30 Ocak 2008 Çarşamba

Hayalimdeki Basamak...



''Tubik bagli bulundugun zaman diliminin seni itekledigi sekilde degil , baskalarinin istedigi sekilde degil , nasil mutlu oluyosan o sekilde yasamak lazim '' dedi bana bugün çok sevdiğim eski bir arkadaşım... Bu o anki konuşmamızın içinden çekip çıkardığım tek bir cümle... Çok da anlamlı geldiği için; şu anki ruh halime,hayatımda olan gelişmelere çok fazla oturan bir cümle olduğu için seçtiğim...

Evet...Biliyorum merak içindesiniz...Beni sevindiren olayı öğrenmek istiyorsunuz...Şimdi ben size çok uzun zamandır sabırla beklediğim; bu yüzden sıkıldığım bunaldığım ve bu sebeple de şimdi okuyunca kendi içimi bile sıkan yazılar yazdığım olayı söyleyeceğim...Üstelik şimdi gördüğüm kadarıyla bunu TuBiKKo'Nun PaNoSu'nun tamı tamına 100. yazısında bildireceğim.. Ne kadar güzel bir tesadüf benim için bi bilseniz; istediğim gibi yeni bir başlangıç için 100 yazı bu :)


Belki çoğunuz için basit gelebilir..Amaan bu muydu diyebilirsiniz.Ama beni yakından tanıyanlar bunun benim için ne denli önemli olduğunu ve bunu sağlayabilmek için ne kadar çabaladığımı çok iyi biliyorlar :) O kadar sabrettim o kadar dişimi sıktım ki bunun için; artık zamanı gelmişti ve ben de hakettiğimi alıyorum...

Üniversiteye girdiğim ilk yıldan beri hayalini kurduğum; ben bunu yapmalıyım dediğim ama zorunluluklar yüzünden ve belki de biraz ürktüğüm için cesaret edemediğim bişey bu... Acaba gerçekten başarabilir miyim korkusu yüzünden sürekli ertelediğim ve bir sabah uyandığımda şu anda yaptığım şeyden hiç memnun olmadığımı dank diye farketmemi sağlayan hayalim bu benim..Ama işin güzel yanı;artık bu bir hayal değil;gerçeğin ta kendisi halini aldı :)

Bu idealimdeki Kariyer.. Evet.. İdealimdeki kariyer imkanını en sonunda yakaladım. Bunda yukarıda belirttiğim gibi hiç memnun olmadığım bir işi yapıyor olmanın da bir etkisi var mutlaka... Hem de çok büyük bir etki...BElki de hayalimi yaşayamadığım için bu kadar mutsuzdum şu anki işimde hiç bilemiyorum bunu...Ama artık bitiyor; sonuna geliyor...

3-4 aylık bir süreden beri sürekli olarak kendimle hesaplaşıyorum...Ne yapmalıyım,nasıl yapmalıyım,doğru zaman ne zaman... O kadar çok soru sordum ki kendime ve o sorulara o kadar farklı cevaplar verdim ki... Bir sürü teoriler ürettim kafamda... Hele son zamanlarda kafamda sürekli tık tık tık çalışan bir saat var gibi...Eksileri artıları tarttım.. Hesaplar yaptım..Hangisi daha iyi olacak diye... BEn aslında bu hesabı hayatımın her evresinde yaparım... Önemli dönüm noktalarına geldiğimde oturup önüme bütün ihtimalleri ve duyguları düşünceleri dökerim..Sonra artılar ve eksiler olarak ayırırım onları...Hangisi ağır basıyorsa o yola girerim... Sonucu iyi ya da kötü yaptığım seçime sahip çıkarım sonunda da...

Ama ne yalan söyliyim şimdi kendime kızıyorum biraz bu kadar ertelediğim için bazı şeyleri... Kendimden önce başkalarını düşündüğüm için de...Şimdi kararımı vermişken ve artık buradan ayrılacağımı söylemeye hazırlanırken bile nasıl söylerim,acaba çok üzer miyim insanları diye duygusala bağlıyorumm...Hem de üzüldüğüm ağladığım haksızlığa uğradığımı düşündüğüm onca zamanı elimin tersi ile iterek içten içe vicdan azabı çekiyorum...Evet yapmamalıyım, belki benim önemsediğim kadar düşünmüyorlar beni ama yapı meselesi galiba biraz da :)

İki senenin insan hayatında önemli bir zaman dilimi olduğunu,bu dönemde burdaki insanlara ne kadar alıştığımı,ne kadar bağlandığımı görebiliyorum gitme vakti yaklaştıkça..Bunun için içim buruluyor ama yine de gitmeliyim... Kendim için...

Bu karar benim kendim için verdiğim en güzl karar...Tamamen kendi fikrimle kimsenin etkisinde kalmadan, ne istediğimi bilerek verilmiş kararlar listesinde yerini alacak kadar güzel bir karar hem de...

O gün o bir buçuk saat süren iş görüşmesinden sonra o kapıdan çıktığımda;işte bu dedim..İŞTE BU... Gökyüzüne doğru kaldırdım kafamı; hava çoktan kararmıştı... Yıldızlara baktım.. Gülümsedim ve teşekkür ettim... SAnki o anda içimden simsiyah bir duman çıktı gitti gibi hissettim..Bir hastalığı yenmişim gibi; bir büyük üzüntüyü içimden çıkarmışım yada sırtımda taşıdığım o kocaman yükten kurtulmuşum gibi... Kuşlar kadar hafif;yaramaz çocuklar gibi seke seke hoplaya hoplaya ilerledim sokaklarda...


Teşekkür etmek istediğim bikaç kişi var...Gerçi onlar kendini biliyor ama...

Birisi canım kocam herşeyim... Her zaman istediklerimi yapmam konusunda beni cesaretlendirdiği için... Kritik kararlarda gerçekten istediğim şeye sahip olmam konusunda yanımda olduğu için..

BEni istediğim şeye sahip olma konusunda her daim cesaretlendiren ailem..(Kuzim ve Diloşum biliyosunuz dimi siz zaten bu aile kavramının içindesiniz :) )

Arkadaşım Gokicim.Bana bu iş konusunda kefil olduğu için; beni dinleyip ne istediğimi anlayıp bana bu yolu açtığı için..Muhtemelen ne kadar mutlu olmamı sağladığını çok iyi bilmiyor ama artık öğrenecek...:) Sana çalıştırdığım bütün dersler helali hoş olsun kardeşim :)


İşte böyle :) Mutlu haber budur... Baharın ilk günü itibarı ile yeni işime başlamış olacağım ve biliyorum ki çok mutlu olacağım...Hayatta gerçekten istediklerini yapabilen;hadi onu bi yana bırakın onu yapabilmek için bir yola girmiş olabilen bir insanın mutlu olmaması için nasıl bir sebebi olabilir ki...Ben artık en azındaniki şey konusunda buna sahibim..Biri evliliğim biri de yeni işim...

Evet çok çalışmam gerekecek;çok hızlı öğrenmem ve kendimi ispat etmem gerekecek ama inanın bana bunların hiç biri zor gelmiyor... Ben geçmiş zamanda bir yerlerde bıraktığım ama neden orda bıraktığımı da çözemedim o hırslı kıza tekrar kavuştum.. Onun elinden hiç bişey kurtulamaz..Hiç bişey...

Umarım hayatınızda istediğiniz gibi olur hayalinizi kurduğunuz herşey..Ama lütfen şunu da unutmayın..İstemek yetmiyor asla; onu almak için çok çaba lazım bir de sabır...Hayatında sahip olduğu herşeyi bu şekilde elde etmiş biri olarak bu sözüme güvenin...

29 Ocak 2008 Salı

Mutlu Havadislerim Var :)

Arkadaşlarım;Canlarım;Hazır olun...Çok güzel bir haber vereceğim sizlere çok yakında..Yani aslında ben bu güzel haberi aldım da sizinle paylaşmak için daha detaylı yazmak istiyorum..Aranızda bilenler yorum yapmasın;sabretsin bilmeyenler de tahmin yürütebilir...

Ama şunu bilin ki çok mutluyum;en kısa zamanda da bu mutluluğu detaylı olarak paylaşıcam sizinle...

23 Ocak 2008 Çarşamba

ÇOCUK OLMAK...



Dün akşam trende evime giderken ve elimdeki kitabı okumaya çalışırken, hiç yoktan, durup dururken,anıların arasından çocukluğumdan çıkıp geldi. Elif...

Çocukluğumun yazlarını geçirdiğim Yalova'daki Ankara'lı arkadaşım.. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi..O benden iki yaş büyüktü.Kendi aramızda ingilizce konuşup dururduk.Aydın-6 diye bi site vardı onun girişinde telefon kulübesi vardı. Oraya gidip telefon açardık. Hatta üçlü bi arkadaş grubu vardı sonradan arkadaşımız olmuşlardı. O çocuklar bizi hep ingilizce konuşurken görmüş de turist sanmışlardı :) Hatırlıyorum da sonradan sormuşlardı neden hep ingilizce konuşuyosunuz diye.. Tamam itiraf ediyorum bizi yabancı sansınlar diye özellikle yapıyorduk hava basıyorduk yani.

Bir de şifreli konuşmak istediğimizde hemen ingilizce konuşmaya başlardık sanki dünyada bizden başka kimse ingilizce bilmiyomuş gibi ne komikmişiz:) Çok iyi anlaşırdık. Elif babasının büyükelçi olduğunu söylemişti bize..Sonra bir gün Zeynep isimli başka bir arkadasım bu konuda yalan söylediğini attı ortaya ben inanamadım ama hakikaten de öyleymiş.Gidip annesinin önünde sormuştuk ve kadın donup kalmıştı yok canım nerden çıktı diye.Sanırım annesi babası ayrıydı ve çok da gurur duyduğu bir babası yoktu Elif'in bu sebeple de böyle birşey uydurmuştu..

Çocuk kalbimle ne kadar da kırılmıştım..En iyi arkadaşımın bana yalan söylediğini duymak cidden sarsmıştı beni...Zaten sanırım ben saf salak bişeydim çocukken.Tamam çok zekiyim o ayrı bi konu ama :) çok iyi niyetli olduğum için insanların beni kandırması çok kolay olurdu...

Bir de lise son sınıfta iken Erenköy'de otururken apartmanda Tuğçe diye bir kız vardı.Beni olmayan birinin varlığına inandırmıştı.Hoş sanırım kendisi de ciddi şekilde inanıyordu,sanırım o kız şizofren falandı.Bütün kankilerimle aramı bozmuştu. Sonra bizim çocuklara kendimi nasıl zor affettirmiştim. Allah'tan annem arkadaşlığımızı bi şekilde bozmayı başarmıştı da sınava iki ay kala kendime gelmiştim.Bu sayede oturup ders çalışmaya başladım..Yani son iki ayda bu kadar oluyor..( Yahuuu yeter Tubik yeterrrr tamam anladık zekisin de bırak başkaları söylesin bunu )

Aklıma geldi paylaşayım dedim.Bazen çok kel alaka zamanlarda geçmişten anılar pat diye çıkıp geliveriyo önümüze ve böyle tebessüm etmemizi sağlıyo... Hatta şimdi kulağıma sesi bile geldi Yalova'da akşam sahildeki banklarda otururken denizin kıyıya vuran sesi ve söylediğimiz şarkılar, gülüşmelerimiz ve çocukluğumun en güzel günleri....

saat 2 ye doğru arabası ile gelen dondurmacı amcanın zili..

Kaçıp kaçıp Aydın 4 e gidişimiz,Pazar'ın girişindeki tarçınlı izmir lokmasının kokusu burnumda hala,sonra bisiklet turlarımız, babannemin denizdeyken sesini bize yetiremediği için düdükle bizi öğle yemeğine çağırışı,çatık kaşları ama tebessüm eden dudakları...
Canım benim öyle çok özledim ki onu...Keşke hala yanımızda olsaydı da ölmeden görebilseydi üniversiteden mezun oluşumu... Nasıl da gururlanırdı kimbilir... İkinci annemdi o benim çok acıttı içimi gidişi çokkk....

Hey gidi günler heyy...Küçücük bir anı beni nerelere götürdü,ne kadar mutlu günlerdi onlar... Hayat ne kadar da dertsizdi.TEk sıkıntımız gece dışarda kalabilmek için yarım saat daha izin koparmaya çalışmaktan ibaretti....(Allahım bi keresinde camdan kaçmıştım yaa ama tırsıp hemen geri dönmüştüm :) valla babannem yakalasa oyardı beni kesin :) )
23.11.2007

O anda böyle anlatmışım çocukluğuma dair hissettiklerimi... Şimdilerde hayatın zorlukları ile karşılaştıkça kendimi keşke demekten alamadığım şey çocukluk benim için..Keşke hep çocuk kalsaydım,hep öyle saf... Çok güzel bir çocukluk geçirdim ben... Ve belki de şimdiki çocukların aksine doya doya sokakta oynamayı yaşamış neslin son temsilcilerindenim...

Hele bahar geldiğinde ayrı bir keyifti bizim için bahçede sokakta oynamak.. Okuldan koşa koşa gelip hemen önlüğümü çıkarırdım.Üstümü değişip koşa koşa dışarı çıkardım..İlkokuldayken oturduğumuz apartmanın bahçesi çok müsait olduğundan annemin de pek sesi çıkmazdı.. Apartmanda bir sürü yaşıt çocuk oluşumuz da hepimiz için ayrı bir avantajdı...

Baharda doğan yavru kedileri evlat edinirdik her sene..Hepimizin bir kedisi olurdu ve onlara bakardık..Hatta hatırlıyorum da bir keresinde yavru kedilerimizden birisi ölmüştü güçsüzlükten de (doğanın kanunu değil midir sadece güçlü olan hayatta kalır) ona cenaze töreni bile düzenlemiştik...Ne kadar çok ağlamıştım...

Sonra bir keresinde yoğun çabalarla arka bahçeye küçük bir kulübe kurmuştuk.Ama öyle kartondan falan basit bişey değildi.Bildiğiniz tahtalardan bezlerden ciddi ciddi küçücük bi kulübe idi.. Hatta o gece orda kalabilmek için babamdan izin almaya çalışmış ve saçmaladığımız için bi de azar işitmiştik..Şimdi gülüyorum... Çocukken insan o kadar hayal dünyasında yaşıyor ki bazen imkansızı isteyip alamayınca kalbi çok kırılıyor...

Ve yine aynı bahçede oynanan oyunların arasından çıkıp gelen yüksekten korkmayı yenme çabalarım..Apartmanı diğer apartmandan ayırmak için örülmüş olan 3 metre yüksekliğindeki ve sadece bir tuğlanın derinliği kadar kalınlıktaki duvarda cambaz gibi yürüyen arkadaslarıma özenip ben de çıkardım...Ama her defasında başım dönerdi ve ağaçta mahsur kalmış kedi yavruları gibi biri beni gelip kurtarsın diye bekleyip arkadaşlara alay konusu olurdum...

Yazları ise zaten ayrı bir keyifti Yalova bizim için...Onu yukarıda alıntı yaptığım yazımda da anlattım...Hala çocukluğumun kokuları geliyor burnuma düşündükçe...

Çocuk olmak her zaman için bende çok özel yeri olacak bir duygu... Belki de zaman zaman eşim bana çocuksun sen dediğinde kızsam da içimde o küçük kızı barındırıyor olmamdan ötürü... Ondan hiç bir zaman vazgeçmeyi de düşünümyorum çünkü günü gelince o küçük kız benim çocuklarımla oynayacağım oyunlarda bana rehber olacak...

Umarım kendi çocuklarımın da böyle anlatacak güzel çocukluk anıları olacak; anımsadıklarında tebessüm etmelerini sağlayacak,uzak yıllardan o kokuları burunlarına getirecek....


ÇOK ÖNEMLİ NOT: Şimdi farkettim ki bugün ayın 23 ü... Bizim evliliğimiz 10. ayı bitti bugün :) Ve ben çocukluğuma dair bu yazıyı da tam 2 ay önce bugün yazmışım...

Bir Bahar Rüzgarı Geçti Bu Sabah Önümden...

Piskopata bağladığımın farkındayım...Bana kızmaya başlayacağınızın da...Ama kızmayın iyi olcam.. Sadece fazlasıyla karamsar oluşumun tek sebebi artık sabredemiyor oluşum...

Bu sabah güzel birşey oldu..Yani aslında basit bişey...Beni alacak arkadas telefonumu çaldırınca evden çıktım sahile doğru yürümeye başladım...ILık bir hava hakimdi..Güneş göstersem mi göstermesem mi kendimi diye naz yapıyor...

Atkıma sarınmışım yine de...Annemlerin apartmanın önünden geçerken alt kat komşularının salon camını açtığını gördüm..Ne hoş dedim havayı azıcık güzel görünce evin içine enerji dolsun diye açmış camları...SOnra kendimi düşündüm...

Bir bahar çocuğu olarak kışlardan pek hazzetmem,içim kararır depresyona girerim resmen..Hep güneş olsun isterim;hava kulaklarımı kesercesine ayaz yapsa da güneş olsun...
Bahar geldiğinde ben sabahları kalkar kalkmaz pencerelerimi açarım..O tazecik hava evimin içine dolsun sabahın ilk saatlerinden itibaren içimize mutluluk doldursun diye... İşte o açık pencereyi görünce bu geldi aklıma...

Sonra o 30 saniyelik kısa zaman diliminde düşündüm...Sen neden pencerelerini kapattın bu kadar diye...üstelik perdeleri kapatmakla kalmayıp bir de üstüne kalın güneşlikleri çekmişler sanki içeri güneşin girmesini engellemek istercesine...

Ve bu sabah o perdeleri penceremden söküp atmaya karar verdim..Zaten bu karanlık perdeleri de ben koymuş olamam bu pencerelere çünkü zevkime ve karakterime uymuyor herşeyden öte...
Galiba açıcam yakın zamanda camları da....Yalnız baharın gelmesini beklemeye niyetim yok bu sefer..Üstümü biraz kalın giyinip önlemimi alarak o güneşin içeriye dolmasına izin vericem...
Arada üşürsem ve camı kapatırsam kızmayın; sadece üşüdüğüm için biraz geri çekilebilirim..Ama o başkasının zevkine göre döşenmiş karanlık perdeleri bir daha evime sokmak niyetinde değilim....

22 Ocak 2008 Salı

...

Nefes alamıyorum...Omuzlarımdan kerpetenlerle sıkıp bırakmayan acımasız zalim canavarlar var sanki,kimsenin göremediği... Öyle çok acıtıyolar ki canımı acıdan bağıramıyorum bile...Bayılmayı bile beceremiyorum,kendimden geçmeyi...Karanlık bir mağaranın içinde beni esir almışlar da gün ışığına çıkmaya çabalıyor gibiyim...Gün ışığını görüyorum hayal meyal ama gözlerimden süzülen yaşlar bulandırıyorlar görüşümü...Bacaklarımda ilerleyecek derman yok, hem olsa bile sanırım öncelikle şu sırtımdaki yükten kurtulmam gerek...

Uykuyla uyanıklık arasında bir yerlerde gibiyim..Tam olarak kestiremiyorum tüm bunlar kabus mu yoksa uykuya dalmak üzere iken bana yapılmaya başlanmış bir işkence mi diye...

Bağırmak istiyorum..Bağıra bağıra avazım çıktığı kadar ağlamak hatta..Yeter artık bırakın beni diye...Ama yapamıyorum...Birisi ya da bişey,ne olduğunu tam olarak çözemediğim,ağzımı kapatıp susturuyor beni... Konuşma,hakkın yok şişşşş........

Mutlu düşleri hayal etmeye çalışıyorum..Geçmiş güzel anıları ya da gelecek güzel günleri...Ama beceremiyorum... Omuzlarımı sıkan pençeler öyle güçlü ki acının getirdikleri engel oluyor düş kurmama...
Sanırım bayılabilmeyi başarmam gerek... Eğer bayılırsam o zaman zihnimi ele geçiremezler... Kendimi bırakıyorum,uykunun ya da baygınlığın kollarına...Tam rüyalar aleminin güzel zamanlarına geçiş yapacağım sırada yüzümde bir serinlik hissediyorum...

Hayır uyan... Çekeceğin acının ne zaman biteceğine ancak biz karar verebiliriz....
Yüzüme çarpan buz gibi suyla ayılıyorum,hareket etmeye çalıştığımda ise yine aynı kanatan acıyı hissediveriyorum...Belli ki bu bir kısır döngü, ne kadar çabalasam da bu mağaradan çıkışım yok benim..En azından tek başıma..Sanırım biri gelip beni kurtarana kadar bu karanlık inde cellatlarımla başbaşa kalıcam....

Umut edebiliyorum sadece, o incecik aydınlığın süzüldüğü kapıdan biri gelip beni kurtarsın diye..
Bu kabus artık bitsin diye....Ağlamamalıyım...Ağlamamalıyım ki beni kurtarmaya geleni görebileyim...

Bugünlerde Ben...

Haftasonundan beri baş ağrısı ile uğraşıyorum.Yoğun stresli dönemlerde beni yalnız bırakmayan migren ağrılarım yine ziyarete geldiler sağolsunlar.İşin kötüsü onları başımdan savmak için kullandığım ağrı kesicimin bitmiş olması.Anneme karnemi verdim dün akşam,bugün ilaçlarımı yazdırıp alacak.



Bunun yanında Kemocan bugün itibarı ile yeni bir işe başladı.Önceki işinden kurtulduğu için çok memnun bakalım umarım burası iyi olur.Biraz yoğun çalışacak ama alışır kısa zamanda umarım. Mesela bu sabah altıda kalkıp gitti bitanem...



Hep şikayet ediyor gibi olduğumun farkındayım ama işlerim çok yoğun. Çalışmaktan hiçbir zaman gocunmam çünkü herşeyden önce çalışkan bir insan olduğumu düşünüyorum.Ama işin bir de şu yanı var.Binbir hayallerle ideallerle üniversiteden mezun oluyorsun,mesleğini en iyi şekilde yapabilmeyi düşlüyorsun. Bir gün bir işe başlıyorsun fakat o seni ilerlemek istediğin yolda tutmadığı için,istediklerini öğrenebileceğini düşündüğün başka bir işe başlıyorsun. Ama sabretmeye ve zamanı gelince onların da olacağını düşünmene rağmen istediklerini öğrenme zamanı nedense bir türlü gelemiyor. İşte bu zamanın sonunda artık sabır taşı yavaş yavaş çatırdamaya başlıyor. Sabırsızlanıyorsun iyice.Çünkü meslekte 3. yılının içine girmişsin ve elinde olanların senin için yeterli olduğunu düşünmüyorsun... Açıkça söylemek gerekirse mezun olduğumda bundan 3 yıl sonrası için kendimi görmek istediğim ve planladığım yer burası değildi...



Peki ben bunun için ne yapıyorum.Çabalıyorum,hatta çok yoğun bir çaba içine girdim bugünlerde.. Kendimi geliştirmek,öğrenmek istediklerimi öğrenmek ve de ideallerime kavuşmak için bazı zorluklara katlanmak belki de dinlenme zamanlarımdan feragat etmek...Karar verdim gerçekten çabalayacağım artık.Bu oturup da beklemekle olacak bir iş değil,ya da ertelemekle...



Bugünlerde çok başım ağrıyor evet...İçime atmaktan sürekli olarak ağrı çekiyorum..Ben bu ağrının sebebini de tedavisini de çok iyi biliyorum ama... BEn kendimi gerçekten mutlu hissettiğimde geçecek bütün bu sıkıntılarım... Umutluyum herşeyden önce...Olacak biliyorum...



Çok yoğun yazamıyorum farkındayım.Ama kafam o kadar dolu ki bu aralar,önemli kararlar aşamasındayım ve yakında herşey çözümlenince çok daha rahat olacağımı düşünüyorum.Tabi ki bu arada yine yazacağım ama bütün bunlar bittiğinde neşeli Tubik daha çok şeyler yazacak daha bir mutlulukla anlatacak hayatındaki gelişmeleri ve değişmeleri...



Bütün bunları içinde bulunduğum ruh halini biraz olsun anlatabilmek için yazdım...Bugünlerde neden böyle olduğumu bilin diye... Bir de sizi çok sevdiğimi :) İyi ki varsınız arkadaşlarım iyi ki bu sayfayı oluşturmuşum da sizi tanıma fırsatı bulmuşum ....

18 Ocak 2008 Cuma

Çakışan Yollar ve Mutluluk..


İşyerindeki masasında yorgun düşmüş genç kadın.. Öyle bir bıkkınlık var ki üzerinde ara vermek için söylediği çayı bile karıştıracak derman yok parmaklarında.. Çay kaşığının bardağında çıkardığı çıngırtıyı dinlerken bir yandan da o bir adet kesme şekerin dönerek erirkenki haline dalmış... Belli ki yine kendi küçük dünyasına sığınmış, dolaşıyor içerlerde bir yerlerde..Ama nerde olduğunu hayatının hangi zaman dilimine yakılıp kaldığını ondan daha iyi kim bilebilir ki... Kendini hayatın dişlileri arasına sıkışıp kalmış gibi hissediyor zaman zaman... Ama herşeye rağmen akşam bu kapıdan çıktığında kendini özgür hissetmesini sağlayan bir sebebi var..Hem de minicik pır pır uçan,baharın gelmesiyle yerinde duramayan kuşlar gibi....


Gün batımında havanın kararmasıyla ve onu mutluluğa metre metre yaklaştıran trene binmesiyle başlayan küçük yolculuk sonunda ona kavuşuyor....Yuvasına,kocasına mutlu küçük evlerine....


Henüz bir yılı bile doldurmadı genç kadın evliliğinde ama bu konuda bi kaç cümleye sahip olacak kadar da tecrübeli aslında... Öncelikle hayatı öğrenmek yolunda mücadelede eşlerin birbiriyle dayanışmasının ne kadar önemli olduğunu biliyor o artık.. Bencil olmamak gerektiğini, özveriyi en çok da kendisini karşısındakinin yerine koymayı... Aslında bunu genel anlamda uygulamaya özen gösteren bir insan da olsa kendini eşinin yerine koymanın ne kadar önemli olduğunu biliyor..


Acaba evlilik mantıkla mı olmalı yoksa aşk şart mı sorusunu, belki de kendisi bu adama deli gibi aşık olmasa asla bu zorluklara göğüs geremeyeceğini bildiği için daima AŞK diye cevaplıyor...


Kavga etmenin bağırıp çağırmanın birbirinden uzaklaşmaktan başka hiç birşeye yaramadığını asıl çözümün konuşarak,birlikte hareket ederek sakince çözüleceğini yaşayarak öğreniyor...Kendi hayat deneyimlerini ve hatta belki de ileride kendi çocuklarına vereceği tavsiyeleri biriktiyor şimdiden...


Akşam eve geldiğinde bütün günün sıkıntılarını unutturan o gülüşle, huzur içinde yenen yemeğin tadını, akşam yatağına yattığında uykuya dalmadan evvel onu izlerken bütün sıkıntılara ve zorluklara rağmen onunla olduğu için şükretmeyi ve tatlı bir tebessümle uykuya dalmanın ne demek olduğunu biliyor...


Aralarına hiç kimsenin giremeyeceğini ve büyüklerinde gördüğü ve bu zamana kadar anlamaya çalıştığı ama çözemediği,karı koca olmak ve bu kavramın arasına en yakınını dahi sokmamayı biliyor artık... Annesini daha iyi anlıyor Sezen'in dediği gibi...Ona kimsenin laf etmesini o da istemiyor artık,katlanamıyor düşüncesine bile...


Ve bütün bunlar olurken onunla bu hayat yolunda el ele ilerlerken,zorlu patikalarda ya da büyük virajları alırken arkasına dönüp baktığında gülümsüyor mutlulukla...Verdiği karardan asla pişman olmamanın ne demek olduğunu,karşılıklı olarak sevmeyi,birlikte ağlayıp birlikte gülmeyi, birinin sadece gözlerinin içine baktığında anlamayı biliyor...Onlar birlikte daha dünyaya gelmeye bile niyet etmemiş bebeklerine mektuplar yazıyor,ilerde okuyup anne babalarının güzel anlarını sanki ordaymış gibi yaşayabilsinler diye...Çünkü o artık Kendi Ailesine,kendi yuvasına sahip...Çocukluğundan bu yana hayalini kurduğu güvene,yuvaya ve mutluluğa kavuştu o... Ve bu yuvaya sahip olmak için ödediği hiç bir bedelden pişman değil...



NOT: Kelime Oyunları'na katılmak için bir sonraki konuyu bekleyecektim ama farkettim ki bu konuda benim de söyleyeceğim bi kaç satırım varmış... :) BEni de dahil ettiğiniz için teşekkür ederim Yıldız Yağmurları

Yeniden Cuma Yazıları...







Dün akşam Kemo geç gelecekti canım sıkıldı...
Üşenmedim...

Önce portakallı kek denedim...

Sonra da dolabı bekleyen instant mayalarla açma yaptım....(Ama Ayloşkom bu senin tarif değil başka)
İkisi de süper oldu,hatta açmayı ve kekin bir kısmını işe getirdim...

Açmalar şu anda kahvaltı olarak tüketiliyor...Herkes beğendi....

Kek öğleden sonraya,ama akşam tadına baktım ve kendimi bir kez daha taktir ettim....:)

İşlerim acayip yoğun ötesi bir durumda,gerçekten...

Şikayet etme diyenlere duyrulur..

Msn de sürekli kişisel iletimi değiştirdiğim için eleştirmeyin beni,o şekilde stres atıyorum..(Anladın sen onu :P )

Yarın arkadasım gelecek üniversiteden, Pano firmasında çalışmaya başlamış ama kimse bişey göstermiyomuş terbiyesiz çekemezler,benden yardım istedi,gel dedim, gelecek öğlen...

Geçen Cumartesi çalışmama inat yarın sabah fosur fosur uyuycam...

Yıldız Yağmurlarının Kelime oyunları diye başlattıkları oyun çok hoşuma gitmişti ve ben de katılmak istemiştim,sağolsun reddetmemişler beni,seçilen konularla ilgili ben de yazmaya başlıycam,ama sanırım bir sonraki konuyu beklesem daha iyi olacak...



Şimdi çayımı içerek masamın üstündeki işlerle ilgilenmeye başlayacağım...Muhtemelen patronum gün içinde muhtelif zamanlarda önüme saçma sapır şeyler de ekleyerek günümü rezil etmek için katkıda bulunacak...Ama olsun,hiç umrumda değil nasılsa yarın Cumartesi beni istese de bulamaz :)


Bu da çok uzun zamandır yazamadığım Cuma yazılarından olsun...Herkese iyi haftasonları...Öpeyrum yanacıklarınızdan kızçelerim kardeşlerim :)


NOt: Açmayla keklerin resimlerini soruyosunuz di mi,valla çektim akşam hatta bilgisayara da atacaktım ama annemle babam gelince yalan oldu...Kısmetse akşama eklerim
Ben sizi öpmüş müydüm?

15 Ocak 2008 Salı



Tam iki yıl önce bugün bu saatlerdi.
İçimde deli gibi bir heyecan vardı…
Yüreğim öylesine hızlı atıyordu ki sanki yerinden çıkıverecekti…
Önceki gece hiç uyuyamamıştım.
Suratımda şaşkın bir ifade,içimde küçük başlayıp büyümekte olan bir yangın...
Sürekli dua ediyordum; Allah’ım ne olursun bir terslik olmasın her şey yolunda gitsin diye…

Ne kadar sabırla bekledik biz bugünü; lütfen bir olumsuzluk olmasın lütfen Allah’ım içimdekileri senden daha iyi kim bilebilir ki….Bin bir çaba ile onun ailesinin bayramdan sonra gelmesini ayarlamıştık; tabi daha da zoru babamı benim evlenmeye karar verdiğime inandırmaktı….

Canım sevgilim,nasıl da cesurca bir başına babamın ve annemin karşısına çıkıp ben kızınızla evlenmek istiyorum demişti… O kadar kararlı ve yürekliydi ki… O zaman ona bir kez daha aşık oldum… Bu cesaretine,her şeye rağmen bütün olanaksızlıklara rağmen bir an önce kavuşalım diye verdiği mücadeleye hayran kaldım…İyice emin olmuştum güvenmiştim onun için ne denli vazgeçilmez olduğuma…

Akşamüstü misafirler geldi…Önceki gün tanışmıştı aileler ve biz akşam sevgilimle gidip yüzüklerimizi de almıştık…Sevgilimi bir sandalyeye kendi babası ile benim amcamın arasına oturttular, canımın içi kırmızı kravatı ile aynı renk oldu :) O kadar utanmıştı ki anlatamam…. Ben şanslıydım tabi mutfakta gizleniyordum… Sonunda kahveler içildi, istendim…(Kıyamadım kahvesine hiç bişey koymadım ) Babam kızının elden gideceğini anlayınca zaten pek gönüllü değildi beni vermeye,pası amcama attı,amcam da dedem en büyük olduğu için ona devretti görevi..Eyvah bunlar beni vermeyecek galiba derken sonunda verdiler :)Yüzükler takıldı ve amcam nişan kurdelemizi kesti…Çok derin bir nefes aldık..Belki de hayatımın en derin ve içten nefesiydi benim için….

Sonra kayınpederim canıma dedi ki hadi oğlum, koş getir de tatlımızı yiyelim…

Yerinden fırladı bizimki hemen gitti tatlımızı getirdi arabadan…. :)


Bugün bizim nişanımızın 2. yıldönümü… Hayatımda ilk kez bu kadar karmaşık duygular yaşadığım,korkunun, mutluluğun,hüznün, şaşkınlığın ve deli gibi sevinmenin bir araya girdiği gün….

Sen Benim Dünyamsın Sevgilim,her şeyimsin….SENİ ÇOK SEVİYORUM….. Nice senelere bir ömür boyu inşallah….



Okuyucuya Not: Bunları okuyup da tahtaya vurmayanın,Allah Nazardan Saklasın Demeyenin,dilini ısırmayanın ve de gözü kalanın canına okurum haa :) Allah herkese eşiyle sevdiğiyle mutlu olmayı,eşi sevdiği olmayana da böyle birini bulup mutlu olmayı nasip etsin inşallah..Ama gözünüzü seveyim nazar etmeyin,çalışın sizin de olsun :) :) :)

11 Ocak 2008 Cuma

HER GÜN YENİ BİR BAŞLANGIÇTIR....

Bir kaç gündür çok sinirliyim.Artık bazı şeylere hiç tahammülüm kalmadı dişlerimi sıka sıka çenem ağrımaya başladı artık...Sonra düşünmeye başladım,kendimle ilgilenemediğimi, keyif aldığım şeylere vakit ayıramadığımı ve sürekli bir sinir stres halinde yaşadığımı farkettim.. İçinde bulunduğum bazı durumlardan son derece şikayetçiyim ve bunları bir an önce hayatımdan çıkarmak ve değiştirmek istiyorum....Bunun için de gereken çabayı göstermeye başladım....

*Uzun zamandır kendimi o kadar boşvermişim ki,her banyodan sonra mutlaka kıvırcık saçlarımı üşenmeden şekillendiren ben artık sadece fönü tutup kurumasını sağlayıp işim bitince de alelade topluyorum.

*Her daim giyime kuşama özen gösteren en keyifsiz anında bile iki dirhem bir çekirdek olan ben sabah elime ilk geçenleri giyip işe geliyorum.

*Çok uzun zamandır kuaföre gidip kaşlarımı bile düzelttirmiyorum.

* Eh haliyle makyajın m sine bile dokunmuyorum.

*Kendimi sürekli stresli hissediyorum.

Bütün bunları gözlemledikten sonra dün akşam kendim için birşey yapmakla başladım işe. Öncelikle akşam trenden inip eve yürürken bütün tembelliğime rağmen kuaföre gittim ve kaşlarımı düzelttirip insana döndüm.
Akşam yatarken indirdiğim telkini dinledim ve çok rahatladım,huzur içinde daldım uykuma.Gerçi yine karışık kuruşuk kabuslar gördüm ama bunu içinde bulunduğum ruh haline yoruyorum ve zamanla geçeceğine inanıyorum.

SAbah kalktığımda bir güzel giyindim;hatta üşenmeyip aynanın karşısına geçtim,saçlarımı güzelce yarım topladım ve çok uzun zaman sonra ilk kez makyaj yaptım.Sadece kendimi iyi hissetmek için,başkalrı yüzünden kaybetmekte olduğum özgüvenimi biraz olsun arttırımak ve kendime verdiğim hakettiğim değeri geri kazanmak için....

Ve bu sabah ''Her Gün Yeni Bir Başlangıçtır'' diyerek kendim için yeni bir sayfa açtım...İstediklerim ve olmasını çok dilediğim şeyler için daha fazla çaba göstermeye,hayatımızı daha iyi bir hale getirmeye ve önemlisi benim ne kadar değerli olduğumu her fırsatta kendime hatırlatmaya karar verdim....Artık beni kimsenin üzmesine,kırmasına,sinirlendirmesine izin vermeden kendim için doğru şeyleri yapmaktan asla vazgeçmeyeceğim...

10 Ocak 2008 Perşembe

SABRIMIN TAŞTIĞI AN....

Her insanın bir sınırı vardır. En sabırlı insanın bile bir patlama noktası vardır;ne kadar sakin olursanız olun damarınızın öyle bir yeri vardır ki biri gelip ona bastığında en suskun en saygılı halinizden bile çıkabilecek hale gelirsiniz.

Ama hayatın getirdiği bazı zorunluluklar yüzünden;siz her ne kadar kendinizin ya da çevrenizdekilerin hakkını yedirmeyen, adaletsizliğe katlanamayan biri olsanız da susmak zorunda kalırsınız. Tıpkı şu anda benim olduğum gibi....

İçimden bağıra çağıra kızmak,içimdeki herşeyi söylemek geliyor.Bu tip hareketleri haketmediğimi, daha fazla takdir görmem gerektiğini,yaptığım o ufak tefek hatalardan ziyade emek verdiğim benim sayemde gerçekleşen şeylerin biraz olsun övgü görmesini istiyorum....

Çok kırgın ve de kızgınım bana hakettiğim değeri vermeyen,emeğimin karşılığını almamı sağlamayan ve bunun için önüme saçma sapan bahaneler sunan herkese... Ben bunu haketmedim. Ne bana verdiğiniz bu değeri ne hakkımı yemenizi ne de bu davranışları....

Şu an Allah'ın adaletine güvenmekten ve onları Allah'a havale etmekten başka hiçbişey yapamıyorum.ama yakındır,elbet benim de konuşacağım gün gelecek !!!!

Not: Bu yazımı yorumlara kapatıyorum ve anlayacağınızı umuyorum...

7 Ocak 2008 Pazartesi

YILBAŞI HEDİYELERİM :)











Biraz geç oldu ama nihayet yazabiliyorum..



Sevgili Azimlim in organize ettiği bir yılbaşı çekilişimiz vardı ve bu çekilişte ben arkadasımız Buse ye çıkmışım. Kendisi bana öncelikle kendi ördüğü atkıyı gönderdi ve bu benim elime 2 Ocakta geçti. Daha sonra ise bir sürpriz daha yapıp ikinci bir paket göndermiş ve de bana 2. bir sürpriz yapmış :) SAbah geldiğimde gördüm paketi masamda bi açtım içinden yukarıdaki hediyeler çıktı ve bir de mektup :) Arkadasım normalde kıvırcık saçlı olduğum için düğünümde de düz saçlı olduğumu gördüğü için düz saçı da sevdğimi düşünmüş ve yanılmamış :) Ayrıca görmüş olduğunuz bu güzel kırmızı mumları da yollamış :) Valla kırmızıyı çok severim nerden bildin :) Ben çok mutlu oldum, çok teşekkür ederim Buse...


3 Ocak 2008 Perşembe

ÖNEMLİ DUYURU :YENİ BİR KARAR ALDIM !!!

2008 yılı için yeni bir planım daha var.Bu konuda çok düşündüm,taşındım ama kaşınmadım :) ve bir karara vardım... Artık ben de blogumu şifreli yapma kararı aldım.. Bunun birkaç sebebi var tabi ki...Öncelikle;

*Blog dünyasında son zamanlarda duyduğum hırsızlık olayları,yani insanların hayatlarını çalıp kendilerininmiş gibi lanse eden insanlar var ve bu beni korkuttu açıkçası...Sonuçta yeri geldiğinde buraya resimlerimizi de koyuyoruz ve abuk subuk insanların bunları kendilerinin gibi sahiplenip kullanmasını istemiyorum....

* Hayatımla ilgili ayrıntıları önüne gelenin okumasını istemiyorum. Ben burada yazdıklarımı sevdiklerim,arkadaslarım dostlarım da bilsin diye yazıyorum.Blog dünyasında bir sürü arkadas edindim ve onların beni okuması yeterli yenilerine ihtiyacım yok sanırım :) ( Gerçek hayattaki kişileri ayrıca belirtme gereği duymadım sonuçta onlar zaten kendilerini biliyorlar :) )


Sonuç olarak bir süre sonra şifreli yayına geçmeyi uygun buldum...Bu sürede ne zaman olsuuunnn...Düşünelimmm heh buldum 14 Ocak uygundur. Beni okumaya devam etmek isteyen arkadaşlarım 13 Ocak 2008 tarihine kadar tugbaozgen@gmail.com adresine davetiye göndermemi istedikleri e-posta adreslerini bir zahmet yollayıversinler...Ben de böylece onları eklerim ve şifreliye geçtiğimde de kaldığımız yerden devam ederiz....

Sizden gelecek olan elektronik postaları bekliyorum..Görüşürüz canlar.....

2 Ocak 2008 Çarşamba

2008 BANA NELER GETİRECEK ACABA?

İşte yine bitti bir yıl...Büyük bir hevesle beklediğim 2008 geldi artık hatta bugün 2. günü... hayatımda ilk defa yeni gelecek bir yıl için bu kadar umut doluydu içim ve o kadar yürekten inanıyorum ki bu yıl çok güzel şeyler olacağına...Hissediyorum bunu hem de bütün kalbimle...

Bir kere herşeyden önce bütün sıkıntılarımız bitsin...

Daha fazla para kazancı olsun...

Maaşımıza zam olsun bol bol....

Bol huzur,neşe,sağlık,mutluluk getirsin bu yıl bize....

23 Mart'a kadar istediğim kiloya inebileyim...

Spora başlayıp bir daha hareketi hayatımdan hiç eksik etmeyeyim...

Allah önümüze yeni şanslar, yeni olanaklar çıkarsın ve biz onları görmezlikten gelmeden yakalayıp hayata geçirebilelim...

Keyifle,sevdiklerimizle geçirdiğimiz çok mutlu olduğumuz günlerimiz,haftalarımız aylarımız olsun...

Kendi evimizi alabileceğimiz koşullar oluşsun bu yıl...

Evimizi aldıktan sonra da yeni bir arabamız olsun...

MKA cıma çok severek çalışabileceği ve bol kazancı olan bir iş nasip etsin Allah'ım.....

Ben kendimi mesleki anlamda iyice geliştirme fırsatı bulayım,çok iyi öğreneyim herşeyi....

Ülkemiz terör illetinden kurtulsun ve artık daha fazla şehit kanı ile sulanmasın bu topraklar...

İyi niyetli olan bütün insanlar dilediklerine kavuşsunlar bir an önce....

Kimsesiz çocuklar sokakta üşümesin....

Zavallı kedi,köpek yavruları ölmesin bakımsızlıktan...


Dedim ya o kadar çok inanıyorum ki bu yılın çok iyi olacağına...Ve bu inancım nedeniyle de en azından yapabileceğim şeyler için var gücümle çalışıcam gerçekleşsinler diye...Çünkü 2007 yılının bana öğrettiği en önemli şey bişeyleri sadece istemekle yetinmenin bize birşey kaandırmayacağı..Aynı zamanda da bu dileklerimizi gerçekleştirmek için çaba sarfetmemiz gerekli....

2007 acısıyla tatlısıyla bitti ya artık..GEri dönüp baktığımda bu yıldan elime ne kaldı diye; en önemlisi Kobacanımla yuvamızı kurmamızdı,gerisi zaten önemli değil... Benim için en önemli şey onun benim yanımda olması; o olduktan sonra zaten kalan herşeyi birlikte halledebileceğimize inanıyorum ben....

UMARIM 2008 HEPİMİZ İÇİN ÇOK GÜZEL BİR YIL OLUR .... HERKESİN DİLEKLERİNİN KABUL OLMASI UMUDUYLA....

NİCE MUTLU YILLARA....