaneden bile tad almaz mı olacaktım;ben böyle mi olacaktım?
* Kobacanım olmasa ne yapardım diye düşünüyorum. Onu çok seviyorum...
* Bugünlerde çok üşüyorum ve ev sahibine kombi masrafını karşılamayı kabul etmediği için çok kızıyorum.Uyuz kadın....
* Aklıma bu kadar geliyor daha fazla yazacak şey bulamıyorum ve sanıyorum ki yazımın bitiminde yazdıklarımı ouyunca aklımadan geçenleri olduğu gibi buraya aktarmamın şaşırtıcı sonuçlarını göreceğim.
* Bir süre daha yazamazsam bana kızmayın;öncelikle iyileşip,toparlanıp moralimi düzeltip neşemi geri kazanmalıyım. Hayatla sorunum var ondan bir kurtulmam gerek..Bu yorgunluktan,bıkkınlıktan sıyrılıp üzerimdeki ağırlığı silkelemek zorundayım....
Hepinizi çok seviyorum arkadaslarım iyi ki varsınız yoksa bu içimdeki ağlama duvarından dökülen damlaları kimle paylaşırdım ben...Birilerinin beni okuyup anladığını düşünmek beni rahatlatıyor ve kendimi bir nebze olsun iyi hissediyorum böyle günlerde....
Ben arızalı parçalarımı tamir ettirip döneceğim..Görüşürüz....

30 Ekim 2007 Salı

İçimden Geçenleri Bu Başlıkta Yazarsam Ayıp Olacak...


Merhaba Sevgili arkadaslarım,


Epeyce bir zamandır girip de bloguma birşeyler yazamıyorum.Halbuki aklımda yazacak bir sürü şey var ama nedense bir türlü vakit bulamıyorum.Neden mi diyorsunuz? Hemen Açıklayayım.Bunun başlıca 2 sebebi var;


1) Bayram dönüşünden beri deli gibi işlerin birikmesi ve bitiricem diye canımın çıkması

2) Yaklaşmakta olan I.S.O (Ayzo) KYS Denetimi !!!!


Hadi ilkli pek problem değil ama bu AYZO'yu bulandan da her sene zebellah gibi başıma dikilen Denetlemelerden deeeee nefret ediyorummmm...!!!!!!! Niye mi??? Çünkü bana kalırsa dünyanın en gereksiz kağıt israfıdır ve sadece para tuzağıdır.Hatta bu olayı icat eden adamların bence canı sıkılmıştır ve paraya ihtiyacı olmuştur ve bu uyanıklar bunun sonucunda böyle bi dünya dolusu gereksiz teferruatı şirketlerin bünyesine sokarak durduk yere bir sürü kağıt israfı ve zaman kaybı yaratmıştır. VE bunun sonucunda da güya bu şirketin yaptığı her iş standartlara uygun oalrak yapılmaktadır. Pardon ama ben merak ediyorum;gerçekten mümkün mü mesela senede bir kez denetlemeye gelerek ve oldukça güzel bir denetleme parası alarak bu olayı düzgünce götürdüklerine inanıyorlar mı??? En sinir olduğum ise gelip bizi denetleyen ama aaaa onun böyle olması gerekir diyen çok bilmişler...Ancak kokoş kokoş giyinip kokuları sürünüp gelmeyi ve cık cık cık bunun böyle olması gerekir demeyi biliyorlar... Evet onun öyle olması gerektiğini biz de bliyoruz ama gel gör ki onu uygulayacak adam lazım....



Ooooofffff.... Nasıl bir giriştir bu Yarabbim!!! Evet Tahmin ettiğiniz gibi salak bir d.e.n.e.t.l.e.m.e yaklaşıyor.Beni okuyanlar arasında bu işi yapan arkadaslar varsa lütfen üzerlerine alınmasın,bu tamamen bu siteme olan bi isyandır.Sizinle yakından uzaktan alakası dahi yoktur....Bir de kaderime isyanım var tabi..Bir gün yeni bir şirkette çalışmaya başlarsam kesinlikle bu işe atlamıycam...Yani şu cümle çıkmayacak ağzımdan''Ben daha önceki şirketimde de KYS Sorumlusu ve Yönetim Temsilcisi idim.Bu işi de seve seve yaparım :s'' Deli misin? ASlaaaaaa....

Bir kere eğer bu konuda sorumluluk aldıysan tamamen yalnızsın demektir.Çünkü bizim ülkemizde bu sistemi sadece tek kişinin yürütmesi gerektiğine inanan insanlar yaşar.Halbuki alakası yoktur;bu bir takım işidir ve de herkes üstüne düşeni yaptığı taktirde hiç kimse yorulmaz ve işler tıkır tıkır ilerler.(Ama bu kağıt israfı gerçeğini değiştirmez). Ama gel gör ki hiç kimse üstüne düşeni yapmaz;yapılması gerekenler hep bir şekilde ertelenir ve sonunda denetim zamanı gelip çatar.Zavallı sorumlu bir de bakar ki hiç kimse birşey yapmamıştır ve bütün işler YİNE onun başına kalmıştır. Üstelik bu zavallı SOrumlu'nun tek sorumluluğu genelde sadece bu da değildir aslen mesleği çok çoookkk farklı bir dal olmakla birlikte kara kara bu saçma sapan işe nasıl bulaştığını düşünmektedir....


Şimdi sorarım size; L şeklindeki masamın sağ tarafı tamamen gereksiz dokümanlar ile dolu iken ve de daha yetiştirmem gereken bilmem kaç tane teklif önüme yığılmaya çalışırken aşağıdaki çıklardan hangisini hayata geçireyim?


a) amaaannnn battı balık yan gider;hiçbirini yapmamak.

b) aaaa yeter ama artık canım bi insanın üstüne de bu kadar yüklenilmez ki diye güçlü bi isyan çığlığı atmak.

c) üstün yeteneklerimi kullanıp bütün işlerin hakkından gelmek.(bu seçenekten hiç hoşlanmadım)

d) İstifayı basıp derin bir ohhhy çekmek.....


Hadi bana yardım edin noluuurrrr.... Ne yapmalıyım yoksa deliricemmmmmmm :( :( :(

22 Ekim 2007 Pazartesi


UNUTMADIK,UNUTMAYACAĞIZ...
ACIMIZ ÇOK BÜYÜK MİLLETİMİZİN BAŞI SAĞOLSUN...
Aslında söylenecek öyle çok şey var ki..Ama hiçbiri içimizdekileri anlatmaya yetmez..Bu ülkenin evlatlarına uzanan eller kırılsın;analar ağlamasın artık....Bitsin bu anlamsız savaş.....

19 Ekim 2007 Cuma

Bunu Bulan Adamı Alnından Öpmek Lazım :D

Ya arkadas olmaz böyle bişey...Ben son 4 gündür ciddi şekilde Facebook olayına sarmış durumdayım ve öyle kişileri buldum eski arkadaslarımın ne kadar değiştiğini gördüm ki anlatamam... Çok da mutlu oldum ayrıca. İlkokuldaki sınıfımdan tut, lisedeki arkadaslarıma kadar bir sürü insan... Yani 13-14 senedir görmediğim arkadaslarımı bile buldum :) Hatta buluşmalar, görüşme günleri düzenleme planları çok da güzel oluyor... Bu arada da sandığımdan çok daha fazla kişiyi tanıdığımı farkettim tabi :)

Mesela şimdi 3 Kasım için ÜFL 3-E Toplanıyor diye bir buluşma düzenledik.Sınıfımızdaki arkadaşların katılımıyla bir buluşma ayarlıyoruz :) Nerden baksak 7 sene olmuş görüşmeyeli :) Bunun haricinde ilkokuldaki en yakın arkadaşımı buldum ve yaşadığımız yerler arasında sadece 10 dakikalık bir yürüme mesafesi olduğunu görünce de ciddi şekilde şok oldum ve çok çok sevindim :) Şimdi Cumartesi sabahı arkadasım bana sabah kahvaltısına gelecek :) O kadar merak ediyorum ki acaba yıllar onu nasıl değiştirdi.Çünkü en son 11 yaşımda görmüştüm onu ve 14 sene gibi bir zaman geçmiş üzerinden...
Yeni resimlere bakınca gözlemlediğim; erkeklerin çok değişmediği ama kızların bazılarının tanıyamayacağım hale geldiği :) Ama bişey var ki hiç değişmiyor;bakışlar... 8 yaşında ne ise 25 yaşında da aynı oluyor bakışlar :) Herşey değişse bile gözlerden tanıyor insan :)

Bu arada bilgisayarım bozuldu :( Şimdi başka arkadasımın bilgisayarından yazıyorum.Benimki tamire gitti.Daha 3 aylık bilgisayar nasıl bozuldu anlamıyorum ben ama gıcık oldum :) Masa masa geziyorum halim çok komik :)

Son olarak da bugün Cumaaaa... Yarın sabah kahvaltıya ve akşam da çaya mifasirlerim geliyo.Yani güzel ve değişik bişeyler yapmalıyım düşnmeye başlasam iyi olacak :) Herkese iyi haftasonları dilerim...Görüşürüzzzzz....

16 Ekim 2007 Salı

Reklam Tadında Bir Ohhh Beee....

Allahım sen günah yazma Yarabbim ama Ramazan boyunca bütün gün sersem sepelek dolaşmamın tek sebebi anlaşıldı. Bünye sabah çayı ve saat 10.00 gibi içiln kahveden yoksun kalınca benim elim kolum bağlanıyormuş ben ona emin oldum artık :) Şimdi iki gündür gecee geç de yatsam sabah çayımı içiyorum ya mutluyum huzurluyum süperim valla :)

Gelelim görüşmeyeli neler yaptığımıza...Valla bayram telaşesi malum..Bu bayram İstanbul'da idik. Adana'ya gidemedik. Aile büyüklerini gezdik,el öptük Kemocanım bol bol tatlı yedi hatta az kalsın şeker komasına falan gircek diye korktum. İşin komik yanı o kadar yiyip yiyip buna rağmen çok aşırı kilo almayışı kendisinin..Ama gıdığı çıkmış hihihih ( Bak ben bunu söylemiycektim kızacak şimdi bana kocamcım, ama napim tombalak koca göbekli bi adam olmasını engellemem lazım) İlk günü böyle geçti gitti...
İkinci gün sabahı korkunç bir gökgürültüsü sesiyle uyandım...( BEn biraz tırsarım da gök gürültüsünden; tamam biraz değil bir hayli.. ) Ama baktım şakır şakır yağmur yağıyor ohh dedim...Yağsın yağsın...Sonra sabah kahvaltısının ardından (ki bizim annemlerden çıkmamız 2 yi geçti sanıyorum ) dedeme gittik...Sonra evimize döndük;evde film keyfi yaptık. Testere diye bir film vardı ya hani;ben onu böyle ruhlu kanlı bir film sanıyordum ama aslında direk psikolojik bir filmmiş.Hele filmin sonunun bağlanışı çok güzeldi şahsen biz çok etkilendik...Hatta uyumaya yatıp bir süre daha bayağı bir yorum yaptık film konusu üzerinde....(Tamam kabul film yine biraz şiddet içerikli bir filmdi yan, kanlar manlar vardı ama konu güzeldi yani benden tam puan aldı şahsen )
Bayramın son günü akşamı kardeşim İzmir'e döneceği için annemlerde toplandık.Babam balık almış onları yapacaktık...Bize hamis buğulama ve mezgit tava yaptı...Ben de bol salata yaptım süper oldu..Ben normalde pek hazetmem hamsiyi buğulama şeklinde yemekten ama bu sefer yedim güzel olmuştu. :) Sonra kuzenim aradı babamlara ziyarete geleceklermiş bayram için Mert bebeği de getirdiler...BEn kuzen halası oluyorum kendisinin :) Bizim ailede bu sene çok bebek oldu maşallah bol bol mıncıklıyoruz kendilerini...
Pazar akşamının ardından yattık uyuduk kalktık işimize geldik. Başladık yine çalışmaya.Yani kürkçü dükkanına dönüş yaşadık.Ama olsun 2-3 gün iyice dinlendik..Sonra dün Kemocan aradı;
iş yerinden arkadaşı bizi monopoly oynamaya davet etmiş. Gittik pizza ve patates kızartması yapıp yemeğimizi yedikten sonra monopoli oynadık ve saat 12.00 gibi ordan kalktık. Çok uykum olmasına rağmen saat 01.00 buldu uyumamız ama bu sabah yine de dinç uyandım.Nedeeeennnn çünkü sabah gelince sıcacık çay içme şansım vaarrr :)

He bu arada son gelişmelerden haberdar edeyim sizi bari...Şimdi bizim şirkette bugün yeni bir teyze çalışmaya başladı. Hamiyet Hanım.(Daha doğrusu bayağı bayağı Hamiyet Teyze kendisi) Bundan sonra şirketin çay,kahve servisi ve temizlik işlerinden kendisi sorumlu olacak..ohh be en azından ofis boyluk yapmaktan kurtuldum (Seçil bu aralar izinde olduğundan dolayı onun yerine telefonlara ben bakıyorum..Yani şu aralar kendimi bir nevi Mühendis-Ofisboy-Sekreter karışımı bişey gibi hissediyorum ama neyse ki yarın dönüyor. :) SAnırım bu Hamiyet teyze işine de en çok o sevinecek daha haberi yok çünkü )

Bunun haricinde ciddi şekilde FACEBOOK olayına sarmış durumdayım. Kimleri buldum kimleriiii....Tabi soyadımın değiştiğini görenler önce bir dumur oluyorlar ondan sonra kendilerine geliyorlar...
işe böyle...Son hal ve vaziyetlerim bu durumdadır sevgili kardeşlerim....Bir daha ki yazımda görüşmek üzere esen kalın.... :)

11 Ekim 2007 Perşembe

Bu da Benim Bayram Şekerim... :)

HERKESE SAĞLIKLI,MUTLU,HUZURLU,NEŞE DOLU SEVDİKLERİ VE SEVENLERİYLE İYİ BAYRAMLAR DİLİYORUM.....
HERŞEY GÖNLÜNÜZCE OLSUN.....


TUBİKKO'DAN KUCAK DOLUSU SEVGİLER...

BAYRAM DÖNÜŞÜ GÖRÜŞÜRÜZZZ...

10 Ekim 2007 Çarşamba

Bana Mutluluğun Resmini Çizebilir misin?

Amaniiinn Börülcem sobelemiş beni...Çok üşeniyorum ama yazmadan da olmaz ki şimdi...
Bu sefer sobe konusu iki şıklı.


1 ) Senin için mutluluğun resmi nedir?
2 ) Yakınınızdaki bir kitabın 187. sayfasında ne yazıyor?

Cevap anahtarı için aşağıya bakınız.....

1. Sorunun Yanıtı : Aşağıdaki resimde bilgilerinize sunulmuştur....Ki siz bunu zaten biliyosunuz değil mi canlar? O benim dünyam :) neşem,mutluluğum,evimin erkeği,yuvamın direği,en yakın dostum,dert ortağım,sırdaşım ve de suç ortağım :) Bu pozu da kim çeker 4 ümüz film izlerken biz uyuyup kalmışız ya Diloşum çeker ya da Kuzum Kuzim :D Ay bu geçen sene benim doğumgünümün ertesi günü çekildi...Ben o günün gecesi alercik durumlarımdan ötürü hastanelik olup acile gitmek zorunda kalmıştım :( Ay ne fenaydı bi daha olmaz inşallah....


2.Sorunun Yanıtı...


Bakın görün ki şu anda başka bir kitap okuyor olsam da en yakınımda işyerimdeki kitap yine Mustafa Necati Sepetçioğlu... Ama gerçekten çok seviyorum yazım tarzını...Eğer tarihle ilgili kitapları (özellikle de Türk Tarihi ) okumayı seviyorsanız şiddetle tavsiye ederim.. Lafı fazla uzatmadan 187. sayfayı aktarıyorum. Bugünlerde yaşananların anlam ve önemini anlatmak açısından da denk geldiğini düşünüyorum :)

'' Ucu kızıl tuğlu Gökbayrak elden ele ve Bozkurtun türküleri dilden dile ulaştı. Yiğit ellerde Gökbayrak, tatlı dillerde Bozkurt, gözlere ve gönüllere dola döküle yedi iklim ve dört köşeye yayıldı. Işığından yeryüzü; haykırışıyla ululuğuyla dolu koca bir kainat ve gökyüzü aydınlandı, nurlandı ve umutlandı. Sonunda bir gün geldi,şafakların en güzeli bir şafakta; tan yerinin en hoş kızıllığında, ala çalan bir kızıllıkta Gökbayrak, bunca zaman uğruna dökülen kanların rengiyle kızardı; Bozkurt, son defa, bütün bir milleti ve milletin geçmiş ve gelecekteki günlerini bir arada uyarmak için, Gökbayrak ala çalan kırmızılıkla kızarırken,son defa, haykırdı.


Bu Bozkurdun son görünüşüydü; son haykırışıydı. Bir daha görünmedi.Adı dillerde, kendi gönüllerde kaldı.


Ve Ay Yıldızlı al bayrak, genç... bir daha yorulmayacak ellerde!...''


M.Necati Sepetçioğlu Yaratılış ve Türeyiş


Ben de Bora'nın annesi Didocum u ebeliyorum.... Hadi bakalım sıra sende...:)


Yarın muhtemelen yazamam. O yüzden şimdiden hepinizin Bayramını Kutluyorum canlarımmm...Herkese sağlıklı,huzurlu,sevdikleriyle mutlu bir bayram diliyorum... büyüklerimin ellerinden küüçüklerimin gözlerinden yaşıtlarımın da yanaklarından öpmeyi ihmal etmiyorum tabi :P

Herkese çocukluğumuzdaki gibi neşeli bayramlarrrrrrr.....


8 Ekim 2007 Pazartesi

Bu Yazımın Başlığı Küçük Bir Mola Olsun mu?


Zaman zaman gezindiğim bloglarda blog yazarlarının içlerinden hiç yazmak gelmediğini görüp hayret ederdim.Nasıl olabilir böyle birşey diye.Benim başıma da gelince anladım ne melem bişey olduğunu..Gerçekten kötü bir tecrübe...Aslında halen daha zorla yazıyorum ama mecbur hissettim kendimi artık.Arkadaslarımın bloglarını her gün mutlaka okuyorum ama bazen onlara bile yorum bırakmıyorum.Çünkü ne yazacağımı bilemiyorum;cümleleri toplayamıyorum vs...
Tabi biraz da rahatsızım bugünlerde sanırım onun da etkisi var. Perşembe ve Cuma gecesi böbreklerimdeki ağrıdan uyuyamadıktan sonra Cumartesi günü doktora gitmeye karar verdim.Çünkü artık hakikaten duramıyordum.Neyse gittim tahliller falan yapıldı.Neyse ki böbreklerimle ilgili bir problem yokmuş...Ama kadınların klasik bir ortak noktası;ayaklarımızı üşütünce ne olur? İ.Y.E (İ.Yolları Enfeksiyonu) yani bunu daha kibarca yazmak isterdim ama bulamadım bi türlü kusura bakmayın. :) Doktor ilaç yazdı;3 tane birisi antibiyotik sahurda iftarda ilaç alıyorum.Bi de akşam yatmadan. Bu arada belim üstüne vuran ağrıyı sıcak tutsun diye Kemocanım bana korsesini verdi o sıcacık tutuyo.Ama benim hala ağrım var :( Umarım bu ilaçlar bir an önce etksini gösterir de ben de bayrama böyle yamuk yumuk girmem;hiç tadım kalmadı çünkü....
Bu arada bişey farkettim.Bu sene ben çok sık hasta oldum.2007 bana bu açıdan pek şans getirmedi nedense. Abuk subuk haller çıkıyo bende halbuki ben normalde öyle zırt pırt hastalanan bi tip değilimdir.Bir kronik hastalığım migrenim vardır o ara sıra dertli eder ama geçer sonra...
Neyse bu kadar hastalık muhabbeti yeter...Yazmadığım günlerde ne yaptığıma bakacak olursak valla Ramazan işte iftarlara gittik geldik,evimizde oturduk yattık kalktık uyuduk.Ailecek mayışık durumdayız yani :) Kocacımla ben bayramdan sonra toparlanmayı düşünüyoruz :) Bu tatil fırsatını iyi değerlendirmek lazım geliyor :) Evimizde tembellik yapıcaz;zaten onun da pek keyfi olmaz heralde çünkü bu bayram Adana'ya gidemiyoruz diye çok üzüldü :( Annesini babasını göremeyecek diye çok mahzun canımın içi. ;( Onu öyle görünce ben de çok üzülüyorum ama elimden de bişey gelmiyo ki...Ama üzülmesin benim aşkım;kurban bayramında orada olucaz o da mutlu bir bayram geçirecek inşallah :) Hem belki o bayramı beklemeden kayınvalidecim de gelir de hasret giderirler arada :)
Bir de oturma odamın şeklini değiştirdim.Biraz garip oldu ama henüz gözümüz alımadı ondan olsa gerek.Olmadı yine eski haline döndürürüz artık napalım :)
Hepimizin Kadir Gecesi Mübarek olsun.Allah ettiğimiz bütün duaları kabul etsin inşallah :)
Eğer bayramdan önce yazma fırsatım olmazsa diye de ( çünkü gerçekten ağrım çok pek elim gitmiyor,işyerinde işimi bile zor yapıyorum ) hepinize sevdiklerinizle ailenizle mutlu,huzurlu,neşe dolu bir bayram geçirmenizi dilerim :) İyileşince görüşmek üzere...Herkese kucak dolusu sevgiler.....

2 Ekim 2007 Salı

SIKINTILI TAZE....

İşyerinde bir rehavet hakim...Karşı çaprazımda oturan arkadasım Funda Ramazan rehavetiyle işlere daha çok gömülmüş,karşı masamda oturan Fugu sürekli proje çizip koşturuyor, kahvedaşım Seçilim kah koşturuyo kah masasında oturup msn de yazışıyo.İçerki odadan ise Didocumun mouse un tık tık sesleri geliyo.Sanırım o da bloglar arası seyahatte... Herkes sessiz...Arada bir hareketleniyoruz ama mesela dün bilgisayara bakarken gözlerim kapandı :D Sonra da içim geçivermiş ayakta... Patroncum odaya geldiğinde bişey soruyodu ve ben de çipil çipil gözlerimi açıp kapayarak baktım kendisine....Neyse efenim demem o ki biz çok sessiziz bu aralar...Zaten siz de farketmişsinizdir Ramazan girdiğinden beri çenemin düşüklüğü azaldı fazla yazamıyorum da... Seçil'in deyimiyle sessizlik orucu da tutuyorum ben galiba... :) Lafı fazla uzatmayalım neler ettik haftasonu dökelim ortaya;ben biliyorum sabırsızlıkla beklersiniz siz şimdi :P Geçtiğimiz bir hafta boyunca zaten misafirim vardı bilindiği üzere...Efenim cumartesi de onları ağırladım ettim derken Pazar sabahı sahurdan sonra 06.30 civarı Adana'ya doğru yola çıktılar...Sonra biz Kobacanla bir uyumuşuz bir uyumuşuz 12.00 de kalktık öğlen.Ben hemen kalktım tabi çünkü ortanca Teyzoş dönmüştü Çanakkele'den ve ben onları iftara alacaktım. Yemek yapmam lazımdı sonuçta...Neyse zaten bir kalktım iftara kadar oturmadım.Bir ara annem de geldi sağolsun bana yardıma...Hallediverdik herşeyi çabucak...Menüde şunlar vardı; Kesme Çorbası (Hamurunu bile kendi ellerimle yaptım ve millet bayıldı zaten anında bitiverdi o gün hiç kalmadı ) ,Güveçte etli pilav (annecim sağolsun :) ), salatalıklı patates salatası, sosisli börekciklerim,karışık mevsim salata,yoğurtlu ıspanak ve de uyduruk tubik tatlısı :D Evet uyduruk çünkü gerçekten o gün tamamen uyduruk bir şekilde yaptım tatlıyı süper lezzetli bir tadı vardı..Böyle ağızda dağılan bir muzlu pasta gibi düşünün o derece yani...
Ee hani resimler diyosunu di mi? Haklısınız tabi;Tubikko mutfağa girer de marifetlerinin fotoğrafını çekmez mi? Çeker çekeeeer ama öte yandan da bilirsiniz ki Tubik biraz tembeldir;fotoğrafları bilgisayara atmamıştır o yüzden buraya koyamaz resimleri..Ama akşam aklıma gelirse koyucam....Söz bak valla...

Bugün ise canım abuk subuk şeyler çekerken ananemi aradım.( BEn böyle yemek olmadı mı ya da çok üşendiğimde ananeme yamanmayı pek severim de :P SAğolsun o zaten hiç geri çevirmez aç bırakmaz bizi oyy tontoşum) Meğersem akşama iftara davetliymişiz ananeme... Kardeşlerini iftara alıyomuş;teyzemler falan da orda olcakmış;sizi de bekliyoruz dedi...Zaten bir menü saydı off dedim zaten benim Kemocan ananemin yemeklerine hayır diyemez... Yarın akşam da arkadasıma davetliyiz iftara... Bu sene Ramazan Ramazan gibi geçiyo ohh yahu :)
Neyse işleri bitireyim de geçe kalmayayım..Hadi kolay gelsiiinnnn....

27 Eylül 2007 Perşembe

Tubik Uyku Gezegeninden Bildiriyor...


Günaydın kardeşlerim,ablalarım,abilerim,bacılarım,teyzeler ve amcalar!!! Şu elimde görmüş olduğunuz 6 adet pil 1ytl yalnızca bununla da kalmıyor bir de şu elimde görmüş olduğunuz pilot kalemi veriyoruz o da yetmiyor şu silgiyi de size hediye ediyoruz diye başlamayacağım tabi ki. Tamam trenle eve dönerken her dakika bir amca çıkıp bu cümleleri kuruyo ve ben bu konuda ciddi bir staj yapabilirim.Hatta işsiz falan kalırsam dilenci kadınlardan da bir sürü şey öğrendim...Sesimi bööyle acıklı acıklı yapıp Allah rızası için çocuğuma bir ekmek parası diye gezinirim.Ama sanırım bunun için öncelikle bir çocuk edinmem lazım...Acaba arkadaşlardan rica etsem çocuklarını ödünç veren olur mu?Çocuklarınızın haftalığını da vericem merak etmeyin.. Allah Allah yaa ne diyorum ben bir anda konudan feci şekilde sapıverdim...Ne diyorduk efendim? Heh hatırladım.Bir alt paragrafa buyrunuz esas konumuza geçiyoruz....
Anacım gözümden şıpır şıpır uyku damlıyor.Hatta kafamı masaya yapıştırmamak ve deriiinnn uykulara dalmamak için kendimi çok zor tutuyorum desem yeridir...Patrona yakalanma riski olmasa bir dakika dahi durmam duramam bünye izin vermez zaten kendimi frenlemeye..Velhasıl kelam işte bazı şeyleri ne kadar istesek de yapamıyoruz.Bunun için saat 12 yi beklemem gerekiyor.12.00-12.30 arası masamda siesta yapıyor olacağım çok süper olacak...Bir de üşüyorum ki sorma gitsin...Gelirken üstüme giydiğim hırka yetmedi bir de burdaki kalın yeleği geçirdim üstüme.Tamam mor rengin üstüne kahverengi biraz kıro bir görüntü yaratıyo ama hiç umrumda değil valla..Zaten millet gözlerimdeki uykusuzluğu görünce renk uyumsuzluğuna pek dikkat edemiyor dikkatleri dağılıyor gibi de geldi bana....
Heder oldum,sefil oldum ve artık deliksiz uyumak istiyorum...Gece sahur hazırlamak için kalkarken saatteki rakamı pano ölçüsü sandım zaten rüyamda da pano dizaynı yapıyodum :S Ne kadar çalışkan bir eleman olduğumu görüyorsunuz değil mi? Yani kim gece uykusunda bile çalışacak kadar fedakardır ki di mi ama.....
Yok yok bu böyle olmayacak.Gece arada uyanınca mahvoluyorum ben yaw...Düşünsenize uyumayı bu kadar çok seven bir insan için nasıldır bu durum...Zaten Kobacan sahurda güldürdü beni; tostunu yerken kafası tabağa doğru gidiyordu :D Ciddi ciddi uyku moduna geçti ve kafa düşmeye başladı...Allah'tan yarı yolda yakaladım da zavallı kocacığım masa tarafından darbe almaktan kurtuldu :D
İşte ben böyle bir hal içindeyim bu aralar. Hee bir de arada aksırıp tıksırıyorum... Hapşuruyorum..Sanırım Pazar günkü sultanahmet macerası ile vapurda üşüyerek çay içicem diye tutturuşumun bana vergileri ile geri dönüşüdür bu...Hey hattt Üstüne bir de üşütsem tam olcam yani...Aslında geçenlerde Seçil'e teklif etmedim değil;hafiften üşütmüş gel dedim yüzüme bir hapşuruver Allah rızası için, ben de rapor alıp 3-5 gün yatıverem evde diye ama yemedi...Halbuki ne güzel olacaktı;Oturma odasında battaniyelerimi alıp TV nin karşına yatacaktım;sıcka sıcak ıhlamur,çorba,sahlep,sıcak çikolata içip kocama naz yapacaktım. O da hastayım diye bana kıyamamyım her istediğimi yapardı ya da beki de yapmazdı ama yapardı yaa yazık değil mi bana? (Yapardın di mi? )
Ne olacak bu halim acaba bilmiyorum ki...Bak şimdi yine esnemeye başladım görüyor musun? Bir de gelmişler yan masada yok sabit kontak yok 4x2 yok bilmem ne bişeyler sayıklayıp duruyolar...Bir de bana soruyorlar Tubik Masif kontakla sabit kontağın ne farkı var diye...Ben ne bileyim kardeşim yahu, ben bu şirketin bilir kişisi miyim ki? Zaten uykumdan zorla uyanıp gelmişim...Bir de ağlamaklı olmuşum evden çıkmadan ben işe gitmek istemiyoruuuumm diye. Zaten tamamen karşıyım bu düzene.Sen 365 gün 6 saatlik zaman diliminde sadece 14 gün tatil yapabil..Kardeşim bu Kölelik yani başka da bişey değil....Çok doluyum bu konuda çookkk yani şimdi bir konuşmaya başlasam ohoooo bu yazı uzar gider...Ben en iyisi bu yazıyı burada keseyim ve özel sektör çalışan köle olarak işime gücüme geri döneyim.... Cuma yazısında görüşürük canlarrrrr....Tabi yazmaya mecalim olursa...Hoş hoş kalın,birbirinizi kızdırmayın,sevin tamam mı? çüüüüüüüüüüüzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz.................




25 Eylül 2007 Salı

6. Ay Dönümü,Vapur,Gülhane Parkı,Sultanahmet....

İşte geldim burdayım....Aslında dün yazacaktım ama resimsiz olmaz dedim bugüne bıraktım..Eee özlediniz mi bakim beni? :) Bunalımlı geçen geçtiğimiz haftanın ardından çok iyi hissediyorum kendimi..Çok mutluyum,huzurluyum...Umarım böyle devam eder bu ruh halim...Tek sorunum biraz uykusuz olmam ama olsun,en büyük sıkıntımız uykusuzluk olsun di mi ama :) Eveet işte geçen Pazar günümün özeti....
Pazar günü (23.09.2007 ) bizim evliliğimizin altıncı ay dönümüydü..Kobacan Cumadan bana seni gezmeye götüreyim Kadıköy'e demişti.Nostalji yapacaktık ama sabah kalkınca fikir değiştirip Sultanahmet'e gitmeye karar verdik. Hani hazır Ramazan ayı da mevcudiyetini korurken bakalım nasıl oluyormuş diye...Bindik trene indik Haydarpaşa'ya koştuk hemen motora atladık :)

Ben tabi biraz çılgın bi kişilik olduğumdan tutturdum yukarda oturucam diye bu resmi çektirirken yedim boğaz ayazını dondummm :)

Sonra Eminönün'ne yanaşırken bu gemiyi gördük...Kız sen ne süslü şeysin öyle bayıldım valla :)

Sonra Eminönü'den yürüdük yukarı doğru,saat daha erken olduğu için Gülhane PArkı'na girdik. Geçen sefer sonu nereye çıkıyor görememiştik bu sefer öbür ucuna kadar yürüdük.Sanırım Sarayburnu idi orası...


İşte bu yolu yürüdük :) Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkındaaaaaaaa.... :) Orda bi adama at kestanelerini topluyordu.Kocamanlar ama bir görseniz.Ben dedim ki soralım çünkü bildiğim kadarıyla yenmiyor. Meğersem onu kaynatıp içince şeker hastalarına iyi geliyormuş.Bir şey daha öğrendim bak görüyo musun...




Gülhane Parkı'nda minyatür bir Galata Kulesi vardı. Kemocanım beni Galata Kulesi yerine bununla kandırdı gel resmini çekeyim diye....Ben de onunkini çektim tabi :)



Sonra Yerebatan SArnıcı'na girdik...Rezil İstanbul'lu ben daha hayatımda ilk defa girdim...Çok büyüleyici bir havası vardı..Ama her dakika da gidilmez yeter bi kere;klostrofobik olurum sonra :P




Ordan çıktık Sultanahmet Meydanı'na gittik.CAminin ordaki sıra sıra banklarda oturup dinlendik.Yoldan geçen turistler hakkında yorum yaptıkk (Ay ne ayıp cık cık cık ) :)




Sonra iftar saatine doğru önce ne yiyeceğimize karar verdik ve yemeklerimizi alıp piknik moduna geçtik :) O kadar kalabalıktı ki anlatamam.....

Burda bizim Kobcan artık iftar olsun diye bekliyor...Zavallı kocacım çok acıktı,ama haklı çook yürüdük....


Şekilde görüldüğü gibi ben burda donuyorum :) Ama ciddi soğuk vardı hatta iftardan sonra yemek yediğim için ciddi ciddi titremeye başladım...Sonra Kemocanım bana sahlep ısmarladı.. Off çok güzeldiiii....Ondan sonra nargile içecekti ama çok kalabalık olduğu için gitmeye karar verdik.ÇAyımızı da vapurda içeriz dedik ....



Sonra Osmanlı macunlarımızı aldık..Kemo yiyemedi çok geldi ona ben de kendiminkini bitirdim onunkinden de azıcık yedim ama yemesem iyimiş.Fazlaca yoğun bişey midem bulandı Kobacan bana güldü :) SonraTramvaya bindik,Eminönü'nden vapura...Vapurda dışarda oturduk;dona dona çayımızı içtik....(Nihayet bu keyfi yaşadım ) Manzarayı seyrede seyrede Kadıköy'e geçtik.Sonra evimize ulaştık...
Eve geldiğimizde soğuktan kıpkırmızı olmuştum ve de başım felaket ağrıyordu.Eh tabi o kadar soğuğu yersen olacağı bu Tubik migrenin tutar.Ama olsun değerdi;çünkü çok güzel bir gün geçirdik ikimiz için de iyi oldu..Tabi bu yorucu günün sonunda kafamı sıkı sıkı sarıp saat 21.35 civarı kendimi yatağa attım ve huzurlu bir şekilde uykuya daldımmmmm..Artık kendimi iyi hissediyorum...
Herkese iyi bir hafta dilerim....







21 Eylül 2007 Cuma

Haftanın Sonu Yazısı....



Benim günüm canım günüm...Bu akşam eve gidicem,iftardan sonra elime çayımı alıp keyfimi çatıcam...Hatırla Sevgili'yi izleyeceğim...Geç yatıp geç kalkıcam kendime bir jest yapıcam...Sonra kalkınca kuaföre gidp saçlarımı kesitiricem çok kırıldılar..Sonra kocacım beni Pazar günü gesmeye götürücek;Kadıköy'e gidicez, birlikteliğimizin ilk zamanlarındaki gibi...Sahi biz ilk buluştuğumda da Ramazandı :) ... Sonra belki sinemaya gideriz.. Modada yürürüz,hava güzel olursa belki akşam da oralarda oluruz...Yani biraz nostalji yaparız.Elimi ilk tuttuğu sokaktan geçer;sahil boyuna uzanırız...
Bütün Hafta boyunca bunalım takıldığımın farkındayım;ama bu haftasonunu iyi bir şekilde geçirip kendime gelmiş olarak dönmeyi umuyorum...Pazartesi neşeli Tubikko olarak dönmek umuduyla şimdilik hoşçakalın...Hepinize iyi haftasonları dilerim canlarım....

20 Eylül 2007 Perşembe

SIKILMAK ÜSTÜNE....




O kadar bıkkın bir hal içindeyim ki,kendimden çok sıkıldım..O kadar ki Sıkılmak nedir diye google da arattırdım o derece yani. Ve İtü Sözlük'te şimdi yazacağım bir kaç tanımı gördüm ve bir anda hayatın anlamını bulmuş gibi oldum. Yani içinde bulunduğum durum daha iyi anlatılabilir miydi bilemiyorum ben...Buyrun tanımlamalar...



** 2 farklı çeşitte gerçekleşebilen eylemdir. birincisi kısa sürelidir. anlık sıkıntıdır. yapacak birşey bulamadığınız için sıkılırsınız, oturmaktan sıkılırsınız, internetten sıkılırsınız vs. bunu aşmak kolaydır. en kötü ihtimalde yatıp uyursunuz, ertesi güne geçmiş olacaktır. ikincisi ise, hayattan sıkılmaktır. bu çok daha genel bir durumdur ve bu sıkıntı ciddi bir sıkıntıdır. yaptığınız hiçbir şey size artık zevk vermiyordur. her gün, bir öncekinden farksızdır ve en kötüsü, ertesi günün de farksız olacağını düşünmektir. bu düşünce insanın tamamıyla kontrol edebileceği bir şey değildir. sıkılmamak istersiniz, 5-6 tane sinema bileti alırsınız, arkadaşlarınızla planlar yaparsınız, ancak nafile, yalnız kaldığınız anda sıkıntınız tekrar sizi yakalar. geçecek diye beklersiniz, geçmez. haftalar, aylar bu şekilde geçer, elinizden bir şey gelmez. kendinizi okula verirsiniz, işe verirsiniz, ailenize verirsiniz, sonra karşıdan bir bakarsınız ki sıkıntıyı hissetmemek için makineleşmişsiniz. bu sizi daha da sıkar, boğar. kendinizi bir çark gibi yaşarken gördüğünüz için hayat size daha b..ktan gelmeye başlar. hayatınızın sonuna kadar bu şekilde yaşayacağınızı düşünürsünüz. bunun farkına vardığınız zaman, önünüzdeki 30-40 yılın sıkıntısını bir anda hissedersiniz, ve bu çok b..ktan bir durumdur. böyle anlarda ne yapılması gerektiği bilinmez. bu düşüncenin değişip değişmeyeceği de muallaktadır. kendinizi bırakır, zamanın geçmesini, hayatın akışının değişmesini beklersiniz. sonra bir an hayatın güzelleştiğini sanıp yanılgıya düşersiniz. bir kaç aya kalmaz, gerçeklerin farkına varır, tekrar çökersiniz. tam olarak anladığınız tek bir şey vardır ki, o da hayatın daima bu şekilde bir döngüyle ilerleyip, bu şekilde sona ereceğidir.



** Bir sürü duygu karmaşası içinde çığlık atmak isteyip atamamak, kıyılarda yürümeye çalışırken düşmek istemek, kendini tüm kalabalığın içinde yanlız hissetmek ve bu koca dünyaya sığamadığı düşünmenin tek bir kelimeyle ifade edilmiş şekli.



** bazen hiçbir sebep yokken kişinin kendinden etrafındakı herkesten uzaklaşarak bir yeter moduna girmesi. napıcağını bilememe hadisesi. periyodik aralıklarla off dedirtir.böyle anlarda hayatın anlamını sorgulamak çok gereksiz. sıkılmış bünyede ani depresyona yol açabilir.. korkulasıdır .bu saatte de depresyon falan hiç çekilesi değil. off yine sıkıldım bak..



** Bazı şeylere bünyenin dur demek istemesi sonucu verdiği tepki. Dışavurum bi bakıma,yorulmak...Sürekli akla getirildiği,farkedildiği takdirde bunalıma sürükler.Uzak durulmalı,ruha ''ne kadar da eğleniyorum,hayat ne güzel,çiçekler böcekler ne güzel'' hissi yaratılmalıdır... Anlaşılsa dahi çaktırılmamalıdır yani!


Bu ruh hali Sonbahardan dolayı mı diye düşünüyorum ama ben Sonbaharı çok severim.Hatta şimdi vapurla gezmek zamanı,Kadıkö'de el ele dolaşıp aniden bir filme gitmeye karar vermek,dondurma diye tutturmak,üşüyünce kocaya sarılmak zamanı...Yorgun argın ama mutlu bir şekilde eve gelip,huzur içinde uyumak...Sevdiklerinle keyifli anlar geçirmek vakti kış gelip çatmadan.... Ama öyle ağır ki ruhum; sanki her yanından iplerle bağlanmış da derin kuyulara çekiliyormuşum gibi....Biliyorum bu hal de geçecek;güzel şeyler olunca ben bunu unutucam ama o kadar rutin ki herşey şu anda gerçekten boğuluyormuş gibi oluyorum..Ellerimde her zaman panoma yazarken olan heyecan bile eksik..Zorla gidiyor satırlar sanki...


Bu rutinde kendime bir hava boşluğu yaratmam lazım;nefes almak için...Ama nasıl???

19 Eylül 2007 Çarşamba

CANIM NE İSTİYOR....

Şu anda yukarıda resmini görmüş olduğunuz hamakta sallanıp,



bu resimde gördüğünüz sıcak böğürtlen soslu dondurmadan yiyip,Sepetçioğlu kitabı okumak ve de akşama evimde Avrupa Yakası'nın yeni sezonunu izlemek istiyor :)


Dondurma çok uzaklarda Polonya'da kaldığı için sanırım yiyemem, hamak da teyzemin Saroz'daki evinin bahçesinde olduğu için haliyle biraz uzakta kalıyor :P


Ben en iyisi mi akşama gidip Avrupa Yakası'nı seyredeyim.Ama önce iftar için yiyecek bişeyler düşünmem lazım... Offf offf başladım yine tembelliğe... Yani bu kadar yetenekli bir aşçı olup da ondan sonra böyle yemek yapmaya üşenmek ayıp değil mi yahu :P (Ananeme mi gitsek napsak ki :D )


Ay şirkette elektrikler gitti yine; saat 5,5 olsun çıkalım gidelim evimize.(Ramazanda 17.30 da çkıyoruz.)

Ben şimdi farkettim ki can sıkıntısından saçmalamaya başladım en iyisi bu post burda bitsin. Yoksa ciddiyetsiz yönümü sergilemem içten bile değil....





18 Eylül 2007 Salı

Afacanlar Ziyarette!!!


Benim bu afacanlar bastı beni yine bastıııı...Yine içimden hiç bişey yapmak gelmiyo.Bir sürü işim var elimi bile sürmek istemiyorum ama öte yandan da yapmak zorundayım. Bazen düşünüyorum bu istediğim hayat mı diye ( iş bağlamında). Aslında çok zor bir işim yok ama bazen o kadar sıkılıp daralıyorum ki anlatamam.SAnırım bunda Ramazan dolayısıyla içemediğim sabah çaylarımın ve de 10.30 civarı kahve molalarımın olmayışı da etkili olabilir. Hiç değilse arada kalkıp onlarla falan uğraşıyordum kafam dağılıyordu iyi oluyordu. Atölyeye insem desem o da bi süre sonra aynı rutine giriyor. SAnırım beni asıl sıkan sürekli olarak tekrarlanan şeyleri yapmak.Her sabah aynı saatte kalkmak,işe gelmek,çalış çalış çalış,saat 6 da çık.Trene bin,eve git,yemek hazırla,ye,sofrayı topla,TV izle,uykun gelsin uyu...Sonra ertesi sabah yine aynı şeyler tekrarlansın dursun...Reva mı bu bana yaaa.Sıkılıyorum...Allah'tan Kobacanım var benim hayatımda.Bir de o olmasa gerçekten delirirdim herhalde. Çünkü o beni her koşulda eğlendirmeyi başarıyor. En çok da uyumadan önce onunla sohbet etmeyi seviyorum :) O günün meditasyonu gibi oluyor. Streslerimden uzaklaşıp uyuyorum.

Ama yine de bazen hayatımızda değişik şeyler olsun istiyorum. Eskiden olduğu gibi aklımıza estiği anda çat kapı bi yerlere gitmeyi,gittiğimiz yerlerde dolaşmayı,zorunluluklarımız olmadan kafamıza göre takılmayı,bir yere gittiğimizde hadi geç oldu yarın iş var diye kalkmak zorunda kalmamayı... Belki denizin üstünde bir yatta yaşayıp sadece hayatın keyfini çıkarmayı diliyorum... :) :) :)

Kendimizi bu günlük hayatın akışına o kadar çok kaptırmışız ki,herşeyi unutuyoruz.Geriye dönüp anılarımıza bakıp tebessüm etmek kalıyor bize..Halbuki o kadar da uzakta değil bu anılar. Ama o kadar koyvermişiz ki herşeyi... Bazen büyümek bu mu diyorum.Ya da yaşlanmak... Belki bunu söylemek için çok erken ama hayatımızdan geçen her gün biraz daha yaşlanıyoruz biz.. Yapmak istediğim onlarca şey var;hayatımız için, yuvamız için, kariyerim için,kendim için,onun için... Ama nedense sanki bütün enerjim çekilip alınmış da benden bunların hiçbirini yapamayacakmışım gibi hissediyorum...

Öğrenmek istediğim bilgiler,okumak istediğim kitaplar,gidilecek güzel yerler,çıkılacak seyahatler, izlenecek filmler,dinlenecek şarkılar,yaşanacak romantik zamanlar,doğacak bebekler, dostlarla yaad edilecek günler,paylaşılacak mutluluklar....O kadar çok şey var ki hayatımızda yaşanacak...Ama hep ertelemekle geçiyor nedense... Şimdi zamanımız yok,paramız yok,yapacak edecek gidecek halimiz yokk.... Halbuki aslında hayatı hiç ertelememek lazım...Belki de kendimizi buna mecbur bırakmamak.Ama hep bişeyler için sabretmek zorundayız. Bişeylerin olmasını sağlamak için başka bişeylerin olmasını beklemek mecburiyetindeyiz....

Kendime kızıyorum bu aralar....Kuralcı oluşumdan,bunun kesinlikle böyle olması gerekir şeklinde gelişen tavırlarımdan, zaman zaman istediğim bişeyi yapmamak için kendimi kasıp mutsuz etmekten, bu kadar pozitif görünüp insanlara enerji verip kendim için aynı şeyi yapamayışımdan,gereksiz yere sinirlenmekten ve sonra kırdığım kalpleri tamir etmekte beceriksiz oluşumdan,kendim için yapmam gerekenleri ertelemekten sıkıldım artık...

Bugün silkelenme günü benim için. Bu üstümdeki olumsuzlukları atıp yapmam gerekenlere bir adım atacağım.Çünkü ben böyle yerimde sayıp durdukça hiçbişeyin değişeceği yok. Hadi bakalım Tubi kendine gel. Sen olumlu bir kızsın,kendine güveni olan, hayattaki idealleri konusunda hırslara sahip birisin... Senin isteyip de yapamayacağın hiçbişey yok... Herşey sende,senin kafanda bitiyor... Üstelik başarmak istediklerin konusunda seni her daim destekleyen böylesine güçlü bir insan varken yanında sen hala daha neyi bekliyorsun;neyi erteliyorsun ki... Hadi bakalım gün senin günündür kendine gel artık....


Not: Bu da böyle bir iç döküş oldu canlar,idare ediverin beni olmaz mı? Çünkü bazen çok daralıyorum gerçekten ve yazmazsam birileriyle paylaşmazsam daha kötü olacağını biliyorum... Böyle kendi kendime dökülürken de bir iç aydınlanma yaşayıp kendime geliveriyorum çoğu zaman,hadi Tubik diyorum iyi olmaya başladın yine...ama siz beni anlarsınız değil mi? Biliyorum anlarsınız....

14 Eylül 2007 Cuma

YİNE SOBELENDİİİM :)

Fikriminİncegülü nün bugün yazdığı postu okurken okurken yazının sonuna geldim o da ne!!! O da beni sobelemişşş... Konu yapmayı sevdiğimiz 3 şey...Gerçi bu konuda daha Önce Mutluluk Listem Başlığı altında bir brifing vermiştim ama bu en sevdiğimiz üç şey olduğu için tekrardan yazmam lazım...Hem İncegül Ablam Bu kadar Ebelemiş beni ayıp şimdi yazmamak :)

Başlıyorum....


1) Kış Ayazında Vapurda İstanbul'u izlemek : Of off bir de şöyle ellerimi ısıtacak sıcacık bir çay varsa yanında....Eski işyerimde karşıdaydı; normalde Mecidiyeköy'e çift katlı otobüsle giderdim ama bazen sırf keyif olsun diye sabahın o körü Kadıköy'e iner.Ordan Vapura binip Beşiktaş'a geçip ordan geçerdim...Yol uzardı ama olsun hiç önemli değil...Çünkü kendimle başbaşa kalıp o boğazın sert havasına karşı çay içmek benim için çok büyük bir keyif.. Ohh havalar da soğuyor; ben yine bu keyfi yapıcam...Bir de Vapuru takip eden martılara simit atmak var tabi onu dayapmam lazım :) Aslında denizle ilgili herşeye aşığım ben...

2) Pasta ve Tatlı Yapmak: Bir tatlı delisi olarak yemenin haricinde değişik pastalar yapmayı inanılmaz severim. Bu konuda da gerçekten iddialıyım..İyi olduğumu da düşünüyorum... Diloşum ameliyat olduğunda eve ziyarete giderken ona çilekli bir Cheesecake yapıp götürmüştüm.Hatta ona mms atmak için resmini de çekmiştim gitmeden evvel ama bulamadım şimdi bak görüyo musun hay Allah... Neyse başka zaman gösteririm size marifetlerimi....

3) Sinemaya gitmek: Ama bunun özel bir koşulu var. Sinemaya giderken yanımda bulunması gerekenler: Kobacanım, gözlüğüm (miyopum da uzağı göremiyorum ve gözlüğü sadece TV ve sinema izlerken kullanmayı tercih ediyorum), kocaman patlamış mısırım ve suyum... Bir kere birinci unsur olmadan (KOBACAN) sinemaya gitmem. Çünkü o hayatıma girdiğinden beri bütün filmlere beraber gittik.Hatta nişanlıyken o kadar çok sinemaya giderdik ki artık annem isyan etmeye başlamıştı bizim haftasonu sinema seanslarımızdan.BEn o geldiğinden beri hiç onsuz gitmedim. Ama o alçak sanırım gitmişti bir kere Ankara'da mı ne hatılamıyorum;ben çok bozulmuştum... Mısır olmadığında ise huzursuz olurum ciddi ciddi. Ay bak görüyo musunuz şimdi oruçlu oruçlu canım patlamış mısır istedi. Akşama iftardan sonra yapayım olmazsa.Hatırla Sevgili de başlıyor zaten keyif yaparım azıcık :)

İşte böyleeee....Şimdi Ben deeee NaGiS'i,Chido'yu ve deeeee ZilsizZarife yi ebelediiiiiimmmmm...

Hadi bakalım yazın yapmayı en çok sevdiğiniz üç şeyi....

Dip Not: Bugünkü Cuma yazısı bu olsun.Ramazan münasebetiylen birazcık durgun bir ruh hali içindeyim ve muhtemelen haftasonumu evde iftar yemekleri ve tatlı denemeleri yaparak geçiricem :) :) :) Hepinize iyi bir haftasonu diiliyorum...Pazartesi görüşürüz...