27 Eylül 2007 Perşembe

Tubik Uyku Gezegeninden Bildiriyor...


Günaydın kardeşlerim,ablalarım,abilerim,bacılarım,teyzeler ve amcalar!!! Şu elimde görmüş olduğunuz 6 adet pil 1ytl yalnızca bununla da kalmıyor bir de şu elimde görmüş olduğunuz pilot kalemi veriyoruz o da yetmiyor şu silgiyi de size hediye ediyoruz diye başlamayacağım tabi ki. Tamam trenle eve dönerken her dakika bir amca çıkıp bu cümleleri kuruyo ve ben bu konuda ciddi bir staj yapabilirim.Hatta işsiz falan kalırsam dilenci kadınlardan da bir sürü şey öğrendim...Sesimi bööyle acıklı acıklı yapıp Allah rızası için çocuğuma bir ekmek parası diye gezinirim.Ama sanırım bunun için öncelikle bir çocuk edinmem lazım...Acaba arkadaşlardan rica etsem çocuklarını ödünç veren olur mu?Çocuklarınızın haftalığını da vericem merak etmeyin.. Allah Allah yaa ne diyorum ben bir anda konudan feci şekilde sapıverdim...Ne diyorduk efendim? Heh hatırladım.Bir alt paragrafa buyrunuz esas konumuza geçiyoruz....
Anacım gözümden şıpır şıpır uyku damlıyor.Hatta kafamı masaya yapıştırmamak ve deriiinnn uykulara dalmamak için kendimi çok zor tutuyorum desem yeridir...Patrona yakalanma riski olmasa bir dakika dahi durmam duramam bünye izin vermez zaten kendimi frenlemeye..Velhasıl kelam işte bazı şeyleri ne kadar istesek de yapamıyoruz.Bunun için saat 12 yi beklemem gerekiyor.12.00-12.30 arası masamda siesta yapıyor olacağım çok süper olacak...Bir de üşüyorum ki sorma gitsin...Gelirken üstüme giydiğim hırka yetmedi bir de burdaki kalın yeleği geçirdim üstüme.Tamam mor rengin üstüne kahverengi biraz kıro bir görüntü yaratıyo ama hiç umrumda değil valla..Zaten millet gözlerimdeki uykusuzluğu görünce renk uyumsuzluğuna pek dikkat edemiyor dikkatleri dağılıyor gibi de geldi bana....
Heder oldum,sefil oldum ve artık deliksiz uyumak istiyorum...Gece sahur hazırlamak için kalkarken saatteki rakamı pano ölçüsü sandım zaten rüyamda da pano dizaynı yapıyodum :S Ne kadar çalışkan bir eleman olduğumu görüyorsunuz değil mi? Yani kim gece uykusunda bile çalışacak kadar fedakardır ki di mi ama.....
Yok yok bu böyle olmayacak.Gece arada uyanınca mahvoluyorum ben yaw...Düşünsenize uyumayı bu kadar çok seven bir insan için nasıldır bu durum...Zaten Kobacan sahurda güldürdü beni; tostunu yerken kafası tabağa doğru gidiyordu :D Ciddi ciddi uyku moduna geçti ve kafa düşmeye başladı...Allah'tan yarı yolda yakaladım da zavallı kocacığım masa tarafından darbe almaktan kurtuldu :D
İşte ben böyle bir hal içindeyim bu aralar. Hee bir de arada aksırıp tıksırıyorum... Hapşuruyorum..Sanırım Pazar günkü sultanahmet macerası ile vapurda üşüyerek çay içicem diye tutturuşumun bana vergileri ile geri dönüşüdür bu...Hey hattt Üstüne bir de üşütsem tam olcam yani...Aslında geçenlerde Seçil'e teklif etmedim değil;hafiften üşütmüş gel dedim yüzüme bir hapşuruver Allah rızası için, ben de rapor alıp 3-5 gün yatıverem evde diye ama yemedi...Halbuki ne güzel olacaktı;Oturma odasında battaniyelerimi alıp TV nin karşına yatacaktım;sıcka sıcak ıhlamur,çorba,sahlep,sıcak çikolata içip kocama naz yapacaktım. O da hastayım diye bana kıyamamyım her istediğimi yapardı ya da beki de yapmazdı ama yapardı yaa yazık değil mi bana? (Yapardın di mi? )
Ne olacak bu halim acaba bilmiyorum ki...Bak şimdi yine esnemeye başladım görüyor musun? Bir de gelmişler yan masada yok sabit kontak yok 4x2 yok bilmem ne bişeyler sayıklayıp duruyolar...Bir de bana soruyorlar Tubik Masif kontakla sabit kontağın ne farkı var diye...Ben ne bileyim kardeşim yahu, ben bu şirketin bilir kişisi miyim ki? Zaten uykumdan zorla uyanıp gelmişim...Bir de ağlamaklı olmuşum evden çıkmadan ben işe gitmek istemiyoruuuumm diye. Zaten tamamen karşıyım bu düzene.Sen 365 gün 6 saatlik zaman diliminde sadece 14 gün tatil yapabil..Kardeşim bu Kölelik yani başka da bişey değil....Çok doluyum bu konuda çookkk yani şimdi bir konuşmaya başlasam ohoooo bu yazı uzar gider...Ben en iyisi bu yazıyı burada keseyim ve özel sektör çalışan köle olarak işime gücüme geri döneyim.... Cuma yazısında görüşürük canlarrrrr....Tabi yazmaya mecalim olursa...Hoş hoş kalın,birbirinizi kızdırmayın,sevin tamam mı? çüüüüüüüüüüüzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzzz.................




25 Eylül 2007 Salı

6. Ay Dönümü,Vapur,Gülhane Parkı,Sultanahmet....

İşte geldim burdayım....Aslında dün yazacaktım ama resimsiz olmaz dedim bugüne bıraktım..Eee özlediniz mi bakim beni? :) Bunalımlı geçen geçtiğimiz haftanın ardından çok iyi hissediyorum kendimi..Çok mutluyum,huzurluyum...Umarım böyle devam eder bu ruh halim...Tek sorunum biraz uykusuz olmam ama olsun,en büyük sıkıntımız uykusuzluk olsun di mi ama :) Eveet işte geçen Pazar günümün özeti....
Pazar günü (23.09.2007 ) bizim evliliğimizin altıncı ay dönümüydü..Kobacan Cumadan bana seni gezmeye götüreyim Kadıköy'e demişti.Nostalji yapacaktık ama sabah kalkınca fikir değiştirip Sultanahmet'e gitmeye karar verdik. Hani hazır Ramazan ayı da mevcudiyetini korurken bakalım nasıl oluyormuş diye...Bindik trene indik Haydarpaşa'ya koştuk hemen motora atladık :)

Ben tabi biraz çılgın bi kişilik olduğumdan tutturdum yukarda oturucam diye bu resmi çektirirken yedim boğaz ayazını dondummm :)

Sonra Eminönün'ne yanaşırken bu gemiyi gördük...Kız sen ne süslü şeysin öyle bayıldım valla :)

Sonra Eminönü'den yürüdük yukarı doğru,saat daha erken olduğu için Gülhane PArkı'na girdik. Geçen sefer sonu nereye çıkıyor görememiştik bu sefer öbür ucuna kadar yürüdük.Sanırım Sarayburnu idi orası...


İşte bu yolu yürüdük :) Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkındaaaaaaaa.... :) Orda bi adama at kestanelerini topluyordu.Kocamanlar ama bir görseniz.Ben dedim ki soralım çünkü bildiğim kadarıyla yenmiyor. Meğersem onu kaynatıp içince şeker hastalarına iyi geliyormuş.Bir şey daha öğrendim bak görüyo musun...




Gülhane Parkı'nda minyatür bir Galata Kulesi vardı. Kemocanım beni Galata Kulesi yerine bununla kandırdı gel resmini çekeyim diye....Ben de onunkini çektim tabi :)



Sonra Yerebatan SArnıcı'na girdik...Rezil İstanbul'lu ben daha hayatımda ilk defa girdim...Çok büyüleyici bir havası vardı..Ama her dakika da gidilmez yeter bi kere;klostrofobik olurum sonra :P




Ordan çıktık Sultanahmet Meydanı'na gittik.CAminin ordaki sıra sıra banklarda oturup dinlendik.Yoldan geçen turistler hakkında yorum yaptıkk (Ay ne ayıp cık cık cık ) :)




Sonra iftar saatine doğru önce ne yiyeceğimize karar verdik ve yemeklerimizi alıp piknik moduna geçtik :) O kadar kalabalıktı ki anlatamam.....

Burda bizim Kobcan artık iftar olsun diye bekliyor...Zavallı kocacım çok acıktı,ama haklı çook yürüdük....


Şekilde görüldüğü gibi ben burda donuyorum :) Ama ciddi soğuk vardı hatta iftardan sonra yemek yediğim için ciddi ciddi titremeye başladım...Sonra Kemocanım bana sahlep ısmarladı.. Off çok güzeldiiii....Ondan sonra nargile içecekti ama çok kalabalık olduğu için gitmeye karar verdik.ÇAyımızı da vapurda içeriz dedik ....



Sonra Osmanlı macunlarımızı aldık..Kemo yiyemedi çok geldi ona ben de kendiminkini bitirdim onunkinden de azıcık yedim ama yemesem iyimiş.Fazlaca yoğun bişey midem bulandı Kobacan bana güldü :) SonraTramvaya bindik,Eminönü'nden vapura...Vapurda dışarda oturduk;dona dona çayımızı içtik....(Nihayet bu keyfi yaşadım ) Manzarayı seyrede seyrede Kadıköy'e geçtik.Sonra evimize ulaştık...
Eve geldiğimizde soğuktan kıpkırmızı olmuştum ve de başım felaket ağrıyordu.Eh tabi o kadar soğuğu yersen olacağı bu Tubik migrenin tutar.Ama olsun değerdi;çünkü çok güzel bir gün geçirdik ikimiz için de iyi oldu..Tabi bu yorucu günün sonunda kafamı sıkı sıkı sarıp saat 21.35 civarı kendimi yatağa attım ve huzurlu bir şekilde uykuya daldımmmmm..Artık kendimi iyi hissediyorum...
Herkese iyi bir hafta dilerim....







21 Eylül 2007 Cuma

Haftanın Sonu Yazısı....



Benim günüm canım günüm...Bu akşam eve gidicem,iftardan sonra elime çayımı alıp keyfimi çatıcam...Hatırla Sevgili'yi izleyeceğim...Geç yatıp geç kalkıcam kendime bir jest yapıcam...Sonra kalkınca kuaföre gidp saçlarımı kesitiricem çok kırıldılar..Sonra kocacım beni Pazar günü gesmeye götürücek;Kadıköy'e gidicez, birlikteliğimizin ilk zamanlarındaki gibi...Sahi biz ilk buluştuğumda da Ramazandı :) ... Sonra belki sinemaya gideriz.. Modada yürürüz,hava güzel olursa belki akşam da oralarda oluruz...Yani biraz nostalji yaparız.Elimi ilk tuttuğu sokaktan geçer;sahil boyuna uzanırız...
Bütün Hafta boyunca bunalım takıldığımın farkındayım;ama bu haftasonunu iyi bir şekilde geçirip kendime gelmiş olarak dönmeyi umuyorum...Pazartesi neşeli Tubikko olarak dönmek umuduyla şimdilik hoşçakalın...Hepinize iyi haftasonları dilerim canlarım....

20 Eylül 2007 Perşembe

SIKILMAK ÜSTÜNE....




O kadar bıkkın bir hal içindeyim ki,kendimden çok sıkıldım..O kadar ki Sıkılmak nedir diye google da arattırdım o derece yani. Ve İtü Sözlük'te şimdi yazacağım bir kaç tanımı gördüm ve bir anda hayatın anlamını bulmuş gibi oldum. Yani içinde bulunduğum durum daha iyi anlatılabilir miydi bilemiyorum ben...Buyrun tanımlamalar...



** 2 farklı çeşitte gerçekleşebilen eylemdir. birincisi kısa sürelidir. anlık sıkıntıdır. yapacak birşey bulamadığınız için sıkılırsınız, oturmaktan sıkılırsınız, internetten sıkılırsınız vs. bunu aşmak kolaydır. en kötü ihtimalde yatıp uyursunuz, ertesi güne geçmiş olacaktır. ikincisi ise, hayattan sıkılmaktır. bu çok daha genel bir durumdur ve bu sıkıntı ciddi bir sıkıntıdır. yaptığınız hiçbir şey size artık zevk vermiyordur. her gün, bir öncekinden farksızdır ve en kötüsü, ertesi günün de farksız olacağını düşünmektir. bu düşünce insanın tamamıyla kontrol edebileceği bir şey değildir. sıkılmamak istersiniz, 5-6 tane sinema bileti alırsınız, arkadaşlarınızla planlar yaparsınız, ancak nafile, yalnız kaldığınız anda sıkıntınız tekrar sizi yakalar. geçecek diye beklersiniz, geçmez. haftalar, aylar bu şekilde geçer, elinizden bir şey gelmez. kendinizi okula verirsiniz, işe verirsiniz, ailenize verirsiniz, sonra karşıdan bir bakarsınız ki sıkıntıyı hissetmemek için makineleşmişsiniz. bu sizi daha da sıkar, boğar. kendinizi bir çark gibi yaşarken gördüğünüz için hayat size daha b..ktan gelmeye başlar. hayatınızın sonuna kadar bu şekilde yaşayacağınızı düşünürsünüz. bunun farkına vardığınız zaman, önünüzdeki 30-40 yılın sıkıntısını bir anda hissedersiniz, ve bu çok b..ktan bir durumdur. böyle anlarda ne yapılması gerektiği bilinmez. bu düşüncenin değişip değişmeyeceği de muallaktadır. kendinizi bırakır, zamanın geçmesini, hayatın akışının değişmesini beklersiniz. sonra bir an hayatın güzelleştiğini sanıp yanılgıya düşersiniz. bir kaç aya kalmaz, gerçeklerin farkına varır, tekrar çökersiniz. tam olarak anladığınız tek bir şey vardır ki, o da hayatın daima bu şekilde bir döngüyle ilerleyip, bu şekilde sona ereceğidir.



** Bir sürü duygu karmaşası içinde çığlık atmak isteyip atamamak, kıyılarda yürümeye çalışırken düşmek istemek, kendini tüm kalabalığın içinde yanlız hissetmek ve bu koca dünyaya sığamadığı düşünmenin tek bir kelimeyle ifade edilmiş şekli.



** bazen hiçbir sebep yokken kişinin kendinden etrafındakı herkesten uzaklaşarak bir yeter moduna girmesi. napıcağını bilememe hadisesi. periyodik aralıklarla off dedirtir.böyle anlarda hayatın anlamını sorgulamak çok gereksiz. sıkılmış bünyede ani depresyona yol açabilir.. korkulasıdır .bu saatte de depresyon falan hiç çekilesi değil. off yine sıkıldım bak..



** Bazı şeylere bünyenin dur demek istemesi sonucu verdiği tepki. Dışavurum bi bakıma,yorulmak...Sürekli akla getirildiği,farkedildiği takdirde bunalıma sürükler.Uzak durulmalı,ruha ''ne kadar da eğleniyorum,hayat ne güzel,çiçekler böcekler ne güzel'' hissi yaratılmalıdır... Anlaşılsa dahi çaktırılmamalıdır yani!


Bu ruh hali Sonbahardan dolayı mı diye düşünüyorum ama ben Sonbaharı çok severim.Hatta şimdi vapurla gezmek zamanı,Kadıkö'de el ele dolaşıp aniden bir filme gitmeye karar vermek,dondurma diye tutturmak,üşüyünce kocaya sarılmak zamanı...Yorgun argın ama mutlu bir şekilde eve gelip,huzur içinde uyumak...Sevdiklerinle keyifli anlar geçirmek vakti kış gelip çatmadan.... Ama öyle ağır ki ruhum; sanki her yanından iplerle bağlanmış da derin kuyulara çekiliyormuşum gibi....Biliyorum bu hal de geçecek;güzel şeyler olunca ben bunu unutucam ama o kadar rutin ki herşey şu anda gerçekten boğuluyormuş gibi oluyorum..Ellerimde her zaman panoma yazarken olan heyecan bile eksik..Zorla gidiyor satırlar sanki...


Bu rutinde kendime bir hava boşluğu yaratmam lazım;nefes almak için...Ama nasıl???

19 Eylül 2007 Çarşamba

CANIM NE İSTİYOR....

Şu anda yukarıda resmini görmüş olduğunuz hamakta sallanıp,



bu resimde gördüğünüz sıcak böğürtlen soslu dondurmadan yiyip,Sepetçioğlu kitabı okumak ve de akşama evimde Avrupa Yakası'nın yeni sezonunu izlemek istiyor :)


Dondurma çok uzaklarda Polonya'da kaldığı için sanırım yiyemem, hamak da teyzemin Saroz'daki evinin bahçesinde olduğu için haliyle biraz uzakta kalıyor :P


Ben en iyisi mi akşama gidip Avrupa Yakası'nı seyredeyim.Ama önce iftar için yiyecek bişeyler düşünmem lazım... Offf offf başladım yine tembelliğe... Yani bu kadar yetenekli bir aşçı olup da ondan sonra böyle yemek yapmaya üşenmek ayıp değil mi yahu :P (Ananeme mi gitsek napsak ki :D )


Ay şirkette elektrikler gitti yine; saat 5,5 olsun çıkalım gidelim evimize.(Ramazanda 17.30 da çkıyoruz.)

Ben şimdi farkettim ki can sıkıntısından saçmalamaya başladım en iyisi bu post burda bitsin. Yoksa ciddiyetsiz yönümü sergilemem içten bile değil....





18 Eylül 2007 Salı

Afacanlar Ziyarette!!!


Benim bu afacanlar bastı beni yine bastıııı...Yine içimden hiç bişey yapmak gelmiyo.Bir sürü işim var elimi bile sürmek istemiyorum ama öte yandan da yapmak zorundayım. Bazen düşünüyorum bu istediğim hayat mı diye ( iş bağlamında). Aslında çok zor bir işim yok ama bazen o kadar sıkılıp daralıyorum ki anlatamam.SAnırım bunda Ramazan dolayısıyla içemediğim sabah çaylarımın ve de 10.30 civarı kahve molalarımın olmayışı da etkili olabilir. Hiç değilse arada kalkıp onlarla falan uğraşıyordum kafam dağılıyordu iyi oluyordu. Atölyeye insem desem o da bi süre sonra aynı rutine giriyor. SAnırım beni asıl sıkan sürekli olarak tekrarlanan şeyleri yapmak.Her sabah aynı saatte kalkmak,işe gelmek,çalış çalış çalış,saat 6 da çık.Trene bin,eve git,yemek hazırla,ye,sofrayı topla,TV izle,uykun gelsin uyu...Sonra ertesi sabah yine aynı şeyler tekrarlansın dursun...Reva mı bu bana yaaa.Sıkılıyorum...Allah'tan Kobacanım var benim hayatımda.Bir de o olmasa gerçekten delirirdim herhalde. Çünkü o beni her koşulda eğlendirmeyi başarıyor. En çok da uyumadan önce onunla sohbet etmeyi seviyorum :) O günün meditasyonu gibi oluyor. Streslerimden uzaklaşıp uyuyorum.

Ama yine de bazen hayatımızda değişik şeyler olsun istiyorum. Eskiden olduğu gibi aklımıza estiği anda çat kapı bi yerlere gitmeyi,gittiğimiz yerlerde dolaşmayı,zorunluluklarımız olmadan kafamıza göre takılmayı,bir yere gittiğimizde hadi geç oldu yarın iş var diye kalkmak zorunda kalmamayı... Belki denizin üstünde bir yatta yaşayıp sadece hayatın keyfini çıkarmayı diliyorum... :) :) :)

Kendimizi bu günlük hayatın akışına o kadar çok kaptırmışız ki,herşeyi unutuyoruz.Geriye dönüp anılarımıza bakıp tebessüm etmek kalıyor bize..Halbuki o kadar da uzakta değil bu anılar. Ama o kadar koyvermişiz ki herşeyi... Bazen büyümek bu mu diyorum.Ya da yaşlanmak... Belki bunu söylemek için çok erken ama hayatımızdan geçen her gün biraz daha yaşlanıyoruz biz.. Yapmak istediğim onlarca şey var;hayatımız için, yuvamız için, kariyerim için,kendim için,onun için... Ama nedense sanki bütün enerjim çekilip alınmış da benden bunların hiçbirini yapamayacakmışım gibi hissediyorum...

Öğrenmek istediğim bilgiler,okumak istediğim kitaplar,gidilecek güzel yerler,çıkılacak seyahatler, izlenecek filmler,dinlenecek şarkılar,yaşanacak romantik zamanlar,doğacak bebekler, dostlarla yaad edilecek günler,paylaşılacak mutluluklar....O kadar çok şey var ki hayatımızda yaşanacak...Ama hep ertelemekle geçiyor nedense... Şimdi zamanımız yok,paramız yok,yapacak edecek gidecek halimiz yokk.... Halbuki aslında hayatı hiç ertelememek lazım...Belki de kendimizi buna mecbur bırakmamak.Ama hep bişeyler için sabretmek zorundayız. Bişeylerin olmasını sağlamak için başka bişeylerin olmasını beklemek mecburiyetindeyiz....

Kendime kızıyorum bu aralar....Kuralcı oluşumdan,bunun kesinlikle böyle olması gerekir şeklinde gelişen tavırlarımdan, zaman zaman istediğim bişeyi yapmamak için kendimi kasıp mutsuz etmekten, bu kadar pozitif görünüp insanlara enerji verip kendim için aynı şeyi yapamayışımdan,gereksiz yere sinirlenmekten ve sonra kırdığım kalpleri tamir etmekte beceriksiz oluşumdan,kendim için yapmam gerekenleri ertelemekten sıkıldım artık...

Bugün silkelenme günü benim için. Bu üstümdeki olumsuzlukları atıp yapmam gerekenlere bir adım atacağım.Çünkü ben böyle yerimde sayıp durdukça hiçbişeyin değişeceği yok. Hadi bakalım Tubi kendine gel. Sen olumlu bir kızsın,kendine güveni olan, hayattaki idealleri konusunda hırslara sahip birisin... Senin isteyip de yapamayacağın hiçbişey yok... Herşey sende,senin kafanda bitiyor... Üstelik başarmak istediklerin konusunda seni her daim destekleyen böylesine güçlü bir insan varken yanında sen hala daha neyi bekliyorsun;neyi erteliyorsun ki... Hadi bakalım gün senin günündür kendine gel artık....


Not: Bu da böyle bir iç döküş oldu canlar,idare ediverin beni olmaz mı? Çünkü bazen çok daralıyorum gerçekten ve yazmazsam birileriyle paylaşmazsam daha kötü olacağını biliyorum... Böyle kendi kendime dökülürken de bir iç aydınlanma yaşayıp kendime geliveriyorum çoğu zaman,hadi Tubik diyorum iyi olmaya başladın yine...ama siz beni anlarsınız değil mi? Biliyorum anlarsınız....

14 Eylül 2007 Cuma

YİNE SOBELENDİİİM :)

Fikriminİncegülü nün bugün yazdığı postu okurken okurken yazının sonuna geldim o da ne!!! O da beni sobelemişşş... Konu yapmayı sevdiğimiz 3 şey...Gerçi bu konuda daha Önce Mutluluk Listem Başlığı altında bir brifing vermiştim ama bu en sevdiğimiz üç şey olduğu için tekrardan yazmam lazım...Hem İncegül Ablam Bu kadar Ebelemiş beni ayıp şimdi yazmamak :)

Başlıyorum....


1) Kış Ayazında Vapurda İstanbul'u izlemek : Of off bir de şöyle ellerimi ısıtacak sıcacık bir çay varsa yanında....Eski işyerimde karşıdaydı; normalde Mecidiyeköy'e çift katlı otobüsle giderdim ama bazen sırf keyif olsun diye sabahın o körü Kadıköy'e iner.Ordan Vapura binip Beşiktaş'a geçip ordan geçerdim...Yol uzardı ama olsun hiç önemli değil...Çünkü kendimle başbaşa kalıp o boğazın sert havasına karşı çay içmek benim için çok büyük bir keyif.. Ohh havalar da soğuyor; ben yine bu keyfi yapıcam...Bir de Vapuru takip eden martılara simit atmak var tabi onu dayapmam lazım :) Aslında denizle ilgili herşeye aşığım ben...

2) Pasta ve Tatlı Yapmak: Bir tatlı delisi olarak yemenin haricinde değişik pastalar yapmayı inanılmaz severim. Bu konuda da gerçekten iddialıyım..İyi olduğumu da düşünüyorum... Diloşum ameliyat olduğunda eve ziyarete giderken ona çilekli bir Cheesecake yapıp götürmüştüm.Hatta ona mms atmak için resmini de çekmiştim gitmeden evvel ama bulamadım şimdi bak görüyo musun hay Allah... Neyse başka zaman gösteririm size marifetlerimi....

3) Sinemaya gitmek: Ama bunun özel bir koşulu var. Sinemaya giderken yanımda bulunması gerekenler: Kobacanım, gözlüğüm (miyopum da uzağı göremiyorum ve gözlüğü sadece TV ve sinema izlerken kullanmayı tercih ediyorum), kocaman patlamış mısırım ve suyum... Bir kere birinci unsur olmadan (KOBACAN) sinemaya gitmem. Çünkü o hayatıma girdiğinden beri bütün filmlere beraber gittik.Hatta nişanlıyken o kadar çok sinemaya giderdik ki artık annem isyan etmeye başlamıştı bizim haftasonu sinema seanslarımızdan.BEn o geldiğinden beri hiç onsuz gitmedim. Ama o alçak sanırım gitmişti bir kere Ankara'da mı ne hatılamıyorum;ben çok bozulmuştum... Mısır olmadığında ise huzursuz olurum ciddi ciddi. Ay bak görüyo musunuz şimdi oruçlu oruçlu canım patlamış mısır istedi. Akşama iftardan sonra yapayım olmazsa.Hatırla Sevgili de başlıyor zaten keyif yaparım azıcık :)

İşte böyleeee....Şimdi Ben deeee NaGiS'i,Chido'yu ve deeeee ZilsizZarife yi ebelediiiiiimmmmm...

Hadi bakalım yazın yapmayı en çok sevdiğiniz üç şeyi....

Dip Not: Bugünkü Cuma yazısı bu olsun.Ramazan münasebetiylen birazcık durgun bir ruh hali içindeyim ve muhtemelen haftasonumu evde iftar yemekleri ve tatlı denemeleri yaparak geçiricem :) :) :) Hepinize iyi bir haftasonu diiliyorum...Pazartesi görüşürüz...

13 Eylül 2007 Perşembe

Ramazan Geldi Hoşgeldiiii :)



Eveeeet. En nihayetinde geldi Ramazan ayı. Bu benim evlendikten sonraki ilk Ramazanım. Yani bu da demek oluyor ki bundan sonra anneciğimin elleriyle hazırladığı hazır SAhur Sofralarına oturmak yok. Kendi işini kendin göreceksin sofranı kendin hazırlayacaksın :) Olsun o da ayrı güzel... Dün gece kalktım; Kemocanımla bana Sahur soframızı hazırladım.Hatta o arada bulaşık makinesini bile boşalttım. :)

Dün FikriminİnceGülü eski Ramazanlardan bahsetmişti.Benim de küçüklüğümüzde tuttuğumuz Oruçlar geldi aklıma. Kardeşimle ben çok küçükken hep heves ederdik ama tabi bünyemiz kaldırmaz diye izin vermezlerdi.Onun yerine çocuk orucu tutardık. Bunu çoğu kişi bilir kesin; sahura kalkar yemeğini yersin.Ondan sonra da öğle vakti geldiğinde hadi sizin orucunuz bitti iftar edin diye yemek yedirirlerdi. Biz de oruç tuttuk diye mutlu olur ortalarda dolanırdık :) Bir de babannemin yaz sonunda hazırladığı yufkalar aklıma gelir.Onlar böyle sert sert olurdu,onları ıslatıp ıslatıp ne enfes börekler yapardı rahmetli nur içinde yatsın canım benim....

Hala vazgeçemediğim birşey var ki o da zaten olmazsa olmazı Ramazan ayının.Pide...Gidip onu fırından kendim almayı,mis gibi kokusunu içime çeke çeke (aman oruç sakata gelmesin :) ) ellerim yanmak pahasına eve getirmeyi çok severim.... Üniversite bitip de çalışmaya başladığımdan beri annecim sağolsun eve geldiğimde iftar soframız hep hazır olurdu. Şimdi bu sene yine beraber oluruz iftarlarda ama artık ben de onları misafir etmeye başlayacağım soframızda...

İşte böyleee... Herkese Hayırlı Ramazanlar diliyorum....Allah tuttuğunuz bütün oruçları,ettiğiniz bütün ibadetleri kabul etsin inşallah....

12 Eylül 2007 Çarşamba

Minimo Mirnavatto

Şimdi nerden çıktı demeyin içimden geldi resimlerine bakarken size de göstereyim istedim bebeklik resimlerini bebişlerimin....bu üstte görmüş olduğunuz Paşa'mın üstten görünüşü (teknik resim gibi oldu bu da yaw)


Bu fotoğrafına bayılıyorum...Canım miniğim çok asildi daha o zamandan bile şimdi ise gerçekten çok ağır abi. :)

Bu yukardaki de fiyonkkk...Annem koydu adını;burdan görünmüyo ama boynunda fiyonk gibi bi izi var...

Burda ZıpZıp Hanım bebeklerini besliyor. Soldan sağa yavrular; Fiyonk,Paşa,Kömür....



Manzaraya bakın yahu yerim sizi yerimmmm :) :) :)




Bu da şirketin önünde bulduğum minik. O gün boyunca beni annesi sandı, o kadar susuz ve açtı ki nerdeyse ölecekti ben onu besledim o gün sonunda bi hayli ağırlaşmıştı :) Sonra akşamüstü çöpün orada annesini buldum da teslim ettim. :)

Ayy bu da aynı ben aynııı..Pisimocan böyle koltukta uyuyakalan yorgun tontoş kedicikkk :) :) :)





HATIRLA SEVGİLİ

AĞLA YARALI KALBİM HEPSİ YALAN

AĞLA BİR AVUÇ KÜLDÜR ELDE KALAN

ARTIK SAVRULUP GİTSEN DE RÜZGARA

AĞLA MAZİDİR ŞİMDİ SENİN OLAN....

YARALI,YARALI,YARALI KALBİM......

DOKUNDUĞUN EL YALAN,

SAKINDIĞIN GÜL YALAN,

SEL AKAR KUM OLUR GERİYE KALAN.....

Bu Cuma yine başlıyor tabi onunla birlikte ben de ağlamaya :) Bir aşk hikayesi bu kadar iyi anlatılamazdı... O müzikler o anlamlı bakışlar. Bu kadar büyük aşk var mı hala dedirten o fedakarlıklar,hatta kendinden hayatından sadece sevdiğin insanın yanında olabilmek için vazgeçmek..Hem de dokunmadan,sarılmadan....

O kadar içime dokunuyor ki; izlerken gerçekten tutamıyorum gözyaşlarımı.... O Necdet'e o kadar üzülüyorum ki sanki gerçek hayat mı niye üzülüyosun diye kızıyo Kemo bana. Ama yok mu gerçekten böyle kavuşamayan aşıklar bu hayatta? Birini karşılık beklemeden sevenler, sevdiği için herşeyi göze alıp bütün engelleri aşanlar yok mu sizce? VAr tabi ki... Eğer onlar olmasa bu hayatın hiç bir anlamı olmazdı zaten..

Aşk olmasa bu hayatta insanın yaşamak için bir bahanesi de olmazdı... Belki gerçekten sevip ayrı kalmak zorunda olanlar da var; sevdiğine uzaktan bakıp aşkını içinde günden güne büyütenler,herhalde hasreti en iyi onlar bilir değil mi? ama eminim ki onlar için bile yüreğinde aşkı hissetmek güzeldir.Acı da verse sevmek güzel şey....

Biz çok şanslıyız;aşkı bulduğumuz için,birlikte olabildiğimiz için,bir kenara çekilip uzaktan bakmak zorunda olmadığımız için ve de en önemlisi birbirimize sahip olabildiğimiz için....

Seni Çok Seviyorum Odun Kafam...Tamam bazen beni ilgisiz bırakıyor olabilirsin,bu diziyi benimle seyretmeyip içerde bilgisayar da oynuyor olabilirsin ama ben yine de seni bu dünyadaki herşeyden herkesten daha çok seviyorum...Bununsa tek sebebi var biliyorsun; çünkü sen bensin ben de senim..Kimsenin giremeyeceği çemberin içinde sadece biz varız çünkü....

Ve bu dizi için gerçekten daha iyi bir isim bulamazlardı.....

HATIRLA SEVGİLİ.........

10 Eylül 2007 Pazartesi

Beklenen Haftasonu Yazısı :)

Eveeeettt nihayet resimleri bilgisayarıma attım ve haftasonu yazımı yazıyorum :) Hatırlarsanız geçen cuma haftasonunu sakin bir şekilde evde geçireceğimizi söylemiştim. Nerdeeee durur muyum hiç? :) Bir kere zaten Cumartesi sabahı için kahvaltı organizasyonu vardı biliyorsunuz.Onun için misafirlerime bir sürpriz konuk daha eklendi ve Sema Ablacım da bize katıldı.
Solda görüyorsunuz resmi;çıkartabildiniz mi kim


olduğunu? Uğraştırmadan ben söyleyeyim kendisi benim yengem olur.En büyük kuzenimin eşi Sema Şimşek Hakkı. VE evet bu durumda Burak Hakkı benim teyzeciğimin oğlu oluyor. Hani tatile gitmiştim ya Saroz'a o teyzemin. Neyse efendim fazla reklam yapmamak lazım. Sema ablacım dört buçuk aylık hamile şimdi.Bizim ailenin ilk yeni kuşak torunu yolda.Allah nazarlardan saklasın Yarabbim :)




Neyse....Misafirlerim geldiii ve onlara aşağıda resimlerini görmüş olduğunuz sofrayı kurdum :)
(ARka fonda görünen ananem)









Güzel bir kahvaltı ettik.Onun ardından da kahvelerimizi içtik.Sohbet ettik;bir arada olmak çok güzeldi.Uzun zamandır böyle kalabalık olmamıştık özlemişiz birbirimizi.






Soldan Sağa; Annem,Sema Ablam,Arkadaki Zıpçıktı ben zaten,Ananem,Ortanca TEyzem(Ortanca diyorum çünkü 3 kardeşin en küçüğü annem),Büyük Teyzem (Saroz'daki)....




Sonra Cumartesi akşamı Kemo'nun patronunun kızının doğumgününe gittik.Çok bıcırık bişey feci şekerdi. Evimize geldik film gecesi yaptık. Öncelikle Boş Oda (No Vacancy)'i izledik (feci güzel bir film şiddetle tavsiye ederim) Sonra da Taş Meclisini izlemeye başladık ama koltukta uyuyup kalmışız.


Ertesi sabah kalktık; kahvaltımızı ettik biraz evi toparladık.Ondan sonra annemler ardı onlara sabah kahvesine gittik balkonda Adalar'a karşı içtik kahvelerimizi. Sonra balıkçı geçiyordu koştum balık aldım kendimize bir haftadır balık balık diye dolanıyordum da :) Ondan sonracığımaaa annem dedi ki Burak Abinler de kahveye geleceklermiş. İyi dedik görelim madem ne zamandır görmedik. İşte geldiler ettiler.Sonra karnımız acıkmaya başladı hadi dedik çayın yanına bişeyler alalım. Bunun üzerine Kemo,Burak Abi ve ben Maltepe SAhildeki Pelit'e gittik. Bu arada annemler de Senem Abla'ya (Burak'ın kız kardeşi aynı zamanda anne tarafında tek kız kuzenim ki zaten topu topu 3 kızız,Senem ben kardeşim) ev tutmaya gitmişler.Çok güzel bir yerle anlaştılar bizim orda. Bu arada TEyzecime de ev beğenmişler ona da burdan ev alacaklar.Bu durumda herkes bir araya gelmiş oldu çok güzel oldu :) Zaten haftasonlarımızı birlikte geçiriyorduk ama gidilecek alternatif sayımız arttı :) :) :)


Bu resim e annemlerin balkonda kuzenler buluşması; yine soldan sağa Diloş ( O kuzen değil ama en yakın dostum ayrıca yakında gelinimiz olcak hihihih ),Kemocan, Tubi, Burak Abi,Kuzi Big Brother, Senem,Annem......

SOnracığıma evimize gittik.Diloşum ve Kuzum Kuzim de geldiler Taş Meclisi'ni izledik birlikte ve ben bir kez daha kitabını okuduğum filmleri seyretmemeye karar verdim. Çünkü hayal kırıklığı oluyor. Sonra balıklarımızı pişirdik;yemeğimizi yedik ve biraz sohbetin ardından Diloşumun ertesi gün uçuşu olduğundan onlar da evlerine gittiler ve haftasonunu böylece noktaladık...

Ay amma uzun sürdü anlatması yahu :) :) :) İşte böyle canlarım,çikolatalı ıslak keklerim,m&m's lerim...BEnim haftasonum da böyle geçti....

Sobeeeeee....

Öncelikle herkeşlere iyi bir hafta diliyorum.Nasılsınız bakalım bugün? Yoğun bir haftaya hazır mısınız? İyice dinlenebildiniz mi? Gezip tozdunuz mu? Benim haftasonum güzel geçti :) Size haftasonu yazımı yazacağımı söylemiştim ama resimsiz olsun istemiyorum. Bu akşam evde resimleri bilgisayara yükliycem ve yazımı da yarın yazıcam. Mutlucum beni sobelemiş;konu ise sevdiğimiz kokular. Gerçi kendisi benim sevdiklerimin çoğunu yazmış ama ben de bir sürü başka şey var onları yazayım.






*Deniz kokusu; deniz benim vazgeçilmezimdir. Böyle moralim bozukken falan gider deniz kenarına kokusunu içime içime çekiveririm. Hele bazen rüzgar denizden şöyle bir esintiyle kokusunu da getirir o koku camdan içeri girer ben mest olurum :)



* Fesleğen Kokusu; o kokuyu alınca sanki bahar gelmiş gibi hissederim. Yağmurun kokusu gelir burnuma yeniden doğan toprağın ıslak kokusu... Hep fesleğen yetiştirmeye özenmişimdir ama bir şekilde hep kuruyor sonunda.SAnırım tek yıllık bir bitki olmasındanmış.


*Taze kavrulmuş leblebi ve kahve kokusu; bir yerde dolaşırken ola ki taze leblebi ya da kahve kavruluyorsa mutlaka alırım.Hatta böyle deli gibi koklar koklar dururum eve gidene kadar.:) :)


* Yumuşatıcımın kokusu.O kadar güzel kokuyor ki hani reklamda var ya adam dolabı açıyo öööyle kalakalıyo.Heh işte aynen öyle :) ben de çamaşırları arka odanın balkonuna asıyorum. Onların o tertemiz güzel kokusu odaya doluyor ya. HEr odaya gidişimde içime çekiyorum. Güzel kokular beni çok mutlu ediyor :)


* Bir de çilekli pasta ile Uludağ Gazozun kokusu. SAnırım bunları da çocukluğumu hatırlattıkları için çok seviyorum....Uludağ gazoz Yalova'ya yazları kalmaya gidişimizde küçük cam şişelerde kasa olarak alınırdı. VE her yemekte babannem bir gazozu bize pay ederdi. Ama biz hep tam şişe içmek isterdik :)

İşte benim sevdiğim kokularrr.....BEn de şimdi KakaoluSevgi mi, Terazi'yi,Seçil'i, Görümcem :) i ve de Azimli'yi ebeliyorum..Hadi bakalım neler sevdiğiniz kokular :)









7 Eylül 2007 Cuma

CUMA DELİSİ...



Merhabalar Blog aleminin tatlı,huzurlu,neşeli ve de az buçuk kaçık insanları,Merhaba Dostlar ve KArdeşler, SAna da Merhaba Kobacanım

Bugün Cuma olur da Tubik bugün için post yazmaz mı,bugün uğruna destansı yazılar dökmez mi( Mutlucum biliyorum şu anda beni öldürmek istiyorsun çünkü bana yarın iş yok ben bugünden başladım keyiflenmeye :) ) ....
Evet arkadaslar; duyduğuma göre haftasonu havalar burada kapalı olacakmış. Yağmurlu iki gün var yani.Ohh süper valla;artık üşümek istiyorum hatta böyle mont falan giymek istiyorum.Bıktık artık sıcaklardan ve kuraklıktan memleketimize biraz yağmur yağsın değil mi ama canlarım?

BEn de bu haftasonunu evde geçirmeye karar verdim.Zaten Kobacan hasta;üşütttü benim narin kocam (yorgan kavgası malum :) ) O yüzden onu yoğun bakıma almak niyetindeyim;azıcık nazlayayım koca bebeğimi bak bugün sabahtan işe bile gidemedi. Bunun yanında yarın sabah kahvaltı olayımız yine kızlar matinesi gibi...Büyük teyzem geldi Saroz'dan aile meclisinin kadın eşrafı bizde toplanıyo ve keyifli bir kahvaltı sofrası kurmayı planlıyoruz.Hatta eğer fırsat bulursam soframın resmini çekip haftabaşı yazıma koyup size göstermeyi düşünüyorum.

Sonracığıma Kemonun patronunun min mini kızının ( nın nın nın amma uzun bir cümle oldu bu böyle ya) doğumgünü varmış yarın akşam işyerinde ona davetliyiz.Bir uğrarız heralde)

Bunun dışında klasik eylemler içine giricem.Evi toplar temizler;biraz yemek yaparım.Hav hazır serinken şu ütü işini hallederim. Sonra da televizyon karşısında pinekleriz berabercene....

Şimdilik düşüncelerim bunlar.Son dakikada bir atraksiyon olmazsa bu şekilde uygulanacak. :)
Hepimize iyi haftasonları diliyorum sevgili blog arkadaslarım, kardeşlerim, böcüklerim, çiçeklerim....

Kocaman Öpüldünüz......


6 Eylül 2007 Perşembe

Türk Erkeği :)))






Bunu bugün bana Kemocanım yolladı aynen hiç değiştirmeden koyuyorum olduğu gibi okuyun da gülün birazcık siz de :)



TÜRK ERKEĞİ

İşe Başlarken Besmele Çeker


Delikanlıdır Tesbih Çeker


Sportmendir Barfiks Çeker


Tek Eliyle Şınav Çeker

Kendi Dişini Kendi Çeker

Kaçan Golde Yuh Çeker

Akşamcıdır Kafayı Çeker

Ağzında Sigara Halay Çeker

Dikiz Aynasından Hareket Çeker

Muazzam Kopya Çeker

Kaynana dan Çok Çeker

Genelde Babaya Çeker

Evladına Nutuk Çeker

İskenderin Üstüne Künefe Çeker

Komedi Filminin Kralını Çeker

Çuhayı Yırtmadan Pike Çeker

Kafası Bozulunca Resti Çeker

Yükte Ağır Parada Hafif Çeker

Parayı Bulan Arabayı Çeker

Mahallede Pati Çeker

Gurbette Hasret Çeker

Sevdiğini Sorguya Çeker

Aldatılınca Tetiği Çeker

Memlekete Turist Çeker

Kaşı Gözü İlgi Çeker

Her Ortamda Dikkat Çeker

İtalyan Erkeklerine Beş Çeker

İngilizlere Yirmibeş Çeker

5 Eylül 2007 Çarşamba

Rüyalar GErçek Olsa PEnceredeki Adamın Bizi Uyurken İzliyor Olma Olasılığı Yüzde Kaç olurdu?

Şimdi bir düşünün.Gecenin iki buçuğunda pencereden birinin size baktığını hissederek uykunuzdan uyanıyorsunuz. Uyanmanın yanında son derece korktuğunuz için çığlığı da basıyorsunuz aynen şöyle... ''Pencerede biri var pencerede biri varr!!!!! '' Yanınızdaki kocanız olacak adam ise posur posur uyumakta ve sadece dönüp yok aşkım öyle bişey rüya gördün yine diyor :S :S :S
Şimdi oturup bir durum değerlendirmesi yapalım;acaba ben kafayı mı yiyorum yoksa gerçekten birinin bizi izliyor olma olasılığı var mı? Yani sonuçta biz giriş katta oturuyoruz. Mesela ne bileyim belki adam bizim evimize hırsızlık yapmaya girecektir (ay ALLAHIM SEN KORU ) bizi kolluyordur. Veya manyağın tekidir olamaz mı? Kemocanım tutup da bir adamın ordan bakamayacağını çünkü boyunun yetmeyeceğini söylüyor.Belki adam altına bişey koydu.
Neyse zaten KEmo dönüp de bakana kadar adam yok olmuştu... BEn de sırtımı sevgili kocacıma verip Ayetel Kürsiler okuyarak uyumaya çalıştım korkudan.Ama kalbimi tuttu gördü pıt pıt pıt atıyodu.
Ben hala kabullenemiyorum bunun rüya olduğunu fazlasıyla gerçekti çünkü..Yani benim bu hayal gücüm fazlasıyla çok çalışıyo bu durumda.Bazen öyle rüyalar görüyorum ki...Mesela mütemadiyen birileri başucumdan telefonumu çalıyo sanıyorum ve uyanıveriyorum...

Bu böyle garip bir durum işte.Gerçek mi hayal mi anlayamadığım karmaşık durumlarım var benim ( aman Allahım bu cümleyi ben mi kurdum :) )

SAçma sapan bir haldeyim bu aralar dağınık,savruk,acaip rüyalar gören bir kız oldum çıktım.. ama mutluyum da bir yandan;yüzümde sebebini bilmediğim salak bir tebessüm var kendimle barışıyorum sanki... :)

Ama bunun yanında hala o camdn bakan uzun boylu adamın gerçek mi hayal mi olduğunu düşünüyorum. Acaba evliyalar mı geldi ziyarete nedir üstünde beyaz bişey vardı (Tövbe Tövbe günaha girecem haa çarpılıcam şimdi)

Öpüyorum canlar bir sonra ki postada görüşürüzz....

3 Eylül 2007 Pazartesi

Harika Bir Haftasonunun Özetini Okumak İsteyenler Toplaşsın Burayaaa :)






Herşey Cuma akşamı ani bi kararla kuzilere gitmeye karar vermemizle başladı.Hadi dedik giderken Monopoly'i de alalım da eğlenelim biraz.
Demez olaydık.İLk etapta gülmekten geberiyorduk neredeyse;acaip eğlenceliydi.Hatta bi ara baktık masa ciddi ciddi kumar masasına dönmüş al gülüm ver gülüm şeklinde :) Tabi bi süre sonra bu gülüşlerimiz yerini hüzüne bıraktı çünkü Alçak Kemocanım oyunun sonuna doğru bütün kartları ve nakit paraları ele geçirmiş,bütün istasyonlarımıza el koymuş ve bu garip üçlü bitap duruma düşmüştü.O kadar tehdit ettim ama yemedi;yine bildiğin okudu....
Ama çok güldük çok eğlendik hatta bi resmini çektim oyun sonunda önünde kartları ve parasıyla ama bilgisayara atmayı unuttuğum için şimdi koyamadım buraya.
Cumartesi günü ananeykom geldi kahvaltıya sonra karşıya gidecekti onu yolcu ettim.Sonra kardeşim geldi onla lak lak ettik;diloşum geldi ardından da akşama kadar hep beraberdik.Akşam hep birlikte yemek yedik.Sonra yine Kuzum kuzilere film izlemeye gittik.Ben illa korku istiyorum dedim zaten öteki filmler de bir arada izleyebileceğimiz gibi değildi.Aman var ya izlemez olaydık.SAnırım sinemalarda da oynuyor.Kırılgan diye bir korku filmi.BEn fragmanlarına aldanıp güzel olduğunu sanmıştım ama ömrümde böyle saçma sapan bir film görmedim.Çok zorlama olmuş;korkunçtu hakkaten ama yapımcının ya da senaristin düştüğü durum korkunçtu :) Yani boşuna para vermeyin derim benden arkadaş tavsiyesi.
Sonra Pazar günü 11.30 da uyandım;kalktım kahvaltı hazırladım.Ettik falan derken babam aradı.Çay içmeye gelicem diye (annem tatilde de ) çayı yeniledim.babam geldi oturduk muhabbet eettik çayımız içtik sonra o gitti.
Bizim canımız sıkıldı tabi napsak napsak Ugur'la Muzi'yi aradık.Onlarla buluştuk.Bu arada Ugur benim üniversiteden sınıf arkadasım olur.Onlar da yeni evlendi bir buçuk ay oldu. CAddeye gittik hep beraber yemek yedik.Sonra bindik arabaya idealtepe sahilde bi çay bahçesine gittik oturduk.Beyler tam tavlaya başladı keşke bize gitseydik dedi Muzi ne güzel çay yapcaktım size.Hadi dedik kaçıyoduk tam garson geldi nereye gidiyosunuz dedi.Kemocan acil telefon geldi gidiyoruz dedi.Biz güle güle kaçtık :)
Sonra bizim eve uğrayıp Monoply'i aldık.Gittik Ugur'lara çayımızı demledik; balkonda kurduk monopolyi yine.He heee bu sefer süperdi ama Kemo ile Uğur'u çok feci şekilde hezimete uğrattık. Kızlar olarak oyunun galibi biz olduk :) Sonra Uğur bizi evimizie bıraktı. Tubik Kemocanın gömleklerini ütülerken kocası da biraz Tv ye baktı.Sonra da ertesi gün iş olduğu için yattık uyuduuuukkkk :)
Çok güzel bir haftasonu geçirdiğim için kendimi çok iyi hissediyorum bugün.Pazartesi sendromu falan yok yani....Herkese iyi bir hafta dilerim....Görüşürüüüzzzzzzz