26 Aralık 2007 Çarşamba

Hasta mıyım Neyim???

Şu anda burnumu çekip duruyorum..Adana'nın yollarının taştan olduğu konusunda artık kesin eminim. Hatta taş gibi de soğuk ki böyle hasta olduk yollarda... Bayram tatilimiz oldukça kanlı geçti. Kobacan kasaplık yaptı,bunu yaparken tiril tiril gezdi ince gömlek,çıplak ayak terlik.(Demek ki neymiş efendim öyle her güneşi gördüğümüzde açılıp saçılmamak lazımmış,sonra hasta olunurmuş ve de Tubik'in eline düşülürmüş). Bu tiril tiril gezme sonucunda Kobacan şifayı kaptı,dönüş yollarının da buz gibi olmasının etkisiyle grip oldu. Bu uzun soluklu seyahatte direnci düşen, kebap ve et yemekleri yiyip sebzeden mahrum kalan bendeniz Tubik'in de direnci düştü. Bunun sonucunda da Kobacanın bünyesini ele geçirmiş olan hain grip virüsü koruma kalkanımdaki bu küçük sızıntıyı hemen küçük antenleriyle farkederek soğukla yaptığı anlaşma sonucu benim de bünyemi ele geçirmeyi başardı.. Şimdi o minik yaratık sayesinde öksürüyorum,burnum tıkalı ama akamıyo ve bu akamayışın sonucu olarak iki günden beri beynim zonk zonk zonkluyor başım nasıl da ağrıyo....Bir de hafiften ateşim olduğunu seziyorum.. En güzeli de Cumaya kadar yetişmesi gereken iki projenin olması..

Özetle bu geçtiğimiz bayramdan bana kalanların özeti; yorgunluk, gribal enfeksiyon, uykusuzluk, ve de bol bol et tüketmekten dolayı oluşan gaz sancısı..Mümkünse altı ay boyunca falan kebap görmek istemiyorum arkadaslar...

Hee bunun yanında Adana'da İzmit'te bir de trafik kazası geçirdik. Fren kayınca sağa dönmekte olan bir arabaya çarpıp kendi çevremizde 180 derece dönmek sureti ile durduk. Çok şükür hiç kimsede bir çizik bile yok,sadece arkadasın arabasında ciddi bir maddi hasar oluştu.

Bunun dışında,yılbaşı için henüz bir plan yapmış olmamakla beraber açıkçası gidip bir yerlerde hop bidi hop bidi eğlenesim de yok. BElki teyzemlerde falan aile boyu toplanıp bi atraksiyonlar yaparız,tombala mombala..

Benden şimdilik bu kadar,elimdeki işleri bitirince yine gelirim yazarım...Öpüldünüz canlar...

18 Aralık 2007 Salı

BAYRAM



HEPİNİZE SAĞLIKLI,NEŞELİ HUZURLU BAYRAMLAR DİLİYORUM..BAYRAM SÜRESİNCE ADANA'DA OLACAĞIM İÇİN YAZAMAM DÖNÜŞTE GÖRÜŞÜRÜZ.
ETLERİ ÇOK KAÇIRMAYIN BAKİM :)
ÖPTÜM HEPİCİĞİNİZ
............ İYİ BAYRAMLARR............

17 Aralık 2007 Pazartesi

Benim için Hayat...

TEBESSÜM

Dün..bugün.. yarin..
Umut eder bir yanım.
Bu son degil, baslangıç biliyorum.
Yagmurun sesi anlatıyor bize herseyi..
Yüzünde bir tebessüm, dinliyorum..
Bu acılar elbet biter
Hayat yine devam eder, bekliyorum…

Neler neler gelir gecer
Hersey unutulur
Bir ümitle yeni bir gün baslar..
Gelse de son bahar
Hayat gülümsüyor akip gidiyorken zaman
Ahhh yine bir gün baslar, yepyeni umutla…
Gelse de son bahar…

Geçenlerde bir arkadasım mail atmıştı bütün arkadaslarına sizce HAYAT NEDİR diye... O zaman kızdım ona; neden böyle boş işlerle uğraşıyor diye tutup da böyle şeylerle uğraşacak zamanımız mı var diye...Cevaplamadım da...Ama kafama takıldı o günden beri; kızdığım şeyleri kafaya takmak oldum olası alışkanlığımdır zaten...

Şimdilerde bunu sorguluyorum;hayat nedir diye... Bunu sorgularken de yine çocukluktan bu yana yaşadıklarım gözümün önüne geliyor;bütün eski kayıtları gözden geçiriyorum birer birer... Kendimle hesaplaşmam kısa zamanda biter mi bilmiyorum ama sanmıyorum da..Bitmesin de zaten...Çünkü bence insan ara ara böyle kendiyle hesaplaşmazsa kendine kattıklarını ya da hayatın kendisinden götürdüklerinin hesabını yapmazsa kısaca bir kitap gibi düşünürsek hayatımızı;arada geriye dönüp okuduğu sayfaları anımsamazsa insan, hayatının sonuna geldiğinde hiç anlamadan okuduğundan ders çıkarmadan koskaca kalın bir kitabı bitirmiş olmakla kalır. Bu kitaptan ne öğrendin diye sorulduğunda ise cevap koskoca bir hiç olur.....

Bana göre hayat öncelikle budur,bize bahşedilenleri acısıyla tatlısıyla yaşamak,yeri geldiğinde sorgulamak kendimizi.. Bütün hesapları ortaya koymak elimize ne kaldığını görmek,eğer bizden giden çoksa kazancımızı arttırmak için biraz daha çaba göstermek belki de...Zaman zaman iyi biri mi kötü biri mi olduğumuz konusunda dürüst olmak kendimize...

Bana göre hayat içimizdeki ışığı hiç kaybetmemektir,o ışığı kaybetmemek için çaba harcamaktır...Oldu ki sönüverdi zifiri karanlık oldu her yer,o zaman dahi yüreğimiz onu aydınlatacak ufacık bir ışığa dahi izin vermek... O ışık o yüreğe bir kere sızdı mı hiç tükenmeyecek gibi yanar ve hayatın en büyük anlamı haline geliverir...Ve ben inanırım ki yüreğinde ışık olmayan insanların gözlerinde de o pırıltıyı göremezsiniz...

Bir de hayat yaşadığın hiç birşeyden pişman olmamaktır bence... Çünkü insanın hayatında olan herşeyin bir sebebi vardır... Hani bazen çok istediğimiz birşeye sahip olamadığımızda ya da çok sevdiğimiz bişeyi kaybettiğimizde çok üzülürüz ya..Üzülmemek lazım..Eğer o bizden alınıyorsa mutlaka ama mutlaka bir sebebi vardır... Ya biz sahip olduğumuza yeterince sahip çıkamamışızdır ya da onun hayatımızda olmaması belki de daha iyidir bizim için...

Kısaca Hayat içinden geldiği gibi yaşamaktır.Kimseye esir olmadan, başkalarının ne düşündüğüne gerektiğinden fazla önem vermeden, hep daha iyi şeylerin olacağından umudunu kesmeden, sevdiklerinden asla vazgeçmeden,senin değerlerine kimsenin el sürmesine müsade etmeden ama başkalarının değerlerine de saygı duymayı ihmal etmeden....

Benim için hayatı güzel yaşamak ise; içimdeki kıvırcık saçlı, neşeli, kahkahalar atan, gözlerinden ışıklar saçan,vurdumduymaz,inatçı ve cin fikirli küçük kızı;benliğimde yeni bir yer etmeye başlamış olan o olgun, kararlı yeri geldiğinde ciddi, hakkını arayan, herkesin karşısında kendini yüreklilikle savunabilecek o genç kadına değişmeden ikisini bir arada yaşatabilmek... Küçük kızın kırılmasına izin vermeden karanlıklarda kaybolmasına göz yummadan....

14 Aralık 2007 Cuma

KüL KeDiSi

Bugün çok mutsuzum...Küskünüm,dargınım,sinirliyim...Sebebini şimdi ayrıntılı ayrıntılı açıklayamıycam ama hiç keyfim yok.Adam gibi uyuyamadım,üşüdüm başım ağrıyo ve gözlerim batıyor.Kendimi kül kedisi gibi hissediyorum.Güya Cuma günü ama ben çok keyifsizim. Neyse Mutlucum sobelemiş beni "Gece ve karanlık nedir, benim için?" diye.
Bari onu cevaplayayım da kafam dağılsın birazcık...

Gece benim için hüzündür ama aynı zamanda da huzurdur.Ne kadar zıt değil mi? :) Ben eğer kendimi kötü hissettiğim bir günde isem o günün sonundaki gecede ışıkları karartıp hüzünlü bir müzik açıp oturur kendimle hesaplaşırım, bazen saatlerce ağlarım,sonunda yorgun düşüp ağlamaktan sızar uyurum...Gece aynı zamanda benim için hayat demektir.Üniversitede iken2. Öğretim olduğum için derslerimiz akşam saat 17.00 da başlar ve 21.30 gibi falan biterdi. Dolayısıyla akşamüstü saat 4 ten sonra başlardı bizim için hayat.Üniversitenin ilk yılında evde arkadaslarla akşam takılırken ben en fazla saat ikiye kadar oturabilirdim ve onlar muhabbet ederken ben yatağın kenarında sızıp kalırdım.Sonraları ortama adapte olup Gece Kuşu olmuştum :) Ama okul hayatı bitip çalışma hayatına başladığımdan beri,gece geç vakite kadar oturduğumuzda ya da Kemo hadi sabahlıycaz dediği zaman ben paniğe kapılıyorum;niye çünkü ben yine eski tavuk modunda en fazla 2-2 buçuğa kadar dayanabiliyorum :) Aslında ben geceyi çok severim;tek başıma müzik dinlemeyi,birşeyler yazmayı ya da dostlarımla bitmek tükenmek bilmeyen sohbetlere girmeyi... Şimdilerde gece demek huzur demek; çünkü evime gidiyorum ayaklarımı uzatıp keyfine bakıyorum.Günün en keyifli saati ise huzur içinde yatağıma girmek.Eğer huzursuz uyursam ertesi günüm kabus olur zaten bana...

Karanlık nedir in cevabına gelince...Çok umutsuz olduğum zamanlarda içimde hissettiğim o çok dipsiz uçurum karanlıktır. Ben gecenin karanlığından o karanlıkta yalnız kalmaktan çok korkarım ama bundan daha çok kendi içimdeki yalnızlık yüzünden oluşan karanlıktan korkarım. Çünkü bence bir insanın hayatında olabilecek en koyu karanlık yüreğindeki karanlıktır...

Bu sobe konusu tam bana göre olmuş bugün :) Ben de Biyo'yu ve Fikrimin İnce Gülü'nü sobeliyorum.

Hepinizi çok çok öpüyorum,iyi haftasonları...

13 Aralık 2007 Perşembe

1 Günde 3. Post

Abarttım bugün farkındayım.Normalde adetim değildir ama bir güne 3. postumu yazıyorum :) Neyse yazmadığım uzun zamanlara sayarım :) Bakınız yine değiştirdim şablonumu ama bu sefer içime sindi gibi...Yani güzel oldu yeni bannerim :) Daha müsait zamanlarda kendime muhtelif renk ve modellerde bannerlar yaparak değişik değişik kullanmayı düşünüyorum. Siz zaten yadırgamazsınız alışkınsınız :)
Ben yine işimin başına geri döneyim :) :) :)

TAKVİM

Yıllar mı hızlandı yoksa?
Ne çabuk geçiyor upuzun günler geceler
Daha dün gibi derler ya hani
Meğer herkes kurarmış böyle cümleler...

Vakit geçmek bilmezdi oysa
Hangi ara koptu yaprak yaprak takvimler?
Akarken biriktir derler ya
Kasam boş, kalbim kırık, elde yine hüzünler...

Pişman çok pişmanım esasen
Ama çok korkuyorum ya reddersen
Gururdan mı nedendir artık
E sen gel kendini alt edersen

Evimi ocağımı, yuvamın sıcağınıYarimin kucağını bıraktım
Her günahın tadına, dünyanın batağına
Batacağım kadar battım...

Meğer herkes tanışıyormuş birgün
Mutlaka gerçeğin ta kendisiyle
İnsan buna da alışıyormuş
İnsan dayanıyormuş bütün gücüyle

Pişman çok pişmanım esasen
Ama çok korkuyorum ya reddedersen
Gururdan mı nedendir artıkSen gel kendini alt edersen

Evimi ocağımı yuvamın sıcağınıYarimin kucağını bıraktım
Her günahın tadına dünyanın batağınaBatacağım kadar battım


noT: Bu şarkı Ferhat Göçer'in albümünde var; düğünümüz de dans şarkımız da Cennet olduğu için cd sini almıştık ve albümü dinledik.Diloşumun ve benim çok hoşumuza gitmişti bu şarkı...Zaten Sezen Aksu bestlemişse ben orda bir dururum :) Dün akşam da tv de duydum ve yine çok hoşuma gitti.Dinleyin derim ben....

Düzeltme : Bu şarkı sanırım o albümde değildi; ben başka bir tanesiyle karıştırmış olabilirim sanırım ben takvimi başka bi yerde dinleyip beğenmiştim :) )

TuBiK TüKenMez KaLeM...


Günaydınlar olsun efenim...Öncelikle üstteki banneri(en tepedeki) kendim tasarladım ama çok da hoşuma gitmedi benim sayfam daha iyisini hakediyo ve bu beni yansıtmıyor o sebeple daha iyisini yapıcam,o zamana kadar da bu burda dursun.Klasik bişey olacağına kötü de olsa en azından kendim tasarladım ve bana özel di mi ama :)


Şimdi bu başlıkta nereden çıktı diyebilirsiniz :) Ama kendimi tükenmez kalem gibi hissediyorum ben bu sabah.Düşündüm taşındım,birazcık da kaşındım ve de bu sonuca vardım... Çünkü aynen tükenmez kalem gibi aha da bittim artık mürekkebim kalmadı dediğim bir noktada bi hoh yapıyorum yine yazmaya başlıyorum :) Sabah sürüne sürüne yataktan kalktığım halde işte uyuklamıyorum.Allahım noluyo bana yaaa robotlaşıyo muyum yoksa? :S :S :S
Şaka bir yana hakikaten öyle;bu aralar acayip bi enerji patlaması var bende..Sürekli neşeli bir haldeyim zıplayıp hoplıycam nerdeyse ama akşam eve gidince çöküveriyorum... Zaten son zamanlarda feci şekilde televizyon kolik olduk ve Kobacanımla anlaşma yaptık geçen gün.Bu anlaşmaya göre her Allahın günü ne kadar dizi varsa hepsini seyretmek yok ikimiz de sevdiğimiz dizileri seçtik ve eleme yaptık.Artık yalnızca onları seyredicez kalan zamanlarda da televizyonun karşısında miskin miskin oturmak yerine farklı aktiviteler içine giricez.. Seçtiğimiz dizilere gelince;
Ben Avrupa Yakası ve Hatırla Sevgiliyi seçtim. Kobacan da Elveda Rumeli ile Kurtlar Vadisi'ni (Niye şaşırmadım acaba :? :) ) Ben Kemocanımın Eldeva Rumeliyi seçeceğini bildiğim için biraz hile yaptım hehehehe ...Gerçi o da Avrupa Yakası için aynısını düşünmüştür kesin. Yani sonuç itibarı ile yine haftanın 4 günü doldu ama en azından 20:00-24:00 değil sadece 2şer saat,kalan saatlerde ise başka şeylerle uğraşıcaz. Tavla oynarız,yürürüz dışarı çıkarız buluruz biz bişeyler :)

Bu arada dün akşam en nihayetinde spor yapmaya başladım anacım.Stylegym cd mi taktım ve 45 dakika boyunca bütün temel hareketleri öğrendim ve ter attım.Bugünden itibaren diğer cd yi takıp DANS EDEREK incelmeye devam. Çünküüüü Diloşum ve Kuzim nikah gününü almışlar.Ee ben de nikah şahidiyim Diloşumun. 29 Mart 2008 Cumartesi gününe kadar depocuklarımı tüketicem.(Bunun için DKZ yapıyorum spor değil ) Gerçi hoş sporu bu amaçla yapmıyorum aslında;miskin miskin kanepede yatacağıma hareket edince hem stres atıyorum hem de mutlu oluyorum.Beynimi uyuşturacağıma bedenime hizmet ederim kardeşimm :)

Bunun yanında bayramda Adana'ya gitmenin yolunu bulduk.Tabi umarım satışa da gelmeyiz.Kemocanın arkadasının abisiyle Adana'ya 100-150 km kala kadar bir yere gidicez ordan da ya bizi gelip alacaklar ya da biz bi şekilde gidicez. Olmadı yürürüz canım napalım :P
İşte böyle...Ben şimdi işimin başına döneyim şu tamamlanacak belgeleri bugün bitireyim de patronla papaz olmayalım.(Bu arada iç ses der ki; ya ne belgesi ne tamamlaması yaa sen bununn için mi mühendis oldun,senin şu anda muhatap olacağın tek belge projeler olmalı,ama nerdeeee )


Öpüldünüz canlar iyi bakın kendinize....

10 Aralık 2007 Pazartesi

EBE SOBE,HAFTASONU,DENETİM,CUMA,ÖFF PÖÖFFF ANLATACAK ÇOK ŞEY VAR....


Evet bomba gibi fişşşek gibi bir dönüşle işte karşınızdayımmm... Anlatacak bir sürü şey birikti bi yerlerden başlamam lazım... Bu arada Börülcem beni sobelemiş bi de üstüne üstlük sanki yazacak çok az şeyim varmış gibi... Neyse efendim herşeyden kıssa kıssa çok kısa yazarak giriyorum mevzuya.
Öncelikleeeee.... Hepinizin denetimi merak ettiğini biliyorum ve fazla bekletmeden sonucu sizlere iletiyorum... Ohh beee diyebilirsiniz çünkü kazasız belasız atlattık mevzuyu... bu seneki denetçi abilerimiz pek insaflıydı yahuuuu valla ben ömrü hayatımda böyle rahat denetçi görmedim şeytan kulağına kurşun.Sağolsunlar pek uğraştırmadılar beni efendi efendi bitirdik denetimimizi hatta şunu şunu yapsanız iyi olur diye öneride bile bulundular bana o derece iyiliksever ve Kalite Yönetim Yöneticisi dostu kadim kişilerdi... Neyse bu kadar yalakalık yeter bitti işte.. Kendilerine bu hafta içinde belge yenilemelerimiz için bi kaç doküman göndericem sonra hepimiz ebedi huzura kavuşucaz....

Şimdiiiiii bu denetimin ardından böyle rahatladıktan sonraaa daha tabi işler peşimi bırakmadı henüz... Sen boş durma tubi dediler önüme bi dünya iş verdiler ben de onları bitirmeye çalışıyorum....


Öte yandan bayram için ne otobüs ne de tren bileti kalmadığından ötürüüüü şimdi bir gidiş yolu bulmaya çalışıyoruz.Araba falan ayarlayabilsek olacak aslında ama bize arabasını verecek kimseyi de tanımıyoruz ki..Umarım buluruz çünkü sevgilim üzülsün istemiyorum :(


Cuma günü kuzimin doğumgünüydü balık partisi yaptık akşam.bizim Samsun Yolcusu 12 de geldi yetişemedi ama ben ayıptır söylemesi karides ayıklamaktan bir hal oldum... Biz Kuziciğimle karides manyağı olduğumuzdan kendisi olayı biraz abartmış ama yine de manyak da olsak bitiremedik böcükleri.....


Cumartesi günü zar zor uyanıp (gecenin bir körü uyuduğum için kalkamadım tabi ) markete gidip o poşetleri zar zor eve taşıyıp ondan sonra da bir sürü güzel yemekler hazırladım... Valla kendi kendime hayran kalmadım desem yalan olur vesselam düper süperdü..... Tabi ki fotoğraf çektim size göstercem diye ama unuttum bilgisayara atmayı yine uffff..... :(


PAzar günü öğlen kalktık kahvaltımızı ettik cnbc-e de takılıp akaşamüstü çıkıp kuzicimlere gidip yemek yiyip tıs tıs geri döndük... Hımmm bir de Cumartesi günü taşıdığım poşetlerden dolayı hali hazırda boynumun feci şekilde ağrıdığını söylemeden edemeyeceğimdir....




Öyle işte son 3 günün özeti böyleyken böyle....



Gelelim Sobemize;


Ben Küçükken; feci derecede yaramaz, tombik yanaklı kıvır kıvır saçları olan herkese gülen tatlı,şeker feci güzel bir ız çocuğuymuşum ayıptır söylemesi... Hatta o kadar şirinmişim ki annemle sokağa çıktığımızda bizi yolda habire durdururlarmış bi sevebilirmiyim diye...


Sonra ben hep ananeme ya da babanneme yatıya gitmek ister kendimi götürttürürmüşüm sonra da ben annemi isterim diye tuttturup ağlar kendimi eve geri götürtürmüşüm... Heee bir de kandırılmaya hiç gelemez hemen intikamı mı alırmışım.Mesela rahmetli babannecimin hep anlattığı bişey vardı onu anlatıverem kısacık... Biz o zamanlar caddede oturuyormuşuz(Bağdat Caddesi) annem de o gün beni babannem bizdeyken ona emanet edip çarşıya kadar gitmiş. Biz de babannemle oturmuşuz camdan otobüs durağına bakıyoruz. (Annem orada inip gelecek ya o bakımdan). Neyse efendiimmm hah o otobüsten inicek hah bu otobüsten inicek diye babannem beni oyalarken ben kandırıldığımı farkedip çat diye kadıncağızın suratına tokatı yapıştırmışım. Niye yalan söylüyorsun annem gelmiyo kandırma beni diye. He bu olay gerçekleştiğinde 2 yaşında olduğumu da belirtmek isterim yani.... Bunun haricinde eve geldiğimde evimizin bütün odalarını tek tek dolaşır mutluluk çığlıkları atar sonra da odama gidip oyuncak sepetimi boşaltıp bütün oyuncaklarımı tek tek öpermişim...


Anneme çok düşkün olmamın yanında boğum boğum kollarım olduğunu da hatırlıyorum;bu yüzden yanaklarım ve kollarım hep ısırılırdı hele hele rahmetli amcam tarafından...


Aslında ben; göründüğüm kadar neşeli bir tip olmayabilirim. Çoğu şeyi içime atarım ve bunların dışa vurumuna çok az kişi şahit olur.... Zaten şahit oldukları zaman da inanamazlar sen bu kadar şeyi nasıl içinde taşıyıp da böyle etrafına pozitif enerji yayıyorsun diye..Ama yine de o pozitif enerjiyi içime çevirmeye çalışıyorum bugünlerde... Yani aslında ben biraz bencil olmaya çalışıyorum şu sıralar;becerebilirsem tabi ki....


İlk kopyam; kendi çektiğim kopyam değil başkasına verdiğim kopyaydı. Ortaokul 1. sınıftayken Coğrafya dersinde benden daha başarılı hiç kimse yoktu. Hatta Metin Hocamızın da artık canına tak etmişti sorduğu sorulara kimse cevap vermiyor diye;o yüzden hep beni kaldırırdı... Bir gün coğrafya sınavında kendi sınavımı bitirdikten sonra sıra arkadasımla kağıdımı değiştirmiştim o da geçsin diye... Hayatta girdiğim ilk girişimdi ve çok şükür ki yakalanmadım :S İkimiz de çok iyi bir not almıştık tabi ki... Bunun yanında üniversitede her sınava giderken hesap makinamın hafızasına kopya yazardım ama hiç kullanmadım;tırstım hep...(Hocam eğer okuyorsanız siz bunları duymamış olun olur mu :D )




En Saçma Huyum; aslında beni en çok kızdıran huyum aynı zamanda..Bir şeyi anlamadan dinlemeden pat diye karşımdakine patladığım çok olur. Sonra da özür dileyeceğim diye kedi gibi dolanır dururum peşinde ya da şirinlik yaparım. (Bilin bakalım en çok kime yapıyorum ??? )




Cep Telefonum;Sony Ericsson K750i dir... Hani bütün dizilerdeki oyuncuların elinde olan telefon var ya işte ta kendisi.. Ama onlar benden sonra aldılar yanlış anlaşılmasın. Kesinlikle şu anda piyasanın en güzel telefonu olduğunu düşünüyorum ve çok beğenerek kullanıyorum.



Aşk Bence; birine tutulduğunda ondan vazgeçemeyecek kadar gözünü karartmak ve onun için hayatın önüne çıkaracağı bütün zorlukları göze almaktır..Onun gözlerine baktığında derinliklerinde kaybolmaktır..Aşk onunla arana hiç birşeyin hiç kimsenin giremeyeceğini bilmek ama ya öyle bişey olursa diye de bir yandan için içini yemektir. O yanında olmayınca ona sarılıp uyumayınca delirecek gibi olmaktır... KISACASI; Benim için AŞk Kobacan'dır.. (Hayır yani bunu bildiğiniz halde niye soruyosunuz anlamıyorum ki burda aşkı açıklayacam diye bizim Ağır Abi'yi yine soktuk havalara :D halbuki ben bi iltifat duyacam diye ne maskaralıklar yapıyorum yaww )

En Sevdiğim Bloglar; yanda görmüş olduğunuz bloglardır.. Her gün işe gelir gelemz ilk iş olarak sabah çayımı yudumlarken hepsini tek tek dolaşmak ve de yeni şeyler var mı diye bakmak oluyor. Ve biliyor musunuz bunu iki elim kanda dahi olsa yapıyorum;kıymetinizi biliniz yani :)


ayhhhh..... valla parmaklarım yoruldu yazmaktan yaaa amma çok biriktirmişimm beeee... (Bunu hangi tonda söylediğimi biliyosunuuzzz :D )


Hadi şimdi siz bunu okuyun sindirin ben yine yazıcam... İyi haftalar dilerim....


Not: En üstte görmüş olduğunuz resimde Seçillcim ve benim denetimden sonra çekilmiş resmimizdir..... :)



5 Aralık 2007 Çarşamba

DENETİME İKİ KALA

Yazamıyorum..Vaktim yok çünkü aslında yazmak istediğim bir çok şey var... Denetim var iki gün sonra bi atlatsam da rahatlasam, ya da atlatamasam bile geçsin gitsin artık yetti canıma..

Biraz da canım sıkkın, Kobacanım bugün Samsun'a gidiyor perşembe dönecekmiş :( Dün akşam teyzemde otururken haber aldık, hiç de hoşuma gitmediğini söylemek zorundayım. ) Sevgilim gidiyo ve ben bu gece evimde değil annemlerde kalıcam (Annem bu duruma çok sevindi ama ben evimden başka yerde uyuyamam,he orası da senin evin değil miydi diyeceksiniz ama bu başka,sevgilim yok yanımda huzursuzum :( )

Bunun dışında Cuma günü Kuziciğimin doğum günü şimdiden kutluyorum yeni yaşını...
Dışarda şakır şakır yağmur yağıyor, benim hayattan büyük beklentilerim var olmasını umut ettiklerim ve olacağına inandıklarım... Hayatımızı daha güzel bir hale getirmek istiyorum,daha sıkıntısız daha eğlenceli ve daha bereketli.... Bir de deliksiz doya doya uyumak...

İnanıyorum herşey iyi olacak. Hayatımda ilk kez böyle birşeye bütün kalbimle inanıyorum.
Cuma gününü atlattıktan sonra geri dönücem güzel maceralarla;benim için dua edin de şu denetimi kazasız belasız atlatayım...
Öpüldünüz canlar...