10 Aralık 2009 Perşembe

Geride Bırakırken...



''Evet kesinlikle buralara ait değilsin. Ellerinde ki çizgiler bile buna işaret. Hatta bir kahraman olsaydın eğer, kesinlikle çizmeli kedi olmalıydın. Kahraman denildiğinde genellikle akıllara, onların simgesi olan bir silah geliyor. Ama senın kalbin hala o kadar sevgi dolu ki, en büyük silahın dobra sözlerin ve zekan olacaktır. Hayalperest olmasaydın nasıl olacaktın ki bugünkü kadar 'Tuğba'.Seni diğerlerinden farklı yapan bişeyler olduğunu o kadar iyi biliyorsun ki, bunun hayatına yansıması kitaplarda ki kadar mucizevi. Lodostan uzak, güneşli, hayal dolu zamanlar janım..''



O kadar uzun zaman oldu ki blogumu açmayalı. O kadar garip şeylerle mücadele eder olduk ki sırf adı hayat diye ve öyle çok sınandık ki yukarıda bir yerlerde varlığına tüm yüreğimle inandığım yüce güç tarafından....

Bugün ne var ne yok diye sayfamı açtığımda son yazım hayalperest'e bir kardeş ve gerçek bir dost tarafından gelen bu yorumu okudum ve diken diken oldu tüylerim...Hatta sıkça kendi kız kardeşime benzettiğim ve çok ortak noktalarını gördüğüm bir dost bu...


Bunca zorluğun arasında bir kahraman olarak görülmek ve diğerlerinden farklı kılan bir ışığın olduğunun düşünülmesi öyle garip ki...


Çoğu zaman dışarıdan bakamıyoruz kendimize... Zaman zaman birisi gelip öyle birşey söylüyor ki size hayalini kurduğunuz olmak istediğiniz kişinin aslında şu anki halinizden o kadar da uzak olmadığını görüyorsunuz.Bu donuk şaşkınlık anı keyif bile veriyor size...


Kendini anlatmaya çokça çabalamadan anlaşılabilmek kadar güzel bir duygu var mı acaba bu hayatta...Çünkü ben sıklıkla mücadele halindeyim neler hissettiğimi anlatmaya çabalarken.


Şimdi bugünlerde, bir yıl biterken yine karmakarışık olduk... Çok umutlarla başladığımız iyi olmasını dilediğimiz bu yıl çok da keyif vermedi bize... Hatta çoğu zaman kötü geçti. Ayrılıklar, hasretin en koyusu, sıkıntılar, imkansızlıklar üzüntüler derken hiçbişey anlamadık yaşadığımızdan... Yeni yıla işsiz ve moralsiz girmiştim geçen yıl. Sanki yeni yıla nasıl girersen öyle geçermiş yıl lafını doğrularcasına bu yıl biterken yine işsizim. Tıpkı geçen yıl bu zamanlarda olduğu gibi...Bu yüzden bu yılın bir an önce bitip gitmesini, hayatımızdaki bu sayfanın kapanmasını istiyorum. Bu kötü geçmiş yılı kapatıp önümüzdeki tertemiz mutlu zamana bakmak istiyorum...Bütün gönlümle de inanmayı gelen zamanın iyi olduğuna...


Şimdilerde 10 aydır ikinci evim haline gelmiş işyerimi bırakıp giderken en çok canımı acıtan ise kazandığım dostlukları, arkadaşlıkları, dert ortaklıklarını geride bırakıyor olmam... Yeni gittiğim yer nasıl bir yer olacak bilmiyorum.Zaten henüz ortada öyle bir yer bile yok. İş her zaman bulunur ama buradaki gibi yakınlığı bir daha bulabilir miyim bilmiyorum. Okuduğunuzu biliyorum ve sizi ne kadar çok sevdiğimi bilmenizi de istiyorum... Benim için ayrı ayrı o kadar değerlisiniz ki... Ve sırf bu yüzden öyle çok içime akıyor ki yaşlarım.Kimseyi üzmemek adına gülsem de, neşeli görünsem de öyle zor ki sizleri bırakıp gitmek... Ama sırf bu macera burada bitiyor diye sizleri tamamen bırakıp gitmek gibi bir niyetim yok. Yine olacağız birbirimizin hayatında ve yine sihirli dokunuşlar yapacağız birbirimize uzakta olsak bile...


Sizi çok sevdiğimi sakın unutmayın tamam mı????

23 Ekim 2009 Cuma

HayalPerest

Şu sıralar yapmayı istediğim tek birşey var. Elime Alacakaranlık Serisi'nin kitaplarını almak ve hepsi bitene kadar kendimi tüm dünyadan soyutlamak. Hatta mümkünse olayın içine dahil olmak istiyorum.Kitabın kahramanlarından biri olmak istiyorum. Kitap o kadar mükemmel ve sürükleyici ki Bella ve Edward'ın aşkına adeta bayıldım. O kadar hoşuma gidiyor ki onların arasındaki tutku ve aşk, kendimi okumaktan alamıyorum.

Aslında kitapların bende bıraktığı bu hissi çok severim.Yani elimden bırakamamayı,saatlerce okumayı, uykumun kaçıp sabahlara kadar uykusuz kalmak pahasına o kitabı bitirmeyi. Kitap tutkunları bilirler; hani çok sevdiğin bir kitabı okurken hem deli gibi bitsin istersin hikayenin sonunu öğrenmek için hem de asla bitmesin istersin. Çünkü o kitap bittiğinde onu okurken yaşadığın heyecan da bıçak gibi kesilip gidecektir. Çok uzun zamandır bu şekilde okumamıştım bir kitabı. Bu beni gerçekten ciddi şekilde etkiliyor ve çok heyecanlanıyorum.Çocukluğuma dönüyorum. Ranzanın üst katında akşam yatmadan elime aldığım kitap sabahın ilk ışıklarıyla biterdi ve ben şaşar kalırdım zamanın bu denli çabuk geçişine...

Biliyorum ben bir hayalperestim. Hatta bir sır vereyim mi zaman zaman bu dünyaya ait olmadığımı düşünüyorum. Yani sanki içimde gizli bir yerlerde başka birşeyim. Mesela belki bir süper kahraman belki uzaydan kaçıp gelmiş bir uzaylı belki de mistik güçleri olan biri. Farklı hissediyorum işte kendimi. Olmak istediğim için değil öyle olageldiği için böyle garip bir duygu yaşıyorum bazen... Belki de bu yüzden fantastik ve doğaüstü güçlerle ilgili olan filmlere ve kitaplara merakım. Belki de bu yüzden soluksuz bir nefeste okuyorum,izliyorum kim bilebilir ki? :)))

Garip işte... Seviyorum böyle olmayı.Hayal kurmaktan çok hoşlanırım, tahmin edemeyeceğin kadar çok hem de. Bu hayalperest hallerime gülenler de oluyor ama hiç umrumda değil. Ben çok mutluyum hayallerimle. Onlar olmadığında hayat çok yavan kalıyor. Hayal kurarken başka bir boyuta geçiyorum ve o boyut beni beni çok mutlu ediyor. Hep orada kalmak istiyorum. O hayal boyutu hiç kapanmasın istiyorum hayatın.Çünkü orada herşey çok güzel,hep dilediğim gibi...

Şimdi ben işlerimin bitip bir an önce akşam olmasını bekleyeceğim. Bu gece de uykusuz kalmak pahasına bitirmem gereken bir kitap var. Bitirmeliyim ki yeni kitaba geçeyim değil mi?

Herkese iyi bir haftasonu diliyorum.Benim haftasonu yarın akşamdan itibaren başlayacak. Ne yazık kı bu hafta çalıştığım cumartesi..Size iyi dinlenceler...

16 Ekim 2009 Cuma

DUYURU :)))

BU AKŞAM 20:00 DA KANAL 1 EKRANLARINDA BENİM KOBACAN YARIŞACAK KELİME OYUNU YARIŞMASINDA... 4. YARIŞMACI KENDİSİDİR. KİMDİR BU KOBACAN DİYE MERAK EDENLER İZLESİN :)))

5 Ekim 2009 Pazartesi

İşte böyle bu sıralar...

Biliyorum bir süredir yokum....Sizi hayalimle baş başa bırakıp kayboldum yine ortalıktan.

Ama buralardayım merak etmeyin ve iyiyim de...Sadece işlerim çok yoğun ve ben beyin olarak o kadar dağılmış bir durumdayım ki hiçbirşey yapamıyorum. Ne kendime vakit ayırabiliyorum,ne evimle ilgilenebiliyorum ne de spor yapabiliyorum.Bütün gün işyerinde bilgisayar başında oturduğum yetmezmiş gibi bir de eve gelip akşam yemeğini yedikten sonra televizyonun karşısında koltukta uyuyup kalıyorum.Evde de hareket edeyim diye aldığım ve oturma odamın baş köşesine koyduğum twist & shape süs bitkisi gibi takılıyor. Bundan hiç hoşlanmıyorum ama çaba da göstermiyorum.Kendimi iyi bir motive edip tekrardan adım atmaya başlasam iyi olacak. Bu yağmurlu günlerde ortalığı sel götürürken dışarıda yürüyemiyor olabilirim ama evde imkanım varken tutup da spor salonuna da para vermek saçma olur öyle değil mi :)

Birşeyleri değiştirmek istiyorum artık.Hayallerime ulaşmak bazı şeylerin sıkıntısını duymadan yaşamak. Kötü niyetli insanlardan onların karmaşık duygularından uzaklaşıp huzur içinde olmak. Beni en çok ne tüketiyor biliyor musunuz yani en çok enerjimi ne çalıyor.Sürekli şikayet eden,hayatlarındaki hiçbirşeyden memnun olmayan insanlar.Baktığınız zaman hayatlarında o kadar pürüz olmayan aksine çoğumuza göre iyi standartlarda yaşayan insanlar bunlar üstelik. Ama yine de şikayet edecek birşeyleri mutlaka oluyor ve biliyorsunuz ki bu onların yaşam şekli haline gelmiş artık ve vazgeçemezler. Eskiden ben de öyleydim.Olmayacak şeyleri kafaya takar üzülür sıkılırdım. Artık ufak ayrıntılara takılıp üzülmemeyi öğrendim galiba.

Herneyse... Bir takım şeyleri değiştirmeye başladım artık. Bazı konularda kendi kararsızlıklarımdan sıyrılıp cesaret göstermeye. Mesela en basitinden iki haftadır içimde taşıdığım saçımı kısa kestirmearzusunu korkumu yenip cesaretimi toplayarak gerçekleştirmeyi başardım. Sonuç ne mi ? Saçlarım şu an küt ve kıvır kıvır :) Hem değişik bir şekli oldu hem de sağlıklarına kavuştular. Ve ben bu hallerinden inanılmaz hoşnutum,aldığım tepkiler de cabası :) Herkesler beğendi mutlu oldum.

Bekliyorum bugünlerde...Güzel haberler gelmesini iyi şeyler olmasını..
Aaaa bu arada sizlere de söylemesem olmaz,benim Kobacan Kanal 1'de yayınlanan Kelime Oyunu yarışmasına katılıyor. :) Ben onun yerine özgeçmişini yollamıştım.O bana o kadar kişi başvuruyor beni mi çağıracaklar demişti ama çağırdılar işte. Bugün saat 15:00 te çekime çağırmışlar. Gidecek yarışacak bakalım. Hem çok keyifli bir yarışma hem de tutup finale kalabilirse ve para ödülünü alırsa da hiç fena olmaz yani :))) Ben size yayınlanacağı günü de bildiririm izlersiniz kocamı :)))

Şimdilik bizden haberler böyle...Ben biraz kendimi hala yola koyayım da yeniden yazarım ...

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Hayal


İçin öyle sıkılır kimse bilmez neyin var sen bile

Olup bitenleri seyredersin öylece

Yalnızsındır kalabalıklar içinde kim daha iyi bilir ki

Bir ses vardır çözer herşeyi yasaktır duyamazsın

Bazen kendi gölgene basar sendelersin ıssız sokaklarda

Bir karayel eser üşütür yalnızlığını yüzüne vurur

Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında

Boğazında yıllanır bir düğüm

UMRUNDA MI ZAMANIN SENİN KÜSKÜNLÜĞÜN...

..........................


Bugünlerde bu şarkının sözleri gibiyim aynı.Sıkıntılı,kalabalıklar içinde yalnız,küskün...

Herşeye ve herkese dargın..Kaçıp gitmek istiyorum herkesten yanımda bir tek kişi olsun.O da kendini biliyor ya zaten.

Hayalim şu bu sıralar: Ege'de bir sahil kasabasında yaşamak,küçük bir lokanta işletmek deniz kıyısında Ege yeşillikleri ile tadından yenmez zeytinyağlılar,mezeler yapmak,denizden teknemizle tuttuğumuz taptaze balıkları servis etmek insanlara. Ve bizim mekandan ayrılırlarken yüzlerindeki memnuniyet ifadelerini görerek yaptığım işin keyfinin ikiye katlanması.


Herşeyi toparlayıp lokantayı kapamadan önce sevgiliyle karşılıklı birer yorgunluk kahvesi içmek ve sonra el ele bahçeli,yeşillikler arasındaki evimizin yolunu tutmak... Bütün bunları yaparken üzerimde uzun askılı uçuşan bir elbise olsun,ayaklarımda sandaletlerim ve saçlarım şimdikinden biraz daha uzun belime gelsin ve uçuşsun rüzgarda. Üçüncü çocuğumuza hamile olayım hatta, ilk ikisi zaten ikiz doğmuş olsun bir kız bir erkek... Öyle mutlu olalım ki biz gören herkes gıpta ile bakıyor olsun basit ama güzel hayatımıza.Ama gözleri kalmasın,onlar da mutlu olabilsinler en az bizim kadar. Zaten herkes mutlu olsun isterim ben.


O kadar sıkıldım ki bu şehre ve bu şehirde yaşayan insanlara dair herşeyden; kaçıp gitmek istiyorum bu sıralar... O sakin hayalini kurduğum kıyı kasabasına.VE bu hayal o kadar güçlü ki bu sıralar, sanki o kuvveti bulabilsem kendimde o cesareti edinebilsem bir yerlerden bugün kalkıp gideceğim hayalimin içine. Ama şimdi öyle arzulanan ama o kadar uzak bir hayal ki bu benim için...


Ama belki bir beş sene sonra,neden olmasın ki... Hayattaki tek amacımız sürekli çalışmak ve para biriktirmek işle ev arasında mekik dokumak olmak zorunda değil ki belki de... BElki de hayalimdeki gibi bir yaşam bizim için en ideal olanı...

Belki de mühendis olarak mezun olmayacağım ben bu hayattan; belki de o şirin kıyı kasabasına emekliliği beklemeden yerleşeceğim kimbilebilir ki...Bunu ben bile bilemezken kim bilebilir.
Resim buradan alınmıştır.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Hayata Susmak...


'' İlk kez o gündü bir daha konuşmamak üzere susuşun... Onu iki kolundan tutup götürürlerken sana dönüp baktı. Okyanuslar taştı sanki onun deli mavi gözlerinden insan görünümlü kelepçelerden kurtulmak istercesine sana dönmeye çalışırken...


Saniyeler içinde binlerce cümle kurdu sana.Yıllar içinde yavaş yavaş anlatılmayı bekleyen tüm herşey bir anda dökülüverdi...




Çok sevdim seni..


Hep seveceğim...


İki çocuğumuz olsun biri kız biri erkek..Hem sonra....


Evimizin perdeleri sarı....


Küçük de olsa seninle olsun yeter....


Her yere gelirim seninle...

'' NE OLUR BEKLE BENİ ! Bir gün mutlaka geleceğim !!! '' diye bağırdı kocaman tellerle örülü kapının ardında kaybolmadan hemen önce.
Ve sen sustun.... 29 yıldır işlemediği bir suç yüzünden hapis yatan sevgilini hiç görmeden, sesini duyamadan,sadece gönderdiği bavullar dolusu mektuplarla avunmaya çalışarak sustun....
Şimdi onca yıl geçmişken aradan ve sen onu son kez gördüğün bu hapishane kapısında çıkışını beklerken, yılların yüklediği acılarla bitkin düşmüş bedenin nasıl da heyecanla titriyor.Ellerine bakıyorsun; lekelenmiş kırışmış. Çantandan çıkardığın küçük aynanda görüyorsun gözlerini, yorgun çizgiler sarmış her yanını, sanki her an ağlayacaklarmış gibi bakıyorlar ama yine de pırıl pırıllar sevgiliye kavuşacak olmanın verdiği özlemle...
Şimdi birazdan çıkacak kapıdan...Acaba o da değişti mi senin kadar...Onun da saçlarına aklar düştü mü senin gibi... Ya da bunca yıl sonra hala...Yok yok hayır böyle şeyler düşünmemelisin... Elbette o da ilk günkü gibi sevdi seni...
Hah işte açıldı kocaman kapı ağır gıcırtıları ile.Birazdan da tel kapıyı açacaklar ve o çıkacak ardından.
Ve o ilk an, kapının ardından göründü.Ahh sevgilim ne kadar da yıpratmış seni bu kapalı kaldığın dört duvar... Hasret mi böylesine bembeyaz yapan saçlarını yoksa zaman mı? Ama yine de nasıl yakışıklısın tıpkı 30 sene öncesi gibi... ''
Ağır adımlarla yaklaştı adam kadına...Senelerin onlara yüklediği tonlarca ağırlıktaki özlemle kucaklaştılar 5 dakika boyunca hiç ama hiç ayrılmadan...
Adam : ''Nihayet kavuştuk Ayşem'' dedi titreyen sesiyle.
Kadın cevap vermek istedi : '' Nihayet Recebim'' diye. Ama ağzını açtığı anda tüm sesler yüreğinde asılı kaldı.Yutkundu tekrar denedi ama konuşamadı.
Birbirlerine baktılar; yaşlar indi gözlerinden usul usul..Adam elleriyle sildi kadının yanaklarından süzülen inci tanelerini,yere eğildi,küçük çantasını aldı ve sarıldı sevgilisine...
Cezaevinin kapısının önünden uzaklaşırken o dört duvarın arasında yalnızca koca bir ömrü, acıları, mutlulukları, sevinçleri, doyasıya yaşayamadıkları zamanı değil, Ayşe'nin sesini de bıraktılar müebbete... O şarkı söyledi mi bülbülleri bile kıskandıran Ayşe'nin güzel sesini....



Not: Bu yazı Öykü Atölyesi 'nin Fotoğrafın dili adlı çalışması için yazılmıştır.

24 Temmuz 2009 Cuma

Narsist Olmak Ya Da Olmamak...

* Ne hikmetse bugün kendimi cumartesi günü çalışıyormuş gibi hissediyorum.Halbuki iki gün tatilim var bu hafta. Nedendir bilinmez öyle garip bir ruh hali içerisindeyim.

* Dün akşam üniversitedeki ev arkadaşım Fuva'yı evlendirdik.Pek mutlu,pek heyecanlıydı onun heyecanı beni de eski günlere götürdü. Masadaki evli çiftler olarak sanki çok yaşlanmışız gibi vay be biz evlendiğimizde şöyleydi böyleydi söylevleri yaptık.Çok güldük çok eğlendik :)

* Ben resimlere baktığımda ne kadar zayıfladığımı çok daha iyi anlıyorum.Hele yıllardır görmeyip de dün akşam gördüğüm üniversite arkadaşlarımdan aldığım tepkiler beni inanılmaz mutlu etti. Tepkilerin genel halleri şu şekildeydi ;

'' Millet yıllar geçtikçe yaşlanır sen gittikçe gençleşip güzelleşiyorsun :)) ( Bunu 3-4 kişiden birden duyunca ağzımın nasıl kulaklarıma vardığını tahmin edersiniz :D )

'' Tubikko'cum bu saç rengi sana inanılmaz yakışmış,çok güzel olmuş.''

'' Yaa bir insan hiç mi değişmez hepimiz yaşlandık sen hala aynısın; hatta üstüne daha da güzelleşmişsin.''

'' Tubikko'cum inanılmaz zayıflamışsın;çok iyi olmuş böyle ''

''Çok iyi gördüm seni eskisinden de iyi görünüyorsun''....

Bu ve bunun benzeri cümleleri bir değil birçok kişiden üstelik senin ilk gençlik zamanlarından insanlardan duymak ne kadar motive edici oluyor tahmin edersiniz değil mi? BEn bunları duydukça inanılmaz keyiflendim :))

Hatta yolda giderken kendimi çok beğenmiştim de aynaya bakarken sevgilime; '' Ben otuzlu yaşlarında çok güzel olan kadınlardan olacağım daha da güzelleşeceğim.Hatta anneliğin güzelleştirdiği kadınlardan olacağım görürsün bak''dedim. O da bana yandan bakıp gülümseyerek; '' İnşallah hadi bakalım '' dedi.

Eeee peki bütün bunları duyan Tubikko iyice güzelleşme yolundaki çabalarından vazgeçer mi? '' ASLAAAA !!! '' :)))

Şaka bir yana çok iyi hissediyorum kendimi... Bunun da sadece insanın kendi elinde olduğunu farkettim iyicene. Sen kendin için birşeyler yapmazsan,herkesten önce kendin kendini sevmezsen ne olursa olsun sonuç değişmez.Ben hayatımda olmadığım kadar çok seviyorum kendimi.İlk kez başkalarından daha çok kendimi seviyorum,düşünüyorum hayatımın 27. yılını yaşarken. Bu sebepledir 30 lu yaşlarımı sürerken daha da güzel bir kadın olacağıma inancım.Biliyorum çünkü zaman ilerledikçe daha çok seveceğim kendimi;şimdikinden daha da kendinle barışık,daha kendine güvenli bir kadın olacağım.

Biliyorum ki önemli olan kuru kuru büyümek değil; büyürken kendine katabileceğin bütün artıları katmak,eksileri olabildiğince silmek hayatından,daima kendinle ve hayatla barışık olarak ve olumlu düşünmekten vazgeçmeden....

Bloglardan birinde okumuştum,kim demişti hatırlayamadım şimdi ama narsist olmak kendine tapmak değil esasında.Kendinin değerini bilmek ve kendini gerektiği gibi sevmek belki de. Siz ne dersiniz???

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Uykusuzzzzzzz.....



Gecenin bir körü hava kaçıran bir şişme yatağın üstünde uyunan ama tam alinamayan uykunun ardından Kadıköy'de Haydarpaşa manzaralı taze çayli kahvaltı insanı kendine getirmez de ne yapar? Ben uyandım bile :) Herkeslere iyi bir haftasonu dilerim. Ben bu Cumartesi çalıştığımdan haftasonumun başlaması için 18:30'u beklemekteyim :)

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Maddeler Halinde

* Bu sıralar yaratıcılığımı kaybettiğimi düşünüyorum ciddi ciddi... Üretkenlik sıfırın altında eksi 3 civarında seyrediyor.

* Yeni yeni haberler alıyorum çevremdeki arkadaşlarımdan. Benden sonra evlenenlerin hamilelik haberleri bu haberler de.Tahmin etmediklerim neyse de bugün duyduğum birtanesine şok oldum cidden.Ama çok da sevindim itiraf etmek gerekirse :)

* Böyle güzel haberler alınca şöyle bir kendimi yokluyorum.Acaba diyorum ben istiyor muyum? Yani bir bebeğe hazır mıyım? Onun sorumluluğunu alabilecek durumda mıyım diye.

* İşin aslı bu sıralar hiç de hazır hissetmiyorum kendimi.Çünkü çok mutluyum.Bol bol şımartılıyorum sevgilim tarafından ve bu şımarıklığı kimseyle paylaşmıyorum.

* İşin aslı sabrımın üçüncü bir şahsı şımartmaya yetmeyeceği konusunda bir hissiyatım bu sıralar.

* Gece viyaklamalarını dinleyemem ben.Zaten Kobacan bile yanlışlıkla beni uykumdan uyandırsa gece yarısı kıyameti koparıyorum. Düşünsene bir bebek bir gece yarısı ınga naraları eşliğinde bütün uykuyu alıp götürüyor.Ama yaşayanlar diyor ki o zaman öyle sinir olmuyormuşsun.Annelik böyle birşey galiba tatmadan bilemeyeceğim.Ama şimdilik tatmamayı da seçeceğim.

* Hedeflerim mi bu fikri benden uzaklaştıran bilmiyorum.Ama aslında değil de.Hiç istemiyor değilim ki.Sadece aramıza yeni katılan aile bireyinin ihtiyacı olan herşeyi yapabilmeyi diliyorum. Yani bir nevi geleceğini hazırlamış olmalıyız. Tam olarak hazırlayamasak da en azından adımlar atılmış olsa.

* Kayınvalidem Adana'ya gittiğinde Kobacan'a Tuğba bana önümüzdeki yıla bebek için söz verdi demiş. Allahım Ah bu anneler yok mu? :) Yok öyle birşey.Söz falan vermedim ki ben. Hatta eğer herşey yolunda giderse önümüzdeki yıl ortasına doğru artık aramıza yeni bir kişinin katılmasını düşüneceğiz dedim. Hem daha bunun ön şartları var. Sevgilim istediği gibi bir işe girecek,o işte bir süre kendini kabul ettirecek sonra borçlarımızı bitireceğiz sonra bana araba alacak.

* Evet böyle birşeye niyetlenmeden önce araba sahibi olmalıyız.Çünkü ben şahsen hamile hallerimle otobüslerde sürünmek istemiyorum. Ölürüm valla.

* Neden bu maddeler halindeki yazıda bu kadar bebek sahibi olmak konusunda yazdığımı ben de bilmiyorum sevgili okuyucu. Öyle sanıyorum ki bu başta da belirttiğim sürekli hamilelik halleri ile ilgili olabilir.

* İşin komiği bu durum ben de bebek sahibi olmalıyım gibi gaza getirmiyor beni.Tam tersi ben daha bekleyeyim diyorum.Neden dersen ben zaten mızmız biriyim biraz.Hasta olduğumda çekilmem,hep bir naz kapris modunda olurum.Acaba hamileliğim nasıl olur ki??? oyyy oyyy oyyy Allah benim kocacıma bol sabır versin.Ya da bilmiyorum belki de o bu kadar sabırlı olduğu için Allah onu bana verdi. Yoksa ben çekilecek dert değilim yani zaman zaman bunu çok ciddi şekilde gözlemliyorum.

* Konuyu değiştirerek başka şeylerden bahsedeyim.
* Diyete başladığım ilk günler çok asabi oluyorum.Geçen Pazartesi yeniden düzenli programa başladığımda bildiğin sinir küpüydüm.Hatta Kobacan neden bu kadar asabisin sen dedi yatarken. '' DİYETTEN'' dedim :D

* Tartımı saklattım tartılmıyorum.Ama çok merak ediyorum.10 Temmuz'da tartılacağım. Bakalım arzu ettiğim rakamı görebilecek miyim.

* Şimdi iki yeni oyuncağım var evde.

* İlki Twist&Shape'im. Aldım koydum Oturma Odasının baş köşesine.Önceki akşam 10 dakika .Dün akşam 15 dakika yaptım.Adamın iflahını kesiyor resmen.KAn ter içinde kalıyorum.Her gün 5 dakika arttırarak 35-40 dakikaya kadar çıkmayı hedefliyorum.Bakalım nasıl olacak.İnternette kullananlardan okudum herkes memnun.Aranızda kullanan varsa tanıdığım birilerinin de yorumlarını rica edeceğim :))

*İkinci oyuncağım ise yeni walkman cep telefonum.Kırmızııııı...Hiç aklımda yoktu ama kocacım soktu kafama.İşte delinin aklına sokmayacaksın birşey.Girdi ya aklıma aldık.Çok mutluyum. :)) Tam kız gibi kendisi.:))) Eee kırmızı olsun 5 kuruş fazla olsun ne de olsa ben bir boğa burcuyum.Sonradan öğrendiğime göre Kobacanın amacı benim emektara el koymakmış.Geçen gün telefonu eline almış.''BEnim olacaksın NiHOHAHAHAHHAA !!!! '' diye türk filmlerindeki kötü adamlar gibi bağırıyodu :))))))

* İştahım yok bu sıralar...Seviyorum bu durumu.
* Galiba bu bebek olayını ertelemekte biraz daha forma girme arzumun da etkisi var.Aman yaaa ufff bebek demeyin bana yetter.!!!( Manyak mısın Tubikko iki saattir sen 40 defa bebek dedinbu yazıda yaa yuhhh ) (Şimdi saydım 15 kere demişim :p)

* Bence bu yazıyı artık burada bitirir miyim? Eh bence bitiririm.Bitiririm.
*Bir Cumartesi akşamüstü (çalıştığım bir cumartesi üstelik) hiç işim gücüm olmadığı için yazdığım bu postu sabırla bu noktaya kadar okuduğunuz için size de hayranlıkla karışık teşekkürleri bir borç bilirim efenim...

* İyi bir PAzar diliyorumm..Tatilde olanlar benim yerime de yüzün.Sahilde benim için de mojito yudumlayın. Geri kalanlar istediklerini yapmakta özgürler...Çavv...Adios Amigos :)))

26 Haziran 2009 Cuma

Her işte vardır Bir Hayır...


Haftasonu geldi çattı.. Ne mutludur ki iki gün tatilim var bu hafta...Bir sürü plan yapmıştım aslında...Önce Erdek'e kaçacaktık iki günlüğüne.SOnra deniz otobüsü sorunsalı yüzünden o iş yattı...Hadi dedik bu sefer de madem öyle biz de Eceabat'a gidelim teyzemlerin yanına.Hatta evvelki akşam gittim kendime yeni mayo bile aldım.Ama bu sefer de hava bozdu.Çanakkale'de fırtına götürüyormuş ortalığı...O iş de yattı. Allah'ım dedim beni sınıyorsun herhalde ya da hakikaten gitmeyip İstanbul'da kalmamız gerekiyor ki yolumuzu kesip duruyorsun...


Evet ben çok inanıyorum herşeyde bir hayır olduğuna.Yarın akşam dedemin yeğeninin düğününe gideceğiz Beşiktaş'a. Şimdi bir an jeton düştü de acaba bu gidiş hayırlı bir işe vesile mi olacak nedir??? Belki Kobacanımın iş mevzusu ile ilgili bir gelişme olacaktır orada ???


Allah'ım bütün beyin gücümle secret yapıyorum şu dakikadan itibaren.Çünkü böyle birşeyin olması olasılığı da var hani.... Allahım lütfen....


Dua edin bizim için olur mu? En kısa zamanda benim bitaneciğimin istediği gibi düzgün bir iş bulabilmesi için... Çok sıkıldı kendisi bekleyip durmaktan...Çok da iyi anlıyorum onu aslına bakarsanız...


Herşey güzel aslında ama hayatımızdaki şu ufak tefek püzürler de hallolsun da lütfen daha da huzurlu olalım...Sen neyi ne zaman vereceğini çok iyi bilirsin Allah'ım....


Herkese çok güzel bir haftasonu diliyorum....


Not:Resim buradan alınmıştır.

20 Haziran 2009 Cumartesi

benden haberler

Günlerdir ruhum uyukluyor resmen. Sabahları nasıl da zor kalkıyorum gece geç yatmadığım halde...Eh böyle olunca sabah yürüyüşlerim de yalan oldu tabi ki..Ee sabah yürüyüşleri de iptal olunca bizim kilo verme de durdu.... Pek bir umursamazım kendime karşı bugünlerde. Öyle kendimi kaybedip yemiyorum ama eski disiplinimi de kaybettim gibi...Sıkıldım mı nedir_?

Bir de birşey peydah oldu bugünlerde bana kurtulamıyorum.Sanırım gidip test yaptırmam lazım. O da şu.Özellikle öğle yemeklerinden sonra inanılmaz bir uyku ve tatlı yeme isteği bastırıyor benim üzerime. Öyle böyle değil ama yani deli gibi tatlı bişeyler yemek istiyorum.Sanki kan şekerim yerlerde sürünüyor ya da feci tansiyonum düşmüş gibi oluyorum. Bir de öyle bir uyku bastırıyor ki sanki bütün gece uyumamışım.Şaka gibi...Acaba diyorum şekerle ilgili falan bişey mi var ki? Bizim ailede rahmetli babannem,rahmetli amcam falan hep şeker hastasıydı.Geçenlerde babada da çıkmış.
Ben bunu ihmal etmeyeyim de bir doktora görüneyim en iyisi.Ne olur ne olmaz. :)))

İyi bir haftasonu dileğimle..

Not: Sanırım önümüzdeki haftasonuna küçük bir kaçamak yapma şansımız var.Ayrıntılar daha sonra... :)

17 Haziran 2009 Çarşamba

REHAVET NE DEMEK BİLDİĞİN KARA BASAN

Bir ağırlık çökmüş gibi üstüme bugünlerde...Sanki Har.ry Pot.t.e.r filmindeki ruh emiciler gelmişler de ruhumu soğurmuşlar bedenimden gibi..Halsizim,keyifsizim,huysuzum...Geçimsizim bir de hem de çok...Aslında geçtiğimiz iki gün güzeldi.Pazartesi Günü Sebla (Kirpikteki gözyaşı), Zilsiz Zarifem ve Gonca ile buluştuk.Caddebostan Starbucks'ta kahvelerimiz eşliğinde kısacık birkaç saate çok keyifli bir sohbet sıkıştırdık ve en kısa zamanda buluşmak üzere sözleştik yeniden...Sonra dün 14 yıl aradan sonra birlikte büyüdüğüm çocukluğumun en güzel zamanlarının geçtiği arkadaşlarımla buluştum.Eski günleri yad ettik,bol kahkalar attık keyifle komik anları hatırladık.Sanki hiç ayrılmamışız sanki onca yıl geçmemiş aradan gibi aynıydı herşey.

Geçen onca yılda bizim sadece yaşlarımızın değiştiğini içimizin aynı kaldığını gördük.Ve Acıbadem Yaprak Sokak'ta bir gençlik iksiri olduğuna inandık. Yaşlar ilerlemiş ama görüntüler hiç değişmemiş olduğundan... :) Belki içimizdeki çocukları hala büyütmediğimizden ve büyütmeye de niyetimiz olmadığından... Bunca zamandır fırsat bulamadığım birşeyi yapma şansı buldum üstelik.Kimseyi umursamadan takmadan kendim olmayı,içime zaman zaman şiddetle kaçan yok aslında hep orada olan yaramaz kıvırcık saçlıyı çıkarttım saldım ortalara...Çok eğlendi çok keyif aldı o küçük kız biliyorum.Çünkü gece yatağına yattığında kocaman bir tebessüm vardı suratında ben gördüm...Hiçbirşey değişmemiş gibiydi 14 yılda ama aynı zamanda da herşey değişmiş gibi...Gerçek dostlukların araya giren yıllara ve mesafelere rağmen asla bozulamayacağına kanıt olacak kadar da güzeldi...

Dedim ya çok güzel bir gündü aslında...Ama öyle huzursuz ki içim. Söyleyemediklerim, anlatamadıklarım, paylaşmak isteyip de paylaşamadıklarım varken hayatta nasıl olur da kendime sorun çıkartmamayı başarabilirim ki...
Aslında ben sorun çıkartmıyorum kendime... O sorunlar kaçtıkça beni kovalayıp kene gibi yapışıyorlar üzerime... Keşke uzaklaşıp kurtulabileceğim şeyler olsa da çıkartabilsem hayatımdan ama yazik ki yaşamımızdaki herşey için yapamıyoruz bunu. Çözüm bulamadığımız sorunlar ise hayatımızda ara ara kendini hatırlatacak acımasız bir ameliyat izi sızısı gibi orada öylece durup duruyor. Ya da yağmurlu havalarda iyice azıtan bir romatizma gibi...

Bilmiyorum işte bildiğim ince bir neşter sızısı gibi yüreğimi acıtan bu sıkıntının beni çok bunalttığı... Müsadeniz olursa şöyle boş ıssız bir yerde avazım çıktığı kadar çığlık atabilir miyim YETEEEERRRRR diye...Evet buna çok ihtiyacım var biliyorum.Ya da bir deniz kenarı tatiline.Hani şöyle iki güncük de olsa...
Benim bir kendimi bir deşarj edip nötürlenmem lazım da... Yoksa içime atmaktan Çernobilden beter bir facia haline gelmem an meselesi... Uzaklaşmam lazım buralardan uzaklaşmam....

12 Haziran 2009 Cuma

haftasonu

Haftasonu geldi çattı...İki gün tatil şimdi..Ama ben daha uzun soluklu bir tatilin hayaliyle yanıp tutuşuyorum...Kobacan yokken iki günü ne edeyim ben.Bari evimi hale yola koyarım.
Herkese iyi bir haftasonu dilerim...Mutlu,huzurlu,sakin ve imkanı da varsa deniz ve kumla iç içeee...

10 Haziran 2009 Çarşamba

Bu Defa Değil

Bazen öyle bir an geliyor ki geçmişte yaptığını sandığın hiçbirşeyin önemi kalmıyor....
Ne heyecanla beklenen karne hediyesi kalemliğin alınmayışının ne doğumgünümde gecenin bir saatine kadar seni camlarda elinde kol saatimle bekleyip de gelmeyişinin, ne içten yapılmayan kucaklamaların ne de hiçbişeyin işte....

O kadar çok şey var ki...Söyleyebileceğim ama her biri ağzımdan çıktıkça senin değerini daha çok yitireceğin ve koca bir hiçliğe dönüştüreceğin...Yoruldum artık konuşmaktan çünkü edilen hiçbir söz yerine ulaşmıyor.Senin kulaklarında kalın bir perde kimsecikleri duyamaz hale gelmişsin...

Hani bir zaman burada da yazmıştım ya..Affettim azad ettim seni diye.Affetmemeliymişim diyorum şimdi...Çünkü senin için yapılan her affediş bana dert yaratmaktan yaralamaktan başka hiçbir işe yaramıyor.

Daha bir kaç gün önce bir yazı koydum masamdaki tutmaca...Gördükçe aklıma kazınsın diye.VE aslında bir zamandır yine içimde açmakta olduğun yaralarla ilgili olarak...

''Ahmak insan hem unutur hem affeder
Aptal insan ne unutur ne affeder
Akıllı insan unutmaz ama Affeder ''


Ben ahmakmışım gerçekten de bugün daha iyi anladım.Ve biraz akıllı olmak adına en azından aptal olsaydım diyorum. Hem unutmasaydım hem de affetmeseydim. seni üzen birini affetmenin sendeki ağırlığı nasıl yok ettiğini bildiğim halde düşünüyorum bunu üstelik.
Ben çoktan vazgeçtim aslında sana kendimi anlatıp durmaya çalışmaktan.Sadece uzak durarak korumaya çalışsam da kendimi bir şekilde bana sıçramayı başarıyorsun sen her defasında.
Çocukluğumdan bu yana sana en içten duygularımla yazdığım mektuplar bile kar etmedi üstelik...

Şimdi sen beni yapmadığım şeylerle suçluyorsun,olmadığım biri gibi göstermeye çalışıyorsun ya.HELAL OLSUN !!! Artık diyecek bir lafım yok sanırım sana ve tamamen vazgeçiyorum ne kendimi savunacağım ne de hayır o öyle değil böyle demeye gayret edeceğim.Çünkü sen içindeki tüm kinini karşısındakine kusup ona bir tek kelime söyleme hakkını bile tanımayan birisin nasılsa...Kendi suçlarını başkalarına yıkan insanlardansın sen sadece.. O kadar basit herşey senin için...

Ama bitti artık biliyo musun,gerçekten bitti..Ne ben dünkü küçük kız çocuğuyum ne de sen benim gözümdeki kahramanımsın artık. Bu masalın artık kahramanları da konusu da değişti çoktan...

VE ben ne yapacağım artık biliyor musun? Bu sefer unutmayacağım baba; bu sefer olmaz!

8 Haziran 2009 Pazartesi

Yeni Bir Haftaya Başlarken

Elimde sabah çayım,son bir haftadır sapıttığım (sapıttığım demeyelim esasında biraz ölçüyü kaçırdığım çünkü son 6 aydır sıkıldım artık ) diyetime bugün itibarı ile geri döndüm. Tam gaz ve mutlu bir şekilde..
Ofisteyim,elimde sabah çayım yudumlarken bir yandan da off bugün çok sıcak olacak diye öf pöf ederken pencereden esen sabah serinliği gülümsetti beni....Bir iki satır karalamak istedim.
Gerçi bu sıralar ya kimseler okumuyor beni ya da bloglara yine yaz rehaveti çöktü. Ya da okuyup da yorum bırakmayanlar var benim gibi vakitsizlikten :)

Dün alışverişe çıktık.Malum 9 kilo verdik ya geçen sene sahip olduğum yazlık pantolonlarımın hiçbirisi olmuyor bana.Bakıp bakıp şok geçiriyorum nasıl yaa ben hakikaten 42 beden mi giyiyormuşum diye.Yuh diyorum tabi içimden ve de dışımdan da kobacana.Gülüyor bana :)

Neyse ne diyordum alışverişe gittik. Ama giderken içimden dedim ki kendime eğer 38 bedene giremezsem almayacağım pantolon.Sıcaktan pişmek pahasına bekleyeceğim.Ama öyle olmadı tabi ki..O kadar mutlu oldum ki anlatamam.Ben hala 40 bol oluyor bana sanırken meğersem 38 bedene düşmüşüm bile :) 3 adet pantolon aldım. Hayatımda ilk kez para verip 38 beden pantolon aldım :))) (Bir ara düşmüştüm o kadar bedene ama 3 ay sürmüştü o incelik) Az birşey kaldı hedefe ulaşmama 38 bol olsun ya da 36 dar olsun ona da razıyım.Ama yok yok 38 bol olsun yeter.4 kilo işte :))))

Mutluyum bugün bu nedenle...Bu da motive etti beni; sabrım çok tükenmişken şu kalan 4 kiloyu verebilmem için iyi bir destek oldu bana...Kararlılığım arttı.
Keyfim yerinde ve iyi başladım yeni haftaya..Dilerim sizin de iyi geçer haftanız...

5 Haziran 2009 Cuma

Bu Bünyeye Ne Gerek Ben Biliyorum




Bugünlerde alık alık hayallere daldığım odaklandığım tek birşey var... Bünyemin ihtiyacı olan dinlenmek biliyorum...Geçen yaz da gidemedik ya zaten hiçbir yere...







Bence tahmin ettiniz. Evet evet tatile gitmek is-ti-yo-rum... İşe başlayalı 3,5 ay olduğu için şimdilerde pek mümkün olur mu bilmiyorum ama ofisteki herkes teker teker gitmeye başladı bile.. Bense şimdilik ciğerci kedisi gibi tatil resimlerine bakmakla yetiniyorum ne yazık ki.. Belki Ağustos başında 6 ayımın dolmasına bi hafta falan kala izin koparabilir miyim diye planlar yapıyorum. Planları yaparken de aaa Ramazana denk gelmese bari diyorum. Hadi Ramazana denk gelmedi ya o zamana kadar Kobacan işe girerse o zaman bu kadar yaptığım planlar da boşa gidecek gibi hissediyorum...
Galiba en iyisi plan yapmamak.Patrondan keyfinin yerinde olduğu müsait bir zamanda izni koparıp Cunda yolunu tutmak gerek... Sıramı bekliyorum şimdi sessiz sessiz...
Halbuki bu kriz olmasaydı ve ben eski şirketimde olsaydım ( yanlış anlaşılmasın şimdiki işimden çok memnunum :) ) şimdi ben bir yılımı doldurmuş olacaktım ve tatile de hak kazanacaktım...
Herşeyde bir hayır vardır derler ya o hesap benimkisi de...

Ama bildiğim cidden tatile ihtiyacım olduğu ve bu sene şansım olursa ne yapıp edip Cunda'ya gitmek isteği :) Evett evettt gidilecek ilk yer :))
Bu arada bizim Kobacan memleketine akacak önümüzdeki hafta. İçim buruk ne yalan söyleyeyim. Gidecek yine yalnız kalacağım ben burada. Ne kadar kalacaksın sorumun net bir cevabı gelmiyor ne yazık ki..Alabildiğim tek yanıt ne kadar gerekirse o kadar. 3 gün ile bir ay arasında değişebilir dedi oldu canım dedim bende...Hayret bişey yaa bak yine sinirlendim. ileride anne olunca ben göreceğim seni deyip bana vicdan muhasebesi yaptırıyor bir de.
Erkek çocuk doğurmamaya karar verdim ben de (sanki çok elimdeymiş gibi lafa bak :) ) Kızlar annelerini bırakıp gidemiyorlar kolay kolay (Şekil A-1 ben :)))) )
İşin şakası tabi ki ileride ne olur bilinmez. Belki çok uzaklara gidecek benim de çocuklarım.Mutlaka çok özlerim çok üzülürüm de ama benim insanlardan bağımsız duygularım çocuklarım için de işler mi bilmiyorum. Yani bazen çok sevdiğim insanları bile uzun süre görmesem eksiklik hissetmiyorum. Yani öyle demeyelim aslında illaki özlüyorum ama biraz garip biriyim ben. İnsan bağımlılığım yok.Bir tek Kobacan'da işlemiyor bu duygu ne hikmetse. Onu görmediğim zaman hep eksik kalıyorum. Tek o olsa yetermiş gibi bazen.
Bu belki de yapı olarak yalnızlığı sevmemden kaynaklanıyordur. Yani o benim yalnızlığımı sabote etmediğinden iç dünyama uyumlu bir şekilde dahil olduğundan olsa gerek.. İçimdeki uyumu huzuru bozan en sevdiklerim bile olsa uzak tutuyorum. Ne garip kendi içimde bile bir düzenim var benim. Bazen kendimi katı ve kuralcı bulsam da ve bu konuda kendime kızsam da ( o kadar katı oluyorum ki bazen kendime sövüyorum çok acımasızsın diye ) bu benim savunma mekanizmam galiba. Yıllar içinde böyle birşey gelişti..
Eskiden üzüldüğüm şeyleri düşünür düşünür iyice yara ederdim içimde... Yani ne bileyim biri bişey yaptığında beni üzecek düşünür düşünür içim içimi yerdim hep. Ama artık öyle değil işte. Ona boşverip geçmeyi, gerekmediği durumlarda umursamamayı ve o kişiyi bir süreliğine hayatımda değilmiş gibi uzaklaştırmayı öğrendim artık...Çok da iyi oluyor biliyor musun ? Günlük hayatın hay huyu içinde unutulup gidiyor bazı yaralıyıcı sözler ve davranışlar...
Üzmüyorum artık kendimi herkes ve her olay için...Gerek de yok zaten.
Şimdi sen okurken konuya tatilden girip de nasıl buralara getirdin diyeceksin di mi? Ben böyleyim işte.Normal hayatta da bir konudan çok alakasız bir konuya atlayıp sanki mevcut muhabbet öyleymiş gibi devam edebilirim... :)
Dün akşam mutfakta yemek yaparken dışarıdan çocuk bağırtıları geliyordu. Çığlık atıyorlardı resmen. Yanımda duran Kobacana dedim ki bu çocuklar neden böyle çığlık atar?
Cevap geldi arkasından '' Kendi seslerinin yeni yeni farkına varıyorlar ve deniyorlar ''Ardından da ekledi '' Neden öyle biraz asabi ve alaycı sordun?'' Şaşırdım aslında amacım o değildi...'' yoo'' dedim. ''Eskiden duymazdım bile çocuk seslerini ama şimdi şimdi batmaya başladı artık,kafam kaldırmıyor'' ''Yaşlanıyorum galiba'' diye gülümsedim.Gülümseyerek cevap verdi bana ''galiba'' diye ...

Hakikaten de böyle..Eskisi gibi gürültülü şeylere tahammülüm yok nedense artık benim...Daha sakin daha huzurlu ortamları sever oldum...
Mesela yarın çalışıyorum.Pazar günü için hayalim ağaçlık bir yerde kuş cıvıltıları içinde bir hamağa kurulup yeni aldığım ve çok hoşuma giden Ayşe Kulin'in Bir Varmış Bir Yokmuş kitabını okumak...Yakınlarda böyle bir hamak var mı bildiğiniz???


NOT : Resimler internetten alıntıdır.

1 Haziran 2009 Pazartesi

Koşulsuz Sevgiyi Sorgulamak

Ben dün bir çocuğun annesinden nefret edebileceğine tanık oldum... Kendi kafasında düşünceler yaratıp onu olması gerekenden çok farklı bir yere koyabileceğine...Kalın buz gibi duvarlar örüp onu dışında tutabileceğine...
Dokuz ay karnında taşımanın ya da sütünü vermenin bir evlat için yeterli gelmeyeceğine... Bir anne çocuğunu ne kadar sevse de özleminden gözyaşları dökse de o çocuğun bunlara tepkisiz kalabildiğini gördüm...
Anlayamadım bu olanları...Bir anneyi bu kadar kolayca yok sayabilmeyi anlayamadım.... Hayatta ne anneler babalar varken neleri yapmışken ve buna rağmen affedilmişken bir çocuğun aklında kurulan bu kurguyu anlamayı reddettim...Küçük bir çocuğun bu kadar katı bir yüreği olmasını sevgisizliğini reddettim...

Böyle olmayacak bizim çocuklarımız dedim..Böyle olmamalı...Ben tüm dünyaya karşı sevgi dolu olmaları için herşeyi yapacağım.

Üzüldüm;çok üzüldüm...Bir çocuğun annesini silmesi karşısında hiçbirşey yapamayışıma en çok da bunu anlayamayışıma tüm yüreğimle üzüldüm...Bazı şeyleri değiştirme gücümüzün olmayışı başka bir şeyde olsa bu kadar acıtmazdı belki de...

Ben hiç tanımadığım bir annenin gözyaşlarıyla yüreğimi yaktım dün gece...Binlerce kez şükrettim sonra, iyiki annem benim annem iyiki onu sevmekten asla vazgeçmem diye...
Sonra bir de affettiklerime baktım,belki haketmediği halde azad ettiklerime..Değer mi acaba diye düşündüm...Yutkundum...İç sesim titredi kendimle konuşurken...Düşüncem aklıma düştüğünden beri hala sorguluyorum...

Gece uyumadan dua ettim tüm kalbimle... Günü geldiğinde iyi bir anne olabilmek için...İyi bir anne olmanın ötesinde çocuklarım tarafından koşulsuz sevilebilmek için...Sadece ANNE olduğum için....

23 Mayıs 2009 Cumartesi

BAHAR KEYFİ

Bu sıralar pek bir mutluyum ben...

Akşam evde yemek yedikten sonra televizyonun karşısında tatlı,huzurlu,rezil uykulara dalıveriyorum..
5 aydır hiç uyumadığım kadar huzurla uyuyorum ve dinç uyanıyorum uykularımdan...
Bir sürü şeyi bir anda yapmak istiyorum ama hepsini bir sefere sığdıramayınca panik oluyorum :)
Kendime minik bir tutacak aldım ofisteki masama koydum...küçük bir inek yayın üzerinde kocaman pembe dudakları ile gülümsüyor ve diyor ki Kiss ME :))) Tutmacına minik bir not iliştirdim;çok sıkıldığım daraldığım zamanlarda beni gülümsetsin ve de gevşetsin diye; '' STRES YOK, PANİK YAPMA :)) RAHAT OL:))) '' ...

Kendimi gülümserken yakalıyorum zaman zaman...En yoğun,en sıkışık zamanda bile mutluluk oyunları oynayabiliyorum.Aslında oyun oynamıyorum da gerçekten mutlu oluyorum ben.

Hayatta nelerin üzülünmesi gerektiği nelerinse boşverilmesi gerektiği ile ilgili sınırlar çizmişim meğerse kendime..Olgunlaşmışım da biraz..Eskiden kafayı çok taktığım şeylere üzülmüyorum ve omuz silkip geçiyorum yanlarından,beni üzemediklerinden olsa gerek öylece kala kalıyorlar...

Yeni şeylere merak sarıyorum;mesela aslında çok uzun zamandır aklımda olan fakat bugüne kadar gerçekleştirip gerçekleştirmemek konusunda tereddüt ettiğim şeyleri hayata geçirmek niyetindeyim...
Mesela fotoğraf kursuna gitmekle başlamak istiyorum işe..Güzel fotoğraflar çekmek ve ardından yazılarımla bütünleştirmek onları..biliyor musunuz hiç beceremem ben aslında güze fotoğraf çekmeyi ama bunu başarmak istiyorum...

Sonra ilerki yıllarda ama bir gün mutlaka piyano çalmayı istiyorum.Evimin salonunun en güzel köşesine bir piyano koymak ve başında saatler geçirmek.Tuşlara dokunarak parmaklarımdan dökülen ezgilerle mutluluğuma mutluluk katmak...Ama dedim ya zamanı var daha...

Bir de en büyük hayallerimden biri Adalar'dan birinde ev sahibi olmak...Ama emekliliği beklemeden, bahar ayları geldiği anda Ada'daki evimize gidip yerleşmek,sabahları ada vapuruna binip Bostancı'ya gelmek ve oradan işimize gitmek.Haftasonlarını da adadaki evimizde kimi zaman dostlarla sevdiklerimizle kimi zaman da başbaşa geçirmek...(AHH AHH Bu ne güzel bir hayaldir böyle...Ama hayal değil de gerçekte olacak inşallah...)

Şimdilik bir fotoğraf kursuna gitmek,profesyonel bir fotoğraf makinası sahibi olmak ve gerçekten güzel fotoğraflar çekmek var aklımda...Bunu çok ertelemeden yapmak gerek sanki..Biraz daha mutlu olmak için :) Acaba beni fotoğraf kursuna gönderecek biri bulunur mu ki ? Sonra da bana profesyonel bir fotoğraf makinası alsa mesela :)))

Zaman o kadar çabuk geçiyor ki ve aslında hayat bizim tahminimizden de kısa...Büyük özlemleri yaşarken farkettim bunu...Çabucak aktığını,bizim hep ertelediğimizi mutlulukları..Artık daha az ertelemeye çalışarak yaşamak gerek belki de...Öyle oyunlar oynuyor ki hayat zaman zaman biz elimizde olan yapabileceğimiz şeyleri bile erteliyoruz aslında...

Mutluyum yani ben bu sıralar,öylesine şeylere bile... .Ama en çok o artık yanımda diye...Huzurlu artık benim uykularım,sakin ve dinginim ve hayattan tad alma duyumu geliştirmiş gibiyim..Güzelim ben bugünlerde böyle,kendimi de çevremdekileri de her zamankinden daha çok seviyorum,daha toleranslıyım belki ve içimde hep böyle kalmak dileğini taşıyorum...

18 Mayıs 2009 Pazartesi

Mutlu Son...:)

Geldi sevgilim nihayetinde...Ben geldiğine hala inanamasam da; o hala uyandığında kışlada olacağını görüp tüm bunların bir rüya olduğunu sansa da geldi işte...

İlk gördüğümde aptal gibi oldum :) Keza onun da surat ifadesi yüzünü posmuş çocuklar gibiydi..Aslında kameraya çekmek isterdim hem de resmini de koymak isterdim ama o kadar kalabalıktı ki hava alanı birbirimize zor ulaştık.. :)

Bitti gitti işte..Çok güzel günler bizi bekliyor artık.Hayatımızda birçok şey için en büyük engel olan askerlik de çıktı aradan ya :)) Daha iyi günlere daha mutlu güzel günlere iyice yaklaştık :))

Sevgililerine kocalarına kavuşanlar olarak gözümüz aydın;hali hazırda beklemekte olanları ise Allah kavuştursun tez zamanda inşallah ve hiç ayırmasın bir dahaa :)))))

15 Mayıs 2009 Cuma

NİHAYET

Çok sancılı bir bekleyişti son günün gelmesini ümit etmek.. Bugün konvoya binecekler mi binmeyecekler mi telaşı...
Şu an yolda olmalı sevdiceğim yarın sabah uçağa bineceği şehrin KTM sine gidiyor olmalı. Eğer gidemeseydi kavuşmamız pazara kalacaktı bizim ve ben üzülecektim istemeden de olsa...

Sağ sağlim gelmesini diliyorum şimdi...Yarın büyük gün; ayrılığın zincirini kıracağımız bir daha da asla takmayacağımız kadar büyük bir gün...

Çok heyecanlıyım; çocuklar gibiyim...Geçenlerde Sebla demiş ya sanki ilk kez buluşacakmışız gibi heyecanlıyım diye aynen öyle hissediyorum ben de...

Sonunda bitti bu gece onsuz geçen son gece olacak nihayet ve yeni günde ben aşkımın yanında olacağım evimizde,mutlu mutlu :))) ....

5 Mayıs 2009 Salı

Nerelerdesin diyenler için

Kobacana kavuşmaya 10 gün 11 gece kala (ki şu son zamanların hakikaten zor geçtiğini itiraf etmeliyim ) nerelerde olduğumu merak edenler için kısa bir not düşüp iki hafta kadar bir süre ortalarda olamayacağımı bildirmek mecburiyetindeyim...Neden mi?

Çünkü ayın 20sinde teslim edilmesi gereken bir projemiz var biz deli gibi sıkışmış durumdayız..Ne mi yapıyoruz? Önümüzdeki iki hafta işler bir an önce bitsin diye gündüz saatleri yetmediği için akşamları da mesaiye kalıyoruz. Yoğunuz çok yoğunuz ama olsun işler bitsin de bir an önce Kobacan geldiğinde rahat bir nefes almış olayım.
Hedefim ayın 15 ine kadar bütün işlerimi bitirmiş olmak ki bu sayede kafam rahat olsun. :)

Şimdi düşündüm de Allah biliyor da mı veriyor nedir? Kendi kendime nasıl geçecek bu son günler bitmek bilmez bir türlü diyordum ama Allah öyle bir meşguliyet verdi ki sıkıysa günler geçmiyor diye dertlenmeye kalkış..İmkanı yok zaten kafamı bile kaşıyamıyorum ki :) Mesela dün akşam eve gittiğimde saat 21:30 a geliyordu ki bu bir rekordur bu işe başladığımdan beri..

Uzun lafın kısası sevgilim gelmeden işlerim bitsin bir de 19 Mayıs tatilim heba olmasın ki kocacımla Ada'da bisiklet turuna gidebilelim diye çoookk çalışıyorum...

Müsait olduğum anda yazacağım ama bu arada siz beni özleyin olur muuu ? ;)

29 Nisan 2009 Çarşamba

YETER ARTIK YETER !!!!

Yine bir son dakika haberi..Şemdinli'de çıkan çatışmada bir şehit daha...

İsyan etmek istiyorum.YETER ARTIK diye haykırmak geliyor içimden avazım çıktığı kadar...
Bu ülke için zaten yeterince kan dökülmedi mi tarihte neden hala gencecik insanlar gözümüzün önünde bir bir gidiyor ve biz hiç birşey yapamadan öylece elimiz kolumuz bağlı bekliyoruz...

Haberleri izleyemiyorum artık.Eskiden de şehit haberleri çıktığında hüngür hüngür ağlardım ama artık hiç bakamıyorum bile...Çünkü yüreğimi çok ama çok daha derinden acıtıyor o insanların evlatlarını,eşlerini,kardeşlerini,babalarını kaybettiklerinde gözlerinden akan oluk oluk yaşlar...Çünkü artık biliyorum birinin sağ salim dönmesini beklemenin ne demek olduğunu; her gece ne dualar edildiğini, görülen kabuslarla nasıl uykulardan soluk soluğa sıçrandığını...

Telefonları ulaşılamaz durumda yine... Arıyorum ama kesik hatlar...

Dün akşamki karakol yanındaki paket olayından sonra yüreğim ağzımda...

Çok korkuyorum...
Biliyorum bana söz verdi sağ salim tek parça olarak döneceğim sana diye ama yine de öyle çok korkuyorum ki...Küçücük çocuk gibi pır pır yüreğim....

Dua edin ne olur.Sadece benim sevdiğim için değil; şu anda vatani görevini yapmakta olan bütün gencecik insanlar için,bütün askerlerimiz için.. Dua edin iyi olsunlar,hepsi sağlıkla mutlulukla dönsünler yuvalarına,ailelerine,sevdiklerine....

O kadar pır pır bir durumdaki yüreğim gözlerimden yaşlar ha aktı ha akacak...
Bloga yazayım dedim rahatlamak için ama sanki o bile kar etmiyor şu anda...

Lütfen Allah'ım koru onları...

28 Nisan 2009 Salı

Gördün mü Bak 27 Oldum ???

Zaman zaman acı günler de olsa,sıkıntı da çeksem üzülsem de yine de hep umutla,mutlulukla ve hep pozitif olmaya çalışarak geçirilen bir hayatın 27 yılı bitti bugün...Artık 27 yaşındayım ben demem gerekiyor ve çok tuhaf geliyor bu bana nedense;çünkü sorarsanız hala 18-20 arası bir yerlerde takılmış durumdayım ben. :))) Yaşlanacağız yavaş yavaş artık.Zaman çok çabuk geçiyor derlerdi de inanmazdım ama yaşlar geçerken nedense kavuşmaya varacak zamanlar uzadıkça uzuyor gibi....

Ama asıl doğum günüm 17 gün sonra başlayacak benim.Yeniden doğuşum...Şimdi sakin bir anka kuşu gibiyim.Küllerimi biriktirdim bekliyorum yeniden doğacağım bir gün doğumunu...

İYİ Kİ DOĞDUM :)) GÖRDÜN MÜ BAK 27 OLDUMMMMMM :)))))

24 Nisan 2009 Cuma

HEYACAN FIRTINASI

Tam 21 günümüz kaldı artık... Sona yaklaşırken zaman çamur hızında akıyor.Yani su gibi değil işte hızlı değil de çamur şeklinde... Ben de piskopat şekillerde özleme biçimleri geliştirdim kendime iyi mi ? :)))

Sürekli çocuklar gibi hayal kurarken buluyorum kendimi.O gelmiş havaalanından karşılamışım onu.Uzun süre sonra ilk kez elini tuttuğumda nasıl hissedeceğim kendimi kimbilir.İçim kıpır kıpır bir şekilde deli olurum herhalde :))) Çok heyecanlıyım..

Heralde bir daha bu tip heyecanları anne olacağım zaman doğuma 21 kala ,oğlum olursa sünnetinde,kızım olursa istemeye geldiklerinde oğluma kız istemeye giderken,onlar evlenirken, torunlarım olunca... OOOO şimdi bir an düşündüm de bu liste uzayıp gidiyor yahu..Ne güzel demek ki daha yaşanacak bir sürü heyecanımız olacak hayatımızda.Allah ömür versin de hep beraber güzel günler görelim inşallah :)

Bu şimdilik ikinci heyecanımız bu..Yok üç pardon :) İlki nişanlanırken,ikincisi evlenirken üçüncüsü de bu. İşin komik yanı ben hala evli olduğumuzu algılayamıyorum bazen.Sanki sevgiliyiz gibi hala.ASlında bu güzel bir şey sanırım :))))

Dediğim gibi Şafak 21 bugün itibarı ile tam 3 hafta sonra bugün son günüm olacak Kobacansız. Ve sabırsızlıkla ertesi günün olmasını bekliyor olacağım,muhtemelen de uykusuz kalacağım gecesinde heyecandan :))))

Cidden çok heyecanlıyım.Çok mutluyum; kavuşma anı aklıma geldikçe yüreğim pır pır ediyor ve yüzümde kocaman bir tebessüm ile yakalıyorum kendimi :)))

23 Nisan 2009 Perşembe

Bugün Onların Bayramı

Her zaman sevmişimdir 23 Nisanları..Küçücük bir çocukken başladı bu sevda ve hala sürüyor...

Belki iki üç yıl sonra küçük bebeğimizi elinden tutup 23 Nisan şenliklerine de götürmeye başlayacağız.O zamandan itibaren ona aşılayacağız ATA'mızın sevgisini,herşeyi bir bir öğrenecek bu vatanın nasıl kurtarıldığını uğruna ne mücadeleler verildiğini...Eminim o zaman daha iyi anlayacaklardır bu ülkenin kıymetini..Ve belki o zaman daha da kuvvetli hissedecekler karanlıklarla savaşmak için kendilerini...

Dileğim;tüm çocuklar mutlu olsun,sağlıklı olsun,neşeli olsun.Ama herşeyden önemlisi hepsi HÜR olsun ÖZGÜR olsun ve kendi vatanlarında esareti tatmasınlar...ve Hiç Savaş olmasın hep BARIŞ olsun;küçücük yürekleri savaşların verdiği yaralarla sarsılmasın....

Bütün bunlar bizim elimizde aslında...Onlara güzel yarınlar bırakmak,barış dolu bir dünyada yaşamalarını sağlamak ve kendi çocuklarına da bırakabilecekleri ilkeleri onlara aşımak...

Ben kendi adıma ileride çocuklarıma bunları aşılamak için elimden gelen herşeyi yapacağım.Eminim herkes böyle yapsa bu ülke ve bu dünya çok daha yaşanır bir yer olurdu...

Tüm çocukların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutluyorum...

Umarım güzel günler görürsünüz çocuklar..Umarım içinde yaşadığımız karmaşaların hiçbirisi olmaz geleceğinizde...

Son olarak ŞURADAKİ küçük kızı izlemenizi rica edeceğim sizden.Ben izlerken diken diken oldu tüylerim......

21 Nisan 2009 Salı

SON ZAMANLARDA

Bu sıralar ben bir yenilenme sürecine girdim. Kışın üstüme çöken ağırlığından sıyrıldım;güneşin ve sıcağın yüzünü göstermesi ile birlikte tazelendim. Yeni bir hayat stili oluşturmaya çalışıyorum aslına bakarsanız. Bu artık böyle olmaz dediğim şeyleri değiştirmeye ve öyle kalmasına çabalıyorum.Birileri bana hiç inanmasa da bunu başaracağımı düşünmese de irademi kontrole alıyorum ve güzel sözler duyuyorum bendeki değişimleri görenlerden... Mutlu oluyorum ve de tahmin edemeyeceğiniz kadar motive :)))

Bugünlerde ben;

* Sabahları 06:30 da uyanıyorum.


* Üşenmeyip kendime bol yeşillikli,maydonozlu,taze naneli peynirli zeytinli kahvaltılar hazırlıyorum ve sabah serininde balkonda kuş cıvıltıları eşliğinde ediyorum kahvaltımı.Üstelik hiç şekersiz içemem dediğim sabah çayımı da gayet güzel bir şekilde içiyorum hem de afiyetle...

* Erkenden evden çıkıyorum;üstelik giyinmiş saçlar yapılmış üstelik de alel acele çıkıldığı için makyaj şirkette yapılmak zorunda kalmadan...Gayet bakımlı ve hoş hissediyorum kendimi böyle zamanlarda....

* Sabahları Bostancı'da inip Göztepe'ye kadar olan yolu Bağdat Caddesi'nden hızlı adımlarla yürüyorum.

* Güzel renkli lalelerin içinden geçip işyerime varıyorum.


* Sabah kahvaltısı ile öğle yemeği ve öğle yemeği ile akşam yemeği arasındaki öğünleri atmalıyorum. Hocamızın sözünden çıkmadan beslenmeye gayret ediyorum.

Peki bütün bunları neden mi yapıyorum.Çünkü ben bu defa bunu başaracağımı biliyorum.

İlk kez bir kış mevsimini kilo almadan tam aksine kilo vererek geçirdiğim için.
Kendime hedef koyduğum 13 kilonun 6 kilosunu zaten vermiş durumdayım ve geriye sadece ama sadece 7 kilo kaldı.

Çünkü hayatımda ilk kez gerçekten istediğim için sahip çıkıyorum irademe.Hiç kimse için değil yalnızca kendim için.Küçük bedenlerin içine benim de girebileceğimi ve de çok yakışacağını bildiğim için..Sadece kendimi daha iyi hissedebilmek ve daha mutlu olmak için...

Bu sefer başaracağım ve yüzlerdeki şaşkınlığı gördüğümde bir tebessüm edip geçeceğim....
Başaracağım çünkü bu defa gerçekten istiyorum bunu hem de tüm kalbimle...

16 Nisan 2009 Perşembe

SONA YAKLAŞIRKEN

Bugün itibarı ile tamı tamına 30 gün yani 1 ay kaldı Kobacanımın gelmesine...4 ayı geride bırakmışız bile...Diyorum ya hep günler geçerken çok zor geçiyor da geri dönüp baktığında aaaa şu kadar ay olmuş diye sevinebiliyosun..4 hafta sadece 4 hafta sonra burda benim herşeyim...

Artık onsuzluktan o kadar sıkılmaya başladım ki isyan ediyorum zaman zaman resmen..Yeter artık gelsin diye...Hele de havalar böyle güzelleşmişken,bahar gelmişken ve gribi atlatmışken içim kıpır kıpırken gelsin bir an önce istiyorum... Sanki Nisan ayı çok yavaş geçiyor bu sene,anlamadım gitti yaa..Sona yaklaştıkça daha zor olur diye biri söylemişti bana ama? Kimdi o???

Uçak biletimizi aldık. 16 Mayıs Cumartesi günü saat 09:40 uçağına biniyor aşkım. 10:50 de de burada olacak. Diyoruz ki ikimiz de o uçağa bindiği anda askerliğin bittiğini ve kavuştuğumuzu anlayacağız.

Hava alanında karşılayacağım onu.Hep kavuşma anı gözümün önünde zaten.Gelme istersen diyor yorulma diyor ama bunca zaman beklemişken o birkaç saati bekleyemem evde oturup.Uçaktan indiğinde kucaklamalıyım onu....

8 Nisan 2009 Çarşamba

Sana DA Küstüm KOBACAN :(

Evet dün herkese küsmüştüm.Bugün sana da küstüm ben...Hasta oldum,havalar güzel diye zibil zibil gezdim bahar havası çarptı üşüttüm ya ben; burnum akıyor boğazım batıyor. Yanımda olup gel öpeyim de hastalığın bana geçsin demediğin için; şu anda hasta olduğum halde hiç kimseye şımarıklık yapamadığım için ve en kötüsü hastayken kendi evimde olamadığım için...

KÜSTÜM İŞTE!!! SANA DA KÜSÜM BEN ŞİMDİ!!!!!

Dip Not: Ama akşama barışırım belki ya da birazdan ararsan;konuşmadan uyursam daha çok hasta olurum sonra :(((( (şimdi gidip telepati kurucam senle ara beni niye,internetin olmadığı için en iyi ihtimal istanbul'a gelince okursun beni;eh bu durumda dua et de telepatime yanıt verebilesin)

7 Nisan 2009 Salı

TUHAF Küskün


Bugünlerde herkese küsüm ben....Herkese ama...Bütün dostlarıma,arkadaşlarıma... Kendimi yalnız hissediyorum biraz da terk edilmiş...Gün içinde Kobacanımla olan konuşmalarımız da olmasa bütün dünyanın bana karşı olduğuna ya da yakınımdaki herkesin beni terkettiğine inanacağım.Herkes o kadar kendi halinde ki;işi olan da aynı olmayan da ...Vakitsizlikten yakındığı halde şimdi vakti olduğunu bildiğim halde aramayanlar da...Ben olsam böyle zamanlarda daha çok arardım dostlarımı,yani en sevdikleri uzaktayken...BElki de ben o kadar içimde yaşıyorum ki özlemi,hasreti ve onun verdiği acıyı herkes beni mutlu mesut zannediyor ve kendi halime bırakıyor..Aslında öyle olmadığını bir ben biliyorum....


Ne bileyim tuhafım bugünlerde ben...Herşeyden soyutlandım...Eskiden daha çabuk adapte olacağım yeniliklere artık adapte olamıyorum..Bir güvensizlik duygusu etrafa karşı ki en nefret ettiğim şeydir bu benim...Daha temkinliyim insanlara karşı,zarar görmemek için daha mesafeli belki de..Ama kasıyor bu durum beni,doğal halim değil çünkü....


Bazen düşünüyorum bir balıkçı olsaydım ve de erkek olsaydım gözlerden uzak bir kasabada tek başıma yaşardım.Kesin sevdalık çekip kavuşamadığım da bir kız olurdu.Beni ara sıra ziyarete gelen gençlere anlatacak ve dinlerken onları şaşırtacak bir sürü yaşanmışlıklarım...Akşamcı da olurdum bence....Yaz geceleri denizin yakamozlarını seyrederken aklımdan geçen şarkıya cırcır böceklerinin sesleri eşlik ederdi kesin...Gecenin sonunda hasretle iki damla gözyaşı akıtır sonra da küçük barakadaki yatağıma gider yatardım geceyi güne kavuşturmak için....


Ama bunların hiçbiri değilim...Bazen yanlış bir bedende dünyaya gelmiş olabilecek kadar asi ve özgür ruhlu hissediyorum kendimi...Ne bileyim,tuhafım işte bugünlerde...Bir de sebebini bilebilsem....

2 Nisan 2009 Perşembe

KENDİME

Bu sabah kendimi bir kuş kadar hafif hissettim.
Müziği kulağıma takmış tempolu bir şekilde yürürken üzerine bastığım Bağdat Caddesi'nin taşları değil de Fransa'da bir moda defilesinin podyumuydu sanki.Dünyanın en güzel kadını bendim bu sabah...Yürüdüğüm yerlerin önündeki camlardan yansımama baktığımda bu güvenin insanın duruşuna bile nasıl yansıdığını gördüm ve göz kırptım kendime ...

Bir kez daha anladım ki asıl önemli olan insanın kendini güzel hissetmesidir öncelikle...Sen güzel hissettiğin sürece dışarı yansıttığın ışığın da göz kamaştırır.

Ama hayattaki herşey böyle değil midir zaten? Kendine güvenmekle başlar herşey ve gerisi çorap söküğü gibi gelir...

Kendime aslında ne kadar güvendiğimi ve zaman zaman üzerimde bizzat baskı kurarak bu güveni gereksiz yere nasıl ezdiğimi farkettim ve bunu bir daha yapmayacağıma kanaat getirdim.Emin oldum kendimden...

Bugün gurur duyuyorum kendimle.Bugüne kadar istediklerimi başardığım için,irademle yapmam gerektiği halde yapamam sandıklarımı bile yarıladığım için ve bu şekilde devam edeceğimi bildiğim için...

Bu galiba 27 bitip 28 e adım atmaya yaklaşırken yaşanan bir farkındalık.Hani her yaş dönümünde kendimizle ilgili bir sırrı keşfederiz ya,benimki de öyle birşey...

25 Mart 2009 Çarşamba

Bir İki Satır Şimdiye Dair...

Biliyorum bıktınız artık benden ama 50 küsür gün daha sıkıverin dişinizi beni seviyorsanız.
İçimdeki özlemek duygusuna engel olamıyorum.Onsuz olmaya katlanamıyorum ve kel alaka satırların arasından bile sızıveriyor zaman zaman hasret sözcükleri...

Biraz önce Sezenim canım serçemin şu altta sözleri yazan şarkısı çıktı radyoda...Paylaşmadan edemedim...O kadar anlatıyor ki içimdekileri...


Nolur sormasınlar bana.
Nolur söyletmesinler derdimi.
Saklarım ben onu kendime.
Yerim kendi kendimi.

Akıyorsa yaşlar gözümden,
Dinmiyorsa bir türlü gece gündüz,
Karardıysa bütün dünya,
Vardır elbet bir sebebi…

Kaç yıl geçti aradan ayrı ayrı,
Bitsin artık bu hasret bulaşalım gayrı…

Benim bütün derdim özlem.
Biliyorum kavuşur böyle seven.
Biz bir elmanın iki yarısıyız,
O en çok sevdigim ve ben.
Akıyorsa yaşlar gözümden,
Dinmiyorsa bir türlü gece gündüz,
Karardıysa bütün dünya,
Vardır elbet bir sebebi…
Kaç yıl geçti aradan ayrı ayrı,
Bitsin artık bu hasret bulaşalım gayrı…


Bu günler neden bana bir türlü geçmek bilmiyor.Neden içimdeki acı soğuyacağına daha çok yakıyor beni...Biliyo musunuz sadece buraya size yansıtabiliyorum içimdekileri.Çevremdeki başka insanlarla paylaşamıyorum.Dışarıdan bakanlar göremiyor içeriyi...siyah filmlerle kaplamış gibiyim...Normalde paylaştığımdan daha az paylaşıyorum yüreğimi ama sanki bir yandan da kendi içimde çoğalıyorum.Kendime sakladığım,gizlediğim duygular hoşuma gidiyor sanki.Hasretimi,hüznümü,sinirimi,isyanımı,mutluluğumu,dalgalanıp durulmalarımı kendime saklıyorum...Kapalı bir kutu gibi...

Sanki burada sürekli birşeyler paylaştığım siz sevgili arkadaşlarım benim iç seslerim gibisiniz...Belki garip gelecek ama öyle hissediyorum.O kadar yakın,o kadar ayırmıyorum yani kendimden...O yüzden kapalı kutunun içindekileri en iyi bilen sizlersiniz şu sıralar...

Günlüğüm burası bir nevi;ama cevap veren bir günlük..Beni anlayan ...
Bu beni mutlu ediyor...Gerçekten...

24 Mart 2009 Salı

Geleneksel Bahar Yorgunluğu

Bugün inanılmaz bir bıkkınlık var içimde...Feci şekilde yorgun hissediyorum kendimi..Resmen dayak yemiş gibiyim.Sırtım,boynum,omzum resmen sızlıyor...Canım hiçbirşey yapmak istemiyor... Ayrıca nefret ettim bu havalardan da bir güneşli bir yağmurlu...

Ayrıca bugün şirkettekilerden görünüşümle ilgili değişik yorumlar aldım.Biri gözlerin şişmiş der,biri canın mı sıkkın diye sorar,birisi solaryuma mı girdin diye sordu.(Yuh dedim içimden hayatta işim olmaz ki zaten güneşe bile alerjim var benim;arkadaş beni kararmış gördü galiba :) )
Öğlen yemekten dönerken de apartmanın aynasında baktım da hakikaten gözlerimin altı şiş ve mosmor...

Sanırım geleneksel bahar yorgunluklarım başladı.Eyvah ki eyvah ! Şimdi havalar düzene girene kadar bekle dur işin yoksa.Sürekli uykulu gez kafanı taşıyama...OFFFFFFFFFFFF!!!!!!!!!1
Çığlık atasım var..Sıkıldım herşeyden ben sadece uyumak istiyorum.Sürekli uyumak isteğimi nasıl aşarm bu bahar yorgunluğunu aşmak için ne yapmak gerekir bilen var mı?

Ben uyuyup uyanayım..Bi an önce zaman geçsin ve gelsin sevgilim...

OFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFFF OOOOOOOOOOOOOOFFFFFFFF

23 Mart 2009 Pazartesi

2 Yılı Bitirirken...

23.Mart.2007 Cuma günü bu saatlerde kuaförde büyük bir heyecan içinde saçlarımı yaptırıyordum. Gelinliğim ayakkabılarım herşeyim hazırdı.Havanın durumuna bakıp bakıp üzülüyordum tıpkı bugünkü gibi yağmurlu diye.Gelinliğim batacak çamur olacak,saçlarım bozulacak diyeydi bütün korkum...Ya da birşeyler ters gidecek de kavuşamayacağız diye ödüm kopuyordu...

Hiçbiri olmadı...Herşey yolunda gitti..Senin dudağındaki uçuk haricinde :) Onu da bir şekilde kapattık zaten resimlerde bile belli olmadı...VE akşam saat 21:30 da evet dedik bir ömür boyu birbirimizin elini hiç bırakmamak için...Gözlerimizin içi gülerek... İlk dansımızı ederken öyle bir bakmışız ki gözlerimizin içine;herkes anı defterimize hatıra birkaç satır bırakırken buna değinmeden geçememiş...

Şimdi ben de aynı şeyi dileyeceğim...Umut ederim ki bana bakarken gözlerinde gördüğüm ifade bir ömür boyu değişmez...Çünkü benimki değişmeyecek...

Nice yıllara sevgilim...Aşkla,sevgiyle,huzurla,sadakatle,mutlulukla ve yüreğimizdeki hiç sönmeyen korla...

19 Mart 2009 Perşembe

Bahar Dilekleri







Hava yine bozdu deli gibi yağmura çevirdi dün akşamdan beri.... Dün öğlen yemek yerken günlük güneşlikti her taraf bugün ise şemsiyem uçuyordu...



Her ne kadar bu senenin moda rengi gri olsa da gökyüzü uymasın bu modaya bence.Zaten moda kendine yakışanı seçmekse eğer;gökyüzü hep mavi giyinsin bir de sarı ışıl ışıl bir kolye taksın boynuna adı güneş olan...:) Olmaz mı?
Arada hafif hafif eteğini estirsin ama hoyrat davranmasın üzmesin bizi...Kuş cıvıltıları da serpiştirilsin araya,sabahları ananemin muhabbet kuşunun cırıltısına razıyım sevinsin garipler...Yeşillensin tüm heryer,rengarenk sümbüller,laleler güneşi görüp daha bir hızlı serpilsin ve doğa bütün güzelliği ile yenilensin...
Bu şehre gri yakışmıyor,bahar gelsin artık içim açılsın,sevgilim dönsün baharın ortasında...
Lütfen Allah'ım söz bak bu sene başka büyük şey istemeyeceğim.İsteklerimi önümüzdeki yıla saklayacağım.O bir gelsin sağ salim yeter :) He bir de o gelene kadar kalan şu 6 kiloyu vermem konusundaki azmimi kamçılarsan ekstradan bonus mutluluk kazanmış olurum :) Önümüzdeki yıldan itibaren de bir bebek,bir ev ve bir araba girebilir sıraya,ama tabi ki vermek sana kalmış.Biz isteyelim çabalayalım sen de yardım edersin elbet di mi? Yani öyle olur inşallah.Zaten bu dilekleri de bizi sevdiğini varsayarak yapıyorum.

Dip Not 1: Üstte renkli yerde Secret yapıyorum.O olaydan çıkardığım sonuç iyi şeyleri dilemek,keza kendisi bizde dua demek aslında.Bunlar böyle sır bulmuş gibi seviniyor ama olayın özü budur yani :) Yürekten dilemek... :) BEn de dua ediyorum işte :)
Dip Not 2 : Fotoğraflar bizzat kuzenimin çalışmalarıdır.Her türlü hakkı saklıdır ona göre :)

17 Mart 2009 Salı

Affetmek Arınmaktır....

Ayrılalım artık...Seni çok seviyorum ama olmuyor...Yürümüyor bu ilişki artık yıpratıyoruz birbirimizi...

- Sevdiğin halde nasıl ayrılalım dersin....O halde bişeyler yapmalıyız aramızdaki aşkı kurtarmak için...

-Yapamam.... Olmuyor işte....

-Keşke benim kadar yürekli olsaydın....Keşke benim seni sevdiğim kadar sevebilseydin beni.... Neden mücadele etmiyorsun neden...Belki de yalan söylüyorsun;artık hiç sevmiyorsun beni,bu da bahanen...

- Hayır..Sana deliler gibi aşığım ama sonu yok bunun işte....

Gözlerinden süzülen yaşlara hakim olamadı Handan.... ''Peki'' dedi...''Kararlısın sen bitmiş....''

'' Handan hadi uyuyalım yarın yola çıkacaksın dönmek için...''

Bütün gece yatağında hıçkırdı genç kadın...Nedendi bu vazgeçiş bilemedi...İçi yandı;içtiği bardaklar dolusu su bile geçiremedi bu yangını...Güneşin ilk ışıklarına dek uyku girmedi gözüne ve uyumadan kalktı yatağından....

Portakal zamanıydı...Çiftlik evinin bahçesine indi ve sepeti alıp ağaçların arasına daldı... O mis kokulu portakalları toplarken;işte dedi aşkımın diyeti bu bir sepet dolusu portakal.....

Sonra genç adam arabasıyla onu evine bıraktı...Birbirlerinin yüzüne hiç bakmadılar yol boyunca...Söyleyecek tek bir kelimesi bile yoktu kızın....Sessizlik hiç bu kadar acı verici olmuş muydu? Ya da onun sessizliği miydi böylesine yürek yakan... Konuşmak istiyordu aslında; ona bağırıp çağırmak kızmak hakaret etmek ama yok yapamıyordu....Bugüne dek söyleyemediği her cümle gibi bunu da içine gömüp gidecekti...İşin komik yanı biriktirdiklerini de birgün söylemek için bekletmişti hep..Ama artık bütün herşeyi denize dökebilirdi...

Bunu düşünürken aklına çocukken kumsalda oyun bitince bütün oyun kumlarını denizin kıyısına döküşü geldi...Biriktirdiklerini kum gibi denize döktüğünü hayal etti....

Evin önüne geldiler;arabadan indi...Son bir kez baktı gözlerinin içine....Dolu dolu mu olmuştu onun da gözleri ne....Yukarı çıktı...Pencereyi açtı...

Hala aşağıdaydı...Yukarı çıkmasını beklemişti demek...Arabanın motorunu çalıştırdı..Sanki motoru çalıştırmadan önce de derin bir nefes aldı güç toplayabilmek adına..Ya da öyle düşünmek istedi genç kadın....

Arabanın ön camı açıldı..Heyecanlandı kuş gibi çırpan yüreği..Çünkü o esnada içinden yalvarıyordu..

Gitme;lütfen gitme biliyorum gidersen bir daha asla göremeyeceğim seni....


Kafasını çıkardı arabanın camından...Son bir elveda bakışı atıldı...Sondu artık bitmişti.... Bugüne kadar bir kez bile kavga etmemişlerdi...Onun için biliyordu bittiğini... Keşke kavga etmeyi becerebilseydik keşke konuşmayı başarsaydık....

O'nu hayatta en iyi tanıyan kişinin kendisi olduğunu çok iyi biliyordu... Hatta bunu yıllar sonra O'nun annesi de söyleyecekti..

''Kızım sen oğlumuzu bizden daha iyi tanımışsın...Biz senin kadar çözemedik onu ne yazık ki...
Af diler gibi konuşmuştu kadın....Sebep oldukları herşey için....

Affedebilecek miydi peki? Belki bir gün... Ama yakın ama uzak...Şimdi öylesine kırık döküktü ki içi;hiç bilmiyordu... Belki bir gün yeniden başlamayı başarırsa onu da affedebilirdi....

....

Bir gün onun çok hasta olduğu haberini aldı...Son bir kez görmek istiyordu...Vedalaşmayı diliyordu....

Hastane odasının kapısından girerken; ayrıldıkları günü pencerenin kenarında arabanın uzaklaşmasını izlerken kendine verdiği sözü hatırladı...

''Bir daha asla senin şehrine ayak basmayacağım....Seni hiç affetmeyeceğim;asla....''

Şimdi çok uzun yıllar sonra sırf bu adamı affedebilmek adına kendine verdiği sözü çiğnemiş ve gelmeyeceğine yemin ettiği bu şehre ayak basmıştı..Aradan geçen onca yıla rağmen o aynı acıyı hissediyordu içinde....

Yatağın başucuna yaklaştı...Solunum cihazına bağlı adam gözlerini açtı...Yavaşça başını çevirdi....

-Geldin demek...

-Evet....

-Gelmezsin sanıyordum halbuki...




*****************************************************************
Affetmek....Bu kelime hep içimi acıtır....

Her duyduğumda yaptıkları onca hataya rağmen affettiğim insanları düşünürüm...

Sonra bana yaptıklarının ruhumda bıraktığı izleri....

Gerçekten hakettiler mi acaba benim bağışlamamı?

Bazen affedilmemesi gereken şeyleri bile affederim... Bunu yapmadığım zaman sanki o insanların ruhu sıkılır da etrafımda dolanır gibi gelir bana...

Sırf ruhumu arındırmak onların karanlık hayallerini yok etmek adına yaparım bunu...

Affetmek;biriktirdiğin bütün kötü hatıraları bir şarap şişesine koyup denize atmak gibidir... Bir gün biri bulur ve okur ya da denizlerin dibine batıp gider geçmiteki yerini alır....

Herkes hata yapabilir...İstemeyerek ve genelde hata olduğunu bile bilmeden..
Ve nedense kendi doğrularımızda ilerlerken zaman zaman başkalarında affedilmesi zor izler bırakırız..
Bazen bir başkasının doğrusu diğerinin kabuk tutmayan yarası olur....

Ben bugüne dek beni üzen herkesi affettim ve azad ettim yüreğimin kafesinden...
Bendeki izleri sadece insan oldukları için bıraktığıklarına inandığımdan...
Bilmeden yaptıklarına inandığımdan....
Sanırım bundan sonra da değişmeyecek bende bu...Hep böyle davranacağım,kin tutmanın ağırlığını yüreğimde taşıyamam çünkü....


NOT: Bu yazıyı 2008 nisan ayında yani neredeyse bir sene önce Öykü Atölyesi için yazmıştım ama sonra Affetmek için başka bir yazı yazdığımdan bunu yayınlamamıştım.Taslakları incelerken farkettim.Buyrun okuyun...

Ce diyip kaçıyorum.

Yazmıyorum diye kızdığınızı biliyorum...Ama yazacağım.Söz bak en kısa zamanda hatta belki de bu akşam...Eskisi gibi yazamıyorum işyerindeki gibi,bi kere işler yoğun işim olmasa bile bu klavye çok tıkırdıyor.Utanıyorum valla ne bilsinler benim bloga yazdığımı belki msn de falan yazışıyorum sanırlar.Yanlış anlaşılmak istemiyorum şahsen....Özetle yazacağım işte,inşallah da bu akşam....

Merak edenler için dip not:Şafak 59 muş beyimiz öyle diyor....Ama ben hesaplıyorum dediği tarihte evde olmasına 61 gün var daha...Birimiz yanılıyoruz ya da bu hesaplar başka türlü yapılıyor bilemiyorum artık.Gelsin de sağ salim isterse 61 gün sonra gelsin...

10 Mart 2009 Salı

İç Sıkıntısı

ASlında size haftasonumu yazacaktım.Zarifem ile buluşmamızı,Gonca ile tanışmalarını ortaokuldan beri gittiğim mosquito kafeye onları götürüşümü...

Ama keyfim yok bugün.Dün saat 15:00 'den beri konuşamadım kobacanımla.Huzursuzum,sesini duyana kadar da huzur bulamam sanırım... :(


****************************
ŞU AN SAAT 13:17 AZ ÖNCE ARADI CANIMIN İÇİ KONUŞTUK..HATLAR KESİLMİŞ DÜNDEN BERİ YENİ GELMİŞ DAHA...ÖYLE DERİN BİR OH ÇEKTİM Kİ...ÇOK ŞÜKÜR... :)

8 Mart 2009 Pazar

suskun...

Su gibi akan zamanın yanında damlattığın 3 damla gözyaşıdır avucunda kalan...

Gün gelir herşey biter.Hasret,gurbet,acı,hüzün...Sessiz bir bahar akşamüstü dalgaların üzerinde çığlık atan martıların sesi ve bir de vapur düdüğü kazınır hafızana...Yağmur yağsa,sonra ansızın güneş açsa,gökkuşağı çıksa ve martılar çığlık çığlığa şarkılarını söylese gökyüzünde kanat çırparken...

Yalnızlığın içinde mutlu olmaya çalışmak;sanki hiçbirşeyi tek başına yaşamıyormuşsun gibi.... Dışarıdaki parka dalıp gitmek ve gözlerini alamamak pencerenin çok ötesindeki o uzaklardan...

Susmak...Dilini susturmak ama asla yüreğinin en dibinden gelen haykırışını duymazlıktan gelememek...
Kendi yaşadığın şehirde gurbeti tatmak ve acı bulmak...
Hüzünle harmanlanmak ve ardından beklenen onlarca geceye susabilmek sadece...

Ben bu hasretin tadını oldum olası hiç sevmedim zaten...

1 Mart 2009 Pazar

AH SU GOOGLE YOK MU?

Valla bu sefer biraz olayı abarttığımın farkındayım yine araya bir sürü zaman sokmuşum hatta sevgili Belgin sitem etmiş okuyucu baskısı yapmış :) Haklısınız ne deseniz yeridir ama dün yani Cumartesi günü PLC kursumun son günüydü ve sınav vardı.Çalıştığımdan değil de sınav stresinden birşey yazamadım buraya.Sonucu sorarsanız 82 alarak verdim sınavı vatana millete hayırlı olsun :P İş gayet güzel gidiyor alıştım ortam güzel yaptığımız işler keyifli..Umarım hep böyle devam eder gider :)



Gelelim Google aramalarına.Sayacımdan baktığımda Googledan benim sayfaya yönlendirilen aramalara baktıkça çok gülüyorum ve sizlerle de paylaşmak istedim.



Öncelikle sürekli olarak Aman Adanalı Canım Adanalı ben sana yandım güzel delikanlı diye arata arata bir hal olan okuyuculara seslenmek istiyorum.Zira ödül falan vermem lazım çünkü sayelerinde google da bu şekilde aratınca yani türevleri de olabilir esasında aman adanalı canım adanalı falan yazınca da bana düşüyorlar; google da bu şekilde aratınca 3. sırada çıkıyor sayfam yuh dedim.Yani Kemo için bir kez yazdığım böyle bir ifadeden 3. sıralara çıkmışım.Pes diyorum :)



İlk cemre ne zaman düşer ? : Anacım o cemre düşeli oldu bayağı şimdi tam zamanını kestiremiyorum ama düştü.Hatta yakınlarda da toprağa düşecek.



yakı ne işe yarar? : valla bir çok işlevi falan var ama bi yerlerin ağrıdığında belin mesela yapıştırıyosun burayı hafiften ısıran bi yakma etkisi ile bayağı bir iyi geliyor.



Burak Hakkı ve teyzeleri kuzenleri : Evet çok merak ediyorsan Burak Hakkı benim kuzenim olur.Annemler 3 kız kardeştir.Burak Abimin annesi olan Gülsen teyzem de en büyükleridir.Kuzenimin ünlü olmasını yakışıklı olmasını ve aranan kişi olmasını anlıyorum ama bizler teyzeleri ve kuzenleri olarak ünsüzüz.Bizi neden arattığını çok merak ettim sevgili okuyucum?Niyetin nedir bir deyiver hele.



Sevgililer günü de neymiş? : Bak bu konuda sana katılıyorum aslında ama.Kısaca özetliyim.Sevgililer günü bütün çiftler dışarda bıcık bıcık olduğu zamanda sevgilileri olmayanların ya da uzakta olanların (Bkz. Şekil A-1 Tubikko) onlara bakıp bakıp burun çektiği bir gündür.Çok önemsemem ama hatırlanırsa da hoşuma gider.



Kar yağıyor bu gece : Valla ne güzel.Biz daha burada karın k sini göremedik şahsen.Sizin olayınız nedir çözemedim nispet mi yapıyorsunuz?



Tubik nedir? Var ya buna çok koptum.Kardeşim Tubik nedir yerine Tubik kimdir diye yazarsan daha verimli sonuçlar bulursun.Ama ben sana yardımcı olayım.Tubik genelde Tuğba ismini kullananlar için kullanılan bir kısaltmadır.Bir de Tubikko vardır ama o bana özel birşey.Benim lakabım.İlk ben buldum sahipleneni yakarım.



ModacıLarın romantizm ve aşk ile ilgili hikaye panosu : Bu iş beni aşar Cumhur abi ...



REsmini sokakta panoda göster : Oldu canım başka bir arzun var mı? Boy mu olsun portre mi?



Nasılız bugün ? : İyiyiz valla sizi sormalı...Çoluk çocuk da iyi mi bari?



Ortopedik yastık ne işe yarar? : Şimdi ne amaçla kullanacağına bağlı.Mesela benim boynumda kronik bir sorun oluştu üniversitedeyken o yüzden ortopedik yastıktan başka yastık kullanırsam 10 gün kas gevşetici iğnelerle delik deşik ediliyorum.Belin ağrıyorsa bel için olanı da var ve hakikaten de işe yarar birşey kendisi.



Polonyaca biliyorum eleman arayanlar :Valla elemana ihtiyacım yok açıkçası. Benim bir eleman var zaten paçoz ilhami sağolsun yetiyor bana fazlasıyla :)



Mangaldaş kül anlamı nedir? : Hönk diyorum...Bu ne yAAA bulduysan bana da aktar kardeş valla feci şekilde anlamlandıramadım bunu..



Kağıt israfı için yapılması gerekenler : Bu kişiyi takdir ettim gerçekten.Yani aferin demek ki düzgün işler yapmak isteyenler de düşebiliyorlar buraya. Belediye ile konuşun.İşyerinizdeki atık kağıtları biriktirmeniz için size böyle kutular veriyorlar.Onları biriktiriyorsunuz.Sonra onlar belirli aralıklarla onları gelip alıyor ve geridönüşüme katkı sağlıyorlar.Bu sayede en azından bir kaç ağacın hayatını kurtarıyorsunuz.



Kemo ve Sema hikayesi : Neeeeee..nasıl yani yanlış arattın o tubikko ve kemo hikayesi olacaktı sen şaşırdın galiba kaybol gözüm görmesin.



Zıpçıktı : Buyrun benim :D :D :D



Kendime mektup yazmak istiyorum : Şimdi güzel tabi kendine mektup yazmak ama bu konuda ben sana yardımcı olamam.Alacaksın eline kağıdı kalemi aklından geçenleri yazacaksın.Kapiş?

Kitap yazılırken geçtiği aşamalar : Hımmm..Zor bir konu.Sanırım yazarlığa soyundun ama inan bu konuda herhangi bir girişimim olmadı henüz.Olsaydı seve seve yardımcı olurdum ama yok işte :)

Sevgilinin askere mektubu : Ben kendi askerime mektup yazarım.Seni bilemem orjinal ol derim ama.İlla bir mektup gerekiyorsa otur kendi içinden geçenleri yaz.Milletin yazdıklarını çalıp göndersen kaç yazar? ;)

Zaranın türküleri aman adanalı canım adanalı: Ay bu türküden fenalık geldi bana yetti gari. Ama bildiğim kadarıyla Zara bu türküyü hiç söylemedi.Söylediyse de benim haberim olmadı.

Asker olacak kocama mektup : Bu kesin sevgilinin askere mektubu şeklinde arama yapan ya da onu bir türevi.Bacım kocana kendi mektubunu kendin yaz elleşme benim yazılarıma kötü olacak bak

Askere özlem dolu mektup : Al bir hazırcı daha...Yahu yeter yaa yeter öfffff......

Sevgililer gününe özel askerime mektup : Al birini vur ötekine bir bedavacı daha....

Askere sevgili mektubu : Sinir katsayımı yükseltmeyin !!!

Adanalının kişilerinin isimleri : Hımmm..Dizideki isimleri mi söylüyorsun yoksa gerçek adlarını mı? Kendi web sitesine baksan ?? ;)

film tavsiye ediyorum : Hangisini ediyosun kime ediyosun ????

hiçbir zaman herşeyi takma kafanı : şimdi öncelikle söylemeden edemeyeceğim cümlen düşük olmuş. Ama eyvallah kardeşim ben de takmamaya gayret ediyorum zaten :P

istediğimi başarabilir miyim? : valla istemek başarmanın yarısı esasında ama biraz da ne istediğine bağlı.mesela an.gel.ina jol.ie ile evlenmek istiyorsan boşuna uğraşma çünkü sahibi var :D

elimiz olmasaydı ne yapardık : Anladığım kadarıyla senin canın feci şekilde sıkılmışşşş.....Yani google da böyle birşey arattıysan off diyorum yazık sana yaaa....

Zarife beşiktaş : Sevgili Zilsiz Zarife'm sanırım birisi seni ararken benim sayfaya düşmüş gizli bir hayranın mı var ne dersin :)

gül de ağlaman geçsin : ahhh ahhh sağolasın ne kadar düşünceli insanlar var ya :)

yavaşmışım : hehehehe hızlan o zaman bundan bize ne di mi ama?

tatlım tubisim: sanırım sen başka birini arıyosun ama tubisini de böyle arıyorsan google da vah senin haline :)

ay dönümü yazıları : her zaman yazarak anlatmak zorunda değilsiniz hislerinizi.Bir kere öyle olsa da kendi kaleminden olmalı.Başka yerden alınıp da kendi yazdığın gibi sunduğun hiçbirşeyin anlamı yok bir kere...Orjinal olun lütfen orjinal olunnnn....

İşte böyle googledan buraya düşenler...

En kısa zamanda görüşmek dileğiyle hoş kalın hoşçakalın...
Şimdiden herkese iyi bir hafta diliyorum :)

14 Şubat 2009 Cumartesi

SEVGİLİLER GÜNÜ,NİŞAN,YENİ İŞ TELAŞI VS.VS...

Birkaç gündür yazamıyorum feci derecede yoğunum zira salı gününden beri. Önümüzdeki pazartesi günü yeni işime başlayacağım için salı günü eskisini bıraktım.Çünkü çarşamba günü kardeşimi istemeye geleceklerdi,perşemce günü de nişanı olacaktı.Öyle böyle derken salı çarşamba ve perşembe günlerim inanılmaz bir koşturmaca içinde geçti.Şimdi bir bakıyorum da cumartesiyi bile bitirmişim.4 gündür evde olmaktan ne anladın derseniz hiçbirşey :)

Çarşamba günü gittim kargodan Nalancımın bana gönderdiği hediyeleri aldım.Canım arkadaşım ne kadar da düşüncelidir :) Çok beğendim hepsini,anahtarlığımı hemen taktım anahtarıma,kartını da sakladım.Hele hele o minik kırmızı keseye hasta oldum.Çantam da kırmızıydı zaten :) Hatta benim bir çok şeyim kırmızı,kırmızı delisiyim ben :) Aslında resimlerini de çektim bir güzel ama bu koşturmacadan hiç fırsat bulamadım.Çok teşekkür ederim kuzum :)

Neyse bizim küçük cadının isteme işini ve nişanını başarılı bir şekilde atlattık.Hatta çok güzel oldu evde olmasına rağmen :) Acayip içime sindir herşey;biraz detaycı olduğum için herşeye aman bu olmuş mu şu olmuş mu şeklinde kafa patlatmaktan bir hal oldum :)
Neyse bugün de Gonca ile buluştuk caddede.Önce bir yemek yedik,sonra birbirimize aynı cd yi aldık hediye ettik Sevgililer günü diye. Sonra Starbucks'ta kahve içtik ( Zarifem kulakların çınlasın :) ) Ayrıldık sonra evlere dağılmak üzere...Millet sevgilileri ile el ele kol kola...Nasıl kötü oldum,içim buruldu,burnumun direği sızladı çok feci bir şekilde...Böyle mahsun mahsun eve geldim.Açık olan mutfak kapısından bir baktım ki.....

Aşkım 1600 küsür kilometre uzaktan yapmış yine yapacağını...:) Canım sevgilim benim...Uzun ince çok şık bir vazonun içinde 5 adet kırmızı gül...Vazonun dibinde suyun içinde minicik kırmızı taşlar ve nazar boncukları :) Kırmızı bir kurdele ile sarılmış vazo ve üzerinde küçük kırmızı bir zarfın içinde kısa ama çok anlamlı bir not...''CANIM SEVGİLİM; SEVGİLİLER GÜNÜN KUTLU OLSUN...KEMAL ''...

Ne kadar mutlu olduğumu tahmin edebiliyorsunuz değil mi? Bu askerlik benim kobacana çok yaradı çok..Adam romantik oldu çıktı yahu :) Tabi ki hiçbirşey onun benim yanımda olmasından daha değerli olamaz ama bu sürpriz beni nasıl mutlu etti bir bilseniz...Sevildiğini bilmek çok güzel..Hele hele senin deliler gibi sevdiğin insansa bu daha da güzel..Çok mutluyum çok...Ah canım sevgilim benim..İyi ki var o iyi ki..Herşeyim benim o düşünemem ki onsuz nefes bile almayı :)

İşte son günlerdeki havadisler böyle..Pazartesi günü de yeni işime başlıyorum ve çok heyecanlıyım ..Bana iyi şanslar dileyin olur mu? ;)

6 Şubat 2009 Cuma

PAÇOZ İLHAMİ'NİN MACERALARI KISIM-2

Bu aralar Kobacanımı çok özlüyorum.Dedim ya geçenlerde de onsuz hiçbirşey yapmak gelmiyor içimden.İşin kötüsü bu salak günler say say geçmiyo,bi hesaplıyorum şu kadar gün kalmış diye,sonra birkaç gün sonra bir daha hesaplıyorum bir bakıyorum beş gün öncekinden daha fazla zaman var.Bu işte bir iş var ama ben çözemedim.
Sıklıkla özlediklerim arasında onunla yaptığımız geyik muhabbetleri var. Bazen birşey söylerim gülmekten bir hal olur.Komik bir hatun olduğumu düşünüyor.Zira ben de katılıyorum ona bu konuda aslına bakılırsa çünkü onu tanıyorum.Bu şekilde gülebilmesi için gerçekten komik birisi olmalı onun karşısındaki.Hoşuma gidiyor beni komik bulması ne bileyim. :)

Neyse konumuz bu değil aslında.Ben bizim garip perinin maceralarını anlatmaya devam edeceğim.Aslında daha öncesinde yazacaktım ama birkaç gündür meşguldü şuursuz.Gelsin diye bekledim gelemedi bir türlü.Bugün ancak bu saatlerde teşrif edince yapıştım yakasına.Şimdi gideyim ne olur çok işim var diyor ama işini bitirmeden şuradan şuraya gidemezsin dedim.Hatta belinden bağladım kıvranıp duruyor.

Nerde kalmıştık.Heh. Hani bu başkalarına da danışmanlık yapacaktı ya.Ben de kabul etmiştim.İyi dedim git bakalım ama şart koştum çok sayıda kişi olmasın sonra bana vakit ayıramazsın diye.Tamam dedi öylece anlaştık biz. Bu bir ortadan kayboldu yine günlerce yok. Hayır birşey değil hayatından endişe duymaya başladım.Çünkü bunların bir özelliği var,böyle ortalarda fazla dolandıkları zaman böyle kara delik gibi bi boyutsal kapı var bunları çekiyor içine.Oraya gidenlerin de akıbeti belli değil bir daha haber alınamıyor.Tabi bu kara delik olayından ne kadar korksa da yiğitliğe de laf sürdürmüyordu bizimkisi; haha ne kara deliğiymiş gücü yeter mi beni yakalamaya falan diyordu ama ben yine de endişeleniyordum.Endişelenirim tabi canım ana yüreği sonuçta bu.Ay aman ne diyorum ben ya, ana yüreğiymiş.Sanki evlat edindim dengesizi...Yine de sorumluluk işte.Benim himayemde ya merak ediyorum ister istemez.

Sonra bu günlerden bir gün çıkageldi. Açtım kapıyı.Çığlık atmamak için zor tuttum kendimi. Bir görseniz nasıl bir hale gelmiş.Üstü başı perişan,leş gibi kokuyor,bunların yanı sıra suratındaki bütün organlar yer değiştirmiş.Gözünün yerine burnu,ağzının yerine kulağı,kulağının yerine de gözleri gitmiş. Zaten tipsizin tekiydi iyice beter olmuş.Bildiğin ucube adayı.Yani Oscar'a falan katılsa en iyi makyaj dalında ödül alır o derece.
Neyse ben bunu aldım içeriye.Pansuman falan yaptık,banyo yaptırdık yedirdik içirdik. Bütün bunlar normal bir insanın başına gelseydi herhalde iki yılda falan ancak düzelirdi.Ama bunlar farklı boyuttan yaratıklar oldukları için çabuk toparlanıyorlar.15 gün içinde falan normale döndü.

Ama bu benim korkusuz kaptan Jack modundaki peri nasıl tırsak birşey olmuş anlatamam size. Mesela kapı azıcık sert çarpsa basıyor çığlığı yarım saat susturamıyorum.Bir de cırlak bir sesi var ki sormayın gitsin.Bir ara ciddi ciddi duyma yeteneğimi kaybedeceğimi sandım.Hatta bunun ciyaklama ihtimaline karşın kulaklarıma tıpa falan takıyordum.

Biraz gerginliği geçince korkaklığını falan atınca göz yaşları içinde anlattı olanları bana.Meğersem bu sokakta yürürken güzel bir kız buna seslenmiş arkadan.Bizim saf da gitmiş hemen yanına tabi. Erkek değil mi işte insan da olsa peri de olsa güzel bir kız gördüler mi elleri ayaklarına dolaşıveriyor :) Neyse bunlar koyu bir muhabbete dalmışlar.Sonra kız demiş ki ben senden çok hoşlandım gel seni çok gizli bir yere götüreceğim.Bizimki de hemen atlamış tabi teklifin üzerine.Kız ama senin gözlerini bağlamam lazım demiş,sürpriz olsun diye.Bu da kabul etmiş.Gözlerini bağlamasıyla birlikte kızın açtığı kapıdan hooooppp kocaman bir boşluğa düşmüş. Burada cehennem zebanisi kılıklı periler tarafından esir alınmış.Bunlar burada türlü işkenceler yapmışlar buna.Canları sıkıldıkça ağzının burnunun kaşının yerini falan değiştirip eğlenmişler.Sonra bu nasıl olduysa-uyanık ya kendisi o halde bile bulmuş bir yolunu- kaçmayı başarmış. Sonra da kendini apar topar bizim eve atmış.

Dinledikten sonra neyse dedim artık akıllanırsın biraz.Dedik sana o kadar dikkatli ol diye. Tabi patron dedi bir daha hayatta çıkmam sözümden.Ne kadar sürdü dersiniz? Hemen cevap vereyim korkuları geçinceye kadar.Ne zamanki unuttu yaşadıklarını bu başladı yine alemlere akmaya.Ya sabır çektim sustum.

Bu arada tabi sosyal ötesi olduğu için kendine yeni yeni yazarlar bulmaya başladı.Bir sürü kişiye danışmanlık falan yapıyor.Bizim bu Paçoz oldu mu sana iyice havalı birşey.Giyim kuşam değişti,saç baş değişti,konuşmalar hal tavır aman yarabbim.Dedim dur bakalım bunun altından da çıkacak birşeyler.Ben bunu çağırıyorum çağırıyorum ulaşamıyorum.Ulaştığımda yok hatlar kötü sesin gelmiyo ben seni arıycam patron diyo kapatıyor.Ulaştığımda bir şekilde yanıma getirtmeyi başardığımda da hep başkaları ile konuşup duruyor.Ben de sinirlendim kovdum bunu yine. Sen kaybedersin dedi çekti gitti.
Kızdım bağırdım arkasından geri gelme sakın vallahi bu sefer çok fena yaparım seni.Kara delik günlerini mumla ararsın diye. Omuz silkti,artist artist güldü çekti gitti.Çok kızdım ama çok yani öyle böyle değil.Hayatta en nefret ettiğim şeylerden biri böyle nankör tiplerdir çünkü.

Aradan bir hafta geçti geçmedi.Bu geldi yine. Danışmanlık yaptığı yazarlar yok kriz var yok bilmem ne diye son vermiş bunun işine.Hem de hepsi :D Ehh dedim Allah'ın sopası yok işte.Sen benim gibi insana bunu yaparsan böyle bulursun cezanı.Saatlerce yalvardı bana Nuh dedim Peygamber demedim süründürdüm iyicene.Neyse affettim sonunda.

Şimdi ne yapsam bilmiyorum ki ne bu Paçoz'la oluyor ne de bunsuz.Sorumsuz falan ama seviyorum ben bu periyi ya :) Ne yapayım sizce bu çok bilmişi başımdan atayım mı yoksa gülü seven dikenine katlanır deyip aynen devam edeyim mi ? :)